Artık, günümüzü; ister işyerinde, ister kahvehanede, ister
sokakta olsun, geometri ve matematik doldurmaktadır, Allah razı olsun,
büyüklerimiz sayesinde, paralel di, değildi ile geometri, odalardaki,
kutulardaki paralardan hareketle havuz problemleri ile de matematik, üstüne
yapılan muhabbetler doldurmakta.
Bende bu kervana; çok bilinen ama az hatırlanan, bir formül
ile dalıp, bilgisizliğin nasıl büyük bir güç olduğunu ispata çalışayım…

Aslında; tam da şamata bir vaziyette, bize dayatılan
biçimiyle, bilgiyi zaten batılılar üretiyor, neden biz de üretelim, hazırını
ithal ederiz daha ucuz oluyor, fikriyatı ağır basıyor, bizim muktedirlerde.
Gerçi lafı bu keskinlikte söyleyince de kimse kabul etmiyor ya da üstüne
alınmıyor ama bütçe yapma kudretinde olanların kavli beladan beri bilim
üretimine ayırdıkları bütçelere de bakınca, sırları dökülüveriyor hemencecik. Nedense
bilim ve bilgi hep, hotzot ile iktidar sürdürmeye niyeti ve eğilimi olanlara
uzak durmuştur ya da bu kabil muktedirler bilim ve bilgiyi kendilerinden hep
uzaklaştırmışlardır. Onlar için varsa yoksa hurafe, menkibe, safsata vs. vs.
Tam bir bekçi Murtaza, portresi ve şablonu…
Yahu Allah aşkına, yoksa bir ülkede, kitaplığına uygun ölçüde
ansiklopedi arayan insanların bolluğu nasıl izah edilebilir, var olan hatta var
olması da durumu değiştirmeyen kitaplıklarını misafirlerini ağırladıkları
odalarda bulunduranlar nasıl anlatılabilir, her dönemde yasak kitap yasak yayın
yasal düzenlemeleri yapılıyor olması nasıl açıklanabilir, bilim diye çağdışı
öğretiler nasıl parlatılabilir, çağdaş sansür örneklerinden sayılan bir sürü
abuk subuk, ama açıklamaya gelince de “asla sansür kuruluşu olmayan”
kuruluşların olmasını nasıl izah edilebilir, vs. vs. Kim, nasıl izah edebilir,
çok kitabı olanın çok okuduğunu hatta okuduğunu doğru anladığını, bakıyorum da
toplum tam bir cilalı imaj dönemi yaşıyor, Allah selamet versin…
Peki, diğer taraftan, tek başına bilgi depolamak, çok
bilgili olmak yeterlimidir, eğitimli bir kafaya sahip olmak için, zinhar…
İşte bunu çok güzel anlatan bir hikâye daha; hani buda çok bilinen ama asla hatırlanmayan,
hadi haksızlık etmeyelim, az hatırlanan diyelim…
Almanya’da bir lise müdürü, her öğretim dönemi başında,
öğretmenlere şu mektubu gönderirmiş. “Bir toplama kampından kurtulanlardan
biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. Bilgi ile
donatılmış ve iyi yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, çok
bilgili doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu
iğnelerle ölen bebekleri, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı
insanlar. Öğretimin çok iyi olmasından kuşku duyuyorum bu yüzden. Sizlerden
istediğim ve beklediğim şudur. Öğrencilerinizin çok bilgili olmaları yanında,
eğitimli ve vicdan sahibi iyi birer insan olarak yetiştirilmeleridir, bu yönde
hiçbir çabayı esirgemeyin. Çabalarınız bu anlamda eksik olursa,
öğrencilerinizin bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar haline dönüşmesi
kaçınılmazdır. Matematik, tarih, kimya, din ve ahlak bilgisi, öğrencilerinizin
daha iyi insan olmasına yardımcı olursa, önemlidir yoksa hiçbir önemi yoktur.”
Kıssadan hisse; iyi matematik, kimya, tarih, coğrafya, din
bilgisi biliyor olmak, iyi insan olmak için yeterli değildir…
Bilginin ya da bilgili insan artışından beklenen, eğitilmiş
kafa yaratmak, eğitimli kafanın, bilgi ile analitik düşünme kabiliyet ve
marifetini arttırabilmektir. Yoksa yukarıdaki formül öngörüsü gerçekleşir,
bilgi azaldıkça güç artar maazallah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder