Pazar, Eylül 30, 2012

SKANDAL YARGILAMALAR - 1

SACCO ve VANZETTİ
1927 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD muhipleri böyle söylediğimizde çok seviniyorlar) bütün dünyanın protestolarına ve çağrılarına kulak asılmaksızın, suçlulukları hiçbir zaman kanıtlanamayan hatta İngilizce bilmemelerinin bile idama gerekçe olduğu zaman zaman savlanan neredeyse yargısız infaz edilen ve milyonlarca insanın masum olduklarına inandığı, İtalyan göçmeni işçilerin tarihe gecen olayı, 15 Nisan 1920 günü bir fabrikanın muhasebecileri öldürülür ve işçilere dağıtılmak üzerine hazırlanmış yaklaşık 16 bin dolar civarında para, görgü tanıklarına göre 5 İtalyan görünümlü (tarife dikkat) adam tarafından gasp edilir. 5 Mayıs 1920 günü polis durdurduğu bir yolcu arabasından İtalyan görünümlü olduklarını düşündüğü kişileri indirir ve üzerlerinden silah da çıkması üzerine soygunla ilgili oldukları gerekçesiyle tutuklar. Nicola Sacco adındaki ayakkabıcı ile Bartolomeo Vanzetti adlı seyyar satıcı olan bu iki İtalyan kökenli göçmen, işçi grevlerinde ve politik yürüyüşlerde her zaman ön saflarda bulunan iki arkadaştır ve ölüme de beraber giderler.
31 Mayıs 1921'de başlayan dava; 20. yüzyılın en sansasyonel yargılamalarından biri olacağı, insanlık tarihinin ilk küresel protesto eylemlerine yol açacağı ve bu anlamda 7 düveli sarsacağı, izlenimini daha dava başlangıcında vermekteydi. ABD’nin ulvi çıkarlarını koruduğu zannıyla Mahkeme Yargıcı; davanın ilk cümlesini “Anarşist piçler” biçimiyle ederek ne kadar yargıç olduğunu gösterir, yetersiz İngilizcelerinin karşısında sorulan sorulara sadece “evet-hayır” şeklinde cevap vermeleri istenir, hatta cinayetinin asıl faillerinin bilahare yakalanmasına rağmen, bugünküleri aratmayacak ya da bugünkülere güzel örnek olacak şekilde skandallar neticesinde dava sonuçlanır, zanlılar artık ölüm mahkûmudurlar, ABD nin âli menfaatleri korunmuştur artık. Aralarında Bertrand Russel, Bernard Shaw gibi dünyaca ünlü isimlerin de bulunduğu yazarlar, çizerler, şairler, politikacılar ve sendikalar, sivil Örgütlerin yıllar boyunca davanın yeniden görülmesi talepleri reddedilmiş, Latin Amerika ve Türkiye, Avrupa’nın önemli başkentlerinde yüzbinlerce kişinin katıldığı dev mitinglerde adalet skandalı protesto edilmiş olmasına rağmen tepkiler hiçe sayılmış, göz ardı edilmiş ve 23 Ağustos 1927 yılında idamlar gerçekleştirilmiştir.
Tam yedi yıl süren bu komplo davasının, adalet skandal ve rezaletinin bir özeti ancak yapılan savunmadan kısacık bir alıntı ile yapılabilir, "ömrümde gerçekten hiç suç işlemediğim gibi, bütün ömrümce suçu, yani bugünkü yasaların ve ahlakın suç saydığı şeyleri yeryüzünden yok etmenin mücadelesini verdim. Bunların yanı sıra bugünkü yasaların ve ahlakın haklı bulduğu ve kutsadığı suçu da yani insanın insanı ezmesi ve sömürmesi suçunu da işlemedim. Ve burada bir suçlu olarak bulunmamın bir nedeni varsa, birkaç dakika sonra beni mahkûm etmeniz için bir neden varsa, o da işte bundan başka bir şey değildir." Savunmadan küçücük bir kesit olan ve adalet kavramı, ikili ve çoklu ilişkiler, toplumsal yaşam, hayatı üretenler ile hayatı yönetenlerin ilişkisi ve bu uğurda hayatı yönetenlerin yoğun baskısı altında kalan adaletin statükocu davranışı ve sonuçlar üretmesini ve muktedirlerin talepleri altında adaletin ezilmesi ön plana çıkmaktadır. Ancak anlaşılan odur ki; Vanzetti’nin “Bir proleterin hayat hikâyesi” başlığıyla yazdığı anılarından; müesses nizamdan haksız çıkar sağlayanların, nemalananların, menfaat temin edenlerin, korku ve telaşlarıyla oluşturdukları bir adalet söz konusudur enikonu ve kabaca.
Vanzetti, Sacco’nun oğlu Dante'ye yazdığı mektubun bir bölümünde kendince özetler durumu; “eğer baban ve ben, kalleş, riyakâr, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik… Bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık”
Tüm bu yaşananların dönemi, birinci dünya savaşının sona erdiği ama savaşa gerekçe olan kriz nihayetlendirmenin gerçekleşemediği ve ekonomik ve siyasi krizin tüm şiddetiyle devam ettiği bir dönemdir ve zıtlıkların, çelişkilerin, krizlerin tavan yaptığı, muktedirlerin çözümsüzlüğünün had safhaya vardığı dönemdir, işte tam bu dönemlerde devreye girer, suçun yargılanmasından ziyade yanı,  birgün sıra size de gelir kabilinden muktedirlerin gözdağı ve tehdit etme yöntemleri, hatta keyfiliğin boyutu yer yer toplumsal komplo davalarına dönüştürülür ihtiyaca binaen, toplumsal ibret ve linç oluşturmak adına… Sacco ile Vanzetti'nin yargılanması bir soygun davasını çoktan aşmış, siyasi kimlikleri üstünden, politik görüşleri, hayata bakışları yargılanarak Amerika toprakları üzerinde asla filiz vermesine izin verilemeyecek olan, izin verilen sınırlar dışında düşünme, aykırı tutum almanın izne tabi olduğunun beyinlere kazınması işidir. Her ikisi de grevlerde, savaş karşıtı mücadelede ve devlet karşıtı propagandada aktif olarak en ön saflarda yer almışlar, o dönemde ABD'de İtalyanca yayınlanan ve etkili gazetelerinden birinde yazılar da yazmışlardır.

Hayatları üzerine kitaplar yazılmış, şiirler yazılmış, besteler yapılmış, şarkılar söylenmiş, tiyatro oyunları yazılmış ve oynanmış olan bu kahraman 2 işçiyi anlattığı romanında Howard Fast "onlar öldürülerek belki sonsuzluğa ulaştılar, ama onları öldürenler asla sonsuzluğa ulaşamayacaklar, çünkü sonsuz cesurlar için vardır, korkaklar için değil." diye konuyu özetlemiştir. Konu üstüne Nazım Hikmet de sonu çokça bilinen o meşhur ve muhteşem “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diye bitirdiği bir şiir yazar, nerede ve ne olursa olsun haksızlığa daima karşı çıkma tutumunu sürdürür.
Bugün Irak, Tunus, Libya, Suriye başta olmak üzere tüm dünyaya demokrasi, özgürlük getireceğinin iddiasında bulunan ve bu uğurda da milyonlarca insanın katline sebep olan; insan hakları savunucusu, adalet timsali iddiasındaki ABD'nin yok saymak, silmek ve unutturmak istediği yargı skandallardan biri olan bu olayı, eğer unutulması istenmiyorsa ve eğer hukuksuzluğa, zulme ve adaletsizliğe meşruiyet ve aleniyet kazandırmak istenmiyorsa, bir kez daha tüm dünyanın protesto etmesi gerekmektedir. İşte tamda bu yüzden Einstein’ın dediği gibi; “Sacco-Vanzetti’yi insanlığın vicdanında canlı tutmak için her şey yapılmalıdır...” Tıpkı Rosenberg’lerin anılarını canlı tutma isteği ve gereği gibi… İşte tamda bu yüzden bugün, bu azgın, karşıtına hayat hakkı tanımayan barbarlık düzenine uygun hukuk ve içtihat oluşturan adalet sistemini behemehâl gözden geçirmeliyiz…
Nazım Hikmet kahramanları ölümsüz kılan ünlü şiirinde; idamlarını böyle ölümsüzleştiriyordu…
Yanıyordu kanlarında şavkı İtalya güneşlerinin
koştular temiz esmer alınlarla hayatın sesine,
dövüştüler yanında dövüşen kardeşlerinin.
Yeni dünyada düştüler eski zulmün pençesine!
Yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular.
Elektrikli iskemleye
kadife bir koltukmuş gibi oturdular.
Yürekleri dört bin volta yedi dakka dayandı.
Yandı yürekleri
yedi dakka yandı!..

Hiç yorum yok: