Cuma, Aralık 01, 2023

DIE WELLE

Demokratik toplumların dahi otokratik, despotik ve diktatörlüklere karşı otomatik refleksler oluşturamadığını ve otokrasiye kısa sürede ve kolayca teslim olduğunun ispatına dayalı gerçek hayatta gerçekleştirilmiş bir testten hareketle yapılmış “Die Welle” isimli bir film izledim. Hani var ya şimdilerde her ülkede eser miktarda bulunup “yok canım bizde olmaz” deyiciler, vallahi tam da onlara… Bunun üstüne yazarlar da yazarlar, konuşurlar da konuşurlar… Bu sosyal testin ilk izlerini daha önce bir yazımda bahsettiğim ve insanların otorite karşısında, kendileri fikri ve ahlaki olarak katılmasalar, ret etseler dahi itaate yatkınlıklarının ortaya çıkarılmasını konu alan “Milgram testi” detaylarını okurken keşfetmiştim. Milgram testi de, çok ıstırap verici, yaralayıcı bir test olmakla birlikte vicdani değerler ile harici etki ve motivasyonların kökleri ve şekillenişleri üstüne önemli bir teori oluşturmuştur. Mezkûr filme de konu olan sosyal etki ve itaat etme testi çerçevesinde alınan sonuçlara bakılınca insanın tüyleri diken diken oluyor, emin olun…

Die Welle filminin konusunu oluşturan “sosyal test” aslında ABD’de 1967 yılında gerçekleştirilmiş ve sonuçları bakımından tartışmalı ve korkunç diye nitelenen testler arasında bulunmaktadır. Testin karşısında olanların en önemli eleştirisi, daha lise ikinci sınıfa giden öğrenciler üstünde ve ne yazık ki onların bilgisi dışında gerçekleştirilmiş olmasıdır. 1967 yılında ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki bir lisede “Karşılaştırmalı Çağdaş Dünya Tarihi” dersine giren bir öğretmen tarafından gerçekleştirilen test, bir haftalık planlanmış olmasına rağmen yalnızca dört gün sürmüştür. Öğretmen ise bu teste karar verdiğinde henüz öğretmenlik kariyerinin başındaydı ve idealist birisiydi. Testin amacı ise şu soruya cevap bulmak üzerine idi, “Alman halkı II. Dünya Savaşı’nda Hitler’in liderliğinde gerçekleştirilen Yahudi soykırımına nasıl izin verebildi ve göz yumabildi?” Öğretmen, en eğitimli ve en demokratik toplumların bireylerinin bile faşizan eğilimler ya da davranışlar gösterebileceğini öne sürer, bunu da insanlara anlatmak yerine göstermek yolunu tercih eder ve bu nedenle bu testi yapmaya karar verir. 

Film ise; Almanya’da bir lisede geçer. Öğretmenin, bir hafta sürmesini planladığını açıkladığı proje çalışmasında ise “anarşi” dersini vermek arzusunun hilafına, kendisine “otokrasi” dersi verilmesi üzerine mezkûr testi yapmaya karar vermesini konu alır. Öğrencileri tarafından ziyadesiyle sevilen öğretmen, farklı etnik, kültür ve sosyal katmanlardan gelen öğrencilerden oluşan bir sınıfta, “yönetim şekilleri veya ideolojileri” başlığı altında otokrasi konusunu işlemektedir. Başlangıçta, esasen ne öğretmen ne de öğrenciler ders konusuna karşı yeterince istekli değillerdir. Öğretmen “otokrasi”  kavramı denilince öğrencilerin ne anladığını sorar, öğrenciler son derece gayri ciddi yaklaşımlar göstererek soruyu cevaplandırırlar. Öğretmen, otokrasi üzerine öğrencilerinden aldığı bu olumsuz görüşlerin, karşı çıkışların olumlu hale nasıl dönüştürülebileceği ve örgütlü destek haline nasıl getirileceği konusunda bir test yapmak ister. Kafasındaki bu testin uygulanmasını adım adım tatbikata koyar. Nihayetinde, Hitler tecrübesinden sonra toplumda baskıcı bir yönetim altında yaşamanın kolay kabullenilmeyeceği, toplum için genel manada otokrasinin, diktatörlüğün kabul görmesinin mümkün olamayacağı gibi öğrenci karşı çıkışları karşısında öğrenciler arasında kısa sürede karşılıklı gruplaşmalar, fikir ve davranış ayrılıkları oluşur. Öğretmen bu karşı duruşun yıkılabilmesi için her yola başvurur, kimilerini güzellikle, kimilerini seçtikleri bu projeden geçer not alamayacakları yönünde korkutarak, tehdit ederek, kimilerini de bir haftalık bir periyotta telkin ve yönlendirme yolu ile ikna ederek projede aktif hale getirir. Bir taraftan bu karşı duruşun isabetli bir analizi ile insanlara tespit edilen ortak amaç ve hedeflere yönelik nasıl liderlik yapılabileceği diğer taraftan da bu tespit edilen umdelerin insanlar tarafından kabullenilmesi için onların üzerinde nasıl güç kullanılması gerektiğinin tespiti yapılmaktadır. Maksat sübuta erer, öğretmen Nazizm ve benzeri despot yönetimlerin toplumların içinde neden ve nasıl serpildiği ve geliştiği konusundaki iddialarını bu test vasıtasıyla ispatlar.    

Grup içinde dayanışma ve işbirliğini sağlayabilmek adına, evvelemirde bir grup kurmak iradesini oluşturmak,  lider belirlemek, ortak hareket etmek gibi mezkûr yönetimlerin ilk emarelerinin tesis edilmesi kaçınılmazdır. Behemehâl bir grup adı gerekir, gruba “Dalga” adı verilir, giyimde tek tipe dönülmesi şarttır, herkes beyaz gömlek giyecektir, grubun bir amblemi olmalı, o da bulunur, grubun selamlaşma için de bir ortak davranış belirlemesi kararı çıkar, sağ ellerin göğüs hizasında ve yatay olarak zikzak çizerek dalga hareketi yapması temin edilir. Grup olmanın temel dinamiği olacak, grup içindekilerin birbirlerinden farklı olunmasının önüne geçilir, temin edilen bu fizik benzerliklerin yanına acilen farklı düşünme ve davranışların yok edilmesi temin edilir, giderek farklı ve muhalif olanlara hoşgörü göstermeye son verilir, kendilerinden olmayanlara baştaki acımasız dışlayıcı bilahare de acımasız cezalandırıcı olma fazına geçilir. Artık baştaki lakayt öğrenci tavırları yerine disiplinli ve örgütlü davranış ikame edilmiştir, grubun içinde kendilerine katılmayan 2 öğrencinin sürekli eleştiri ve telkinleri ise grup üyelerinin bir kulağından girer diğer kulağından çıkar hale gelmiştir. Grup lideri rolündeki öğretmen testin geldiği noktanın artık rahatsızlık verici olmasına şahit olmuştur ve tam bu sırada öğretmenin karısı da bu sebeple kendisini terk eder ve işte öğretmende ilk farkındalık tam da o noktada oluşur. Yapılan değerlendirmeler neticesinde gelen yorumlardan ve grup dışı eleştirilerden öğrencilerin “Dalgaya” kendilerini ne kadar kaptırdıklarının farkına da varan öğretmen testi nihayetlendirmeye karar verir. Bu maksatla düzenlenen kapalı toplantıda öğretmen son bir test daha gerçekleştirmek ister, grup üyelerinden birini kurgulanmış bir çıkış ile hain ilan eder ve grubun bu haini cezalandırmasını ister. Öğretmen cezalandırılma konusundaki arzu ve acımasızlığı gördüğü için artık projenin sonuna gelindiğini ilan eder lakin insanların tıpkı Hitler dönemindeki gibi nasıl birer canavara dönüştüklerine şahitlik ederken geç kaldığının da farkına varır. Artık gerçekten çok geçtir, projenin sonlandığı ilan edildiği anda öğrencilerden birisi grubun dağılması kararını kabullenemez ve tanımaz, silahını çeker hain diye nitelenen öğrenciyi öldürür ve kendisi de intihar eder. Öğretmen tutuklanır, öğrencilerin büyük bölümü şok içindedir, diğer öğretmenler adeta donmuşlardır yaşananlar karşısında…

Evet, gerçek bir vakanın filmleştirildiği mezkûr filmi izlerken, hani bir tarafta bir grup organize olurken diğer tarafta da yaşananları görmezden gelenlerin halini, haydi biraz insaflı davranıp korkularından ses çıkarmayanların halini de ünlü tiyatro ustası, yazar Ferhan Şensoy’un Orta Oyuncularının Beyoğlu’nda bir oyun sonrası Nazi asker elbiseleri ile caddeye çıkıp, “kimlik bitte” testi ile kayıt altına almasını da hatırlayınca dünyanın nereye gittiği konusunda ciddi kaygılar duymaya başladım…

2 yorum:

Ahmet Aktaş dedi ki...

Ruhi slm,yazının içinde Die Welle'nin anlamının Dalga olduğunu belirtseydin ya.. Başlıkla yazı bütünleşirdi. Ferhan Şensoy örneği cuk oturmuş..

Lem-Tanga dedi ki...

Eline sağlık abi