Pazartesi, Nisan 30, 2012

HAVANA’DA 1 MAYIS KIRMIZISI



2010 yılında Jose Marti Küba Dostluk Derneği’nin düzenlediği Küba gezisi çerçevesinde katıldığım “Uluslararası Che Çalışma Tugayları” programı dâhilinde, uzun yıllardan beri katılma hayalini kurduğum mübarek 1 Mayıs işçi ve uluslararası dayanışma bayramını Havana’yı kırmızıya gark eden inanılmaz bir şölen ile kutladık.  Hem ne kutlama, Küba'nın başkenti Havana'daki Jose Marti Devrim Meydanı'ndaki törenlere tüm ülkelerden başta sendikacılar olmak üzere yüzbinlerce insan katılırken Kübalılarında Bayraklar ve pankartlarla mitinge çok yoğun katılımı ile yaklaşık 1.600.000 insan büyük bir coşkuyla Havana’nın kırmızı rengine yeni bir zirve yaptırmıştır. Peki, sadece kırmızı mı zirve yapıyor tabii ki hayır bir başka zirve de Che afişlerinde yaşanıyor. Biz de kendimizi çok da özel hissettiğimiz tribünde; Honduras, El Salvador, Şili, Peru, Nikaragua, Venezüella, Arjantin, Brezilya, Nijerya, İngiltere, Kanada, Avustralya, Rusya, Tacikistan, Yunanistan, Paraguay, Meksika, İrlanda, Fransa gibi ülkelerden katılan ve kampdaşlarımız olan sevdalılarla birlikte kimimizde kırmızı kimimizde mavi olan dağıtılmış üstünde yaşasın 1 Mayıs yazan fanilalarımızla, kimimizde gözyaşları kimimizde de büyük bir sevinç ama hepimizde büyük bir gurur; önümüzden kilometreler halinde ve yine öğrendiğimiz kadarıyla 34 ülkeden ve 159 organizasyon ve dayanışma hareketinin temsilcileri akıyor, hem de nasıl akmak bir renk ahengi ve cümbüşü… Ah birde; zulme ve emperyalizme karşı ezilen halkların direnişinin bayrağı ve devrimin efsanevi lideri Fidel Castro orada olsaydı ve “Hasta la Victoria siempre” ve “patrio o muerte” diyerek şiirsel İspanyolcayla o müthiş konuşma üslubu ile bizlere seslenseydi. Açıkçası bende çok istememe rağmen gidemediğim bu mübarek törenlere katılır iken umuyordum, bekliyordum, çok istiyordum katılmasını ama mümkün olmadığı yönünde de haberler duyuyorduk ama umut fakirin ekmeği işte... 1 Mayıs işçi ve uluslar arası dayanışma bayramı mitingine katılmak için güneş doğmadan yollara dökülen Küba halkının heyecanını ve kıpır kıpır oluşunu güneş doğmadan yollara düştüğümüz için çok yakından izledik, yine Küba halkının yabancı delegelerle omuz omuza coşkulu, ahenkli ve renkli kortejler oluşturarak Devrim Meydanı'na ilerleyerek geçiş yapmaları ise görülmeye değer bir olay idi.

Diğer taraftan bu geçit törenindeki benim için en büyük sürpriz ise; bol miktarda Türk bayrağı ile canım yurdumun burada da temsil edilmesi olmuştur. Duyduğum kadarıyla; isimleri zikredilince Beşiktaşlı olmamama rağmen kendilerinin hayranı olduğumu gizleyemediğim Beşiktaş spor Kulübü taraftar grubu “Çarşı” da yerini almış ama ben göremedim bu açıdan da üzüldüm diyebilirim.

Kırmızı; bana göre Devrimin özgün ve tılsımlı rengi olmalı ve böyle de tescil edilmelidir. Edilmelidir; çünkü benim hayatımda sürekli olarak kırmızı beni yansıtan temsil eden en iyi renk olmuştur diyebilirim, tamda bu yüzden siyasal hayatımda olduğu gibi sporda, futbolda bile tercihlerimde etkili hatta yönlendirici olmuştur. Zaten kırmızı yanlışa isyan ve yanlışı kabullenmeme ifadesi yanında aynı zamanda tutkulu aşk ifadesi, canlılık, dinamizm, ataklık, sonuna kadar gitme vs. gibi olarakta genel kabul görmüştür. Bunun sadece benim için değil herkes için böyle olduğunu zannediyorum. Yukarıda bahsettiğim üzere ülkemin bayraklarını da görmüş olmam belki bu yüzden beni sevindirmiştir. Eee ne diyelim kırmızı olsun işte.

Kapitalist dünyada devletler kutlamaların önüne geçilmesi ya da engellenemiyorsa da sönük geçmesi için bu da olmuyorsa kamuoyunu fazlaca meşgul etmemesi ve medyada fazlaca yer almaması için ellerinden geleni yaparlarken ve de en önemlisi geçen yıllara kadar bizim ülkemizde “iç harb önlemleri” ile geçiştirilirken Küba’da ise en önemli fark olarak devletin “1 Mayıs işçi ve Uluslar arası dayanışma bayramının” kutlanabilmesi için her türlü ehven ortamı yaratmasıdır. Diğer taraftan ise ülkem hala, aradan geçen 35 yıla ve değişen onlarca değişik parti hükümetlerine karşın 1 Mayıs 1977 katliamının düzenleyicilerinin ve tetikçilerinin açığa çıkarılamaması daha da önemlisi bu uğurda hiçbirisinin en ufak bir çaba göstermemesinin utancını yaşamaya devam etmektedir.


1 yorum:

Mesut ÖZÇELİK dedi ki...

1 Mayıs 1977 katliamını AKEPE niçin araştırsın. Ucu gelip kendilerine kadar dayanır. İtiraf ederse eğer Mehmet Ağar konuşsun. şayet ''Devletten geldim konuşamam'' veya ''bir tuğla çekersek duvar yıkılır kabilinden susacaksa bu iş açığa çıkartılamaz. Kaldı ki AKEPE kurmaylarının önemli bir kısmı 12 Eylül bürokratı.