Cumartesi, Temmuz 29, 2023

İLK ŞİKE ve İLK ŞİKECİLER, GALİBA…

Hakem soyunma odasında maça çıkmaya hazırlanıyor ve bu kapsamda 2 takımın yöneticileri kendisine “müsabaka esame listesini” altını imzalayarak teslim ediyorlar… Hakem listeyi alıyor inceliyor 2 futbolcunun lisansının olmadığını tespit ediyor. Lisanssız 2 oyuncunun listesini veren takım yöneticisine durumu söylüyor yönetmelik ve kurallar gereği düzeltme hakkının kullanılabileceğini anlatıyor… Yönetici omuz silkerek cevap veriyor… Müsabaka Yönetmeliği gereği rakip takımın yöneticisine de soruluyor itiraz şerhi koyup koymayacağı, el cevap, müsabakayı oynatın şeklinde oluyor… Lakin Hakem usulsüzlüklere ısrarla dikkat çektiği müsabakayı iki tarafın yöneticilerinin ısrarı üzerine oynatmak için sahaya çıkar, bu oyuncu kadrosuyla maç oynanırsa, lisanssız oyuncu listesini ibraz eden takımın hükmen yenik sayılacağını bir kez daha santra öncesi yapılan seremonide takım kaptanlarına da aktarır… Sonuç alınamaz haliyle, yönetmelikler gereği maç oynanır lakin federasyon “hükmen mağlubiyete” hükmeder. Maç 3-0 rakip takımın mağlubiyeti ile sonuçlanır… Yani Beşiktaş 3 – Fenerbahçe 0… Netice; onlar erer muradına diğerleri çıkar kerevete

Şimdi bunda ne var denilebilir, biliyorlardı hükmen mağlup olacaklarını nitekim de olmuşlar… Kurallar işletilmiş, gerekli cezalandırmalar yapılmış… Evet, bile isteye kural çiğneyenler cezalandırılır…

Peki, tüm bunlar hangi takımlar arası müsabakada yaşanıyor… Şüphesiz ki, Beşiktaş ve Fenerbahçe arasındaki müsabakada… Ne zaman ve neden böyle bir abukluk adeta “parmağım kör gözüne” misali yaşanıyor… Hiç şüpheniz olmasın ki, kamuoyunda ittifakla oluşan bu genel kanaati ben de paylaşıyorum “şike”, hem de Türkiye Futbol tarihinin ilk ve en önemli kara lekelerinden biri olarak tescillenerek… Siz bakmayın mezkûr iki kulübün her daim ve her dönem yöneticilerinin bir başka büyük takımı şikeci olarak suçlamalarına… Tamamen, kendi yaptıkları tescilli muamelenin unutulmasına yönelik feveranlardır tüm bunlar… Gerçi bu inkâr ve iftira kampanyası toplumda çok şükür ki küçük bir azınlık taraftar dışında karşılık bulmuyor, yoksa Allah Muhafaza… Bu kabil konuşmaları, projeksiyonları, aksettirmeleri, yansıtmaları, yönlendirmeleri, isnatları, suçu başkasına sallama girişimlerini, inkâr ve iftira atmaları tıbbi açıdan uzun uzun değerlendirmek benim harcım değil şüphesiz, bu değerlendirmeyi ilgili disiplin mensuplarına bırakıp geçiyorum…

Biz gelelim konunun detaylarına yani sadede… Tarih 8 Nisan 1951… Kıran kırana bir şampiyonluk mücadelesi yaşanıyor. Beşiktaş ve Galatasaray takımları şampiyonluğa yakın lakin birbirlerinin maçları çok önemlidir. Beşiktaş ve Fenerbahçe karşılaşıyor, mezkûr maç Fenerbahçe’nin galibiyeti ya da beraberliği ile bitse Galatasaray şampiyon olacak, Beşiktaş’ın galibiyeti halinde de Beşiktaş şampiyon olacak… Aritmetik olarak maçın skorlarının Galatasaray’a yarama ihtimali %66, Beşiktaş’a ise %33 ihtimal oluşturduğu açık şüphesiz… Peki, ihtimallere bırakılabilecek bir maç mıdır? Şüphesiz hayır… Eeee daha “vur kır parçala bu maçı kazan” taraftar itelemesi slogan da icat edilmemiş… Hakem de tanzim ve tertip edilememiş… Futbolcular da tertibe katılamamış, hani büyük futbolcu Lefter’in penaltıyı martılara vurması dışında… Bakiye ihtimal behemehâl yerine getirilecektir. Lisanssız futbolcular ile sahaya çıkılacaktır… Peki, bu kadar tertip, tanzim, fend ne murad ve maksat ile kurgulanıyor… Galatasaray şampiyon olmasın diye… Esasen dönem itibari ile Beşiktaş, hem 14 maçlık periyotta aldığı sonuçlar hem de kadro itibari ile bakılınca, normalde de şampiyon olsa kimsenin itirazı olmaz, olamaz… Gerçi Galatasaray’ı ilk maçta yenmiş ikinci maçta yenilmiş olsa da galibiyet sayıları aynı, beraberlik sayısı Beşiktaş’ın bir fazla olsa da hile, hurda ve desiseyi örtmeye yetmiyor… Demek ki öyle uygun görülmüş… Peki, bu maçı ve skorunu içine sindirenler ve sindiremeyenler kimler diye bakılınca, sindiremeyenler ya da itiraz edenler kim diye bakılınca evvelemirde Fenerbahçe kongre üyesi hukukçu ve unutulmaz maç spikeri duayen Halit Kıvanç öne çıkıyor… Ne diyor Halit Kıvanç; “Lig şampiyonunu tayin edecek olan dünkü maç, maalesef pek nahoş bir şekilde kapandı ve spor hayatımızın acı vakalarından biri olarak tarihe geçti. Normal olarak şekli Fenerbahçe takımının en kuvvetli tertibiyle sahaya çıkması ve rakibini yenmesi idi. Bu arada dolaşan dedikodulara asla inanmıyor ve sarı-lacivertin bu kudretli kadrosunu bekliyorduk. Fakat maç saati geldiği anda, İnönü Stadyumunu dolduran 25 binden fazla seyirciyi hayali sukuta uğratan bir manzara ile karşılaştık. Fenerbahçe sahaya lisansı olmayan iki oyuncu ile çıkıyordu. Evet, Fener takımı, daha birinci dakikada mağlubiyeti hem de kendisine tek puan bile kazandırmayacak olan hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. Bu demektir ki, Sarı-lacivertliler puan ve fikstür icabını suiistimal ederek şampiyonluğu Beşiktaş’a vermeyi uygun görmüşlerdi. Fenerbahçe gibi şerefli ve şöhretli bir kulüp, bu gibi kaprislere alet olacak tiyniyette bir teşekkül müdür Sarı-lacivert şeref dolu tarihinde böyle peşin bir mağlubiyet bulunduğunu biz zannetmiyoruz. Fenerbahçe taraftarları dün büyük bir yeis içindeydiler.” Peki, başka kimler var, Fenerbahçe ve Türkiye Futbol tarihinin önemli sporcularından Zeki Rıza Sporel ve Hasan Kamil Sporel kardeşler, sahadan ve soyunma odalarından fışkıran buram buram Galatasaray’ı “hal’etme” operasyonunu protesto ederek tribünden derhal ayrılmışlardır… Peki, aynı dönemde Beşiktaş kadrosunda kimler var diye baktığımızda, başrollerde sonradan sportmenliğin, centilmenliğin ve başarının zirvesi diye bize anlatılan Süleyman Seba bulunmaktadır. Ben duymadım lakin duyan varsa da özür dilemeye hazırım, efsane Başkan’ın o döneme ve de özellikle o meşhur ayarlı maça yönelik bir kelamı var mıdır? Şimdi tüm bunlara itiraz edenler olabilir… İtiraz adresi ben değilim zinhar, itiraz adresini vereyim hemen onlara, Fenerbahçe ve Beşiktaş Spor Kulüpleri başta olmak üzere Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye Ahlak ve Etik kurulu ile Kamuoyunu Aydınlatma Platformu hepsinden önemlisi herkesin kendi vicdanları…

Tabii ki her Fenerbahçeli her Beşiktaşlı aynı ve bir değildir ve onlar için söylenecek çok farklı şeyler vardır, yalnız sadece bu nedenle bile olsa sahada maç öncesi diyalogların ne olduğunu öğrenen yıllarını Fenerbahçe’ye vermiş Türkiye futbolunun çınar isimleri Zeki Rıza Sporel ve Hasan Kamil Sporel, öğrenir öğrenmez “bu rezil maç seyredilmez” ve “bu rezalet görmezden gelinmez” diyerek sahayı maçın 15. dakikasında terk ediyorlar ya, hani Fenerbahçe kongre üyesi olduğunu bir kenara koyarak milletin doğru ve yansız haber alması için mezkûr yazıyı kaleme alan Halit Kıvanç, işte Türkiye Futbolu hala bu yüzden ve bu kabil ilgililerin yüzü suyu hürmetine ziyadesiyle irtifa kaybetmesine rağmen batmadan ilerliyor…

Galatasaray ikinci oluyor lakin hiçbir Galatasaray yöneticisi ortaya çıkıp sonradan tarihe bir abukluk ibare ve ifadesi olarak geçecek “şerefli ikincilik” gibi bir uyduruk sıfat ihdas etmiyorlar… Bir de sık tekrarlanan bir deyim var “şike kardeşliği”… Hayırlara vesile olsun…

Sonuçta ve tüm bunların neticesinde Beşiktaş’ın ve Fenerbahçe’nin bu “masal masal matitas” hikâyelerine inanan taraftarlarını “Türkiye’de şikenin babası Galatasaray” diye haykırmaya davet ediyorum… Yazdıklarıma inanmayan olursa onlara da daha önceleri, 23 Mayıs 1943 tarihinde yine aynı takımların “şike kardeşliği” örneklerini anlatacağım, söz…

Pazartesi, Temmuz 24, 2023

ÇEŞME BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI ONUR SAATLİ İLE GÖRÜŞME

 

ONUR SAATLİ İLE GÖRÜŞME

Önümüzdeki dönem CHP’den Çeşme Belediye Başkan aday adaylığını açıklayan Onur Saatli ile çok uzun bir muhabbet gerçekleştirdik. Genel ve yerel sorunlar üstüne, kâh hem fikir olduk kâh ayrı düştük… Lakin çok uzun olan biraz da samimiyetimize istinaden daldan dala gelişen bu görüşmeyi kısaltarak ve düzenleyerek yayınlıyorum.   

 

EKONOMİST DEĞİLİM EKONOMİ EĞİTİMİ ALDIM

RMÇ- Eğitim, öğretim siyasi geçmişin, siyasi faaliyetlerin ile başlayalım varsa okul döneminden itibaren dernek de dâhil olmak üzere bir hayat özeti yapar mısın?

OS- Çocukluğumuzdan itibaren pansiyonculuk, restorancılık çalışmaları içinde olduk… Üniversite eğitimi de ekonomi üzerine oldu.

RMÇ- Diplomalı ekonomistsin yani?

OS- Diplomamız var evet… Ekonomistim diyemem ekonomi eğitimi aldım ekonomist olmak bambaşka meziyetler gerektiriyor. Aldığım eğitime uygun olarak Türkiye İş Bankasında 17 sene yönetici olarak çalıştım. Ağırlıklı olarak ticari ve kurumsal krediler departmanlarında çalıştım. Belli bir noktadan sonra da işletmeleri biz yeni kuşağın alması gerekir kararına uyarak istifa ettim, işlerin başına geçtim. Şimdi ailece hep beraber ve bir arada iş hayatımızı sürdürüyoruz.

RMÇ- Siyasi hayat peki?

OS- Profesyonel hayatımın 14 senesinde BASISEN sendikası iş yeri temsilcisiydim. Son 5 senesinde Yarımada temsilciliği yaptım. 18 yaşından beri CHP’nin üyesiyim yani neresinden baksan 23-24 yıllık bir parti üyeliğim söz konusudur. Parti delegeliği de dâhil yerel düzeyde birçok görev üstlendim. Sonuçta hep partinin içinde oldum. Geçen yerel seçimlerde de aday adayı idim.

RMÇ- Peki, bildiğim kadarı ile eski ve uzun süre belediye başkanlığı yapmış Faik Tütüncüoğlu’da senin lehine daha önceki dönemde çok ciddi girişimlerde bulundu… Doğru mudur?

OS- Geçen dönem aday adayı olduğumda partinin bütün eski önde gelenlerini Remzi Özen’den, Reşat Akbaykal’a, Emin Özen’den Galip kaya’ya, Çeşme’nin her bölgesinde, Dalyan’dan Çiftlikköy’e, Ovacık’tan Ildırı’ya kadar partiye emek vermiş bütün büyüklerimi ziyaret ettim… Bunların içinde Faik Tütüncüoğlu’da vardı. Partiye emek vermiş en az 45-50 büyüğümüzle görüştüm ve destekleri istedim.

RMÇ- Ama Remzi Özen kendisi de aday adayı idi neden sana destek versin ki?

OS- Danışmak kadar, istişare etmek kadar güzel bir şey var mı? İnsanları dinlemek kadar, görüşlerini öğrenmek kadar güzel bir şey yoktur bence… Ben kendi hür iradem ile çıktım. Kimsenin adayı değildim ve değilim.

RMÇ-  Şimdi şöyle söyleniyor, Babası CHP eski İlçe Başkanı olduğu için desteği de güçlü, ilaveten de Eski Belediye Başkanı kulis yapıyor, ne dersin?

OS- Tüm bu söylenenlerin iyi niyetle söylendiğini düşünüyorum. Mesela geçen seçimlerde Faik Tütüncüoğlu Muhittin Dalgıç’ı destekliyorum ya da Ekrem Oran’ı destekliyorum dese idi onlar da kalkıp biz senin desteğini istemiyoruz mu diyeceklerdi? Faik Bey kaymakam değil ki, eski belediye başkanı ve partili birisi, birini destekliyor olmasından daha doğal ne olabilir ki?

RMÇ- Bir genel Çeşme değerlendirmesi yapar mısın?

OS- Abi bak, ben insanlar üzerinden konuşmuyorum ben hukuksuzluk kısmını söylüyorum… Ben işin Ekrem Bey, Muhittin Bey ve Faik Bey tarafında değilim, ben işin Çeşme tarafındayım… Ben siyasetimi, düşüncelerimi bir kişiye özel ya da entegre ya da kanalize etmiyorum ki, ben Çeşme gerçekleri üzerinden konuşuyorum… Çeşme iyiye gitmiyor… İdari olarak iyiye gitmiyor, mali olarak iyiye gitmiyor, turizm ekonomisi olarak iyiye gitmiyor. Geriliyor… Bunu da verilere dayalı olarak söylüyorum, bir taraftan kendi işletmelerime, restorancı arkadaşların bilgilerine hem de ÇEŞTOB’un verilerine bakarak söylüyorum…

RMÇ- Peki, bunda genel ekonomik bunalımın turizm üzerindeki olumsuz etkisi yok mudur?

OS- Muhakkak etkisi var… Evet, bu bilinen bir şey, ben bankacılık yapar iken de 2018’e kadar kısa vadeli borçlarınızı uzun vadeye yayın diyorduk. 2018 Ağustos döviz krizi ve şimdi de yeni dalga kriz ile sıkıntı devam ediyor elbette… Kur ayarlaması ile iş farklı bir boyuta geldi. Fakirleşiyoruz. ÖTV düzenlemesi başta olmak üzere bir sürü yanlış uygulama bizi nereye götürecek, söyleyeyim bizi vasatlaştıracak… ( Burada bir hayli uzun bir ekonomik ve sosyal değerlendirme yapıldı, buraya almıyorum RMÇ)… Böylesi bir tablo ile dünya ile nasıl yarışacağız…

RMÇ- Öyle bir iddiası yok Türkiye’nin. Söylentilere bakma sen, inanma sen onlara yahu…

OS- Öyle demiyorum ama bayramdan önce Marmaris’te idim. Bayram demiyorum… Bayramdan önce. Oteller dolu, halıcıların dolu, kuyumcular dolu, restoranlar dolu, kafeler dolu. Yabancı turist vardı, yerli turist vardı…

RMÇ- Peki aynı dönemi Çeşme ile kıyasladığında…

OS- Şimdi aynı dönemi kıyasladığında, Çeşme iyi nasiplenmemiş durumda… Çeşme’de otellerin dolulukları %50 seviyesinde şu an…

RMÇ- Bu resmi veri, değil mi?

OS- Soruyorum tek tek otelci tanıdıklarıma, durum nasıl diye, %40 ya da %45 deniliyor…

RMÇ- Peki, anlamak için ya da senin düşünceni anlamak için sorayım, burada belediyenin nasıl bir kusuru var, böyle somut söyler misin, belediye ne yapsa idi Marmaris gibi Bodrum gibi, otel dolulukları %80’lere %90’lara çıkardı, restoranlar dolu olurdu falan…

OS- Burada muhatabımız hedef tahtasına koyduğumuz Belediye değil, esasen de bu bir makamı bir kurumu ilgilendiren konu değil kentin tüm paydaşlarını ilgilendiren bir konu, aaa Belediye, Kaymakamlık, Ticaret odası, Esnaf Odası, bunlar yeknesaklığı, eşgüdümü sağlayacak kurumlar, insanları, toplumu ve ilgili örgütleri bir araya getirecek ve istikamet çizebilecek kurumlar… Bizim en büyük problemimiz yıllardır süre gelen en azından 12 – 13 yıllık bir periyodu alabiliriz, belki biraz daha uzun… Biz Çeşme olarak şuna karar vermeliyiz… Biz sayfiye turizmine, ikinci konutlarla bir turizm anlayışına devam mı edeceğiz 15 gün konutlar açılacak ya da açılmayacak ya da gerçekten yurtdışından ve yurt içinden turistleri ağırlayacak turizm yapacak bir anlayışa geçmek istiyor muyuz? Bunun da farklı türleri var oturacağız, konuşacağız, kentin tüm paydaşlarını bir araya getirecek olan Belediye, Kaymakamlık, Esnaf Odası burada devreye girecek… Burada herhangi birinin çıkıp da biz turizm istemiyoruz demesi mümkün mü? Bugün 50 kişinin pasaportunu turizm polisine vermesi ile birlikte 50’den fazla sektörü ilgilendiren bir aksiyon başlıyor… Manavından, elektrikçisine, berberinden, sucusuna kadar 50’den fazla sektörü ilgilendiren bir faaliyettir. Öyle turizmi 6 aya çıkaracağız 12 aya çıkaracağız safsatalarından bahsetmiyorum… Burada gerçek anlama 3 – 4 ay dolu dolu bir turizm yapmak istiyoruz… 15 Mayıs’tan 15 Eylül’e kadar.

Şuna karar vereceğiz. Yatırımcılar da, yaşayanlar da ona göre beklenti ve yatırımlarını şekillendirecekler… Ya vasat turizm, düşük yatırım düşük gelir… Ya da biz kabımıza sığmıyoruz, (uzun uzun yereli değerlendirme, buraya almıyorum RMÇ). Bizim 2. bir Antalya olmaya ihtiyacımız yok, skor yapmıyoruz, ne kadar turist ağırladığımızın bir önemi yok, ne kazandığımızın önemi var… 1.000.000 turist yerine 100.000 daha katma değerli turist ağırlayalım, kendini bilen harcama kalitesi yüksek insanlar gelsin… Bizim burada ne yazık ki bu gerçekleşme hiç olmuyor… İster bunda bizim yanlış politikalarımız deyin ister genel ekonomik krizin etkileri deyin mesela ben plajların ücretsiz olmasına karşı değilim ama hizmetsiz bırakılmasına karşıyım. Duş yok, soyunma kabini yok, tuvalet yok, şezlong yok, şemsiye yok, bu bana göre halkçılık değil sefil halkçılıktır.

RMÇ- Bunların tamamı bilabedel yapılabilir oysaki… Ve yapılmalı da… Bunu gavur yapıyor… İşte karşımızda Sakız adasında aynen böyle…

OS- Bedava da yapmak zorunda değilsin ayrıca…

RMÇ- Bedava olmalı. Bunu tartışmayalım bence… Karşıda da geliyorsun, şezlong, şemsiye, soyunma kabini, hatta internet bedava, sadece yediğin içtiğin ne ise ödüyorsun ve de öyle olmalı, o da makul fiyatlarla…

OS- İnsanları bu kalıplara sokmak zorunda da değiliz. İsteyen gelir şemsiyesi ve şezlongu ile oturur, plaj keyfini tamamlar… Yaz dönemi Çeşme Halkı yararlanmıyor ki bu hizmetlerden, onlar yazın çalışıp ekmeğinin peşinde… Para kazanma derdinde… Plaja gidecek vakti yok… Sen ne yapıyorsun hafta sonu özellikle esnafına para kazandırmayacak bir kitle çekiyorsun… Yani adam İzmir’den bagajını dolduruyor, alışverişini yapıyor… Dönerken sana çöpünü bırakıyor…

RMÇ- Ama o da bir tercih değil mi? Bırak insan nasıl tercih ediyorsa etsin değil mi? Sen adamın senin dediğin gibi gelmesinin koşullarını yaratamıyorsan, yani insan yahu kardeşim biz bunları buradan niye bagaja doldurup gidiyoruz diyemiyorsa, kendi kendine…

OS- Bu bahsettiğim hizmeti çok düşük ücretlerle verebilirsin diyorum ben de, bu yüzden…

RMÇ- Ben böyle olabileceğine inanmıyorum, Bu dediğin hizmeti vermezler, bak örnekleri var etrafımızda, meydanda 2 TL’ye çay satıyoruz dedin ne oldu, efendim çok zam geldi, kurtarmıyor vs vs… Yönetenlerin bahanesi bitmiyor ki…

OS- Meydanda kaç çay sattıklarının, kaç para topladıklarının haberleri yok, bu kadar net söylüyorum sana…

RMÇ- Olabilir… Lakin devlet plajlar için Milli Emlak üzerinden Turizm ve Kültür Bakanlığı üzerinden kafalarına göre düzenlemeler yaparak yeterince farklı ve halk yararına olmayan işler yapıyor. Bugün senin dediğin cüzi ücreti yeni gelen başka bir hale getiriyor… Süreçler de hep böyle işliyor biliyorsun, önce cüzi ücret, sonra makul ücret, sonra gerçek ücret, sonra ihtiyaç oldu özelleştirelim ya da satalım… Suyunu İzmir’den alıp gelen vatandaşı ilzam edecek laf etmemek gerek… Vatandaş oradan su alıp geliyorsa demek ki buradaki esnaf da kendine çeki düzen verecek… Esnaf İzmir’de 6 Tl’ye satılan suyu 20 Tl’ye satıyorsa, geçmiş olsun, ne konuşacağız biz… Şimdi burada restoranlar rakı fiyatlarına 2 çarpanı bazen de 2,5 çarpanı uyguluyor, bu insaflı bir şey mi yani? Şüphesiz para maliyetinden ötürü bir fark şarj edeceksin, bunu %25 yap %30 yap…

OS- Bugün karşı karşıya olduğumuz maliyetlerle bunu gerçekleştirme şansımız yoktur.  Bunu yapılacak bir esnaf bırak Çeşme’yi Türkiye’nin hiçbir yerinde yapabilecek bir esnaf yoktur. Bugünkü enerji maliyetleri ile bugünkü personel maliyetleri ile her geçen gün artan vergi maliyetleri ile KDV arttı, %2 konaklama vergisi eklediler…

RMÇ- Ben de esnafı direk hedef tutarak konuşmuyorum lakin dedin ya bagajını dolduran adam gelmesin daha nitelikle katma değeri fazla olacak vatandaş gelsin, buna cevap olsun istedim. Ayrıca benim düşündüklerimin bu konuşma içinde çok da önemi yok. Sen ne düşünüyorsun diye bakıyoruz biz. Yoksa bana göre bize bugün turizm diye anlattıkları ve dayattıkları şey turizm değil ki… Bu sadece kapitalist sisteme de yükleyemeyiz, Yunanistan’da da kapitalist sistem var… Aramızda da dağlar ovalar kadar fark var…

OS- Daha iyi yönetildiği kesin…

RMÇ- Ben sana daha farklı bir şey söyleyeyim Mısır bile bizden daha iyi bu manada…

OS- Bizim Ülkemizin tamamını değiştirecek gücümüz yok. Biz ancak burada yaşayan insanlar olarak, yatırımcılar olarak, burada doğup büyüyen ya da sonradan gelen Çeşme’nin kendine has ürünlerinin ve dokusunun hâkim kılınması değerlerinin kaybedilmeden bir turizm anlayışının büyütülmesine inanan insanlar olarak yapmamız gerekenler nedir. Dünyada turizm farklılaşıyor şu sağlık turizminde dünyada 120 milyar dolarlık bir hacme ulaştı… Sağlık turizmi de deyince burada hemen termal turizm anlaşılıyor… Kardeşim termal turizm bunun bir bacağı, saç ekiminden göz hastalıklarına, diş tedavisine, eklem rahatsızlıklarına, romatizmal hastalıklara kadar başlı başına ayrı bir faaliyet haline geldi dünyada… Biz bundan neden nasibimizi almayalım.

RMÇ- Alabilir miyiz yani? Alabiliriz diyorsun yani?

OS- Alabiliriz tabii ki. Doğru bir planlama ile alabiliriz. Çünkü Avrupa şuna bakıyor özellikle İskandinav ülkeleri gibi Almanya gibi sosyal devlet anlayışının daha güçlü olduğu ülkelerde sosyal güvenlik kurumları özel sağlık sigorta şirketleri ben sigortalımın tedavisini en kaliteli ve en uygun fiyatlarla nerede yaptırabilirim. Avusturya mı? Yunanistan mı? İtalya mı? Türkiye mi? Oraya yönlendiriyor. Pandemiden önce dünyada 1,4 milyar insan seyahat ediyordu. Pandemiden sonra bu 940 milyona geriledi. Önümüzdeki 10 yılda kuzeyden güneye yaklaşık 2,5 milyar insan seyahat edecek diye öngörülüyor.  Özellik endüstri 5.0 dedikleri yeni bilgi çağı ile birlikte insanlar daha çok vakte sahip olup seyahate daha çok zaman ayıracaklar. Başka başka turistler ortaya çıkıyor dijital göçebeler ortaya çıkıyor, adam Rus vatandaşı Türkiye’de yaşıyor işini buradan yapıyor. Adam Rus vatandaşı işyeri Afrika’da Türkiye’de bir otelde konaklıyor ve aynı zamanda işini yapıyor… Biz geleceğe yönelik düşünmek ve dönüşmek zorundayız… Alt ve üst yapımızı buna göre ayarlamalıyız. Görüyorsun dönüp dolaşıp bugün hala kanalizasyon sorunun konuşuyoruz… Çeşme’nin hala yaklaşık %50’sinde kanalizasyon yok… Dijital göçebelerden, yapay zekâ sonrası 2,5 milyar insanın seyahatinden ne pay alacağımızdan konuşurken geliyoruz kanalizasyon muhabbetine… Bunları yapacak yetkin de gücün de yok kim yapacak Büyükşehir Belediyesi yapacak… Her yılın Kasım ayında gerekli makamları ikna edip bütçeden pay alabilirsen yatırım planına girebilirsen, kavga etmezsen, büyükşehir belediye başkanı ile anlaşırsan, aynı yere yumruğu vurabilirsen iş yaptırabilirsin… Şu an itibari ile Çeşme’nin 28.000 yatak kapasitesi var sen diyorsun ki 100.000 yatak ilave yapacağım. Mevcudun 3 katı büyüklüğünde bir alan inşa edeceksin, iddian bu değil mi? Bu iddia korkulacak uzak durulacak bir iddia bence. Sen detayları açıklamak zorundasın,

 

YENİ ÇEŞME PROJESİ ÇEŞME’NİN KANAL İSTANBUL’U

RMÇ- Yeri gelmiş iken sana da sorayım, ama biraz hızlı bir giriş yapayım… Mesela bir belediye başkanı şöyle yapar mı? Bir proje için bugün evet, yarın hayır, sonra tekrar evet, sonra tekrar hayır…

OS- Buna çok net bir yanıt vereyim. Önümde şu an açık, sen gelmeden önce de biraz hazırlık yaptım çünkü… 06 Kasım 2021’de yazmışım. Politikyol’daki sayfamda, biliyorsun parti tarafından desteklenen bir yayın organıdır… Çeşme’nin “Kanal İstanbul’u Yeni Çeşme Projesi” demişim ve anlatmışım. Ne anlatmışım, mevcut iktidarın her projesinde olduğu gibi yerel dinamikleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri, en önemlisi bölge halkını umursamadan ne yapılmak istendiği nasıl yapılmak istediğini anlatmadan ve karşıt görüşleri görmezden gelerek ikna etmeye bile tenezzül etmeden bölgede yaşayan insanların endişe ve korkularını hiçe sayarak ben yaptım oldu zihniyetinin son örneği Yeni Çeşme Projesidir dedim. Bunu en başında söyledik peki neye dayanarak söyledik… Biz projelere yerine ve bize çıkan maliyetine bakıyoruz.

RMÇ- Sadece bize çıkan maliyete değil doğaya çıkan maliyete de bakmak lazım… Peki, sen ne diyorsun, Yeni Çeşme Projesi konusunda Tunç Soyer ile Ekrem Oran’ın aynı tavrı izlemesi, benzer fikirleri benzer tarihlerde açıklamasına ne diyorsun?

OS- İlk başta masaya davete icabet ettiler, görüşmeye gittiler.

RMÇ- Masaya gidilir tabii, seni devleti temsil edenler çağırıyor, ben gelmem diyemezsin ki…

OS- Masada size bilgi verilmedi ise, görüş sorulmadı ise, ne diye uzun süre masada kaldınız değil mi? Büyükşehir ve İlçe Belediyesi olarak o masadan daha önceden kalkılmalı idi. Onların da tıpkı bizim yaptığımız gibi tepki göstermesi gerekirdi, biz de onların arkalarında olurduk… Parti organları erkenden haberdar edilmeli idi. Gerçi parti yetkili kurulları da projeye destekten yana tavır koydu… Bir insan yeniliğe, güzelliğe ve kolaylığa karşı olabilir mi? Olmaz. AKP’li yetkili, yetkisiz kim varsa kimi gördü isek sorduk, bu projenin içeriği nedir diye, hiçbirinin bir şeyden haberinin olmadığını anladık… Biz bu bölgede yaşıyoruz, burada evlerimiz var, bağlarımız var, tarlalarımız var, mezarlarımız var

RMÇ- Kardeşim anılarımız var…

OS- Burada yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Paylaşılmıyor ne yapılacağı bilgisi… Bu toplantılara 2 kişi katıldı Çeşme’den Çeşme Halkını temsilen, 1- Belediye Başkanımız 2- ÇEŞTOB Başkanı katıldı. Bir fırsat bulup ÇEŞTOB başkanına sordum, bakan size ne anlattı bu proje ile ilgili diye

RMÇ- Bende Çeşme halkından birisiyim ÇEŞTOB Başkanı beni temsil etmiyor kardeşim çok net… Onun açıklamaları tam bir cehalet ifadesi doğrusu…

OS- O bir tam hezeyan. Ben diyorum ki buradan bir turizm projesi çıkmaz… Buradan çıksa çıksa büyük şehirlerde rantını kaybeden yandaş müteahhitlere villa projesi çıkar… Oraları parselleyip parselleyip müteahhitlere satarlar göstermelikte 2 adet otel dikerler geri kalanı normal halkın giremeyeceği özel konut alanları haline gelir… Ayrı bir şehir yaratılır orada…

RMÇ- Alaçatı Port projesi gibi…

OS- Benzer hatta daha da katısı olur… Şu soruyu sorduk eğer gerçekten bir turizm projesi ise kaç otel, kaç marina, kaç golf sahası, personel nerelerde ikamet edecek, mevcut kentle entegrasyonu nasıl olacak, altyapısını kim yapacak, büyükşehir mi, yerel belediye mi, kaynağı nereden gelecek, kaynağı sen mi göndereceksin, daha mevcut kentin altyapısı bitmemiş, fiber internet aboneliği alamıyorsun… Şimdi çöp boyutu var, Çeşme belediyesi bünyesinde çöp toplama işi ayrı birim içinde değerlendirilmek zorundadır. Çöpün ayrıştırılması geri dönüştürülmesi ayrıca komşu belediyelerle birlikte çöpten enerji üretilmesi ciddi düşünülmesi gereken bir konudur… Şu an vahşi depolama ile gidiyoruz…

RMÇ- Şimdi yeri gelmişken bir soru daha sorayım, Belediye Başkanları özellikle de bizim mahallenin Belediye Başkanları seçilene kadar son derece demokrat, son derece halkçı, yerel basına önem veren, halkı dinleyen, anlamaya çalışan insanlar görüntüsü veriyorlar. Seçildikleri gün bir anda dönüp gidiyorlar.

OS- Şöyle oluyor herhalde. Seçildiğin günün akşamında sana gökten bir vahiy geliyor ve bu ileti neticesinde her şeyi bilmeye başlıyorsun sen…

RMÇ- Şimdi burada sorum şu CHP diye bir parti var seni aday gösteriyor, ilçe başkanlarına rağmen aday tespiti, il başkanlarına rağmen büyükşehir belediye başkan adayı tayin edilmiyor değil mi? İlaveten seçildikten sonra ilişkilerin düzenlenmesine yönelik düzenlemeler yapılmıyor mu?

OS- Yapılıyor tabii ki parti tüzüğüne göre İlçe Başkanlığı Belediye Başkanlığının fevkinde bir makamdır.

RMÇ- Ama tüzüğe göre…

OS- Herkes hata yapabilir burada kentin yasal otorite sahibi ilişki ve uygulamalarında bazı hatalara düşmüş ise bunu toparlayacak olan İlçe yönetimi ve İlçe başkanıdır. Bizim İlçe yönetimimizde çok değerli arkadaşlar var hakikaten çok samimiyetle söylüyorum hizmet için koşuşturan, çaba harcayan hatta para harcayan insanlar var. Ama bu arkadaşlar bu soru dâhilinde konuya ne kadar hâkimler ve müdahil olabiliyorlar ne kadar müsaade ediliyor bilmiyorum.

RMÇ- Belediye başkanı elindeki mali ve diğer güçleri kullanarak İlçe Başkanı seçimine müdahil olmuyor mu?

OS- Belediye başkanının geleceğini düşünerek müdahil olmasını yadırgamıyorum ama belediye personelinden bazı kişilerin parti üyelerini arayıp şu listeye, şu adaya oy verin demesini anlamıyorum, şunu yaz bunu yazma demesini anlamıyorum.

RMÇ- Peki kardeşim aday tayin edildin atandın ve seçildin… Esnaf Odasının seçimlerine, Şoförler Odası seçimlerine müdahil olur musun, İlçe yönetimi tayini için seçimlere müdahil olur musun, Kent Konseyinin oluşumuna ciddi manada müdahil olur musun, Çeşmespor’un yönetiminin tayin edilmesine müdahale eder misin, Pir Sultan Abdal Derneğinin seçimlerine karışma hakkın olduğunu düşünür müsün, Atatürkçü Düşünce Derneği seçimlerine müdahil olur musun, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği seçimlerine müdahale hakkını kendinde görür müsün?

OS- Olmam, olmak istemem neden istemem, Bu kurumlara ya da kuruluşlara baskı yapılması doğru değildir, bunların yönetimde şunlar olsun demek de abesle iştigaldir. Farklı bir şey demeye gerek de görmüyorum, şimdi mesela ADD’nin başkanı Ali değil Veli seçilse idi ne olacaktı, Belediye ya da Kaymakamlık yanlış bir şey yapıyor ise sivil toplum kuruluşların da buna karşılık eleştirme ve protesto etme hakları vardır. Kuruluşların mensuplarının haklarını korumak gibi bir görevi varsa sonucun böyle olması kaçınılmazdır. Bundan birkaç yıl önce ÇEŞTOB bünyesinden bir grup genç insan yönetimden olmasa bile direk başkandan rahatsızlıklarını dile getirerek imza toplamaya başladılar. Amaç seçimli genel kurul, ÇEŞTOB’un 120-130 üyesi var iken bu arkadaşlar 75-80 imza topladılar, hatta bende imza verdim, neden verdim, bu bir demokratik mücadeledir, madem yeterli imza toplanmış, genel kurul toplansın herkes eteğindeki taşları döksün, mevcut başkan da aday olsun başkaları da aday olsun, oradan bir güzellik çıksın, konuşulacak şeylerin yeri de o meclistir sonuçta…

RMÇ- 75-80 oy da önemli bir miktar yönetmelikler de uygun ise gereği yapılmalıdır, değil mi?

OS- O imzalar ile talep edilen genel kurul toplanması talebi yürürlüğe konulmadı, ÇEŞTOB Yönetimi yok saydı bu müracaatı, yok saydı… Zaten 1 yıl sonra genel kurulun var, yap şimdiden, değil mi? Yok ne gereği var birilerine gidip icazet alıyorsun, o da yasal otorite gücünü devreye sokarak, yok senin otelin var, yok senin plajın var, yok senin havuzun var diyerek imzaları geriye çektiriyor. Bu davranışlardan bir güzellik çıkmaz, tıpkı genelde Türkiye’de çıkmadığı gibi…

RMÇ- Geçen sosyal medyada enteresan bir şeye rastladım. Birisi diyor ki “yahu kardeşim sen bırak kimin kime oy verdiğini de yapman gereken işleri yap” altına da bir kişi şöyle yorum yapmış “yine kimin ayağına basıldı ise artık…” Yahu işini yapması gerektiğini hatırlatan birine bir kişinin dahi ayağına mı basıldı diye cevap vermesi bana göre ayıptır, Yahu ne yapılmışta sen böyle yorum yapıyorsun değil mi? Tıpkı kurşun asker misali, ne dersin?

OS- Ya evet Başkan sosyal medyada bir vatandaşın seçimde verdiği oyun resmini paylaşıp, CHP’ye oy vermeyi içime sindiremedim, diye bir paylaşım yapması üzerine konu gelişiyor.

RMÇ- Bizi sopalasın diye birilerini seçmiyoruz ki. Bizi yönetsin diye, nasıl yönetsin peki, kurallara ve kanunlara göre, yetiyor mu yetmiyor temayüllere, yetmiyor, ahlak, etik göz önünde tutularak… Sen kurallara uygun bir şey yaparsın da etik ve temayüle aykırıdır, bu da olmamalı bence…

 

NEDEN ADAY YAPSINLAR Kİ?

RMÇ- Şu ana kadar ki konuşmalarımızdan anladığım kadarı ile partinin kurumsal olarak tercihleri ile senin tercihlerin arasında bir ayrışma var sanki… Farklılaşma var, bütün bunların yanında bir ilave soru sana… Bu kadar aykırılık var iken seni neden aday adayı yapsınlar…

OS- Parti yönetimi, üst yönetimi ile ters düşmüş olduğum bir şey yok ki… Ufak tefek ayrıştığım şeyler olabilir ama Çeşme üzerine hazırladığımız raporlar bütün Parti Meclis üyelerine ve MYK üyelerine Yeni Çeşme Projesi Kanal İstanbul Projesidir dediğimde bana aktardığım bilgiler için teşekkür ettiler… Kendilerine detayların anlatılması karşısında hiçbir olumsuz tepki gösterilmedi. Ben parti üst yönetimi ile farklı düşünmüyorum, ben sadece buradaki ilçe yönetimi ile farklı düşünüyorum. Ya da Belediye yönetimi ile farklı düşünüyorum Yeni Çeşme Projesi konusunda.

RMÇ- Sen, şimdi sadece Yeni Çeşme Projesi ile ilgili raporlar ve detaylar verince kafaları pırıl pırıl oldu tamam da, Çeşme’nin problemi sadece bu proje değil ki… Ne dedin Turizmin tarifinde bile aynı şeyleri düşünmüyoruz…

OS- Mesela Çeşme meydan düzenlemesini alkışlıyorum, çok güzel oldu… Ama sahilin beton dökülerek bırakılmasını doğru bulmuyorum. Görsellik ve kullanışlılık açısından estetik bir taş kaplanmalı idi… Topu topu 1 km.’ye yakın bir taş kaplama olacaktı. Tercihler böyle. Saygı duyuyorum ..

RMÇ- Ben de öyle düşünüyorum… Bu tür şeylerin suyun başında oturanların tercih edebileceği şeyler olduğunu düşünüyorum.

OS- Yukarı Çarşı da Mehmetçik Parkının yeniden düzenlenmesinin yanlış olduğunu, ihalesinin derhal iptal edilmesi gerektiğini söyledim, durdum… Ülke olarak kaynaklarımız sınırlı, tamam bir sürü vilayetten fazla gelirimiz var. Bu nedenle har vurup harman savuramayız. Öyle olsaydı beş senedir bu kadar çok gayrimenkul satışı yapmazdık… Dolayısı ile bir bütçe sorunumuz var gibi görünüyor bu nedenle acil ihtiyaçlar dışında bir şey yapılmamalı, nedir acil ihtiyaçlar?

RMÇ- Evet, soru o, nedir acil ihtiyaçlar sana göre… Ve senin önemsediğin projeler nelerdir?

OS- Bir Büyükşehir Belediyesi ile yeknesak çalışmak zorundayız. Ne dedik sohbetin başlarında, Garaj bize bağlı değil, Mezarlıklar bize bağlı değil, Trafik bize bağlı değil, Altyapı bize bağlı değil, AYKOME bize bağlı değil, o zaman bizim kaçınılmaz olarak Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve ilgili birimleri ile en uyumlu çalışmak zorundayız. Her yıl Kasım ayında Büyükşehir Belediyesi bütçesine ilçemizi ilgilendiren daha çok projenin yer almasını sağlamalıyız. Biz eğer Büyükşehir bütçesinden bu projelerin gerçekleştirilmesi için gerekli katkıyı alamaz isek bir süre sonra gayrimenkul satarak dahi bu işlerin altından kalkamayız.

RMÇ- Yani, bu işlerin becerilemediğini mi söylüyorsun?

OS- Ben doğru bir yönetim sergilendiğini düşünmüyorum. Beş senedir böyle ve ne yazık ki ondan önceki dönemde de becerilemedi diye düşünüyorum. Daha önceki açıklamalarda mahalli İdareler Kanunundaki köklü değişiklikler nedeni ile adaptasyon ciddi zaman aldı. Bu manada yatırımlar açısından kayıplar birikerek çoğaldı.

 

YİNE OTOPARK

RMÇ- Ne mesela. Yatırım yatırım diyorsun nedir somut olarak 3 tane söyleyebilir misin? Altyapı mı hazırlayacaksınız yoksa direk yatırım mı? Nedir?

OS- Çeşme’ye gelen tüm insanlar, Çeşme Çarşısını görmeden, esnafına uğramadan dönüp gidiyorlar. Adliye’den al aşağıya doğru Çeşme Meydanı ve Marina’nın olduğu bölgede çok büyük bir otopark sorunu vardır. İnsanlar arabasını Dalyan yolundaki Caminin oraya bırakıp, Çarşı’ya inecek orada alışveriş yapacak, sıcakta kan ter içinde elinde torbalarla arabasına dönecek. Bu hayalden öte bir şey değil. Ya evine en yakın markete ya da arabanla gidiyorsun bir süpermarkete gidiyorsun alışveriş yapıp dönüyorsun…

RMÇ- Ama Çarşı’da bu manada alışveriş merkezleri yok ki…

OS- Ben alışveriş merkezinden bahsetmiyorum, yerel esnafın iş hacminden bahsediyorum.

RMÇ- Mesela Çarşı’da deterjan alacak bir yer mi yok diyorsun…

OS- Konumuz deterjan değil ki, yeme-içme… Mehmetçik Parkının orası yeraltı otoparkı yapılabilir bir yer iken yapılmadı… Şu an girişteki açık otoparkı da dahil edilerek büyük bir yer altı otoparkı yapılacaktı. Doğrusu budur.

RMÇ- Ben de bunu doğru bulmuyorum, karşı çıkıyorum senin bu yaklaşımına, biliyorsun seninle yıllar önce de bunu konuştuk. Bana göre Çeşme’nin bir otopark sorunu yok

OS- Sana göre yok. Sen her yere yürüyerek gidip alışveriş yapabiliyorsun tabii ki… Düşün ki yabancısın geldin bu kadar yürür müsün?

RMÇ- Şimdi sen diyorsun ki Caminin oraya park edip gelmez insanlar oysaki Mehmetçik Parkının altı otopark olsa sorun çözülür diyorsun lakin Caminin orası ile senin işaret ettiğin yer arası 200 mt bilemedin 300 mt sence sorun bu kadar kısa bir mesafeden mi çıkıyor? Otopark dediğiniz yer de hemen öyle kısacık mesafelerle içine girilir çıkılır yerler değildir ki… Yaklaşım yolları vardır vs vs… Neyse benim fikrimden ziyade senin düşüncelerin ve çözüm önerilerin önemli, devam edelim…

OS- Yaklaşım ve bağlantı yollarını tabii ki inşaat mühendisleri hazırlayacak…

RMÇ- Şüphesiz öyle… Sen talep edince mühendisler projeyi hazırlarlar, orada sorun yok ki… Fikir olarak bakıyorum konuya… İşaret edilen yer ile bugün kullanılan yer açısından ciddi bir mesafe farkı yok ki. Anlarım hani adama Uzunkuyu’ya park et, Çeşme’ye gel desek, tamam da…

OS- Ben Urla’da 3 sene görev yaptım. Urla Meydandaki yer altı otoparkı sorunu çözdü büyük ölçüde…

RMÇ- Geçen gün gittim birkaç kez dönmeme rağmen orada yer bulamadım. Burada sorun ne bence biliyor musun şehir içini altını ya da üstünü bu kadar cazip hale getirirseniz gelen çok olur lakin daha farklı sorunlara neden olur. Cazibe alanı yaratmamak gerek bence…

OS- Tur otobüsleri nereye park edecek. Komşu adalara gidecek insanlar nerelere park edecek. Yolun üstü bisiklete, patene tahsis edilmesi gerekir iken araca tahsis ediliyor. Otopark ciddi bir problemdir. Biri Mehmetçik parkı ve etrafını da kapsayan diğeri de Musalla Mahallesindeki halı sahaların olduğu bölgeye yeraltı otoparkları yapılmalıdır. Yer üstü otoparkı çağdışıdır. Viyana’da böyle burada da böyle olmalı…

RMÇ- Viyana’da sen şehrin içine kafana göre araba sokamıyorsun ama…

OS- Yeraltı otoparkları çağdaş çözümdür. Bitti. İki- Eğitim problemimiz var bayağı da önemli hem de her şeyden önemli. Çeşme’de okul yok şimdi… 16 Eylül yıkıldı, Namık Kemal yıkıldı, yerine yenileri yapılmadı. Çocuklar var olan okullarda sabahçı-öğlenciye döndü. Bir de balık istifi…

 

İDDİA - İKNA - İCRA

RMÇ- Peki, Belediyenin dahli nedir bu problemin oluşmasında?

OS- Belediyenin dahli nedir. Bir Ankara’daki kurumları ne yapacak edecek ikna edecek. Top sahasının orayı AVM yapmak için istemeyecek. Top Sahasının olduğu bölgeyi, önündeki Ertan Lisesinin olduğu bölgeyi, Namık Kemal İlkokulunun bulunduğu bölgeyi yeni bir eğitim kampüsü alanı haline dönüştürmenin girişimlerinin yapılması gerekmektedir. Çocukların yürüyerek gelip gidebileceği, içerisinde anaokulu, ilkokulu, ortaokulu ve lisesi olan, kapalı spor salonu, açık spor alanlarının olduğu bir kampüs haline getirmeliyiz. Nasıl yapalım, ikna edemiyoruz. Etmelisin, edeceksin kardeşim, görevin bu… Bahane üretilmesinin haklı bir tarafı yoktur anlayacağın. Yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları içindedir esasen de…

RMÇ- 3. Proje?

OS- Çöp atık sistemi… Türkiye Avrupa’nın atık deposu haline geldi… Bir kere biz milyonlarca liralık bir kaynak israfından bahsediyoruz. Organik ve organik olmayan çöplerden bahsediyoruz. Yarımada Belediyelerini de içine alacak şekilde Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde vahşi çöp depolamadan ayrıştırmaya geçmek zorundayız. Geri dönüşümü temin etmek zorundayız.

RMÇ- Bildiğim katı atıklar taşınıyor, Büyükşehir Belediyesinin depolarına ya da tesislerine…

OS- Bu taşınmanın artık ayrıştırmaya dönüştürülmesi gerekir.

RMÇ- Sen şimdi Belediye başkanı olursan, Bakanlıkları da eğitim işinde ikna edebileceğine inanıyorsun İzmir Büyükşehir Belediyesini de diğer yatırımlar için gittiğinde onları da ikna edeceğine inanıyorsun değil mi?

OS- İnanıyorum tabii ki…

RMÇ- Ömrümüz olursa 3 sene sonra bu soruları sana tekrar soracağız…

OS – Siyaset, ikna, iddia ve icra işidir.

RMÇ- Karşıdaki nasıl olsa kötü niyetli değil diyorsun, biz onu mutlaka ikna ederiz.

OS- Kötü niyetli de olabilir.

RMÇ- Nasıl ikna edeceksin o zaman… Adam ikna olmaya kapalı ise nasıl ikna edeceksin peki…

OS- Merkezi hükümet Çeşme için aklı başında bir proje ile gidersek kaynağı varsa yapmıyor mu yani?

RMÇ- Yapmıyor, evet ne yazık ki böyle… Denmiyor mu Allasen, tamam başkanlığı aldınız ama meclis bizde topal ördeksiniz, size iş yaptırmayız…

OS- Deniliyor… Ama bütçeleri de gelince onaylıyorlar…

RMÇ- Bilmiyorum o zaman İstanbul Belediye Başkanı niye o zaman ağlayıp duruyor.

OS- Bu zihniyetle gidersek biz hiçbir şey yapamayız o zaman… Bir şeylerin mücadelesini vermememiz lazım…

RMÇ- İddia sahibi olman güzel, itirazım olmaz zaten… Katılmasam da başta otopark projelerine lakin itiraz da etmem. Lakin “ikna” konusundaki görüşüne ben ikna olmadım ki onları ikna edebileceğin konusuna, onlar nasıl ikna olacaklar… Peki, ikna ederim diyorsan ve ikna edersen icra etmek zaten kolaydır, artık…

 

BÜTÇE GELİRLERİNİN 3’TE 1’İ GAYRIMENKUL SATIŞINDAN

OS- Baştan beri ne dedim Çeşme’nin bütçesi buna kâfidir… 2023 yılı Çeşme Belediyesinin 541 milyon bir bütçesi var. Nihayetinde bu bütçe bir kâğıda dökülmüş figürler silsilesidir. Eğer ben bir miktar bu işleri bankacılık hayatımda öğrendiysem bu bütçe ile yatırım yapması mümkün değildir. Neye dayanarak söylüyorum bu bütçenin tahmini 175 milyon Tl’si satılacak gayrimenkullerden elde edilecek gelirler kalemidir. Çeşme Belediye bütçesi 15 milyon TL’lik özel kalem bütçesini kaldıracak bir bütçe değildir… Bu bütçe yönetimi ile bu kent yönetilemez… Esasen bu kentin kaynakları kenti ileriye taşıyacak yeterliliktedir ama bu yönetim tarzı ile mümkün değildir. Sen mirasyedi pozisyonundasın şu anda…

RMÇ- Bütçede festivaller var mı varsa büyüklüğü nedir?

OS- 40 Milyona yakında festival harcamaları var.

RMÇ- Sportif faaliyetlere ne kadar acaba?

OS- Sportif faaliyetleri göstermiyor. Satış gelirleri içinde 100.000 TL’lik lojman satış gelirleri var…

RMÇ- Konut sorunun çözmek istiyorum diyerek lojman satışı yapılabilir mi? Yani bu doğru olabilir mi?

OS- Çeşme Belediyesinin mali ve idari açıdan iyi yönetilmediğini düşünüyorum… Esasen kadro yeterlilik açısından da kabiliyet açısından da bence yeterlidir.

RMÇ- Sosyal Belediyecilik yapılması gereği tekrarlanıp konut sorununu çözeceğim iddiasında bulunuyorsun lakin lojman satışı da yapacağım diyorsun, bu bir çelişki değil mi? Kira sorunu olan personeline tahsis etmen gereken konutları satmayı düşünüyorsun, peki bu gerçekten doğru okuduğun bir şey mi?

OS- Her şey ortada, her şey kayıtlı, ne diyelim ki ilaveten…

 

REZİDANS GERÇEĞİ VE SOSYAL KONUT

OS- Bu konu özelinde ise “gecekondu önleme bölgesi” diye tayin edilen bölgede kooperatif alanı olarak değerlendirilen bu alanda taa Faik Tütüncüoğlu zamanından beri konuşulan konutların yapılması mümkün görünmemektedir. Gerçekçi olmak gerekir…

Diğer taraftan Çeşme son yıllarda bir rezidans kuşatmasına girmiş bulunmaktadır. Bunun doğru olmadığını söylüyorum bunlar yanlış… Turistik tesis yapacağım diye ruhsat alarak nerden alırsa alsın ister Turizm Bakanlığından alsın ister Çevre Bakanlığından ister Belediyeden alsın konut tapusu veremese dahi arsa ortaklık payı ile konut satış yapıyorlar… Hiç birinin önünde otel tabelası yok…

RMÇ- Buna engel olabileceğine inanıyor musun peki?

OS- Olunur tabii ki. İşletme mi burası nerde tabelan sorusundan başlayalım.

RMÇ- Bu Belediyenin görevi mi peki?

OS- Görevi ya da değil ama yetkili makamlara gerekli ihbarı kim yapacak, kimin kolluk kuvvetleri yapacak? Ben şuna ya da buna karşı değilim, sermaye düşmanı hiç değilim, Çeşme’nin geleceğinde rezidansların yeri olmaması gerekir diye düşünüyorum.

RMÇ- Swiss Otel yapıyor işte…

OS- İzmir’de bir büyüğümüzün atanmasını tebrik etmeye gittiğimde “orası kaçak, yıkılacaktır” dedi, ben de “demek ki sizi burada uzun süre göremeyeceğiz” dedim. Tabii tüm bunlar tansiyonu düşürmek için söylenmiş sözler olmanın dışına çıkmadı…

RMÇ- Bu 412 konutluk yapı kooperatifi konusunda durum nedir? Belediye ne yapacak arsa mı tahsis edecek onlara? Nedir duru?

OS- Kafalar net değil… Herkes farklı bir şey diyor… Arsaları verelim herkes kendi yapsın diyenden tut… Belediyenin bu işleri gerçekleştirecek bir bütçesi yok olsa zaten bu kadar gayrimenkul satmaz. Baştaki iddia Belediye olarak biz yapacağız idi şimdi arsaları verelim herkes kendi yapsın boyutuna gelindi. Bu çok yanlış olur yeni bir rant alanı oluşur vs vs…

RMÇ- Önemsediğin projelere yönelik devam edelim istersen.

OS- Çeşme’nin bir kültür merkezi yok… Kültür sanat faaliyetlerinin, sahne sanatlarının sergileneceği izleneceği bir kültür merkezi olmalı, Türkiye’nin en batısındayız durum ortada, kimse bana da İzmir 45 dakikalık mesafede isteyen oraya gitsin diye konuyu savuşturma girişiminde bulunmasın…

RMÇ- Ama bildiğim Belediyenin Ilıca’da öyle bir projesinin olduğunu biliyorum…

OS- 5 senedir yapılacak, bekliyoruz… Umarım yaparlar da yeni gelecek olanlara görev kalmaz… Bu konuda yeterli bir alan bulunup içinde sahne sanatlarının, görsel sanatların, sergi salonlarının yer alabileceği bir kültür sanat merkezi yapmak zorundayız. Diğer taraftan Çeşmeli gençlere, çocuklara spor yapılacak alanlar hazırlamak zorundayız. Gerçi Belediye yaz spor okulları açıyor bu güzel bir uygulama ama Çeşme Belediyesporun bu amaçla kullanılması da doğru değildir. Bana göre futbol endüstrisi bir bataklıktır. Büyük kulüpler bile bu işleri kayığı ile başaramıyorlar… Aaaa, Çeşme 3. Ligde temsil edilmesin mi canım diyenler olabilir ama yıllık 20 milyon TL harcayarak kurulan takımlarla bu işin yürütülemeyeceği de aşikârdır. Biz başta da söylediğim üzere kurulacak eğitim ve spor kompleksinde yaygın olarak ve yaklaşık 15 branşta çocuklarımıza spor yaptıralım.

RMÇ- Belediye başarılı bir şekilde de satranç turnuvası düzenliyor ama…

OS- Medaharı iftiharımız, müthiş bir organizasyon, Mehmet Sarısaç Hoca bu işe başladı, yaklaşık 15 sene var bu çalışmaların ardında lojmanların altında başlayan bu faaliyeti müthiş bir noktaya getirdi. Bu sürede kim Belediye başkanı olduysa hepsi ile bu çalışma devam etti ve müthiş bir noktaya geldi. Şu anda Çeşmeye en fazla katkı sağlayan organizasyonlardan birisidir. Turizmde gelişmede yerel ürünlerimizin de geliştirilmesi konusunda projeler uygulamaya ciddi ihtiyaç var.

RMÇ- Çeşme Belediyesi bu konuda ciddi atılım içinde, tohum desteği, tohum şenliği, fidan desteği ile…

OS- Yetersiz. Bu işi şu anda en iyi yapan belediye Aydın Belediyesidir. İzmir büyükşehir de Bayındır, Ödemiş ve Tire de çiçekçilik, fidancılık ve süt üretimleri konusunda çok büyük katkılar yapıyor… Mesela bizim Çeşme’nin Sakız koyununu Aydın Büyükşehir Belediyesi eğitim alan her ev kadınına 2 dişi 1 erkek sakız koyunu veriyor… Direk vatandaşa dokunan bir icraat…

RMÇ- Aydın böyle bir faaliyete uygun da Çeşme uygun mu sence?

OS- Çeşme Belediyesin yüzlerce dönüm tarlaları var Ovacık’ta, sera kurulabilir ve Ildırı’dan Ovacık’a oradan Çiftlik’e ekip biçen herkese destek verilebilir…

Dönelim tekrar asıl faaliyet turizm konusuna, 45 güne indirilmiş bir turizm sezonundan bahsediyoruz. Hiç bol keseden atmaya gerek yok, Çeşme’de turizmi 6 aya çıkaracağız 9 aya çıkaracağız gibi, hikâye, dolu dolu 100 günlük bir sezon yaratalım yeter de artar bile…

RMÇ- Olur mu peki 100 gün?

OS- Olur… Olur, tabii ki… Önemsediğimiz konular, 1- deniz turizmi 2- sağlık turizmi 3- Agro turizm 4- Gastronomi turizmi

RMÇ- Deniz turizmi?

OS- Deniz turizmi, dalıştan tut, marinacılığa, şimdi bazı insanlar karşı çıkabilir ama Çeşme’deki marina işletmeciliğinin yetersiz kaldığını düşünüyorum… Gerçi Türkiye bu konuda yetersiz… Bu işleri devlet eliyle yapmak mümkün değil… Şimdi benim bu konuşmamı çok liberal bulacaksın ama şu an devletin makarna üretmesine ihtiyaç yok… Piyasa fiyatı bu kabil uygulamalarla aşağı çekilmez hizmet kalitesi yükseltilmez…

 

LİBERALİZM, ÖZELLEŞTİRMECİLİK

RMÇ- Ben şüphesiz liberal bulurum, özelleştirmeci bulurum…

OS- Çeşme Belediyesi Dalyan liman işletmesinden çıkmalı… Özelleştirmeli orayı.

RMÇ- Özelleştirmecisin yani?

OS- Orayı idare edemiyorsun sen… Orayı kiraya vereceksin, kira gelirini alacaksın çünkü sen orada kar etmiyorsun. Hayatın gerçekleri ile yüzleşmeliyiz, ütopyalarımız güzel ama Çeşme’de açtığın 25 – 30 dükkânın sana yılda 25-30 milyon eksi maliyeti var…

RMÇ- ÇEŞTUR’u diyorsun yani?

OS- ÇEŞTUR’a çeki düzen verilmek zorunda…

RMÇ- Peki, ÇEŞTUR’a Belediyenin desteği ne kadar acaba?

OS- Bütçeden bulmak kabil değil? Çünkü kayıt altına alınan bir yapı yok… ÇEŞTUR piyasanın içine çok fazla girdi, ben birkaç tane yeri olmasına karşı değilim ama bu kadar da çok gerekmez… Zaten bu tesislerle uygun fiyata hizmet veremiyorsun… Her tesisin bir kira geliri var manası vazgeçtiğin bir kira gelirin var… Ciddi bir emek, işgücü, personel yükü, İnsanlarda memnuniyetsizlik yaratarak ekonomik ve sosyal yükü de kendine çekerek ilaveten de Belediyeden en az yılık 30-40 milyon para aktarmak zorunda kalıyorsun…

RMÇ- Ama aynı zamanda kalabalık bir personel istihdamı söz konusu, bunu da göz ardı etmemek gerekmez mi?

OS- Bu söylediklerimden bu sonucu çıkarma… Personel istihdam edilmesine karşı değilim. Çeşme Belediyesi daha fazla personele ihtiyacı var, nerde var, fen işlerinde var, temizlik işlerinde var, sinekle mücadele de var… Gerekli birimlerde gerekiyorsa daha fazla istihdam edilsin… Buralarda zarar ettiriyorsun, benim paramla ettiriyorsun, milletin parasıyla zarar ediyorsun, orada zarar etme, har vurup harman savurma şansın yok senin. Dolayısıyla buraları kiraya vereceksin, çekileceksin asli görevlerini yapaya, senin asli görevlerin başkadır. Asli görevlerin alt yapıda üst yapıda bitti mi, bitmedi, o zaman kaynak savurganlığı yapamazsın diğer faaliyetlerde…

Şimdi bak elimde rakamlar var, turizmin diğer ülkelerdeki turist sayısı ve bıraktıkları dövizlere yönelik, bu rakamlara göre Türkiye “skor yapmış” çok turist ağırlamış ama ne kazanmış bakınca görüyoruz ki onlardan daha az para kazanmışız…

Demin de dediğim üzere Çeşme’nin deniz turizmi kapsamında daha 3 adet marinaya ihtiyacı var… 1- Şifne Bölgesine 2- Çiftlik’teki balıkçı barınağının yat limanına dönüştürülmesi gerektiğine inanıyorum 3- dalyan marinanın da kiraya verilerek profesyonel bir şekilde idare edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Neden yat turizmi daha çok para bırakacak turizm çeşididir. Sağlık turizmi anlamında da bizim termal kaynakların yanı sıra tedavi amaçlı buraya yatırım çekmek zorundayız.

RMÇ- Adamlara “beleş yer vermek” zorundasın diyorsun galiba. Bu tercihi yapmak gerekiyor diyorsun yani?

OS- Yerle beraber bir diğer önemli etmen enerji maliyetleri, geçen bir yerde okudum Cide Belediyesi doğal gaz şebekesi yapıyor, küçük de bir yer, o nedenle kimse kalkıp da Çeşme yatay mimariye sahip şirketler girmek istemiyor buraya gelmek istemiyor doğal gaz gelmez demesin, Urla’ya geldi işte… Büyükşehir Belediye başkanı Tunç Soyer göreve devam edersem 2024 sonu 2025 başı doğal gaz için Çeşme’de kazmayı vuracağız diyor.

RMÇ- Doğal gaz ucuz diyorsun yani?

OS- Elektriğe göre çok ucuz… Yenilenebilir enerji kaynaklarını özendirmek, teşvik etmek bürokratik engellerini kaldırmak durumundayız.

RMÇ- Belediyenin ne yetkisi var ki…

OS- Belediyenin ne yetkisi var deme çatıya kurulacak güneş enerji panelleri için kimseyi 5 ay 6 ay beklememek gerek… Yok, statik hesap yok dayanıklılık yok taşıma kapasitesi vs gibi tahkik ve raporlar zamanında yapılmalı… Benim bildiğim bu işi 4 yılda bitiremeyen insanlar var…

RMÇ- Şimdi buraya kadar ki konuşmalarından anladığım kadarı ile partinin omurgasına ve omurgayı oluşturanların fikir ve davranışlarına aykırı bir görüş aktarıyorsun… Yani diyorsun ki kaybedilmişse kaybedilmiştir istifa edilmesi gerekir… Yani genel manada sadece bu davetin hedefi Çeşme ilçe başkanı mıdır? Parti yönetimine lafın yok sonuçta…

OS- Bizim konumuz Çeşme… Gücümüz ölçüsünde konuşacağız. Parti bölgede dağınık bir hal aldı, insanları ortak bir payda da buluşturmak zorundayız. İlçe yönetimi bana göre artık yorgun, değişmeli, bak şimdi herkes diyor ki genel başkan istifa etmeli, iyi güzel de 81 il var, 1.100 küsür ilçe var, CHP’nin %1 dahi oyu düşen ilçesi ya da vilayetinde bir tane istifa eden il ya da ilçe başkanı yok… Bu ekonomik krize rağmen savrulmuşluğa, göçmen krizine kötü yönetilmeye rağmen Çeşme gibi ilçede CHP oyu düşmüşse, seçimi CHP İlçe başkanı kaybetmiştir. Düzenli yazılar yazdığım CHP’ye yakın Politik Yol internet gazetesinde de “Hazan Mevsimi” diye bir yazı yazdım. Merak edenler bakabilir, bu konudaki düşüncelerimi detaylı uluslararası örnekler vererek de yazdım… Dolayısıyla oyum az düştü çok düştü tasnifi yapmadan oy düşmüş ise istifa edeceksin…

RMÇ- Soru şu ama sen şimdi bu kadar aykırı ve farklı düşünüyor isen seni aday yapacaklarını ve destekleyeceklerini düşünüyor musun? Umutlu musun sonuçta burada da bir değişim olmasından? Geçen dönem tayinleri yapanlar hala işbaşında nasıl olacak peki?

 

ADAYLIĞIMI HENÜZ AÇIKLAMADIM

OS- Ben henüz adaylığımı açıklamadım…

RMÇ- Açıklamadın mı? Açıkladın şimdi açıkladın işte… Bu mülakat gazete de yayınlandığı anda herkes bilecek Onur Saatli’de Çeşme’de belediye başkan aday adayıdır, diye…

OS- Bu iş şüphesiz ki, bir tek kişi ile sonuçlanacak bir iş değil. Burada İl yönetimi etkili, Büyükşehir Belediye başkan ve yönetimi etkili, Ankara’da belli noktalarda iyi bir noktada olduğumu düşünüyorum. Ayrıca hangi mevki ve makam da ya da parti üst yönetiminde yapamayacağım sözleri vermem

RMÇ- İzleyeceğiz tabii ki… Anlattığın projeleri, görüşleri izleyeceğiz. Bugüne kadar bendeki izlenimin öyle de… Koltuğa oturunca insanlar çok ve hızlı değişirler diye tecrübemiz var…

OS- Son olarak sana bir şey söyleyeyim, önümüzdeki dönem belediye başkan adayı ben olacağım, nokta…

 

RMÇ- Sevgili Onur Saatli teşekkür ettim…

OS- Ben de teşekkür ediyorum…