Hakem soyunma odasında maça çıkmaya hazırlanıyor ve bu kapsamda 2 takımın yöneticileri kendisine “müsabaka esame listesini” altını imzalayarak teslim ediyorlar… Hakem listeyi alıyor inceliyor 2 futbolcunun lisansının olmadığını tespit ediyor. Lisanssız 2 oyuncunun listesini veren takım yöneticisine durumu söylüyor yönetmelik ve kurallar gereği düzeltme hakkının kullanılabileceğini anlatıyor… Yönetici omuz silkerek cevap veriyor… Müsabaka Yönetmeliği gereği rakip takımın yöneticisine de soruluyor itiraz şerhi koyup koymayacağı, el cevap, müsabakayı oynatın şeklinde oluyor… Lakin Hakem usulsüzlüklere ısrarla dikkat çektiği müsabakayı iki tarafın yöneticilerinin ısrarı üzerine oynatmak için sahaya çıkar, bu oyuncu kadrosuyla maç oynanırsa, lisanssız oyuncu listesini ibraz eden takımın hükmen yenik sayılacağını bir kez daha santra öncesi yapılan seremonide takım kaptanlarına da aktarır… Sonuç alınamaz haliyle, yönetmelikler gereği maç oynanır lakin federasyon “hükmen mağlubiyete” hükmeder. Maç 3-0 rakip takımın mağlubiyeti ile sonuçlanır… Yani Beşiktaş 3 – Fenerbahçe 0… Netice; onlar erer muradına diğerleri çıkar kerevete…
Şimdi bunda ne var denilebilir, biliyorlardı hükmen mağlup olacaklarını nitekim de olmuşlar… Kurallar işletilmiş, gerekli cezalandırmalar yapılmış… Evet, bile isteye kural çiğneyenler cezalandırılır…
Peki, tüm bunlar hangi takımlar arası müsabakada yaşanıyor… Şüphesiz ki, Beşiktaş ve Fenerbahçe arasındaki müsabakada… Ne zaman ve neden böyle bir abukluk adeta “parmağım kör gözüne” misali yaşanıyor… Hiç şüpheniz olmasın ki, kamuoyunda ittifakla oluşan bu genel kanaati ben de paylaşıyorum “şike”, hem de Türkiye Futbol tarihinin ilk ve en önemli kara lekelerinden biri olarak tescillenerek… Siz bakmayın mezkûr iki kulübün her daim ve her dönem yöneticilerinin bir başka büyük takımı şikeci olarak suçlamalarına… Tamamen, kendi yaptıkları tescilli muamelenin unutulmasına yönelik feveranlardır tüm bunlar… Gerçi bu inkâr ve iftira kampanyası toplumda çok şükür ki küçük bir azınlık taraftar dışında karşılık bulmuyor, yoksa Allah Muhafaza… Bu kabil konuşmaları, projeksiyonları, aksettirmeleri, yansıtmaları, yönlendirmeleri, isnatları, suçu başkasına sallama girişimlerini, inkâr ve iftira atmaları tıbbi açıdan uzun uzun değerlendirmek benim harcım değil şüphesiz, bu değerlendirmeyi ilgili disiplin mensuplarına bırakıp geçiyorum…
Tabii ki her Fenerbahçeli her Beşiktaşlı aynı ve bir değildir ve onlar için söylenecek çok farklı şeyler vardır, yalnız sadece bu nedenle bile olsa sahada maç öncesi diyalogların ne olduğunu öğrenen yıllarını Fenerbahçe’ye vermiş Türkiye futbolunun çınar isimleri Zeki Rıza Sporel ve Hasan Kamil Sporel, öğrenir öğrenmez “bu rezil maç seyredilmez” ve “bu rezalet görmezden gelinmez” diyerek sahayı maçın 15. dakikasında terk ediyorlar ya, hani Fenerbahçe kongre üyesi olduğunu bir kenara koyarak milletin doğru ve yansız haber alması için mezkûr yazıyı kaleme alan Halit Kıvanç, işte Türkiye Futbolu hala bu yüzden ve bu kabil ilgililerin yüzü suyu hürmetine ziyadesiyle irtifa kaybetmesine rağmen batmadan ilerliyor…
Galatasaray ikinci oluyor lakin hiçbir Galatasaray yöneticisi ortaya çıkıp sonradan tarihe bir abukluk ibare ve ifadesi olarak geçecek “şerefli ikincilik” gibi bir uyduruk sıfat ihdas etmiyorlar… Bir de sık tekrarlanan bir deyim var “şike kardeşliği”… Hayırlara vesile olsun…
Sonuçta
ve tüm bunların neticesinde Beşiktaş’ın ve Fenerbahçe’nin bu “masal masal matitas” hikâyelerine
inanan taraftarlarını “Türkiye’de
şikenin babası Galatasaray” diye haykırmaya davet ediyorum… Yazdıklarıma
inanmayan olursa onlara da daha önceleri, 23 Mayıs 1943 tarihinde yine aynı
takımların “şike kardeşliği” örneklerini anlatacağım, söz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder