Cumartesi, Kasım 25, 2023

GRİVAS

Günümüzde artan bir şekilde farklı farklı ülkelerde “sağcı hükümetler” işbaşına gelmekte bunda özenilecek hikmet ve himmet bulan “sosyal demokrat” hükümetler de sağcılaşmaktadırlar, ne yazık ki… Başlıkta adı geçen kişi gibi güvenlik kuvvetleri içinden seçilen ve özel görevlendirilen yeri gelince darbe, yeri gelince katliam yapmaya hazır ve amade adeta çete liderleri de itinayla yaratılır. Bilenlere değil lakin bilmeyenlere bu muhteremin hayatını birkaç cümle ile özetleyip, ne menem insandır tespitiyle benzerlerini tekraren yâd edelim.

Grivas, Kıbrıs doğumlu olup Yunanistan’a giderek asker olmuş, sonra Yunanistan dışındaki çeşitli ülkelerde çok çeşitli disiplinlerde mezkûr amaca matuf adeta şimdilerde de ziyadesiyle moda olan deyimle “eğit – donat” kurslarında “potini ve kepi arasına sıkıştırılmış karnı da bulgur ile doldurulmuş” olarak adeta yeniden tanzim ve tahkim edilmiş ve ortalığa salıverilmiştir. Biz nerelerde görürüz bu çete liderini, Yunanistan’ın Canım Yurdumu işgalinde genç bir subay olarak, Nazi Almanya’sının Yunanistan’ı işgali sırasında Nazi İşbirlikçisi olarak bilinen X örgütünün kurucusu, Yunanistan’daki faşist askeri cunta görevlendirmesiyle de Kıbrıs’ın bir askeri darbe marifeti ile adanın külliyen Yunanistan’a bağlanması faaliyetleri içinde… Okuyanlar için bu yazdıklarımın ne kadar belgelendirilmiş iddialar olduğunu söylemeye gerek yoktur.

 X örgütü bilahare resmi ordunun bir parçası haline getirilmiştir, peki kurulan paramiliter örgütlerin resmi ordunun bir parçası haline getirildiğine en son nerede tanık oluruz, Ukrayna’da şüphesiz. Ukrayna’da nazi işbirlikçisi Banderas’ın adına ithafen kurulan paramiliter “sektör prava” Zelenski döneminde alınan bir karar ile “azak taburları” adı ile resmi ordunun bir parçası haline getirilip ülkenin doğusundaki Rus kökenli vatandaşların katline ve sürgüne gönderilmesine memur edilmiştir. Grivas’ın X örgütü de Nazi işbirlikçisi olarak Yunanistan’da “kurtuluş savaşı” veren ELAS örgütünün güçlerine erketelik ve tetikçilik yaptığı sır değildir. Ve şüphesiz ki tüm bu örgütlerin arkasında, politik ve askeri lojistik desteği veren önceleri İngiltere ve sonraları kapitalist dünya liderliğini ele geçirmiş ABD bulunmaktadır. Bu konuda sayısız tanık ve kanıt bulunmaktadır…

“KAPETANIOS Yunan iç savaşı” adlı kitapta; “Yeni Zelandalı bir kaç gün sonra İsveç Elçiliği’nde düzenlenen gizli bir randevuya katıldı. Bunu Atina Belediye Başkanı Angelos Georgatos’un Klisthenous Caddesi’ndeki evinde yapılan bir başka toplantı izledi. Diğer bir İngiliz subayı, her iki toplantıda da, güvenlik müfrezelerinin temsilcileriyle, Bourdaras'a bağlı Özel Polis Şubesi görevlileriyle, General Grivas’ın örgütünün temsilcileriyle ve EDES’in, Zervas’ın asla reddetmediği İşbirlikçi ve ayrılıkçı Atina kanadının üyeleriyle birlikte hazır bulundu. Üniformaları içinde bir gestapo subayı Almanları temsil ediyordu.” Neymiş, Yeni Zelandalı, İngiliz Subayları, Grivas’ın X örgütü temsilcileri, Nazi Almanya’sının faşist subayları Yunanistan’ın geleceği üstüne toplantı yapabiliyorlarmış… İngiltere’nin ve ABD’nin savaşa dâhil olmakta neden geciktiklerinin sebeplerini anlatmaya gerek yoktur sanırım… Vs. vs.

Diğer taraftan; Nazi Partisinin ilk üyelerinden olup Hitler’in de bir dönem Balkan Ülkeleri özel elçiliği ve temsilciliği görevinde bulunan Hermann Neubacher orijinal adı “Sonderauftrag Südost, 1940-45” Türkçesi “Güneydoğu Özel Misyonu, 1940-45” adlı anılarını anlattığı kitabında, İngiltere Subaylarının getirdiği önerileri şöyle anlatmaktadır; “Bu savaş, Müttefiklerin ve Alman güçlerinin Bolşevizm’e karşı ortak bir mücadelesiyle son bulmalıdır. Bu, henüz Majestelerinin Hükümeti’nin ve Ortadoğu Karargâhının resmi görüşleri değildir, bununla birlikte, Ortadoğu Karargâhında görevli pek çok önemli subay tarafından benimsenen bir görüştür. Bu subaylar, komünist sızmanın bütün Akdeniz Bölgesi için ciddi bir tehdit oluşturduğunu açık biçimde görmekte ve kendi bakış açılarının yakında Resmi İngiliz tavrı haline geleceğini düşünmektedirler. Yunanistan’daki komünist partizanların, hala, silah ve para biçiminde İngiliz desteği almakta oldukları (gerçekte ELAS Ekim sonundan itibaren İngiliz yardımı almadı) esefle kaydedilmektedir; antikomünist gruplara denizaltıyla silah göndermek suretiyle bu durumu düzeltmek mümkün olabilir. Almanlar bu mesele üzerinde daha fazla düşünmelidirler! Almanlar bu konuda resmi görüşmeler yapmaya hazırlar mı?

X adı ile mezkûr Grivas tarafından organize edilen paramiliter grup Yunanistan’ın Nazi Almanya’sı tarafından askeri olarak teçhiz edilmiş malum amaçlarına matuf yeterince kullanılmış sonra da şeklen dağıtılmıştır. Lakin aynı örgüt bilahare yine aynı kişi tarafından gizliden kullanılarak uzun seneler boyunca “komünist avı” yaptırılmıştır. Dahası da 1967 tarihinde Yunanistan “Albaylar Cuntası” tarafından yapılan askeri faşist darbenin de sokaklardaki gölge örgütü olmaya devam etmiştir. Yine bilindiği üzere Yunanistan Cuntacılarının hazırladığı yeni anayasanın halk oylamasında elde edilen %92’lik evet oyu için ciddi yeraltı faaliyeti yürütmüştür. Şimdi denilebilir ki, “aaa biz %92’i bir yerlerden biliyoruz”… Evet, aynen Canım Yurduma giydirilen adeta bir deli gömleği olan 12 Eylül anayasası da %92 evet oyu almış idi…

Aynı muhterem, Kıbrıs’ta da paramiliter bir örgüt organize ediyor, meşhur ENOSSİS maksadına matuf… Esasen kuruyor demek de doğru olamaz, kurdurtuluyor demek daha doğru… Kıbrıs’ta  “anavatan ile birleşme” çabaları sonucu binlerce insan bu paramiliter güçler tarafından kahpece katledildi, sözde İngiltere ve ABD tüm bu olanlara karşı idi, vs vs… “KAPETANIOS Yunan iç savaşı” adlı kitapta yer alan bir söz ile sonuca gelelim; “Yunanistan ve Birleşik Devletler arasında yapılan bir askeri anlaşmayla Yunanistan topraklarındaki Amerikan güçlerinin varlığı kurumsallaştırıldı.” Nokta… Bir nokta da Canım Yurdum için…

Grivas, kullanışlı ve bu uğurda teçhiz edilmiş bir çete reisidir. Doğduğu yer ve askeri faaliyetleri itibari ile benzer akranlarına tur bindirmiş birisidir lakin devamı manasında benzerlerinin de bir sonu gelmiyor da gelmiyor… Galiba toprak mümbit… Ne diyelim.

Görüldüğü üzere, daha başka yüzlerce konu üstünde benzerlikleri ayyuka çıkmış darbe, politik kaos, cinayetlerin hepsi tesadüf olamaz, zaten tesadüf de değil… Çünkü senarist ve yönetmen aynı olunca, memleket ve etnik yapı farkı gözetmeden aynı film yeniden yeniden çevriliyor.


Hiç yorum yok: