Cumartesi, Eylül 06, 2008

Mehmet Tekelioğlu – Bir Eylülist Profesör portresi


AKP İzmir Milletvekili olan, Mehmet Sayım Tekelioğlu; özel olarak konuyu takip etmeyenler için pek de bilinen bir şahsiyet değil iken, mensubiyetinden ötürü öğündüğü partisinde ve Millet Meclisi’nde kendisine verilen görevleri her ne kadar da aldığı teyyare mühendisliği öğretimi ile bağdaşmasa da aklının erdiğince kabiliyeti ve mahareti ölçüsünde yapıyor iken, ne zaman ki Ankara’nın Çukurambar semtindeki evinde kayınbiraderi ve başkanı olan kişileri, eşinin yaptığı Kayseri mantısını yemeğe davet etti; siyasi hayatımız kıymet-i harbiyesi artan bu necm-üd din’i yakından tanıma fırsatı bularak, tanınmakta geç kalınmış bu softa-i siyaset erbabı sahne almıştır. 12 eylül Faşist çetecilerinin ve asla onların yolunu terk etmeyen ardıllarının; özellikle 1960 ve 1970 li yıllarda kendilerine destek verenlere, yaratılmak istenen kaos ortamını hazırlayabilecekleri derneklere yada vakıflara katılma çağrılarına icabet edenlere ve atlantik ötesi amaçlara hizmet edecek teşkilatlara katılanlara, ülkeyi baştan başa yeniden şekillendirmek adına hazırlanan anayasa ve tüm yasalara “bravo nidaları” ile katılmış, “komünizm ile mücadele dernekleri” başta olmak üzere benzeri dernek kökenli bu kişileri unutmayacağı da aşıkardı ve unutmadılar da. Bunların bir kısmı uyduruk akademisyen, bir kısmı uyduruk bakan, bir kısmı uyduruk parti başkanı, bir kısmı uyduruk milletvekili, bir kısmı uyduruk bu durumlarına uygun uyduruk kamu görevlisi, bir kısmı ise de uyduruk şirket sahibi yapılarak ödüllendirildiler, bu zevatın derdi ülke ve sorunları olmadığı ne yazık ki bugün anlaşılmaktadır.
Bu meşhur günde bir araya gelen; Abdullah Cumhur Gül ve Recep Tayyip Erdoğan acaba neden bu evde bir araya geldiler sorusu üzerine Türkiye’de herkes kafa yordu, soru sordu kendileri cevap verdi, inanılmaz senaryolar ortaya atıldı; hani tarafsız olması gereken Çankaya Mukimi plansız olarak; hemde helikopterle yapılan uzun Kayseri seyahatinin yorgunluğunu üzerinden atamadan apar topar sanki başka yerde konuşsalar olmayacakmış gibisinden, Subayevleri mukimi ile Enişte’nin Çukurambar’daki kar apartmanındaki 22 nolu dairesinde buluşarak Kayseri’den gelirken; Subayevleri mukimi ve kızkardeşe verilmek üzere getirilen pastırma-sucuk, Subayevleri Mukiminden de Çankaya Mukimine verilmek üzere İstanbul’dan gelen “allah ne verdiyse kabilinden” hediyeler ile teati edildi, Anayasa Mahkemesi Başkanı yoldaşları ve sırdaşları Haşim Kılıç kendilerinden küçük olduğu için kendisi için düşünülen hediyelerin takdimi için huzura çağrıldı ve takdim i hediye yapıldı, şüphesiz ki bu hediyelerden ötürü kimsenin kimseden bir beklentisi yoktu, yarım elma gönül alma kabilinden yapılan işlerdi sadece... (yazı ile de üç nokta) Ayrıca yine anlaşıldığı kadarı ile; karşılıklı olarak eş-dost ziyaretleri üzerine edinilen izlenimler teati edilmiştir.
Bunun kuvvetle muhtemelen böyle olduğunu nereden mi anlıyoruz, tabii ki, 12 eylülün yetiştirdiği hormonlu akademisyenlerden biri olan somun pehlivanı Mehmet Sayım Tekelioğlu enişte beyimizden, çünkü, durum tespit edilince de, “Sayın Cumhurbaşkanımız bildiğiniz üzere eşimin ağabeyi. Bu nedenle her zaman görüşüyoruz. Bu görüşmelerde hiçbir olağanüstü durum yok. Sayın Başbakan da parti genel başkanım. Dolayısıyla evimizi ziyaret etmeleri normal karşılanmalı” diyerek gayet inandırıcı bir yalan uydurmuştur hatta utanmasa yukarıda şaka kabilinden yazdığım pastırma-sucuk hikayesini bize anlatacak ya; ama işte yüce rabbimin taktiri olduğu üzere, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” uygunluğundan herşey kısa sürede anlaşılmıştır. Meğerse toplantıya; sadece Haşim Kılıç değil, yine enişte beyimiz gibi hormonlu ve intihalci akademisyen İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer, Konya Milletvekili bir başka hormonlu akademisyen Sami Güçlü ve önemli 2 bakan bey daha ayrı ayrı ve sıra ile katılıyorlar... Tabii katılımcılar da bunlar olunca, yukarıda şaka yollu yazdığım pastırma-sucuk teatileri de sadece hoş birer şaka olarak kalmaya mahkum oluyorlar, konular, AKP nin kapatılması ve Yeni kurulan Hormonlu Üniversitelere atanacak rektörlerin tespiti şeklinde başlıyor, Hariri ailesinden gelen hediyelerin nasıl değerlendirilmesi konusuna kadar varan geniş ajandalı görüşmeler yürüyor. Özellikle Hariri ailesi ile ilgili görüşmelerin burada yapılması konusu bizzat Subayevleri mukimi tarafından istenmektedir, çünkü Hükümetleri adına tüm Türkiye’yi kelimesi kelimesine elektronik olarak izleyen F hücresi kulaklara sürekli olarak istihbaratçılıktaki altın kuralı fısıldıyor “izlenen mutlaka izlenir” tabii ki düstur da bu olunca gözlerden ırak olmak yetmiyor elektronik kulaklardan da ırak olmak gerekiyor. Peki bunlar burada konuşuluyor, görüşülüyor ve karara bağlanıyor ama enişte beyimiz neden böyle bir açıklama yapıyor dersiniz; acaba alemi kör ve sersem mi zannediyor dersiniz? Acaba bu hormonlu akademisyenin aklına ancak bu kadar basit bir yalan mı geliyor dersiniz? Acaba gerçekten kendisinin bilgisi yok ve kendisine ancak kapıda erkete görevi mi düşüyor dersiniz? Acaba kendisinin yüksek mevkilerdeki vazifelerle alakalı olarak bilgisinin olmadığını bilen misafirleri kendisine bir şey danışmıyorlar mı dersiniz? Ne derseniz deyin bu durmu izah etmek adına uygun görülebilir zannederim...
Aslında bu konu üzerine daha fazla yazmanın da bir anlamı yok çünkü artık düştükleri durum da ortada, tıpkı mahalle çocuklarının düştüğü durumdur bu... Mehmet Sayım Tekelioğlu üzerine yazı yazmak tama nalamı ile zamanı heba etmek diye düşünebilirsiniz, haklısınız ona gelinceye kadar ne kadar çok uyduruk ve hormonlu akademisyen var diyebilirsiniz... Ta ki; Ankara’nın ve İzmir’in su sorunu üzerine 2 belediye başkanı laf yarıştırırken, bir de ne göreyim uyduruk ve hormonlu akademisyen eniştemiz Gavur İzmir Milletvekili olarak sahne alıyor, aldığı formasyonun gereği olan teyyare mühendisliğini bile becermekten azade durum arzederken su mühendisliği konusunda şecaat arzetmeye çalışıyor, tabii ki tam bir felaket ama her ne hikmetse sürekli karşısına kendisinden daha az bilgi sahibi CHP li milletvekilleri çıkarılarak TV kanalları yöneticileri tarafından yapılan açık şike ile durum idare edilmeye çalışılmaktadır. İşte bu TV deki abuk subuk su tartışmaları sırasında; Partisinin Başkanından yarım yamalak ta olsa anlayabildiği kadarı ile ilk hedefin Gavur İzmir’in yerel yönetim seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığını kazanması olunca; hücum, önemli olan karambol yaratmak nasıl olsa biri gol atar klasik AKP düşüncesi ile nasıl olsa millet anlamıyor ya onlar için sadece skor önemli salla dur işkembe-i kübradan, ama karşısındaki de şike olduğunu anlamış ve yenileceği psikolojisi ile tüm savunması çökmüş gariban CHP milletvekili sormuyor; “be hey yalancı, bizim içmesuyu amaçlı yapımı devam barajımızı ödenek ayırmayarak durdurup, aynı zamanda senin hükümetin baraj alanına altın arama ruhsatı vermedi mi?” diye sormuyor, “be hey yalancı, belediyemize genel bütçeden aktarılması gereken parayı neden sözlü talimatlarla engelleyen hükümetinize karşı sesiniz çıkmıyor?” diye sormuyor, “be hey yalancı 3 yıldır arsenik oranlarının yeni duruma uygun hale getirilmediği halde neden sesiniz çıkmıyordu da tam yerel seçimler öncesi konu gündeme bu harareti ile geldi?” diye sormuyor, “be hey yalancı sizin hükümetiniz neden diğer AKP li belediyelerin iktidarda olduğu ama arsenikli suyun hala içildiği ve kullanıldığı merkezler ile ilgili açıklamaları 15 gün sonra yaptı?” diye sormuyor, “ be hey yalancı, Hükümetinizce sağlık bakanlığı personelinde tarikatçı egemenliğinin kurulması, tüm çalışmaların tarikatın istediği doğrultuda ve zamanda yapılmasından ötürü tüm Türkiye’nin sadece su değil tüm yiyecek ve içeceklerinde kritik noktaya gelinmiş olmasına neden ses çıkarmıyorsun?” diye sormuyor, “ be hey yalancı sağlık bakanlığının bu tarikatçı kadroları sonuçların bir kısmı ile oynamışmıdır? diye sormuyor... Bu soruları uzatmak çok mümkün ama gerek yok...

Mehmet Sayım Tekelioğlu; madem ki ülke sorunları ile ilgili bir milletvekilisiniz, neden acaba; yardım dernekleri adı altında mensubu olduğunuz partinin/partilerin himayeleri ile kurulmuş saadet zinciri konusunda sesiniz çıkmıyor? Neden acaba AKP li belediyelerin imar rantlarından; hem de Türkiyenin tüm iç ve dış borcunu birkaç defa katlayacak kadar, oluşan hortumlar için sesiniz çıkmıyor? Neden acaba, hükümetiniz eli ile özelleştirilen KİT lerin değerlerinden birkaç kat az bedelle satıldığına sesiniz çıkmıyor? Neden acaba; Sabah-ATV nin uyduruk bir ihale ile satılmasına sesiniz çıkmıyor? Neden acaba; Başkanınız için “bu adamı kullanın tuvalet deliğine süpürmeyin” gibi abuk subuk laf eden kişilere sesiniz çıkmıyor? Bakın Mehmet Sayım Tekelioğlu bu konuda hormonlu bir akademisyen olmakla kalın isterseniz siz, bırakın başka konulara karışmayın yoksa tarihe aynı zamanda Gavur İzmir’in hormonlu milletvekili, AKP nin sıradan evetçibaşısı olarak anılırsınız... ( yazı ile üç nokta)

Bu tür tartışmalarda, tartışmacıların mahalle karılarını aratmayan tartışmacı üslupları ve beklentileri ile amaçları aşikar iken, bu şike ortamında gidilen yerel seçimlerde bakalım Gavur İzmir’in mukinleri ne yapacaklar, işte asıl soru bu galiba. Bakalım onlarda kendileri adına ve kendilerinden vergi adı altında toplanan paralarla yürütülen bu abuk subuk propaganda çalışmalarına ne kadar inanacaklar, hep birlikte göreceğiz...Bakalım Gavur İzmir sözünden ne anladıklarını oyları ile önümüzdeki mart ayında bize de açıklayacaklardır...