Cumartesi, Şubat 05, 2011

İLK YAP İŞLET DEVRET ÇEŞME’DE PAFTOS MESELESİ

1914-1918 yılları arasında Çeşme Kaymakamlığı yapmış Hilmi Uran’ın anılarını topladığı “Meşrutiyet, Tek Parti, Çok Parti Hatıralarım (1908-1950)” adlı kitabında Çeşme bölümünde “Paftos meselesi” adlı başlık altında yazılmış enteresan bir bölüm vardır. Burada; benim bugüne kadar okuduğum kaynaklar içinde, bugün literatüre “Yap-işlet-devret” adıyla girmiş bulunan bir uygulamanın bulunması dikkatimi çekti.

Nasıl anlatıyor bu uygulamanın kilometre taşlarını Hilmi Uran; “Çeşme’nin yakın tarihi hakkında sonraları edindiğim bilgiye göre, vaktiyle Çeşme’de de arazi büyük parçalar halinde idare edilir” ve devamında “İnsan elinin azlığından ve himmetsizliklerinden bu çiftlikler sahiplerine pek az fayda sağlarlarmış. Fakat Çeşme bu durumda iken adalar da, nüfus fazlalığından muzdarip bulunuyorlarmış, oralardan da nüfus kendine taşacak yer aramakta imiş. İşte adalardan bazı çalışkan ve becerikli Rumlar ihtiyaç sevkiyle Çeşme’deki çiftlik sahiplerine müracaat ederek, kendilerine ayrılacak küçük arazi parçaları üzerinde bağ tesisine izin almışlar ve uzunca bir müddet faydalanacakları bu bağları bu müddetin hitamında bağ olarak aynen çiftlik sahiplerine bırakmayı taahhüt etmişlerdir” (shf 67-68)

Ancak burada; bu uygulamanın tarihi ile bahse konu Rumların yaklaşık hangi tarihlerde adalardan gelmiş olabileceği konusunda bir fikir sahibi olamıyoruz, bu konuda Çeşme Belediyesi tarafından 15-17 Eylül 1997 yılında düzenlenen “II. Uluslararası Çeşme tarih ve kültürü sempozyumununa” Nahide Şimşir tarafından sunulan bildiriden anladığımız kadarı ile III. Selim’in padişahlığı döneminde gelmiş olduklarından bahsedilmektedir ki buda 18. yüzyıla denk gelmektedir. Yine mezkûr bildiride gördüğümüz gerekçe ise şöyle anlatılmaktadır. “Rumların Çeşme yöresine gelişleri hakkında muhtelif rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan ilki Hacı Memiş Ağa’nın çiftlik işlerinde çalıştırılmak üzere Sakız adasından bir miktar Rum’u getirmesi ile ilgilidir. Bunlar daha sonra kendi akrabalarını da getirmek suretiyle çoğalarak, Çeşme kazasının bir kısmını işgal etmişlerdir. Zamanla bu Rumlar köylere de yerleşerek, kayalık arazileri set yapmak ve başka yerlerden toprak taşımak suretiyle bağlıklar kurmuş ve Sakız Adasından koyun getirerek yetiştirmeye başlamışlardır”

Gerçi zaman içinde bir dolu nedenle Rum nüfusun artması sonucu, yaşadıklarının yarattığı kendine güvenin artması neticesinde Rumlar Çiftlik sahiplerine karşı taahhütlerini yerine getirmemişler, sürelerin dolmasına rağmen arazilerin sahiplerine iade edilmesinden imtina etmeleri, bir hukuk davasını oluşturmuş ve yine aynı eserlerden anladığımız kadarıyla; Rumcada kiralama anlamına gelen “Paftos” kelimesinden hareketle, paftos meselesi adıyla tarihteki yerini almıştır. İlk önce birkaç açıkgöz Rum’un cesaretle gerçekleştirdiği bu girişim, bilahare tüm camiaya sirayet etmiş ve bir uyanıkla başlayan girişim bir başka uyanıklıkla sonuçlanmıştır.

Tıpkı bugün de kamuya ait olması gereken değerlerin özel sektöre tamamen peşkeş çekilerek deyim yerindeyse çok da çakalca “yap-işlet-devret” aganiki-naganiki düzeni kurulması gibi… Ne diyelim bugün girişimin mi yoksa sonucunun mu kopyalandığını anlamak mümkün değil tabii. Ama galiba son 25 yıldaki uygulamasına bakarsak zaten çakalca bitmesi, başlangıcında kurgulanmış gibi duruyor.

Peki, günümüzde bu çakalca yaklaşıma giydirilen türban nedir; efendim devletin; mali, teknolojik ve teknik nedenlerle yetemediği, köprü, yol, baraj ve tünel vs gibi projelerin özel sektör tarafından yapılması deniyor ya, işte o… Hani birde demiyorlar mı bunu bize anlatırken; ileri teknoloji transferi olacak, yabancı sermaye girişini artıracağız, her şey çok güzel olacak, piyasa her şeyi düzenleyecek işte o zaman anlıyorum, asıl piyasaya bizim düştüğümüzü ve başımıza neler geleceğini… Hani bir de biliyorsanız ki bu tarz yaklaşımlarda yapacaklar, işletecekler ve asla devretmeyecekler ya da en iyimser hali ile yatırımın canı çıkınca defin işlemleri için devredeceklerini, daha bir kötü oluyor insan… Eeeeee tabiî ki yasa yapıcılar da oyunun ve sürecin parçaları ise eğer zaten hepten kaybedilmiştir bu oyun… Tabii ki ve aslında bir yatırım modelidir, kapitalist kalkınma model vaadine göre, tek anlaşılamayan şey kim kalkınır kim yatırır ve kim yatırılır…

O gün Çeşmedeki çiftlik sahipleri Rumların bu dayatması karşısında birer tas soğuk su içmişler, eeeeeeee tabi teknoloji o günlerde çiftlik sahiplerinin bardak kullanmasına olanak vermemiş ve o gün olmayan ama teknoloji bugün bu çakallar karşısında talanın da büyüklüğüne mütenasip bize soğuk değil çok soğuk su içmemizi temin etmiştir.

Ne demiş Neyzen Tevfik: “Eskiden sormadan asarlardı, şimdi sorarak”

Neymiş; değişen tek şey sadece şekli bir durumdur… O kadar… Talan o günde var bu günde, tedbir var mı peki bu çakallara karşı, ne yazık ki yok…

Belli ki Tanrı bu dünyayı yapmış ve işletmeyi de bu şeytanlara devretmiş görünüyor…

Geçmiş olsun…



Perşembe, Şubat 03, 2011

KORKUYORUM BAY BAŞKAN KORKUYORUM

AKP Konak İlçe Başkanı Latif Özkan yaşam tarzlarına müdahaleden korkan İzmirlilere “Bizden korkmayın” demek üzere bir internet sitesinin kurulmasına ön ayak oluyor. Burada amacın, kendilerine asla istedikleri kadar oy vermeyen, sürekli aydınlıktan yana durmaya çalışan ve bu yolda direnen İzmirlilerin oylarını alabilmek olduğu açıktır. Amaç, Bay Başkanın ifadesine göre “korku tüccarların ekmeğine yağ sürmemek” ise, gereğini de yapmak yine kendisine düşer, değil mi?

Bay Başkan belli ki son derece iyi niyetle böyle bir girişimde bulunuyor olabilir, eğer iyi niyetle başlamış bir girişim ise, Bay Başkan ülkemizde olanların farkında değil galiba, en iyimser ifadeyle… Daha çok şey diyebilirim ama işte bundan da korkuyorum…

Gel de korkma göreyim seni; gel AKP dışındaki bir partiye destek verde göreyim seni…

Bakın gerçekten korkmamamızı istiyorsanız, size ne tür açıklamalar yapmanızı hassaten öneririz.
1. Eskiden sık sık dile getirdiğiniz; “demokrasi tramvaydır, varılacak noktada inilecektir” sözü için bir özeleştiri yapın ve bunu kamuoyuna açıklayın;
2. “Anıtkabir’de insanlar sap gibi duruyorlar” açıklamasının bir hata olduğunu ve bundan sonra beğenmeseniz bile yaptıklarından ötürü Atatürk’e gerekli saygıyı göstereceğinizi açıklayın ve aksine davranışları behemehâl cezalandırın;
3. “Elhamdülüllah şeriatçıyız” diyenleri hemen ayıplayın;
4. “İstanbul'u Medine yapacağız” diyenlere hemen yuh deyin, hatta olmazsa çüş deyin;
5. “Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” diyen zihniyete, olmaz kardeşim bu ülkede Müslüman olmayanlar var, ateistler var, Müslümanlığın 4 değişik yorumuna inanan ve ona uygun ibadet edenler var, “bu laf çok anlamsızdır” diye açıklayın;
6. Sanata ve sanatçıya beğenmezsek bile “içine tükürürüm” ya da “ucube” demenin en hafif deyimle ayıp olduğunu açıklayın ve aksine davranışların takip edileceğini gösterin;
7. “deniz feneri” yolsuzluğu konusunda kim konuyu savsaklarsa, Hâkim ya da Savcı fark etmez derhal haklarında başta bakanlık olmak üzere tüm denetleme kurulları seferber olacaktır açıklamasını kamuoyuna yapın, aksi gelişmeler halinde de behemehâl gereğini yapın;
8. Tarafınızca belirlenen Belediye başkanlarının saman altından su akıtmaya çalışıp, şeytanın bile aklına gelmeyen yöntemlerle bir taraftan kırmızı hat içerisine almaya çalıştığı alkollü içecekler satan yerlere karşı bu tutumlarından vazgeçtiklerini bir açıklama yaparak kamuoyuna duyursunlar, yapmıyorlarsa da siz de bu bir genel çalışma ve plan değildir yaklaşımı ile, bir daha aday olamayacakları kamuoyuna açıklayın;
9. Gençleri içkiden koruyoruz denilerek alkollü içeceklerin yasaklanması girişimini desteklerken, iddia oyunları hariç günlük 3 (yazıyla üç) adet devlet eliyle kumar oynatılmasına ses çıkarmadığınız için pişmanlığınızı behemehâl açıklayın;
10. Gemicik meselesi açıklanırken “sermayenin özgürlüğü” söylemiyle kocaman bir toplumla dalga geçilmesine karşı çıkın, kocaman gemiye gemicik açıklaması ile “ne olur canım tarzı” Türkiye siyasi hayatının klasik yaklaşımını ret eden açıklama yapın;
11. 13.000.000 (yazıyla onüçmilyon) işsizin olduğu ülkede birilerinin oğulları yumurtadan milyoner (eski parayla trilyoner) olurken “ne yapalım yani çocuklar çalışmasın mı?” söylemiyle ince ince dalga geçilme konusunda doktora tezi hazırlanmasına karşı çıkın;
12. Oruç tutmayanların “dine karşı saygısızlık yapılıyor” açıklaması ile hedef haline getirilmesinin karşısında durun, bunu yapanları ayıplayın;
13. Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Doç. Dr. Osman Can Diyarbakır’da katıldığı “Anayasa Paneli”nde “Örneğin Anayasanın değiştirilemez maddeleri diye ilginç şeyler var. Ya başkentin Ankara olmasını kim bize sordu. Babalarımız ve dedelerimiz karar vermedi bildiğim kadarıyla” demiş ya, bu zata ileri demokrasinin mimarı diye sarılmak yerine demokrasi düşmanı deyin;
14. Sivas’ta alenen ve açıktan insanların yakılması davasının sanıklarına dönemin Adalet Bakanının avukatlık yapmasının ahlaki ve etik olmayacağı konusunda Allah rızası için bir itiraz edin;
15. Irak’ta yaklaşık 1.500.000 (yazıyla birbuçukmilyon) Müslüman öldürüldüğünde; Müslümanlar yerine Amerikalı askerler için dua edildiğini beyan eden büyüklerimiz varsa bunları kınayın;
16. Benzin 4 TL olunca “zammı biz mi yapıyoruz” diye açıklama yapan muktedirleri ayıplayın;
17. Abdullah Öcalan ile görüşüldüğü ortaya çıkınca “biz görüşmüyoruz devlet görüşüyor” diyen, kaldı ki görüşülmesine bende itiraz etmem ama bu takiyyeci zihniyeti kınayın;
18. YÖK’e karşıyım deyip, YÖK Başkanını kendisi tayin edince YÖK ten yana olan takiyyeci anlayışa karşı durun;
19. Darbenin yapılmışı varken vesvesesi ile uğraşılması karşısında azıcık ses verin;
20. Bazı darbecilerin ya da darbe girişimcilerinin neden korunduğunu sorgulayın;
21. Kendisini destekleyen basını özgür, eleştireni çıkar odaklı mihrakların sesi şeklinde açıklayan zihniyete hiç olmazsa şeklen ve sözde karşı çıkın;
22. İzmir kötü yönetiliyor, gidin Ankara’yı görün, Kayseri’yi görün diyen zihniyete, kaldı ki bende İzmir’in kötü yönetildiğini düşünüyorum, ama her türlü desteğe ve göz yummaya rağmen Ankara ve Kayseri de çok, hem de çok kötü yönetiliyor, bunu görün ve açıklayın;

Daha binlerce soru sorulabilir ama Bay Başkan şimdilik bununla iktifa edelim, bu kadarı bize yetecektir…

Yoksa… Yoksa…

Adım adım bize İslami yaşamı dayatmanın arayışını dar alanda paslaşarak göstermeye çalışanları da görünce…

Vallahi korkuyoruz Billahi korkuyoruz.

Korkmayı da istemiyoruz hani, kim korkmak ister Allahaşkına

Vallahi korkuyoruz Billahi korkuyoruz.