Çarşamba, Ağustos 01, 2007

ERGUN POYRAZ VE DEVLET SIRLARI

Başbakan Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve aileleriyle ilgili olarak “Musa’nın çocukları Tayyip ve Emine”, “Musa’nın Gül’ü” ve “Musa’nın Mücahidi” adlı kitapları ve AKP hakkında “Patlak Ampul” gibi yayınlanmış ve henüz yayınlanma aşamasında olan “hilafet ordusundan Arap Kürt Partisi’ne” kitaplarının yazarı Ergun Poyraz, nihayet yapılan baskıların etkisi altında kalınarak gözaltına alınmıştır. Poyraz, “gizli devlet belgelerini ele geçirmek ve açıklamak” başta olmak üzere “Terör örgütü üyesi olmak”, “kişisel bilgileri ele geçirmek” ve “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek”le suçlandı.
Ergun Poyraz; bugünkü muktedirlerin seleflerine de yönelik olmak üzere yazdığı; “MNP'den FP'ye İhanetin Belgeleri” ve “Refah'ın Gerçek Yüzü” isimli kitaplarında, kapatılan RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, kendisine hakaret edildiğini ileri sürerek yazar aleyhinde açtığı hakaret davasına muhatap olmuş ancak dava düşmüş idi. Erbakan, yazar Ergun Poyraz'ın. Ankara 32. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada avukatı Yaşar Gürkan aracılığı ile , kendisine hakaret edildiğini ileri sürmüş ve savcılık kitapta yer alan, “Erbakan yemeklerden tavuklu pilavı, taze fasulyeyi ve domates salatasını, meyvelerden ise, armutu çok seviyor, armudun iyisini bulmak için çarşı pazar gezmekten geri kalmıyordu” sözlerinde hakaret unsuru bulmamış ve takipsizlik kararı vermiş idi. Kitapta asla “ayı” benzetmesi yapmadığını belirten yazar Ergün Poyraz, “Kitapta armudun iyisini ayılar yer ibaresi yok. Kim çarşıya armudun kötüsünü almak için çıkar. Ayrıca, hiçbir ayı armudun iyisini çarşı pazar dolaşarak aramaz” dedi. Erbakan ise avukatı aracılığı ile yaptığı savunmasında, toplumda “armudun iyisini ayılar yer” yaygın anlayışı olduğunu belirterek kitapta yer alan sözlerle zımmen kendisine 'ayı' denilmek istendiğini belirtmiş idi.
Ergun Poyraz’ın “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek” ve “devletin gizli belgelerini açıklamak” gibi buram buram siyasi tavır kokan gözaltına alınma gerekçesi bana uzun süredir büyük bir keyif alarak benzer vakalarda “kıssa ve hisse” konusunda pek te has örnek oluşturması nedeni ile anlattığım bir fıkrayı anımsamama yol açtı.
“Adamın biri yaşadığı ülkedeki uygulamalardan muzdariptir ve bakar ki bu rahatsızlığı patolojik bir durum yaratacaktır, “devlet başkanı” na da olan muhalefetini devlet başkanının herkesin içinde bulunduğu bir zamanda hakaret ederek göstermek ve bir nebze de rahatlayabilmek için bir plan oluşturur ve ilk önce etrafındaki hukukçulara danışır:
“Ben şimdi devlet başkanına herkesin içinde “eşek” yada “hayvan” diye bağırarak hakaret etsem ne ceza alırım” diye sorar.
Bütün hukukçular devlet başkanına böyle bir hakaretin 6 ay hapis cezası almasına neden olacağını beyan ederler. Adam da 6 ay hapis cezasını göze alır ve devlet başkanına herkesin içinde “hayvan” ve “eşek” diye bağırarak hakaret eder. Yaka paça edilerek tutuklanır ve uzun yargılama neticesinde mahkeme tarafından 20 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilir. Adam derhal itirazda bulunur “olmaz hakim bey ben bu olaydan önce hukukçulara danıştım ve 6 ay hapis cezası verileceğini öğrendim” der.
Hakim de kendisine “evladım hakaretten zaten 6 ay ceza verdim ancak devlet sırlarını açık etmektende 20 yıl ceza aldın” der ...
RMC
01.08.2007 Ankara

TANKERCİLERİN BAŞKENTİ ANKARA



Tüm dünyada küresel ısınma ve kuraklık konusunda davul zurna çalınırken; Türkiye’de de sorumlu belediyecilerin hemşehrilerini susuz bırakmamak için her türlü çareyi düşünerek her türlü önlemi alarak mevcut durumun nispeten sorunsuz atlatılması için çaba göstermişlerdir. Ancak bunların böyle olmasına karşın; Ankara Belediye başkanı Melih Bey seçim önceleri TV kanallarını tek tek dolaşarak AKP belediyelerinin ne kadar liyakatlı kadrolara sahip olduğunu anlata anlata bitirememiş ve neden Türkiye’nin CHP’li kadrolara bırakılamayacağını yaya yaya anlatmıştı ancak o gün; Sevgili Yurdum insanı;
1. Neden bu TV kanalları sadece Melih Beyi davet ederler de mesela neden İzmir Belediye Başkan’ını bir gün bile davet etmezler, yada TV ciler davet ediyorlar da yoksa diğer Belediye Başkanlarımı davete icabet etmezler,
2. Neden bu TV kanalları, seçim sonrasında yaptıkları üzere hergün Ankara’nın su kaynaklarındaki son durumu 10 larca dakika gösteriyorlar da seçim öncesi bırakalım bu durumu göstermelerini bir kenara TV TV dolaşan Melih Bey’e def i bela kabilinden sırf sorulmuş olsun diye sorulmasının dışında soru sormazlar,
3. Su kesinti proğramını seçimden sonra açıklayacağım diyen başkana belediyecilik dışı soru sorulması acaba başka şeylerin idmanımıdır?
4. 1998 depreminde Gölcük’lülerin başına gelenleri uhrevi güçlere bağlayanlar var iken, şimdi susuzluğunda acaba uhrevi birtakım güçlerin başımıza getirdiği şeylermidir?
5. Kardeşim 14 yıldır Ankara’da su için yeni bir yatırım yapıldımı? Yapıldı ise yeterlimidir? Yapılmadı ise neden yapılmadı?
6. Şimdi büyük bir hamle ile Kızılırmak’ın suyu getirilmeye çalışılıyor ama DPT, DSİ, Çevre Bakanlığı, Üniversiteler’in bu konuda Kızılırmak havzası ve nehri ile ilgili uyarıları nedir? Bu suyun arıtılamaz düzeyde sanayi atıkları ile kirletildiği söyleniyor ve yazılıyor acaba bunlar doğru mu?
diye düşünmez ise olacağı da budur. Oysa tüm dünyada çalınan davul ve zurnanın Ankara’dan duyulmamasına şaşmamak gerek.

Şimdi Avrupa başkenti diye övünülen Ankara tankercilerin başkenti olmuş durumdadır.

Nerede ise tankerlerin tamamının 63 (Urfa)– 02 (Adıyaman)- 03(Afyon) plakalı araçlardan oluşması tesadüf mü acaba? Yoksa derin yada sığ tarikat ilişkilerinin sonucumudur bütün bu istihdamlar?

Bu belediyenin liyakatlı ve hatta sadaka(t)lı yöneticilerinin yaptığı yollar çöküyor, metro tünelleri çöküyor, istimlakler doğru düzgün yapılmadığı için trilyonlar harcanan 4 yada 5 şeritli yollar bu yüzden yer yer 2 şeride düşüyor, trilyonlar harcanan ve trafiğe çözüm olacağı söylenen altgeçitlerde yağmura yakalananlar ise boğulmamak için çırpınıyor, büyük paralar harcanarak yapılan havuzlar pislik yuvası haline geliyor,

Ama ne tasa ne gam... Gelsin bulgur , gelsin kömür... gitsin gelecek...

Yıllar önce Kanal A da; haberlerde bir sahne izlemiştim; Çayyolu’nda halka bir açık hava mitinginde seslenen Melih Gökçek vatandaşlara kendilerine ne kadar fazla hizmet ettiğini; sade suya trit misali propaganda yaparken kendisini sürekli olarak protesto eden bir kısım izleyicilerden birini kürsüye davet ederek “neden kendisini en şiddetli protesto edenlerden biri olduğunu” soruyor ve protestocunun da kendisine uzatılan mikrofonu dinleyicilere uzatarak “bunun cevabını halka bırakıyorum” demiş ve protestolar yoğunlaşmış idi, bilahare halka konuşmasına devam eden Melih Gökçek de “su borunuz şu çapta idi 3 kat arttırarak bu çapa çıkardım, şu kadar m2 yeşil alanının vardı 5 e katlayarak şu kadar m2 ye çıkardım, şu kadar kaldırım yaptım” türünden martavala devam edince meşhur protestocuda artık alkışlama moduna geçmiş idi. Tabi bu haberin bu kısmının bir mizansen olduğu söylenebilir ama; son seçimler öncesi ve sonrası malum tablonun o günlerden bu günlerin bir müjdecisi gibi durduğu hiç tartışılmaz...

Ben şimdi Melih Gökçek’in yerinde olsam hiç bir yerden su isale hattı döşeyerek su getirmek gibi bir ekonomik seferberliğe ve zorluğa girmem; hazırda akarsuların özelleştirilmesi de Hükümet sözcüleri tarafından gündeme taşınmış iken; kızılırmak’ın sularını özenle 1 lt lik şişelerle halka hamam suyu, traş suyu ve taharet suyu olarak satarım.

RMC
01.08.2007 Ankara