Pazar, Nisan 05, 2009

CAN DÜNDAR’DAN MUSTAFA FİLMİ


Bir yanda; kahramanın değerini düşürerek savunulan konunun ya da gerçekleştirilen devrimlerin değerinin düşürülmesini hedeflemek gibi oldu bitti yaratan ve bunu avuçlarını ovuşturarak izleyen bir grup, diğer yanda ise Bekçi filmindeki Balkan savaşının kahramanlarından Kolağası Hasan Bey’in torunu olan Murtaza gibi “Gördüm kurs, aldım sıkı terbiye amirlerimden, sen de görseydin kurs, alsaydın amirlerinden sıkı terbiye, böyle cayıl cayıl konuşmaz idin” ve “Yukarda Allah, Ankara’da devlet ve hükümet, burada da ben” gibi sadece kahramanlık muhabbetlerinin yapılmasını isteyen ve bunun dışındaki her türlü yaklaşımı reddeden bir grup mevzilenmişler birbirlerine salvo atışlara devam etmektedirler.
Aslında bu film ve Can Dündar ne yaparsa yapsın ne yeni Mustafa Kemal düşmanı yaratabilir ne de Mustafa Kemal dostu yaratabilir bundan önceki benzerlerinde de olduğu gibi herkes kendi mevziinde kalmaya devam edecektir sadece olsa olsa mevzilerinde kılıçları bilemeye devam edecek ve karşılıklı kinleri arttırmaya ve biriktirmeye devam edeceklerdir.
Can Dündar “Tüm kurumlar canı gönülden bu belgesele destek verdiler, Cumhurbaşkanlığı, Atatürk’ün tüm arşivini açtı, özel yazışmaları dâhil buna ya da annesinin ona yazdığı tüm mektuplar dahil, Genelkurmay tüm hatıraları not defterleri fotoğraf arşivi buna dahil, Dışişleri bütün yurtdışı örgütünü harekete geçirdi, yurtdışında en büyük desteği onlardan aldık, diplomatlar yardımcı oldu Yapı Kredinin elinde olağan üstü bir fotoğraf albümü var, Atatürk’ün çok özel fotoğrafları var, ve hakikaten hangi kapıyı çalsak, Türk Tarih Kurumundan tutun, her yerden büyük ilgi ve destek gördük” diyerek katkı sunanları sıralıyor.
Atatürkçülüğün yılmaz bekçisi olduğunu durmadan yineleyen Silahlı kuvvetlerin açtığı arşiv ne anlama geliyor acaba? Karşı cepheye destek anlamına gelebilir mi acaba? Yoksa başka görünmeyen mutabakatların sonucumudur? Yoksa Can Dündar Fettullah ve Said-i Nursi ile ilgili film yapıyor da onun idmanlarını mı yapıyor acaba? Derin devleti temsil ettiği izlenimini uzun yıllardan beri veren Çukurova grubuna ait Türkcell neden sponsorluktan çekildi, acaba Can Dündar kendilerini futbol deyimi ile ters köşeye mi yatırdı? Hani Türkcell “bizim her siyasi düşünceden ve inanıştan müşterilerimiz var” açıklaması yaptığında neden genel olarak sanki filmde dindar kesimi hedef alan bir durum olduğu gibi bir algılama oluştu acaba? Bazı Atatürkçü olduğu bilinen Dernek okulları baştan daha film vizyona çıkmadan toplu bilet alırken vizyon sonrası ise bazı milli eğitim müdürlüklerinin tavsiye kararları ise; acaba ortaya çıkan sonucu teyit etme çabalarından öte anlam da taşıyor mu?
Can Dündar’ın nasıl bir Mustafa sorusuna verdiği cevap “Ben doğrusu seyircinin şaşıracağına inanıyorum, çünkü biliyorsunuz piyasa da yüzlerce Mustafa var, yüzlerce Mustafa Kemal var Atatürk var hangisi doğru hangisi gerçek herkesin bir Atatürkçülüğü var ben diyemem ki işte bu asıl Mustafa kemal diyemem bu da benim Mustafam”
Evet bu film olsa olsa Can Dündarın “MUSTAFA” sı, Pop kültürü ile her şeyin magazinleştirilmesini bir kez daha görüyoruz hem de nerede ise herkesin ittifakla iyi belgeselci diye yere göğe sığdıramadığı Can Dündar yapıyor.
Ancak bugüne kadar “Mustafa” filmi ile ilgili yorumlara, açıklamalara bakılınca çok açık bir şekilde görülecektir kim ki yeni Osmanlıcı, kim ki Saidi Nursi ci, kim ki gerici ve yobaz filme tam bir şaheser muamelesi yapmıştır. Artık bunun üzerine de ilaveten film “yok şu siyasi cenahı memnun etmek için yapılmıştır” “yok şu dinli yada dinsiz çevreleri memnun etmek için yapılmıştır” yaygarasını bırakalım beğenenler ve eleştirenlerin ait oldukları cenahlara bakalım yeter.
Ne yazık ki bu format bir ABD (USA) Formatıdır, ve maalesef ki Lenin, Che, Stalin ve Mao başta olmak üzere bir sürü önemli lider için bu kabil belgesel filmler yapılıyor ve ince ince karalamalara bizzat filmin kendisi başta olmak üzere yaratılan tartışma ortamı hazırlanıyor ve kişisel değerleri ve önemi yerlerde sürünür hale getirilip, yaratılan değerlerin bir hiçmiş gibi gösterilmesi amaçlanıyor.
Diğer taraftan ise; Can Dündar enteresan bir şey yapıyor ve Mustafa Kemal’in Karlsbad anılarından aşağıdaki bölümü alıp hedef şaşırtma anlamına da gelebilecek bir biçimde bir yaklaşım gösteriyor: Mustafa Kemal; “Bir Türk hanımın buradaki durumu göstererek sorduğu soruya karşılık diyor ki: "Bu hayatın bizde yerleşmesi ne kadar zor"..
Mustafa Kemal: "Ben her vakit söylerim, burada da bu vesile ile belirteyim. Benim elime büyük salâhiyet ve kudret geçerse ben sosyal yaşamımızda istenilen devrimi bir anda bir "Coup" ile uygulayabileceğimi sanıyorum. Zira ben bazıları gibi halk anlayışını bilenlerin kavrayışlarını yavaş yavaş benim anlayışımın ölçüsünde düşünme ve tasarlamaya alıştırmak suretiyle, bu işin yapılabileceğini kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor” İşte size tüm devrimci liderlerin düşüncesi benzeri bir yaklaşım. Aslında bunu da bu belgeselin içine yine Can Dündar yerleştiriyor bu açıdan bakınca ihtilalci birinin sevinmesi gerekmektedir, kanımca… Anlaşılacağı üzere Can Dündar da birtakım akli gelgitlerin içinde öylesine bunalmış ki birden karşı tarafa da yaranma içgüdüsü ile davranmaktadır yer yer…
Ayrıca ben müzik uzmanı değilim ama iyi bir dinleyici olduğumdan olsa gerek, Dünya çapında bir müzisyen olan Goran Bregoviç’in müziklerini sanki Mustafa Kemal’in “Mustafa” olduğu dönemde karga kovalamasından esinlenerek filmin başından sonuna kadar karga sesini andıran bir müzik yapmış… Yine bana göre kurgu da kötü diyebilirim açıkçası, Sinematografi açısından ise tam bir rezalet; ama ben burada keserek haddimi bileyim dedim, çünkü işin bu tarafı tam bir teknik konu…
Diğer taraftan Fransa’dan Suriye’ye kadar gezildiği söylenmesi ise sponsora, eğer gerçekten bahsedilen yerlere gidildi ise tam bir kazıktır, çünkü bu konuda bilgi ve belge niteliği taşıyan her şey fazlası ile bu ülkede mevcuttur.
"Buda Nazım Hikmet’in muhteşem şiirleştirdiği hali ile benim “MUSTAFA”m

Dağlarda tek tek
Ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel, rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
Birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
Eğildi durdu.
Bıraksalar
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı



SON SÖZ 1:
Mustafa Kemal’i öğrenmek için en iyisi biz Tarih kitaplarını ve Nutuk’u mutlaka ve ziyadesiyle okuyalım.
SON SÖZ 2:
Normalde size ufacık da olsa bir hediye verilse teşekkür edersiniz ama size yoktan var edilen bir ülke sunana teşekkür etmiyorsunuz.
SON SÖZ 3:
Bir İngiliz sözü var “bilerek eksik bilgi vermek yalan söylemek” gibi bir şeydir. Bunu Can Dündar iyi bilenlerdendir.
ÖNERİ:
Can Dündar adını hemen JAN DİNDAR olarak değiştirsin yoksa tren kaçacak…