Perşembe, Şubat 13, 2025

BAKÜ ve MAREŞAL DE GAULLE


Azerbaycan Başkenti Bakü’de dolaşıyorum, daha önceki çok kısa ve iş seyahatleri dışında yapılan dolaşmaların benzeri olmayan bir tur oluyor… Dikkatimi vererek, duyumsayarak ve anımsayarak bakıyorum etrafıma, yeri geldikçe kendimce gördüklerimi ve bana hatırlattıklarını yazmak istiyorum. Sahil, hemen hemen her sosyalist geçmişli ülkede benzerlerini gördüğünüz şekilde planlanmış, kocaman bir park ve yürüyüş yolları. Bu sahil düzenlemesinin şehir ile arasında, şehri paralel geçen geniş ve oldukça uzun bir bulvar bulunmakta, “Neftçiler Prospekti”. Her benzer şehirdeki gibi sanki itibar bulvarı tarzında ve tadında… Çok güzel binalar yer almakta ve istisnasız her biri son derece bakımlı ve temiz görünmekte… Dolaşıyorum binalara bakarak… Birden gözüme siyah bir granit levha üzerinde “Fransa Mügavimet Herekatının başçısı General De Qoll 1944-cü ilin noyabr ve dekabr aylarında bu evde galmışdır” yazısı dikkatimi çekti. Çok enteresan Avrupa’nın “aslan sağcısı” sol ülkenin bir kentine geliyor hem de nerdeyse 2 ay gibi koca bir zaman dilimi kalıyor…  

Bilindiği üzere; Charles De Gaulle; 2. Dünya Savaşı öncesi ve özellikle de sonrası Fransa’da uzunca bir süre siyasi hayatı ziyadesiyle belirlemiş bir asker, önemli bir politikacıdır. Faşist Almanya’nın Fransa’yı işgali üzerine İngiltere’ye kaçmış orada da “Özgür Fransa Silahlı Kuvvetlerini” teşkilatlandırma çalışmalarında görev almıştır. Esasen, II. Dünya savaşı öncesi sıradan bir tankçı albayıdır kendisi. Ne oldu da birileri onu SSCB’ye görüşmeler yapmak üzere hazırladı. İngiltere’ye vasıl olunca kendisinden görülmeyen çıkışlar yapınca iyi de bir hami bulmuş oluyor anlaşılan. Benim okumalarımdan anladığım, kendisinin bu çıkışı ve antikomünist, haydi demli muhafazakâr diyelim, yapısı gereği behemehâl İngiltere’nin ağası Winston Churchill tarafından iyi değerlendirilmiş olup, hatta Fransa’nın işgalden arındırılması sürecinde görev üstlenen ordunun başına getirilmiştir. Esasen Fransa’nın işgale karşı direnme ve işgalden arınma sürecinde büyük rol üstlenen komünistlerin, bilahare ABD ve İngiltere tarafından tercih edilmemesi, SSCB ve Stalin’in de fazlaca ses çıkarmaması neticesi tasfiyesi ile ziyadesiyle öne çıkar. İngiltere’de kendisi üzerine yazılar yazmış önemli muhteremlerden asla ve kata tam not alamamış bilakis etrafında ve döneminde bol miktarda gelişen savaşlara rağmen “hiçbir savaş kazanamamış general, hiç seçim kazanamamış Başbakan ve Cumhurbaşkanı” şeklinde ironik tanımlamalara konu olmuştur. Gerçi hakkını da vermek gerek kendisine suikast girişimine bile sebep olacak bir şekilde Cezayir’in bağımsızlığı konusunda, hiç istemiyor olsa bile, müşahhas şartların müşahhas tahlili neticesi bağımsızlık yönünde tavır takınmıştır.  Neyse ne yapalım kendisini seçenlerle kendisi arasında bir sorun diyelim geçelim…

De Gaulle ne yapar Bakü’de değil mi? Esas soru bence bu… Herhalde Avrupa’nın soğuğundan kaçıp tatile gelmemiştir… Emeklilik sonrası nereye yerleşmeliyim sorusuna da cevap aramamıştır… Bir demli muhafazakâr olarak “komünizmi” incelemeye de gelmiş olamaz, şüphesiz… Tabii ki araştırılınca görülüyor. Muhterem İngiltere tarafından vazifelendirilmiş biri gibi durmaktadır. Moskova yolunda önce İran sonra Kafkasya ve sonra hedef… Peki, neden Bakü’de 2 aydan fazla süre kalmıştır… Sonradan okumalarımda yine hayretle gördüğüm Fransa işgalden arındırma sürecinde epey Azerbaycanlı direnişçilerin olduğu acaba tesadüf müdür? Gerçi Fransız direnişindeki Azerbaycanlıların Alman esir kamplarından firar eden askerler olduğu bilgisi de var, acaba coğrafi yakınlık sebebi ile mi Fransız direnişine katılmışlardır, bilinmez… Yine bilgilerimiz, De Gaulle’ün 1966’da geldiği SSCB’de bu direnişçilerden birisi ile görüşme konusunda özel, seçici ve ısrarcı davrandığı ve dahi yine bu direnişçilerden bir kısmının Fransa tarafından devlet madalyaları ile ödüllendirildikleri yönünde…

Evet; Bakü’de kaldığı binanın da gerçekten güzel bir bina olduğunu tespit edip bina ile ilgili edinebildiğim bilgileri aktarayım. Bina zengin sülalenin ferdi olan “İsa Bey Hacınski” adı ile anılmakta olup, Bakü’nün önemli yapısı “Kız Kalesinin” Hazar Denizi tarafında yer almakta ve sahiplerinin statüsü, toplumsal pozisyonu ve dahi aile azametini yansıtacak biçimde talihe bakın ki bir Ermeni mimar tarafından tasarlanmış.

 Lakin görülen ve bilinen hali ile 2. Dünya (paylaşım) savaşının batılı ülkeler açısından en ateşlendiği dönem olan “Normandiya Çıkarmasının” hemen akabinde De Gaulle’nin bu seyahate çıkmasının nasıl bir manası olabilir diye bakılınca şekil olarak bir Fransız askerin görüşmeler yapması için Moskova’ya başka da yol olmayınca İran - Tahran, Azerbaycan – Bakü ve SSCB – Moskova güzergâhını izlediği söylenebilir. Lakin kendisinin bizlere takdimi muvacehesinde “Özgür Fransız Silahlı Kuvvetleri lideri” iddiası savaşının en cavcavlı anında olması nedeni ile biraz çelişkili görünmektedir. Öyle değil mi? Siz çıkarma yapmış kuvvetler ile birlikte Fransa içindeki direnişçilerin ortak mücadelesinin en yoğun olduğu dönemde mezkûr seyahate çıkıyorsunuz, akla evvelemirde çok önemli bir vazife görülecektir fikri geliyor. Acaba aynı dönemde SSCB Kızıl Ordu Genelkurmay Başkanı Georgi Jukov’un Stalingrad kuşatmasının kırılmasını müteakip Almanların ricata başlaması üzerine başta Stalin olmak üzere etrafına söylediği, “Bu faşistleri Atlantik’e kadar sürüp Okyanusa dökelim” sözünün istihbarı neticesinde Müttefikler ile SSCB arasında bir pazarlık masası oluşturulması çalışmalarının bir alameti midir yoksa? Mesela, Stalin’e ulaşılıp “Kızıl Ordu Genelkurmay Başkanı” böyle bir laf edip duruyormuş, bizi affedin bizi işgal etmeyin, Almanya ile sınırlı kalın ricacısı mıdır statü acaba?


Hay Allah, güzel Bakü’de gördüğüm mezkûr güzel Evin duvarındaki plaketin bana düşündürdüklerine bakın… Gerçi aynı binanın üzerinde bir başka siyah granit levhada “Dünya şöhretli Azerbaycan âlimi görkemli içtimai xadim Yusuf Heydar oğlu Mammadaliyev bu evde yaşamıştır” izahatı da vardır. Yusuf Heydar oğlu Mammadaliyev’in de petrol ve petrol türevi malzemeler üzerinde özellikle de havacılıkta kullanılan yüksek oktanlı yakıtların geliştirilmesinde çok önemli çalışmalar yaptığını da bu baptan öğrenmiş oldum.

Hiç yorum yok: