Vatandaş;
İZSU denen kerameti kendinden menkul muhteremlerin yönetimindeki kuruma
başvuruyor, bulunduğum adreste atık su def etmek için tarafınıza ait bir
kanalizasyon şebekesi yok, maalesef şu yüzyılda halen “fosseptik” kullanıyor ve
bilahare de vidanjör marifeti ile def ediyoruz. Bu durumda bile tarafımıza
kanalizasyon şebekesi varmış gibi “atık
su bedeli” tahakkuk ettiriyorsunuz, sonra yine delaletiniz ile sağolun
piyasaya görece ucuz vidanjörlere de para alıyorsunuz. Ya atık su bedeli
almayın, ya vidanjörler bedava olsun diyoruz, gülüyorsunuz… Aaaa, belki sizin
tarafta bazı akıllı çocuklar çıkıp “kanalizasyonu olmayan bölgede ev
yapmasaydınız” diye düşünüyor olabilir. Toptan cevap babından olsun, kimse
münasip yerinden uydurup ev yapmıyor, siz imara açıyorsunuz, toprakların %45’ine
el koyuyorsunuz, sizi şereflendirdik adı altında, sonra inşaata başlayınca da
bilahare müteahhitlerinize ödeyeceğiniz bedelleri abuk subuk çarpanlarla olabildiğince
abartıp tespit edip, %25’ini avans olarak tahsil ediyorsunuz. Bunları hep
biliyoruz ve tam da bu yüzden öncelikle kanalizasyon şebekesi olmamasından,
sonra atık su bedeli tahakkuku nedeni ile ve sonra da üstüne üstlük vidanjör
bedeli ödemekten usandık ve yıldık. Ve yine biliyoruz ki, tüm bu yaşananlar
yerelde de genelde de hep sizin umurunuzda olmamasından ve bizim de hafıza
problemimiz olmasından mütevellit… Biz az sayıda da olsak, sakın bilmediğimizi
ve unuttuğumuz zannetmeyin… Bizi aptal zannedenlerin bizatihi kendileri
aptaldır.
Böylesine
bir talep ile mezkûr idareye müracaat ediyor vatandaş ve “binbir dereden su
getirme” fantezi ve yalpası ve yanpası ile cevaplıyorlar, yok şu yönetmelik,
yok şu kanun yok bu yönetmelik yok bu kanun diyerek kafaları karıştırıyorlar…
Esasen kendi kafaları, haksız tahsilatı haklı kılmaya kodlanmış ve şartlanmış
ya, tam da bu yüzden karmakarışık… Muhtemelen meslektaşlarım ve kişi olarak
değerli hukukçuların da görüşleri alınarak bu savunma yapılmıştır, eğer böyle
ise daha da bir garabet durum söz konusu… Bilmiyorlar desem yakışıksız, hak
gözetmiyorlar desem fazla abartılı, bilerek yapıyorlar desem fazla siyasi,
görmüyorlar desem fazla tıbbi bir teşhis olacak, lakin ve galiba hepsi…
Muhteremler;
“İdarenin Tarifeler Yönetmeliğinin madde 5-1’ini” referans göstererek “su abonesi, İZSU’nun su ve kanalizasyon hizmetlerinden
birlikte yararlanan veya kanal bağlantısı olmayıp yalnızca su hizmetlerinden yararlanan
abonelerdir. Bu tür abonelere su satış tarifesi ile kullanılmış suların
uzaklaştırılması tarifesi birlikte uygulanır” hükmü bulunmaktadır
diye buyurmaktalar. O zaman yönetmeliğinizi, İZSU Genel Kurulunda yönetmelik
değişikliği önerisi getirerek değiştirin “su
versek de vermesek de, vermiş gibi tarife uygulanır” hükmünü getirin, size
daha bir kolaylık olur, sonraki ihalelerde bütçesel olarak eliniz rahatlar, güçlenir,
daha güzel ve faydalı ihaleler gerçekleştirirsiniz. Size göre nasıl olsa sizin
genel kurulunuz var ve onlar ne karar verirse doğrudur behemehâl uygulanmalıdır,
“Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı”, “Tüketici Mahkemesi sıfatı ile Asliye Hukuk
Mahkemeleri” kararları mı, “onların ne önemi var, mühim olan insanlık”
değil mi? Genel Kurul üyeleri bunları bilir mi, bilmez mi, ben bilemem de siz
iyi bilmelisiniz ve bilirim ki iyi bilirsiniz… Sizin hukukçularınız yok mu?
Bunlar görüş bildirmez mi? Başkalarını suçlarken “tek adam, tek adam” diye
tepinirsiniz, ama siz de tek adamınıza “olur mu efendim, bunlar tekmili birden
anayasa ihlalidir” diyemezsiniz… Demezsiniz, çünkü sizin de çocuklarınız var,
sizin de aileniz var, hülasa istikbaliniz var ve istikbal göklerdedir… Arş-ı
ala’ya yükselmenin yolu, bütçedir ve bütçenin tek kaynağı “anayasaya aykırı
olsa bile” halktır, vatandaştır. Gerisine yönelik her türlü mütalaa ve mülahaza
beyhudedir. Aslolan para ve bütçe, onunda adresi belli… Aaaa birileri de çıkıp
yahu su bedelinin yarısıdır, ne diye afra tafra yapıyorsun diye bana çatabilir,
vallahi sesim çıkmayacak ama şu vidanjör bedeli ve şu “halkımızın yararına ve sağlığa dair” ve dahi “biz ki taa kavli beladan halkçıyız” diye ağır abi edalı başlayan nutuklar
var ya ona katlanmak mümkün değil, aksi olsa vallahi de billahi de kuyruğumu
kısıp oturacağım… İlaveten de bu bir prensip meselesidir, yoksa aritmetik figürler
üzerinden konuşulacak bir mesele değildir, konuşulacak olursa da en az sizin
kadar aritmetik bilirim. Benim bildiğim içinde azıcık “halkçılık” hissiyat ve fikriyatı taşınılıyorsa behemehâl
vatandaşın anayasal hakkına saygı duyulur ve “verilmeyen hizmete tarife uygulanmasına” son verilir… Peki,
verilir mi, verilmez, nereden mi anlıyorum, elimizde, aynı zamanda onlarında
elinde onlarca mahkeme kararı olmasına rağmen sadece mahkemeyi kazanan aboneye
karar uygulanmaktadır. Oysa mademki “halkçısınız” ve mademki böylesine bir
mahkeme kararı var, aynı dertten muzdarip her aboneye müteallik bir karar
alsanız ya, şu meşhur genel kurulunuzda… Olur mu? Zinhar, nasıl olsa konu ile
ilgili mahkeme kararı almak mahkemelerde kolay olsa bile süreç pahalı, avukat,
bilirkişi, zaman vs. vs… Efendim birileri de çıkıp, yahu bu abilere fazla
iddialı yaklaşıyorsun da, diğerlerine neden bir şeyler demiyorsun diyebilir…
Vallahi ben ne yapayım karşı mahalledeki abiler sizin kadar iddialı halkçı
olduklarını söylemiyorlar hatta “ne kadar ekmek o kadar köfte” teraneleri ile
ilerliyorlar…
Ne
bekliyorlar acaba bu kerameti kendinden menkul yöneticiler, atık suları yola
salıp, koy verip isyan başlatmamızı mı bekliyorlar? Ne bekliyorsunuz bu kadar
sabrettik bu kadar sustuk bu kadar içimize attık… Yahu bilmem nerelerde
partinize propaganda katkısı sunacağım diye çırpındığınızın % 10’nu kadar asıl
görevlerinizi yapsa mı idiniz acaba? Şarkıcı getirmeye, şenlik düzenlemeye, 38.
kuşaktan ilgili ve ilgisiz yardım taleplerini karşılamaya, abuk subuk sportif
faaliyetleri desteklemeye, zevk-ü sefaya bulunan bütçeler bir türlü direk
sağlık ile ilgili, direk vatandaş ile ilgili işlere bulunamıyor… Hemen bütçe,
plan, proje, karar, zaman vs gibi şartları öne sürmek kolay, peki kardeşim bu
bütçeyi, kararı, planı, projeyi kim yapacak, bu bizi yönettiğini zanneden muhteremlerin
anlattıklarına bakılırsa zannedersiniz ki görev zinhar onların değil de “Sakız
Belediyesinin”… Ya kardeşim “vermediğiniz
hizmetin bedelini tahsil ediyorsunuz”, bunda anlaşılmayacak ne var ki…
Çağdaş “Deli Dumrul” durumundasınız… Hala çıkmış gak guk edip duruyorsunuz…
Size
kızıyorsam da beni affedin, kızmak gibi aptal bir huyum oluştu, niye bilmiyorum,
vallahi biz 2 abuk kutuptan birini seçmek zorunda kaldığımız, iki araya sıkıştığımız
ve bunun haricinde bir şey düşünmediğimiz ve yapamadığımız için kendimize
kızmalıyız lakin onu bile becermekten uzağız…
Neymiş,
esasen bu beylerin halk umurlarında değilmiş, kılı kırk yararak hangi kanunun
neresindeki hangi maddesine istinaden buldukları eften püften bahaneler ile “alavere
dalavere” paraları toplamakmış. Dert bu… Gelsin paralar, halkçılık mı, size söz yeni baharda gelecek…
Sen
ne yapıyorsun, 10 m3 lük vidanjör ihalesi yapıyorsun ve onu da muhtemelen yine
meşhur “Genel Kurul Kararınız” ile tarifelendirip abuk subuk tahakkuk ve tahsilata
girişiyorsunuz, 376 TL. (16.03.2023 tarihi itibari ile) Vidanjör bedeli (KDV dâhil)
ne demek biliyor musunuz siz? 376/10=37.6 TL/m3’tür. Suyu kaça satıyorsunuz
çıplak bedel 13,14 TL. Ne diyeyim ilaveten… Gerçi hızınızı alamayıp şimdi de
vidanjörlerin kapasitesini 8 m3 e indirdiğiniz de cabasıdır bu makul davranışın…
Yahu be kardeşim, hem atık su bedeli tahsil ediyorsunuz, su bedelinin yarısı mukabili, hem de vidanjör
parası alıyorsunuz… Ya biri ya diğeri demiyorsunuz, yahu buraya hemen
kanalizasyon şebekesi yapalım demiyorsunuz, hepsini birden tahsil ediyorsunuz…
Sonra ahlak ve etik talkını… Ya bir durun Allah aşkına…
Ya,
İZSU’cu Beyler (cinsiyetten azade kullanıyorum), İZSU’yu yöneten beyler
(cinsiyetten azade kullanıyorum) siz bu savunmaları yapıyorsunuz da, T.C.
Mahkemelerine başvuran her mağdur abone nasıl oluyor da sizin aleyhinize karar
veriyor, acaba mahkemeler sizin kadar hukuk mu bilmiyor, teknik mi bilmiyor…
Ben söyleyeyim ne o, ne bu, siz maalesef birer paragöz siyasi olmuşsunuz… Bu
uğurda vatandaş mağdur oluyormuş, ne gam ne keder…
Siz Fransız firması ALÇE SU’dan bile hızlı çıktınız, sizi kutluyorum… Hayırlı
tahsilatlar… Siz de anladınız durumu ve bizde ki alışkanlık seviyesini ve
isteğini… Tekrar hayırlı tahsilatlar… Bakın beyler, bu yaptığınız haksızlığa
35.000 adet kanun ve yönetmelik dayanağı bulursunuz da bir kelimelik ahlaki ve
etik dayanak bulamazsınız… Bıraktım halkçılığınızı da hala varlığına inandığım
vicdanınıza sesleniyorum, gelin bu vebalden kurtulun ve bu mağduriyete son
verin, vermediğiniz hizmetin parasını tahsil etmeyin… Bu vesileler ile önceki
dönemler Dikili Belediye Başkanlığı yapmış, kanuni dayanaklar yerine ahlaki
dayanaklar aramış, bu uğurda başının belaya da girdiğini bildiğim meslektaşım Osman
Özgüven’i ve şu andaki Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu’nu ve sonsuza
dek hatırlanacak efsane Belediye Başkanı Fikri Sönmez’i (Terzi Fkri) büyük ve
derin bir saygı ile anıyorum… Gerçek halkçılık nasıl olurmuş, gerçek
belediyecilik nasıl olurmuş, evelemeden gevelemeden her şeye rağmen bizlere
gösterdikleri için de sonsuz teşekkürler ediyorum.