Cuma, Aralık 22, 2023

İSRAİL ERKETELİĞİ

Dünyada neden yaygın bir biçimde “Yahudi” yardakçılığı, erketeliği, çanakçılığı yapılmaktadır, bunu anlamak kolay olup, “aç gözünü, uyandır canını” atasözü mucibince yeterince can uyandırılır, göz açılır ise en ince detaylar bile kavranabilir. Şüphesiz sadece farklı bir din tercihleri nedeni ile Rusya’dan tutun, İspanya’ya kadar farklı tarihlerde, sözde farklı gerekçeler ile pogrom yaşamış bir mensubiyete sahipler, bunları hep biliyoruz. Asurlularca başlayan, Babil sürgünü ile devam eden, Mısır’dan sürgün edilmeleri ile ayyuka çıkan, Moğolların Kiev’i işgali ile Rus Hinterlandında başlayan pogrom ve devamı sürgün, İspanya’dan Osmanlı’ya büyük sürgün, Türkiye Cumhuriyetinde 1934 yılında yaşanan ve tarihe “Tekirdağ olayları” diye geçen diğer bir sürgün, nihayetinde Nazi Almanya’sının “soykırıma” dönüştürmesi haklı olarak tüm dünyada “masumdan yana durma” tavrı gereği hoşgörüde bir zirve oluşturdu… Bu duygusal “masumdan yana olma” tavrı bir türlü masumun yanında bulunup, birlikte direnme haline evrilemiyor, dün Yahudiler lehine yapılamayan bugün Filistinliler lehine maalesef hiç yapılamıyor… Bakıyorum dünyanın her yerinde büyük kitlelerin desteklediği ve katıldığı birçok dayanışma ve telin gösterileri yapılıyor, lakin onların seçtiklerinin umurunda bile değil, İsrail insanları çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden katlediyor, şehirleri bombalar ile adeta yok ediyor, bu sahte gözyaşı dökenlerin kılı kıpırdamıyor… Resmi kınama demeçleri dışında, o da göstermelik olmak kaydıyla, hiçbir şey yapılmıyor… Kaskat ve kümülatif yaptırımlar, blokajlar, hatta gizli de olsa savaş ilanları sadece “ilahi ve nihai düşman Rusya’ya”… Sıra İsrail’e gelince “seni kınıyorum” gibi sulandırılmış, mesajlardan öteye geçilemiyor… Sıra Irak’a gelince hop atlayan, hop zıplayan “Birleşmiş Milletler Örgütü” sıra İsrail’e gelince zannedersiniz ki saklambaç oynuyor… Irak’a karşı Birleşmiş Ordu toplayan “Birleşmiş Milletler Örgütü” sıra İsrail’e gelince ilaç bile toplamaktan aciz… Birleşmiş Milletler değil de sanki Birleşmiş Haçlı Milletleri gibi… Peki; bu haçlı kuvvetleri karşısında Müslüman ülkelerin İsrail’e karşı geliştirdikleri tavırlar samimi mi? Zinhar… Uzun yıllardır izlediğim tek gerçek var o da bir avuç devrimci dışında kimsenin samimi davranış içinde olmadığıdır, merak edenler en azından Türkiyeli devrimcilerin hangi dönemde ve kimlerin önderliğinde ve dahi kimlerin fiilen mezkûr direniş ve intifadaya katıldığını açık kaynaklardan kolayca öğrenir… Öyle direnişleri ve savaşları TV dizilerinden seyreder iken kılıç kalkan adına tencere tava kuşanmakla bu işlerin olamayacağını da belki öğrenirler… Diğer taraftan bu samimi dayanışmayı gösterenleri samimi bir karşılama ile selamlayabildi mi Filistin halkı, benim görebildiğim kadarı ile samimiyetsizleri daha çok tercih ettiler… Samimiyetsizleri halen de tercihe devam ediyorlar… Yahu hiç mi, Hamas ile ilgili çıkan haberleri, söylentileri ve iddiaları görmezler, görmüyorlar, maalesef… Yarın bu samimiyetsizler olacaklar mı? Zannetmiyorum… Lakin kendilerinin de samimiyet göstermeleri şartı ile her şey çok güzel olacak… Samimiyetsiz diyorum ya, konu şu özetle; “Önce FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) içindeki gerçek bağımsızlıktan yana olanlar başta da George Habaş’ın lideri olduğu FHKC’si yok Marksistir,  yok devrimcidir,  yok Hıristiyandır numaraları ile önce Suriye karşıdır numarası ve propagandası ile etkisizleştirildi, dışlandı, tasfiye edildi vs. vs… Peki; buna kim izin verdi ya da daha doğru ifade ile kim yol verdi, maalesef Yaser Arafat… Hem de usulsüzlüğe ve haksızlığa elimizde bulunan güç marifeti ile yol verirsek gün gelince bize de bu tatbik edilebilirin zımnen yolunu yapıyoruz demektir diye büyük itiraz koparanlara rağmen bir türlü durmadılar… Tasfiye edilenin tasfiye edileceği gerçeğine kulak tıkayanlar başta da Yaser Arafat olmak üzere herkes zamanla tasfiye edildi… Bu tasfiyenin mimarı, yok Oslo görüşmelerinde çok taviz verdi hatta gereksiz yere Filistin menfaatlerine sırt döndü diyerek FKÖ merkez yürütme kurullarını suçlayarak ortalıkta dolaşan Mahmut Abbas’tır… Şimdi sıra kendisine geldi, maalesef… Mahmut Abbas’ın ortalıkta görünmüyor olmasının başka nasıl bir izahı vardır… Artık, “Exeter Üniversitesi” mezunlarının yönetmesine yeter denilmesi en tutarlı ve kaçınılmaz yol olacaktır. Peki; olur mu, yakın gelecekte maalesef…

Evet, İsrailoğullarının maruz kaldığı baskılar, sürgünler,  kendi halkları ve taraftarları üzerinde de ciddi ve kalıcı tesirler yarattığı da aşikârdır. Bu tesirler ile çelikleşen İsrailoğulları dünya finans çevrelerinin de sınırsız ve sorumsuz destekleri ve dahi misyon tayin ve tevdileri ile Ortadoğu’ya avdetlerinin “günah-sürgün-dönüş” ilahi üçlemesi itikat ve imanı ile teolojik bir izahını yaparlarsa da, çok da itimat edilir bir tarafı yoktur bu izahın… Dönem, destekçilerin tanım ve konumu ve enerji kaynaklarının coğrafi konumu göz önüne alınınca ne menem bir jandarmalık ya da başka bir deyişle “karadaki uçak gemisi” rolü alındığı daha net anlaşılacaktır. Bunu hemen herkes böyle biliyor mu? Kocaman bir evet… Peki, biliyor olmalarına rağmen neden konunun etrafında dans edip duruluyor… O da çok sarihtir de anlamak isteyene… Yoksa her daim dini değerler ve söylemler üzerinden açıklamalara devam edilecektir… 

Dünya, artık “vaad edilmiş topraklara” dönüşün en hızlı, en fanatik hatırlatmalarını, savunmalarını ve hücumlarını 19. Yüzyılın 2. yarısında ziyadesiyle yaşamaya başlamasına şahitlik etti. Asıl trend ise 2. Emperyalist paylaşım savaşı ertesinde yaşandı… Yüzyılın başından itibaren başta emperyal güçlerin motoru İngiltere ve bilahare de ABD öncülüğünde bir sempati, koruma ve kollama ve bu uğurda her türlü fırıldağı bile meşru ve makul gören politikalar parlatıldı… Ve parlatılmaya da devam ediliyor…

Ahmet Arif ustanın; “nerede bir can ölse oralı olur yüreğim. Olmalı zaten olmasa insan olmaz yüreğim” dizesi ile duygularımızı beyan ederken, Filistin konusunda en samimilerden biri kabul edilen Hıdır Aslan’ın bir şiiri ile nokta...

ZAFERİ KOVALAYAN FİLİSTİN

Çığlıkların

Ve haykırışın

Gürlüyor kulağında

Dünyanın

 

Bu kara bir gökyüzünün

İlk ölüm yağdırışı değil

Senin durduğun semalara

Filistin’lim

 

Düşenlerin

Gül oldu ekildi toprağa

İşlendi mavzere

 

Acıların

Rüzgâra girmiş

Savrulup dağılıyor

“Zafere Kadar Devrim” nağralarında

 

Yeşerip yitenleri

Yitip yeşerenleriyle

Bir halksın sen

Zaferi kovalayan Filistin’lim.

4 yorum:

Veysel dedi ki...

Kalemine sağlık Üstas,
Yine maskeleri indirmişsin açık-seçik tüm mahrem uzuvlar göz önünde.

Naci KOBAL dedi ki...

Özgür olmalı İnsan yağmur gibi. Kalemin susmasın.

Naci KOBAL dedi ki...

İnsan Özgür olmalı yağmur gibi.

Naci KOBAL dedi ki...

İnsan Özgür olmalı yağmur gibi.