Çarşamba, Nisan 07, 2010

12 EYLÜL ASIL NEYİ TAHRİP ETTİ

12 Eylül faşizmi ülkemizin hayatını altüst ve felç etmiş ve açmış olduğu yaralar hâlâ kapanmadı kapanamadı görünen o ki de kapanamayacak. Türkiye’de halk adına ne varsa dağıtıp parçalayan, nice canları halkın bağrından çekip alan, darağaçlarında sallandıran, işkencelerde katleden, sakat bırakan faşist bir diktatörlük döneminin hesabını soramadan bugünlere geldik bugüne kadar sadece değişen gerek kişi gerekse de parti isimleri ama canım ülkem hala bu rüzgardan kasıp kavrulmakta ve daha uzun sürede süreceğe benziyor bu kavrulma.

Ne demiş büyük düşünür Neyzen Tevfik; “eskiden sormadan asarlardı, şimdi sorarak asıyorlar, işte değişen yegane durum budur”

Peki genel çerçeve ve kapsam bu iken ne oldu da canım ülkem değişim ve dönüşüm yapabilme yeteneğini ve yeterliliğini yitirdi.

Öncelikle bu Amerikan yönetiminin çocukları insanlardaki düşünme ahlakını yok etti

''Düşünen, okuyan, sorgulayan insan başka yaşamın olduğunu bilen insandır. Yaşadığı Dünyayı, ilişki va çelişkilerini araştıran, bilgiyi üretip paylaşan, paylaştıkça çoğalan, çoğaldıkça tehlike arz eden insan zararlıdır. Bunca zamandır emek verip kurduğumuz otlu sulu yaylada rahatımızın kaçmasına da müsaade edemey
iz'' kabilinden peydahlanan fikir ile ''Biz büyükleriniz sizin yerinize düşünürüz”, siz zahmet etmeyin lafları ile tembelleşen bir toplum hedeflendi.

Ne demişti bir Türk büyüğü; “sosyal gelişme ekonomik gelişmenin önüne geçmiştir” işte hala bu fikirde olanlar hala işbaşında…

1983 yılında Paris'te Avrupa Yayıncılar Birliği'nce düzenlenen toplantıda katılımcılara 1980 yılına kadar hangi ülkede kaç klasik basıldı? sorusuna Mihri Belli de bir rakam vermiş. Katılımcıların şaşırmış. Bu kadar Marksist Klasik basılmış bir ülkede derbe olmasın da nerede olsun demişler. (Ben Mihri Belli'nin yalancısıyım.1993 yılında Adana İstasyon meydanında Melih Pekdemir ile birlikte katıldıkları söyleşide kendisinden dinledim.)

Davranma ahlakını yok etti
Toplumsal erozyon yaratıldı ki bu kesinlikle gerekliydi ve İnsan ilişkisini kesmek, ferdiyetçi bir nesil yaratmak hedeflenmişti çünkü ve örgütlü toplum dinamiklerinin parçalanması gerekiyordu, öyle de yapıldı zaten. 30 yıl bir toplumun belleğinin değiştirilmesine yeter de artar bile. Değilse bugünü hazırlamak kolay mı öyle. 24 Ocak kararları uygulanacak. Kolay iş değil elbet.

İkiyüzlülüğü ikame etti
Toplumsal dönüşüm süreci kendiliğinden olamazdı çünkü. Emek harcandı ve sonuçları alındı.

Yalancılığı ikame etti
Egemenlerden yana tavır alacak doku değişikliği de yaygınlaştırıldı ve bu yaygınlık meşrebine uygun ve ihtiyaç olduğu üzere kötü, namussuz, alçak, çıyan, ispiyoncu, yalaka, yalancı, iftiracı, haysiyetsiz, şerefsiz, kabiliyetsiz, yönlendirici, provokatör, hain, işkenceci, şantajcı, işbirlikçi, kişiliksiz, it, kopuk, gammaz, muhbir, pısırık, inkarcı, şakşakçı olmayı içine sindiren, kabullenen, itiraz etmeyen, itiraz edene saygısı olmayan bir nesil yetiştirmek çok uğraştılar bu Amerikan yönetiminin çocukları artık başarılı olup olmadıklarını gelinen noktada yetiştirdiğimiz insanlara bakarak kolayca anlamaktayız.

Amerikan düşünce kuruluşlarında Türk gazeteciler isdihdam edildi. Kürsüler kuruldu. Ders alışverişi yaşandı. Çandar’lar, Koru’lar, Çakır’lar Birand’lar, Cemal’ler üretildi. Dış ilişkiler Konseyi akıl merkezimiz oldu.

Ezcümle; namusu dairesinde bir lokma bir hırka geçinen, sabah işe giderken yemeğini sefertasında götüren memur davranışını tahrip etti, yok etti yerine işini bilir memuru ikame etti Dönüşüm sürecinde kamu kaynakları yağmalanırken yerine işini bilen memura bahşiş verildi.

İnsanların idealist olmalarının önünün nasıl kesileceğinin saha çalışması 12 eylülcüler vasıtası ile kazasız belasız atlatılmıştır (Bu konuda sayısız psikolog ve psikiyatr'dan rapor alınmıştır)

İnsanların vatanlarını sevmelerini nasıl engelleriz çalışması ABD ve Yerli ortaklarınca tamamlanmıştır. Çünkü o dönemin yani 60 lı yılların ve 70 li yılların gençliği ta ilkokuldan beri söyledikleri “İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir” öğrenci marşının yarattığı bu aidiyet duygusu ile yetişmişlerdir. Bu her sabah yüksek sesle tekrarladıkları söze sadık kalmışlar ve yurtlarını kendilerinden fazla sevmişlerdir ve bu uğurda gözlerini budaktan esirgemeyerek “bağımsızlıkçı, özgürlükçü” her hareketi her görüşü desteklemişler hatta gözlerinin önünde ülkelerini satanların ya da ülkenin satılmasına ses çıkarmayanların yada göz yumanların salyalarını akıta akıta bu işi yaptıklarını da görünce bunun önüne geçebilmek için canlarını, hayatlarını vermeyi göze almışlardır.

Bugün sonuç ortada. Kendilerine öğretildiği üzere 25-30 yaşında nasıl köşe dönülür dersleri verir duruma geldiler.

Ancak bugün 12 Eylülün esas temsilcileri ve devamı olan iktidar sahipleri ne yapıyor peki. Durmuyorlar tahribata devam ediyorlar.

Ne diyor propagandanın babası konumundaki Göebbels: “yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok olur”

Hiç yorum yok: