Dünyada neden yaygın bir biçimde “Yahudi” yardakçılığı, erketeliği, çanakçılığı
yapılmaktadır, bunu anlamak kolay olup, “aç gözünü, uyandır canını” atasözü
mucibince yeterince can uyandırılır, göz açılır ise en ince detaylar bile
kavranabilir. Şüphesiz sadece farklı bir din tercihleri nedeni ile Rusya’dan
tutun, İspanya’ya kadar farklı tarihlerde, sözde farklı gerekçeler ile pogrom
yaşamış bir mensubiyete sahipler, bunları hep biliyoruz. Asurlularca başlayan, Babil
sürgünü ile devam eden, Mısır’dan sürgün edilmeleri ile ayyuka çıkan, Moğolların
Kiev’i işgali ile Rus Hinterlandında başlayan pogrom ve devamı sürgün, İspanya’dan
Osmanlı’ya büyük sürgün, Türkiye Cumhuriyetinde 1934 yılında yaşanan ve tarihe
“Tekirdağ olayları” diye geçen diğer bir sürgün, nihayetinde Nazi Almanya’sının
“soykırıma” dönüştürmesi haklı olarak tüm dünyada “masumdan yana durma” tavrı
gereği hoşgörüde bir zirve oluşturdu… Bu duygusal “masumdan yana olma” tavrı
bir türlü masumun yanında bulunup, birlikte direnme haline evrilemiyor, dün
Yahudiler lehine yapılamayan bugün Filistinliler lehine maalesef hiç
yapılamıyor… Bakıyorum dünyanın her yerinde büyük kitlelerin desteklediği ve katıldığı
birçok dayanışma ve telin gösterileri yapılıyor, lakin onların seçtiklerinin umurunda
bile değil, İsrail insanları çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden katlediyor, şehirleri
bombalar ile adeta yok ediyor, bu sahte gözyaşı dökenlerin kılı kıpırdamıyor…
Resmi kınama demeçleri dışında, o da göstermelik olmak kaydıyla, hiçbir şey
yapılmıyor… Kaskat ve kümülatif yaptırımlar, blokajlar, hatta gizli de olsa
savaş ilanları sadece “ilahi ve nihai düşman Rusya’ya”… Sıra İsrail’e gelince “seni
kınıyorum” gibi sulandırılmış, mesajlardan öteye geçilemiyor… Sıra Irak’a gelince
hop atlayan, hop zıplayan “Birleşmiş Milletler Örgütü” sıra İsrail’e gelince
zannedersiniz ki saklambaç oynuyor… Irak’a karşı Birleşmiş Ordu toplayan “Birleşmiş
Milletler Örgütü” sıra İsrail’e gelince ilaç bile toplamaktan aciz… Birleşmiş
Milletler değil de sanki Birleşmiş Haçlı Milletleri gibi… Peki; bu haçlı
kuvvetleri karşısında Müslüman ülkelerin İsrail’e karşı geliştirdikleri
tavırlar samimi mi? Zinhar… Uzun yıllardır izlediğim tek gerçek var o da bir
avuç devrimci dışında kimsenin samimi davranış içinde olmadığıdır, merak
edenler en azından Türkiyeli devrimcilerin hangi dönemde ve kimlerin
önderliğinde ve dahi kimlerin fiilen mezkûr direniş ve intifadaya katıldığını
açık kaynaklardan kolayca öğrenir… Öyle direnişleri ve savaşları TV
dizilerinden seyreder iken kılıç kalkan adına tencere tava kuşanmakla bu işlerin
olamayacağını da belki öğrenirler… Diğer taraftan bu samimi dayanışmayı
gösterenleri samimi bir karşılama ile selamlayabildi mi Filistin halkı, benim
görebildiğim kadarı ile samimiyetsizleri daha çok tercih ettiler…
Samimiyetsizleri halen de tercihe devam ediyorlar… Yahu hiç mi, Hamas ile
ilgili çıkan haberleri, söylentileri ve iddiaları görmezler, görmüyorlar,
maalesef… Yarın bu samimiyetsizler olacaklar mı? Zannetmiyorum… Lakin
kendilerinin de samimiyet göstermeleri şartı ile her şey çok güzel olacak… Samimiyetsiz
diyorum ya, konu şu özetle; “Önce FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) içindeki
gerçek bağımsızlıktan yana olanlar başta da George Habaş’ın lideri olduğu
FHKC’si yok Marksistir, yok
devrimcidir, yok Hıristiyandır
numaraları ile önce Suriye karşıdır numarası ve propagandası ile
etkisizleştirildi, dışlandı, tasfiye edildi vs. vs… Peki; buna kim izin verdi
ya da daha doğru ifade ile kim yol verdi, maalesef Yaser Arafat… Hem de
usulsüzlüğe ve haksızlığa elimizde bulunan güç marifeti ile yol verirsek gün
gelince bize de bu tatbik edilebilirin zımnen yolunu yapıyoruz demektir diye
büyük itiraz koparanlara rağmen bir türlü durmadılar… Tasfiye edilenin tasfiye
edileceği gerçeğine kulak tıkayanlar başta da Yaser Arafat olmak üzere herkes
zamanla tasfiye edildi… Bu tasfiyenin mimarı, yok Oslo görüşmelerinde çok taviz
verdi hatta gereksiz yere Filistin menfaatlerine sırt döndü diyerek FKÖ merkez
yürütme kurullarını suçlayarak ortalıkta dolaşan Mahmut Abbas’tır… Şimdi sıra
kendisine geldi, maalesef… Mahmut Abbas’ın ortalıkta görünmüyor olmasının başka
nasıl bir izahı vardır… Artık, “Exeter Üniversitesi” mezunlarının yönetmesine
yeter denilmesi en tutarlı ve kaçınılmaz yol olacaktır. Peki; olur mu, yakın
gelecekte maalesef…
Evet, İsrailoğullarının maruz kaldığı baskılar, sürgünler, kendi halkları ve taraftarları üzerinde de
ciddi ve kalıcı tesirler yarattığı da aşikârdır. Bu tesirler ile çelikleşen
İsrailoğulları dünya finans çevrelerinin de sınırsız ve sorumsuz destekleri ve
dahi misyon tayin ve tevdileri ile Ortadoğu’ya avdetlerinin “günah-sürgün-dönüş”
ilahi üçlemesi itikat ve imanı ile teolojik bir izahını yaparlarsa da, çok da
itimat edilir bir tarafı yoktur bu izahın… Dönem, destekçilerin tanım ve konumu
ve enerji kaynaklarının coğrafi konumu göz önüne alınınca ne menem bir
jandarmalık ya da başka bir deyişle “karadaki uçak gemisi” rolü alındığı daha
net anlaşılacaktır. Bunu hemen herkes böyle biliyor mu? Kocaman bir evet… Peki,
biliyor olmalarına rağmen neden konunun etrafında dans edip duruluyor… O da çok
sarihtir de anlamak isteyene… Yoksa her daim dini değerler ve söylemler
üzerinden açıklamalara devam edilecektir…
Dünya,
artık “vaad edilmiş topraklara” dönüşün en hızlı, en fanatik hatırlatmalarını,
savunmalarını ve hücumlarını 19. Yüzyılın 2. yarısında ziyadesiyle yaşamaya
başlamasına şahitlik etti. Asıl trend ise 2. Emperyalist paylaşım savaşı
ertesinde yaşandı… Yüzyılın başından itibaren başta emperyal güçlerin motoru
İngiltere ve bilahare de ABD öncülüğünde bir sempati, koruma ve kollama ve bu
uğurda her türlü fırıldağı bile meşru ve makul gören politikalar parlatıldı… Ve
parlatılmaya da devam ediliyor…
Ahmet
Arif ustanın; “nerede bir can ölse oralı olur yüreğim. Olmalı zaten olmasa
insan olmaz yüreğim” dizesi ile duygularımızı beyan ederken, Filistin konusunda
en samimilerden biri kabul edilen Hıdır Aslan’ın bir şiiri ile nokta...
ZAFERİ
KOVALAYAN FİLİSTİN
Çığlıkların
Ve
haykırışın
Gürlüyor
kulağında
Dünyanın
Bu
kara bir gökyüzünün
İlk
ölüm yağdırışı değil
Senin
durduğun semalara
Filistin’lim
Düşenlerin
Gül
oldu ekildi toprağa
İşlendi
mavzere
Acıların
Rüzgâra
girmiş
Savrulup
dağılıyor
“Zafere
Kadar Devrim” nağralarında
Yeşerip
yitenleri
Yitip
yeşerenleriyle
Bir
halksın sen
Zaferi
kovalayan Filistin’lim.
4 yorum:
Kalemine sağlık Üstas,
Yine maskeleri indirmişsin açık-seçik tüm mahrem uzuvlar göz önünde.
Özgür olmalı İnsan yağmur gibi. Kalemin susmasın.
İnsan Özgür olmalı yağmur gibi.
İnsan Özgür olmalı yağmur gibi.
Yorum Gönder