Perşembe, Aralık 07, 2023

YA TALÊEL AL-JABAL

Türkçeye “Ey dağa çıkanlar” olarak tercüme edilen bir şarkı dinliyoruz sıkça ve tekrardan bugünlerde İsrail’in Filistin’de yarattığı terör ortamına bakarak… Şarkı esasen bir direniş, bir başkaldırı hikâyesidir Filistin topraklarında can bulan, yeşeren… Esasen Filistin’in bizatihi kendisi bir direniştir, bir isyandır, bir başkaldırıdır… Filistin’in kendisi bir “intifadadır”… Filistin ne yazık ki taa Osmanlının son dönemlerinden bu yana huzur bulmamış ya da bulamamış topraklar olmuş… Osmanlının “iyi günlerinde” Müslümanız rahatlığı içinde bir şekilde geçinilmiş de, ne zaman ki Osmanlının savruk ve dağınık ekonomisinin kapısını bankerler, kreditörler ve emperyal devletlerin temsilcileri çalmış, ahada o günden beri bir huzursuzluk hali artan bir biçimde bugünlere artık katliamlar biçimine dönüşmüştür… Hani denir ya Osmanlı hep karşı çıktı Yahudilerin yerleşmesine, bunun doğru olduğunu düşünenlerin bir kez daha bu konuyu araştırmaları gerekmektedir bence. Prof. Vahdettin Engin’in Osmanlı arşivlerinden bulduğu yeni belgeler ile Yahudilerin yerleşimi, yerleşim yerlerinin Kuzey Irak mı? Filistin mi? Duyun-u umumiye borçlarının yaklaşık %80’inin Yahudiler tarafından karşılanıp karşılanmadığı gibi detayların yeniden gün ışığına çıkarılması gereği aşikârdır gibi… Neyse buralar bir okuyucu olmaktan öteye gidemeyen beni çok aşar, tarihçiler ve araştırmacılar ne diyorsa odur diyelim…

Almanya Nazizminin Hitler marifetiyle Yahudilere uyguladığı Jenositten bu kadar etkilenmelerine rağmen bugün kendilerinin Hitler’in ardılı gibi davranıyor olmalarını anlamak mümkün değil… Efendim deniliyor ki, aşırı milliyetçiler, aşırı dindarlar İsrail’in Filistin’deki katliamı planladıkları ve gerçekleştirdikleri dillerimize de pelesenk durumdadır. Ya nasıl olur bir ülke böylesine bir felaket senaryosu yazar ve gerçekleştirir… Nerede insansever Yahudiler, nerede dindar olmayan İsrail vatandaşları, nerede milliyetçi olmayan İsrail vatandaşları diye insanın sorası geliyor da, manasız… Demek ki yok ya da eser miktarda… Demek ki dünyayı savaşseverler, insan yok etmekten keyif alanlar yönetiyor mu diyeceğiz şimdi… İşte bu muhteremlerin, milliyetçilerin, dincilerin, insansevmezlerin yönettiği ülkelerin durumu… Ne diyeyim ki, Allah selamet versin gayri… 

Evet, Filistin direniştir, Filistin İntifadadır, diyorum ya… Osmanlıdan sonra Filistin topraklarını işgal eden ve bilahare de güvenli bir şekilde tıpkı selefi gibi, sanki istemezmiş dubarasıyla, hilesiyle de Yahudilere teslim eden üzerinde güneş batmayan imparatorluğun merkezi İngiltere’dir. İngiltere’nin yancıları, erketeleri kimlerdir, vallahi onların da tamamı bihakkın yüzde yüz yerli ve millidirler…

Bugün Hamas yönetiyor değil mi? Bakın iddia ediyorum yarın olmayacaklar… Yerine daha ehven ve mülayim ve dahi söz dinlerler bulunacaktır… Süreç nasıl çalıştı ve ben bu süreci nasıl okuyorum, evet, önce FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) içindeki gerçek bağımsızlıktan yana olanlar başta da George Habaş’ın lideri olduğu FHKC’si yok Marksistir,  yok devrimcidir,  yok Hıristiyandır numaraları ile önce Suriye karşıdır numarası ve propagandası ile etkisizleştirildi, dışlandı, tasfiye edildi vs. vs… Peki; buna kim izin verdi ya da daha doğru ifade ile kim yol verdi, maalesef Yaser Arafat… Hem de usulsüzlüğe ve haksızlığa elimizde bulunan güç marifeti ile yol verirsek gün gelince bize de bu tatbik edilebilirin zımnen yolunu yapıyoruz demektir diye büyük itiraz koparanlara rağmen bir türlü durmadılar… Tasfiye edilenin tasfiye edileceği gerçeğine kulak tıkayanlar başta da Yaser Arafat olmak üzere herkes zamanla tasfiye edildi… Bu tasfiyenin mimarı, yok Oslo görüşmelerinde çok taviz verdi hatta gereksiz yere Filistin menfaatlerine sırt döndü diyerek FKÖ merkez yürütme kurullarını suçlayarak ortalıkta dolaşan Mahmut Abbas’tır… Şimdi sıra kendisine geldi, maalesef… Filistin devlet başkanı olarak haberlerin bir yerlerine iliştirilmiş olmaktan öte ne rolü görünüyor şimdilerde, kocaman bir hiç… Kimse gak guk etmesin, Filistin yerleşim yerleri yok oldu, yok oldu hem de çok acıdır ki inşaları ile beraber… Nereden mi tahmin ediyorum bu tasfiyelerin olacağını, merak edenler İngiltere’deki Exeter Üniversitesi kuruluş belgesine lütfedip bakarlarsa ve ilaveten bugün İslam dünyasında kimlerin Exeter Üniversitesi lisans, yüksek lisans ya da doktora diplomasına sahip olduklarını tespit ederlerse, analiz kendiliğinden ayna gibi parlamaya başlar… Evet, emperyalizm kötü de insanlar biraz da dönüp kendilerine bakacaklar… Filistin için timsah gözyaşları dökenlerin dönüp dün gözlerini kırpmadan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına parmak kaldıran seleflerinin miraslarını ret etmeleri kaçınılmazdır. Yoksa tam da burada adama “iştir kişinin ayinesi lafa bakılmaz” sözünü hatırlatırlar…

Evet, gelelim başlıktaki konunun içeriğine, çünkü Filistin’de bu acılar çok uzun yıllardır vardı ve korkarım ki daha çok uzun yıllar yaşanacak… Evet, İngilizler Filistin’in koruyucu meleği rolünü alınca bir taraftan şımarık Yahudileri sırt sıvazlayarak sahaya sürüyorlar bir taraftan da sanki önlerine geçip engelliyormuş numarasına devam ediyorlar. Lakin sözde korudukları Filistin halkı da mahpushanelerde çürütülüyor, kim ki Yahudi yerleşimlerine karşı çıkıyor, direniyor, haydi kodese… Bir tarafı ile dağlardaki Filistinli direnişçilere cesaret ve moral vermek diğer taraftan da mahpushanelere tıkılan direnişçilerin şevk ve morallerini yükseltmek için “ya taleel al-jabal” adında bir şarkı söylerler… Hem de yaygın olarak kadınların söylediği bu şarkı mahpushane duvarları dibine kadar yaklaşıp içeridekilerin duymasını sağlayana kadar söylenirmiş… “direniş kazanacak, gelip sizi kurtaracak” sözleriyle bıkmadan usanmadan… Önceleri İngiltere kuvvetlerini hedef alan bu şarkı işgalin ruhsatını ele geçiren İsraillilere karşı o günden bu güne büyük acılar yaşanarak devamlı söylenmektedir bildiğimiz kadarıyla. İddia edilen o ki, sözlerinin işgal kuvvetleri tarafından tam anlaşılmasını engellemek için yer yer kelime değişiklikleri de yaparak ya da hecelerde oynayarak süregelmiş bu güzel şarkı… Filistin direnişinin şarkılarından biri olan ve bugün artık yepyeni bir form alan bu şarkının sözlerinin bir kısmı ile bitirelim…

Ey gecenin köründe dağa çıkanlar, ey o ateşi yakanlar

Gecenin arasında “Yaman yaman” gecenin köründe ey can

Sizden takı ya da kıyafet istemiyorum

Gecenin arasında "Yaman yaman" gecenin köründe ey can

Sadece içeride mahpus gazel hariç

Gecenin arasında “Yaman yaman” gecenin köründe ey can


Hiç yorum yok: