Pazar, Nisan 11, 2010

ANAYASA TARTIŞMALARI ÜZERİNE

Siyasal iktidar vasıtasıyla egemenlerin bir taraftan gündemi değiştirmek diğer taraftan uzun vadeli çıkarlarını korumak, kollamak ve güvence altına almak diğer taraftan da iktidarın başlarına okyanusun ve Edirne’nin ötesinden sufle edilenleri yerine getirmek için ortam ve mıntıka temizliği sayılabilecek olan anayasa hazırlıklarına son sürat devam edilmektedir. Hani hep söylenmiştir ya “Anayasa devletin örgütlenme biçimini ve tüm vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan toplumsal mutabakat metnidir” diye ama ülkemizde bunun tam bir palavra olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Yaşadığımız coğrafyada 1. Emperyalist paylaşım savaşı koşullarında Ulus Devletin kurulması sonrası bugüne kadar 1921, 1924, 1961, 1982 Anayasaları hazırlandı. 1961 ve 1982 Anayasaları silahların gölgesinde halkoyuna (!) sunuldu, diğerleri atanmışlarca onaylandı. Egemen sınıfların ihtiyaçları doğrultusunda ara sıra gerekli tadilatlar yapılsa da topluma bol geldiği, sınır komşusu Sovyet Sosyalizmine karşı panzehir olarak kısmen örgütlenme özgürlüğünün önünün açıldığı düşünülen 61 Anayasası 12 Mart Muhtırasını takiben atanan dönemin terzisi Nihat Erim Hükümetine tadil ettirilerek daraltıldı.

Teşkilatı Esasiye’den itibaren hiçbir Anayasa taslağı hazırlık aşamasında halkın, demokratik kitle örgütlerinin, sosyal tarafların onayına sunulmamış olup hiçbir köy kahvesinde, cami kapısında, kent meydanlarında taslak Anayasa metinleri askıya çıkarılmamıştır esasen buna da ihtiyaç yoktu zaten. Hangi siyasal rejim ile yönetildiği yoksul halkı neden ve nereden ilgilendirmiş olsun ki ayrıca halkın böyle bir derdi de hiç olmamıştır onlara göre anayasa işi büyüklerin ve yukarıdakilerin işidir nasıl olsa Anayasa onları yoksulluk ve sefaletten kurtarmak için hazırlanan metin değildi ki niye bu soruna kafa yorsunlar. Tabi ki egemen sınıfların ihtiyaçlarını karşılayacak, öngördükleri siyasal ve toplumsal yapıyı koruyacak, engelleri kaldıracak metinler toplumsal mutabakat metni diye dayatılacaktı ötekilere. Esasen Anayasalar egemen sınıfların ihtiyaçları üzerinden şekillenen, siyasal temsilcileri aracılığı ile topluma dayatılan metinler olarak ortaya çıkmıştır. Halkımız kendi ihtiyaçlarına cevaz veren demokratik bir Anayasa da talep etmez aslında ama bir kez olsun düşünmeye başlaması için halkı da zorlamak düşmez mi hani anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir diyenlere ya da temsilcilerine. Ulul emre itaat ile bugünlere getirilmiş ezici çoğunluğun evet dediği bu toplumsal mutabakat metninin(!) acaba kaç maddesi kimler tarafından okunmuştur okunmuşsa da anlaşılmıştır. Getirisi ve götürüsü, siyasal ve toplumsal yansımaları hangi ortamlarda kimler tarafından tartışılmıştır.
Hal böyle iken bugüne kadar getirilen Anayasa taslakları konusunda kiminle ne mutabakatı sağlandı bilinmez. Monarşinin gölgesinde yoksulluğa, sefalete ve cehalete sürüklenmiş, toprakları işgal ettirilmiş halkın demokratik bir Anayasa talebi olmazdı elbette.

Ancak, okuryazarlık oranının %39,5’e çıktığı dönemde 27 Mayıs Askeri Müdahalesi sonucu hazırlanan Anayasa metni de halk tarafından anlaşılıp özümsenmedi. 9 Temmuz 1961 günü gerçekleştirilen halkoylamasında Anayasa metninin hiçbir maddesini okumayan halkımız 3.934.370 ret oyuna (%38,3) karşılık 6.348.191 kabul oyu (%61,7) ile Anayasayı kabul etmiştir.

Topluma bol geldiği gerekçesiyle atanmış 12 mart darbecileri tarafından Nihat Erim Hükümetine tadil ettirilen Anayasanın getirdiği kısıtlama ve hak kayıplarına karşı gelişen toplumsal muhalefetin örgütlenme özgürlüğü, grevler, boykotlar, eşit yurttaşlık hakkı taleplerine karşın egemen sınıflar Okyanusun öteki tarafından kendilerine verilen talimat ile bir kez daha kinini kusarak Mevcut Anayasayı askıya almış ve işin enteresan yanı beğenmedikleri Anayasayı askıya alanlar bu dönemde siyasal muhaliflerini her zaman yaptıkları üzere Anayasayı ortadan kaldırmaya çalışmakla suçlayıp yargıladılar.


Anayasa hazırlayıcılar tarafından ordinaryüslük makamına erişilen tüy dikme noktası ise 12 eylül 1980 darbesi sonucu olmuştur. Gerçi uzunca bir süredir dönemim Başbakanı Süleyman Demirel’in de başını çektiği bir grubun isteği üzerine başta Nur cemaatinin ağırlıklı olduğu Aydınlar ocağı olmak üzere tüm gerici mahfillerde ön taslakları hazırlanmış olan Anayasa nihayet yine aynı çevrelerin sözcülüğüne soyunmuş olan Orhan Aldıkaçtı tarafından hazırlanmış ve hak ve özgürlük adına önceki tadilatlardan bakiye ne kalmışsa tamamı sıfırlanmıştır. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında hazırlanan NATO nun tüm beklentilerine uygun yeni Anayasa da tartışmaya açılmadı, Toplumsal kesimlerce incelenmesine izin verilmedi, Halkoylamasından önce Anadolu’nun kentleri, köy ve kasabaları kolluk tarafından yine namluların gölgesinde ikna edildi. Yurdum insanı 7 Kasım 1982 de yapılan halkoylamasında 17.215.599 kabul (91,37), 1.626.431 red (%8,63) oyu ile darbe anayasasını benimsedi.

Geçen 28 yıllık süreçte egemen sınıfların iktidarını temsilen 17 Hükümet kuruldu. 82 Anayasasının ihtiyaç duyulan maddelerinde zaman zaman değişiklikler yapıldı ancak, topluma nefes aldıracak hiçbir düzenleme yapılmadı ve yaptırılmadı. Örgütlenme ve hak taleplerinin önü sürekli tıkandı zorunlu kalınarak imzalanan uluslararası sözleşmelere dair düzenlemeler de askıda kaldı.

AKP bu sürecin ürünü olarak Hükümete getirilerek 8 yıllık dönemde biçilen misyon layığı ile yerine getirildi. 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut ÖZAL’ın dahi cesaret edemediği kamunun yeniden yapılandırılması, özelleştirme ve kamunun neoliberal dönüşüm süreci büyük ölçüde tamamlanarak yoksullaştırma ve gericileştirme bu dönemde tavan yaptı. Egemen sınıflarca duyulan ihtiyaç üzerine temsilcileri AKP tarafından bugün dayatılan Anayasa paketi yalandan seslendirdikleri sahte demokratik açılımı dahi karşılamaktan uzak olup Kamu çalışanlarının toplu sözleşme (grev zaten yasak) hakkı ile yargı reformu v.s. maddeleri de aldatmacadan ibarettir. Özel mülkiyet ve sınıfın ortaya çıkmasını takiben efendiler yenisini bulmadan eski kölelerinden elbette vazgeçmediler. Bugün meclisteki sözde muhalefetin ise Hükümet olmaları halinde AKP aktörlerini Yüce Divan’a gönderecekleri kocaman bir kuyruklu yalandan ibarettir ki biz bu filmi çok izledik. Böyle bir devlet yapılanmasında bu iddialar gülünç olmanın ötesinde inandırıcı değildir ve olmayacaktır da.

TBMM Anayasa Komisyonunda tartışılan paket genel kurulda 330 geçerli oy alamaması halinde necip Türk Milletinin onayına sunulacaktır görüşü yaygındır. Özetle Mecliste çözemezlerse cumhura gideceklermiş yahu demezler mi adama değiştirmeye çalıştığınız 12 eylül anayasasını bu halk %92 oyla benimsemedi mi?

Hayır demesini bilmeyen Yüce Milletimiz hiçbir yerinde kendisini aramadığı ve göremediği anayasaya % kaç oy verecektir yaşayıp güreceğiz.

Nedim Çakmak’ın “İşgal günlerindeki işbirlikçiler – Hüsnüyadis hortladı” adlı kitabında bahsettiği Akhisar’ın işgali sırasında yaşanan ve işgalcileri kente davet eden Kaymakam, Ticaret erbabı kişiler ve Müftünün yargılanması sürecindeki hikaye:
Ethem Ağanın boyu iki metre, önde Akhisar Kaymakamı!nı sorguladı?
Ona tepeden bakıyordu, eliyle çenesinin ucundan kaldırarak gözlerine baktı:
“ Kaymakam... Sen hangi milletin kaymakamısın?...
Kaymakam titriyordu:
“Osmanlı... Osmanlı tabii, ne diyeyim? E...”
“Osmanlı kaymakamı ha... Hizmetin Yunan’a...”
... Kaymakam asıldı(.) Halktan bir alkış koptu...
Eşraftan bir başefendi:
“sen ne iş yaparsın efendi?”
“Ticaretle iştigal ederim...”
“Ticaretinde vatan satmak da varmıdır?”
“Ben onlara uydum... ne bileyim?...”
...Eşraftan başefendi asıldı ve halktan çok alkış geldi...
Müftü Efendi’ye sıra gelince:
“Biz hiçbir papaz görmedik ki Müslüman!a müftü’ye temenna etsin...”
“Sen papazlara niçin temenna ettin?...”
Müftü Efendi başını hiç kaldırmadı; yere bakıyordu, hiç cevap vermedi... O suçlu bulundu; asıldı; fakat bir sessizlik oldu...
Bu idam için alkış olmadı...
Çerkez Ethem, sırada korkuyla bekleyenlere dönerek baktı; onlara sordu:
“Bir daha yaparmısınız?...”
hayıııır!...
“ İyi ... hadi gidin...” dedi.
Parti pehlivan sonra şöyle demişti:
“Bu millet dün bu meydan da Yunan’ı alkışlıyordu, bugün bizi... Yarın kimi alkışlayacaktır kim bilir?...”

Sahte demokrasi sahte anayasa tartışmaları necip Türk Milletine hayırlı uğurlu olsun…

Hiç yorum yok: