Pazar, Eylül 13, 2009

Bir Kitap: LİMON AĞACI

Kitap: LİMON AĞACI
Yazar: Sandy Tolan

Yazar Sandy Tolan’ın gerçek bir hikâyeden yola çıkarak yazdığı kitapta, İsrail ve Filistin arasındaki trajik çatışma ve çarpışmaları anlatırken diğer yandan da ilişkileri derinlemesine olmasa bile sorgulamaktadır. Yazar Sandy Tolan Limon Ağaçlı Evi arayıp bulmuş ve gerçek hayat hikayesini bu tanıklığa dayandırarak bu tarihi öyküyü yer yer kendi empatisini de ekleyerek kitabı okurlarına sunmaktadır. Bir zamanlar Arap şehri olan (Yahudi olmayan), Ramla`daki 1936 yılında bir Arap aile reisi Ahmed Khairi ve arkadaşı Benson Solli`nin yardımıyla yapılan bu küçük taş evi merkez alarak ve 1948 yılında İsraillilerin işgali sonrası Eshkinazi ailesinin yerleştiği ev adeta bütün bu öykünün empati merkezini oluşturmaktadır.
Temelde kendi öz vatanlarını kurmak adına temelleri atılan İsrail devletinin; sonunda yine aynı topraklarda kendi devletlerini kurmak için yanıp tutuşan bir Filistin devletini yaratmasının öyküsü. Bulgaristan’da başlayan Naziler tarafından evlerinden sürülme sürecinin, yine kendisi gibi ama bu sefer kendini ait hissettiği devlet tarafından sürülmüş bir Filistinli ailenin evinde oturuyor olmanın Dalia’ya derinden etkileri ve kendisinde yarattığı empatik durumların yer yer ağır bastığı ve yer yer de varlığı için göçtüğü bu topraklarda inanılmaz bir batılı desteği ile savaşan İsrail’in, yaşadığı topraklardan sürülmek yada kayıtsız şartsız biat istenmesine karşı varlığı ve birliği için savaş vermek zorunda kalan Filistinliler ile çatışmasının kendi penceresinden tanıklığı.
İsrail’in terör diye iddia ettiği, Filistin’in yasal direnişi diye direttiği bu ortamın tarifleri arasındaki çok hassas bir çizginin varlığı tartışılmaz olup, modern ve demokratik dünyanın işgal ve direniş ikilemi olarak kabul ettiği iddiaları sağlıksız ve bulanık ama bir o kadar da gaddar ve dayatmacı saldırı değerleri üzerine oturtulmuş bir İsrail yaratma savaşı ile tam ne olduğunun kendileri açısından da mükemmel bir tanımı yapılamamış ama en azından kendi doğdukları topraklarda yaşamak isteyen Filistin’in direnişi ve yer yer haklı olsalar bile kendilerine çevrilen silahların yarattığı bir karabasana dönüşme öyküdür aynı zamanda.
Limon Ağacı kitabı böyle bir savaşı, İsrail-Filistin çatışmasını sorguluyor. 1948’de Nazi katliamından kaçan Yahudi bir ailenin öyküsü. İsrail’e göç eden aileye, Ramla şehrinde bir ev verilir. Evin eski sahiplerinin yemek masalarındaki sıcak çorbayı bile içmeden bırakıp kaçacak kadar korkak, Filistinli bir aile olduğu anlatılır ve Dalia’nın küçüklüğü, evin arka bahçesindeki limon ağacı ve bu ağacın gölgesinde dinlediği korkak ve ödlek Filistinlilere ait öykülerle doludur ne zamanki bir gün evin kapısı çalınır ve evin eski sahibinin oğlu Filistinli Beşir kapıda görünür ve babasının kendi elleriyle inşa ettiği evi ve arka bahçesine diktiği limon ağacını görmek istediğini söyler, işte o zaman evin eski sahiplerinin İsrail ordusu tarafından silah zoruyla bir gece evlerinden atıldığını öğrenir işte o zaman kendisine anlatılan korkak ve ödlek Filistinli masalı çöker ve bu Dalia’nın dinlediği hikâyelerden çok, hem de çok farklıdır. Tel Aviv Universitesi`nde bir öğrenci olan Dalia ziyarete gelen bu 3 Filistinli genci eve kabul eder ve evin eski sahiplerini çocuğu Beşir ile yeni sahiplerinin çocuğu Dalia’nın aynı odayı benim odam deyip sahiplendikleri evin ve bahçedeki limon ağacını fon yapan tüm bu hikâye Beşir ve Dalia`nın diyalogu 1917 Balfour Bildirisi ile başlayan, 1922 ve 1936 yılları arasında İngiliz kolonisi olma dönemini içeren, 30 Kasım 1947 Birleşmiş Milletler’in Filistin’de biri Arap, diğeri Yahudi olmak üzere iki ayrı devlet oluşacak şeklindeki Genel Kurul kararı sonrası inanılmaz bir boğazlaşma ve kan akıtma temelinde bir örgütlenme ve çeteleşme süreci olarak ve bir tarafı ile de İsrail tarihini anlatır. Bitmek tükenmek bilmeyen boğuşma, terör ve mezalim.

Muayyen dönemlerde ölüm hasadı yapan İsrail, dünya için sadece ve sadece bir ölüm skoru tutma, özellikle de en büyük terörist ABD için de çocuk askerlerin İsrail’i yıkacakları vıdıvıdısı üzerine kopan fırtına, diğer taraftan da acının çifte su verilmişliğinin merkezi Filistin ve direnişi, parçalanmışlığı, satılmışlığı, başta Arap dünyası olmak üzere sahipsizliği ve en nihayetinde de Filistin artık istedikleri olmadığı için olanı isteyen bir halk ile dolu bir coğrafya haline gelmiştir.

Kitaptan yansıyan ve her şeye karşın diyaloğu yürüten bu kişilerin çok anlamlı bulduğum bir cümlesi:
“Ve bizi bağlayan şey ne? Bizi ayıran şeyle aynı. Bu ülke…”


Hiç yorum yok: