Çeşme’nin güney batı ucunda Çiftlik köy/mahallesi sınırları
içerisinde bulunan ve Çeşme’ye yaklaşık 7 km uzaklıkta yer almakta olup hiç durmadan ve
genellikle de kuzeyden kuvvetli ve sabit esen rüzgârlarıyla ve dalgalarıyla
meşhur bir plajdır, Pırlanta plajı. Mezkûr rüzgârlar nedeniyle de kitesurf
meraklılarının ideal sorf alanı diye tanımladıkları Pırlanta plajı, bu tanımı ve
ünü sonuna kadar hak ettiğini her yıl artan sayıda sporcu ve meraklının
gösterdiği ilgiden anlaşılmaktadır. Rüzgârın tılsımı ve gücü sayesinde rüzgâr
sporları yapanlar ve izleyenler açısından rüzgârın başkenti durumundaki bu plaj
mutlaka işin uzmanları ve yöneticileri tarafından “kitesurf” için daha geniş kullanımlı ve yaygın kullanılır hale
getirilmeli ve bu konuda kamu; Belediye ya da herhangi bir bakanlık ayrımı
yapmaksızın buraya çok geniş destek vermelidir. Plaj, adını aldığı Pırlanta
benzeri kumları ve pırıl pırıl parlayan denizi ile tanımsız bir doğa harikası
olup yer aldığı yarımadanın diğer tarafındaki çocukluğumuzun “arka denizi”
Altınkum plajına rüzgârı ve güzelliği ile nazire yapmakta olup yaklaşık 40
yıldır günübirlikçilerin ve çadırlı kampçıların tercihi olmaktan da kurtulamamıştır
ya da iyi ki böyle olmuş. Yunanistan’ın Sakız adasının tam karşısında yaklaşık 1,5 km lik bir uzunluğa ve
kısa aralıklarla derinleşen ve sığlaşan ama kesinlikle 250 mt boyunca da
ortalama insan boyunu geçmeyen bir derinliğe sahip olan bu nadide plaj, ağırlıklı
olarak SİT alanı ilan edilmiş olmasının, gururu ve değişmeyen duruşu ve sahip
olduğu mavi bayrağı ile yaşamımızda yer almaktadır.
Çocukluğumuz döneminde; ovasından ötürü Pırlanta plajlarına Çayırova
plajları denilirdi, küçük ama verimli bir ova olan Çayırova’dan ötürü bu isim
ile belirtilirdi. Ne zaman Çeşme ve de özellikle Çiftlik dışından insanlar bu
plaja gidip gelmeye başladılar, plajın muhteşem görüntüsü ve müthiş güzel
kumları nedeniyle plajın adı Çayırova’dan Pırlantaya evrildi, iyi ki de öyle
olmuş, ilk defa bir yerin uzun yıllardan beri kullanılan adının değişmesinden
ötürü bir rahatsızlık duymadım. Pırlanta plajı yarımadanın hemen arkasında yer
alan Altınkum plajı ile birisi kuzey rüzgârlarında diğeri güney rüzgârlarında
denize girmek isteyenlerin tercihini kullandığı 2 güzel plaj yine Necip Milletimizin
isabetli atıcılığımı yoksa muzipliğine mi dayalı olarak, insanoğlunun
kullandığı ve asla vazgeçemediği önemli 2 mücevher ismiyle anılmaya
başlamıştır.
Asırlık ardıç ağaçları şu anda da Pırlanta plajında günübirlikçilere
ve kampçılara/çadırcılara gölge temin etmeye devam etmekte olup umarım bu durumu
da asla değişmez. Alanın bu kadar geniş ve büyük olması, plajı tercih edenlerin
de günübirlikçiler ve kampçılar olması nedeniyle gerek atıklar yüzünden
kirlenmeye karşı gerekse de işletme sonuçlarından ötürü korunmaya gereksinim
duyulduğu çok açıktır. Bir süredir plajın girişinde bir tabela bulunmakta ve
üstünde de plajın Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çeşme Kaymakamlığı tarafından
Sörf alanı olarak tahsis edildiği belirtilmektedir. Umarım ki buda plajlar
üzerinde bir hâkimiyet kavgası ifadesi değildir, eğer böyle bir durumun ilk
belirtileri ise bu, yandı gülüm keten helva sonucu doğurur kesinlikle. Bu tür
çekişmelerin, Çeşme’de yaşanan ve maalesef nedeni bir türlü anlaşılamayan SİT
alanları ihdası ya da kararın kaldırılması gibi bir sonucu bir tarafı ile
ortaya çıkarırken diğer tarafı ile de mülkiyeti sana aittir yok bana aittir
kavgası neticesinde de sahip olunan değerlerin yok olmasına neden olunmaktadır.
Arkeolojik SİT alanlarına inşaat yapılabilmesini becerebilen insanlarımız ile
hiçbir endemik değeri olmayan ve yalnızca kültür bitkisi yetiştiriliyor olmasına
rağmen arazilerinin doğal SİT alanı yapılmış insanlarımızın birbirlerine nasıl
baktıklarını anlatmamıza gerek yoktur sanırım, işte tipik bir “zengin teknesini
dağdan aşırır fakir ise düz yolda yolunu şaşırır” hikâyesi. Çeşme’nin de içinde
bulunduğu yarımadanın blok halinde herhangi bir tefrik işlemine tabi olmaksızın
SİT alanı ilan edilmesi sürecinde bulunmuş ve çalışmış bir Kültür ve Turizm
Bakanlığı yetkilisi olduğunu öğrendiğim bir muhterem ile Ankara’ya son gidişim
sırasında bir dostumun ofisinde karşılaşmış ve SİT alanları ilanı konusunda
hararetli bir tartışma neticesinde anladığım kadarı ile de ihdasın herhangi bir
bilimsel kriterinin olmaması ya da benim öyle algılamam neticesinde; bu yüksek
mevkideki zata Çeşmelilerin kendileri hakkında “SİT tir” dediklerini
söylemiştim de zoraki gülümsemişti kendisi ve sonuç olarak ta anlamıştım ki
konunun bilimsellikten ziyade siyasallıkla ilintili olduğunu.
Yeni bir sezona girerken Pırlanta plajında Çeşme
Belediyesinin Çiftlik Birimi eliyle başta Turgay Soykan olmak üzere, tüm ekip yaklaşık
10 gündür sürdürdüğü hummalı bir temizlik ve hazırlık döneminin başarılı bir
turizm hasadına dönüşmesi gerçekleşir ve bizim kaygılarımız ise sadece bir
kuruntu olarak kalır. İyi sezonlar, iyi hasatlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder