2010
yılında Jose Marti Küba Dostluk Derneği’nin düzenlediği Küba gezisi
çerçevesinde katıldığım “Uluslararası Che
Çalışma Tugayları” programı dâhilinde, uzun yıllardan beri
katılma hayalini kurduğum mübarek 1
Mayıs işçi ve uluslararası dayanışma bayramını Havana’yı
kırmızıya gark eden inanılmaz bir şölen ile kutladık. Hem ne kutlama, Küba'nın
başkenti Havana'daki Jose Marti Devrim Meydanı'ndaki törenlere tüm ülkelerden
başta sendikacılar olmak üzere yüzbinlerce insan katılırken Kübalılarında
Bayraklar ve pankartlarla mitinge çok yoğun katılımı ile yaklaşık 1.600.000
insan büyük bir coşkuyla Havana’nın kırmızı rengine yeni bir zirve
yaptırmıştır. Peki, sadece kırmızı mı zirve yapıyor tabii ki hayır bir başka
zirve de Che afişlerinde yaşanıyor. Biz de kendimizi çok da özel hissettiğimiz
tribünde; Honduras, El Salvador, Şili, Peru, Nikaragua, Venezüella, Arjantin,
Brezilya, Nijerya, İngiltere, Kanada, Avustralya, Rusya, Tacikistan,
Yunanistan, Paraguay, Meksika, İrlanda, Fransa gibi ülkelerden katılan ve
kampdaşlarımız olan sevdalılarla birlikte kimimizde kırmızı kimimizde mavi olan
dağıtılmış üstünde yaşasın 1 Mayıs yazan fanilalarımızla, kimimizde gözyaşları
kimimizde de büyük bir sevinç ama hepimizde büyük bir gurur; önümüzden
kilometreler halinde ve yine öğrendiğimiz kadarıyla 34 ülkeden ve 159
organizasyon ve dayanışma hareketinin temsilcileri akıyor, hem de nasıl akmak
bir renk ahengi ve cümbüşü… Ah birde; zulme ve emperyalizme karşı ezilen
halkların direnişinin bayrağı ve devrimin efsanevi lideri Fidel Castro orada
olsaydı ve “Hasta la Victoria siempre”
ve “patrio o muerte”
diyerek şiirsel İspanyolcayla o müthiş konuşma üslubu ile bizlere seslenseydi.
Açıkçası bende çok istememe rağmen gidemediğim bu mübarek törenlere katılır
iken umuyordum, bekliyordum, çok istiyordum katılmasını ama mümkün olmadığı
yönünde de haberler duyuyorduk ama umut fakirin ekmeği işte... 1 Mayıs işçi ve
uluslar arası dayanışma bayramı mitingine katılmak için güneş doğmadan yollara
dökülen Küba halkının heyecanını ve kıpır kıpır oluşunu güneş doğmadan yollara
düştüğümüz için çok yakından izledik, yine Küba halkının yabancı delegelerle
omuz omuza coşkulu, ahenkli ve renkli kortejler oluşturarak Devrim Meydanı'na
ilerleyerek geçiş yapmaları ise görülmeye değer bir olay idi.
Diğer
taraftan bu geçit törenindeki benim için en büyük sürpriz ise; bol miktarda
Türk bayrağı ile canım yurdumun burada da temsil edilmesi olmuştur. Duyduğum
kadarıyla; isimleri zikredilince Beşiktaşlı olmamama rağmen kendilerinin
hayranı olduğumu gizleyemediğim Beşiktaş spor Kulübü taraftar grubu “Çarşı” da yerini almış ama ben
göremedim bu açıdan da üzüldüm diyebilirim.
Kırmızı;
bana göre Devrimin özgün ve tılsımlı rengi olmalı ve böyle de tescil
edilmelidir. Edilmelidir; çünkü benim hayatımda sürekli olarak kırmızı beni
yansıtan temsil eden en iyi renk olmuştur diyebilirim, tamda bu yüzden siyasal
hayatımda olduğu gibi sporda, futbolda bile tercihlerimde etkili hatta
yönlendirici olmuştur. Zaten kırmızı yanlışa isyan ve yanlışı kabullenmeme
ifadesi yanında aynı zamanda tutkulu aşk ifadesi, canlılık, dinamizm, ataklık,
sonuna kadar gitme vs. gibi olarakta genel kabul görmüştür. Bunun sadece benim
için değil herkes için böyle olduğunu zannediyorum. Yukarıda bahsettiğim üzere
ülkemin bayraklarını da görmüş olmam belki bu yüzden beni sevindirmiştir. Eee
ne diyelim kırmızı olsun işte.
Kapitalist
dünyada devletler kutlamaların önüne geçilmesi ya da engellenemiyorsa da sönük
geçmesi için bu da olmuyorsa kamuoyunu fazlaca meşgul etmemesi ve medyada
fazlaca yer almaması için ellerinden geleni yaparlarken ve de en önemlisi geçen
yıllara kadar bizim ülkemizde “iç harb
önlemleri” ile geçiştirilirken Küba’da ise en önemli fark
olarak devletin “1 Mayıs işçi ve
Uluslar arası dayanışma bayramının” kutlanabilmesi için her
türlü ehven ortamı yaratmasıdır. Diğer taraftan ise ülkem hala, aradan geçen 35
yıla ve değişen onlarca değişik parti hükümetlerine karşın 1 Mayıs 1977
katliamının düzenleyicilerinin ve tetikçilerinin açığa çıkarılamaması daha da
önemlisi bu uğurda hiçbirisinin en ufak bir çaba göstermemesinin utancını
yaşamaya devam etmektedir.