Şimdilerde bakıyorum da yeni moda çıkarmış bir grup “malum”
siyasi parti taraftarları “Çeşmeli
olmayan birinin başkan olmasını ister misin?” sorusu çerçevesinde, mezkûr
zevattan iyi tanıdığım birisi de, bir vakit yolda merhabalaştığımız anda benzer
soruyu bana da yöneltti, hem de kendisini, böyle bir soruya muhatap olmanın
beni rahatsız ettiğini defalarca uyarmama rağmen, samimiyetimiz çerçevesinde ne
söylersem söyleyeyim ikna edemedim. Geçen haftaki yazımda uzun uzun bahsettiğim
“karar kolay değişmez” önerme
çerçevesinde mezkûr zatı halis bir örnek olarak tanıtmanın bir görev olduğunu
bilmeme rağmen milyonlarca benzerinin çevremizde dolaşıyor olması hasebiyle de,
kendisini tanıtma yerine kendisine anlattıklarımla iktifa edeceğim. Olur da, bu
kadarı olmaz dedirtecek propagandanın anlamı mezkur soruya muhatap olan herkes
tarafından çok açık olup, murat ve kast “Alaçatı’lı
Muhittin Dalgıç’a oy verilir mi?”dir. Kadim ve anlamsız sorunun sahiplerine,
Çeşme merkezde oturan birini bulup getirseniz hemen soru “filan mahalleden
birine nasıl oy vereceksin”e evrilecektir emin olun, murat ve kast bizim adaya
oy verin ve sorudan muaf tutuluna kadar gider, kafa bu olunca… Allah selamet
versin…
Peki; bana “sen Çeşmeli olmayan bir başkan ister misin?”
diye sorup aslında, bizi hafife alan, herkesin nabzına göre şerbet vermeye
alışmış, kendini çok şey biliyormuş diye satmaya kalkan kardeş; sen adam
olmadığın sürece Çeşme’li olsan ne yazar, Çeşme’li olmasan ne yazar, diye
kendisine sorsak, gak guk deyip, patinaja devam edecek ya… Gel de söyleme “ben cahilleri çok seviyorum çünkü onlar
her şeyi iyi biliyorlar” lafını bir kez daha… Peki, bu lafı dillendiren
kardeş; “Büyükşehir Belediyesinde oy vermeyi bize zımmen teklif ettiğin bu
davetin karşısında biz de sana soralım; oy vermeye hazırlandığın, bizi de davet
ettiğin Binali Yıldırım İzmir’li mi de sen ona oy vereceksin… Peki; Alaçatı’lılar
Çeşme’li Mustafa Cenger’e oy vermeyecek mi? MHP nin adayına Dalyan dışında
kimse oy vermeyecek mi? Bırakın bu komedileri, kim nereli olursa olsun, önce
temsil ettiği fikir sonra da başka değerler oylanacaktır, siz isteseniz de
istemeseniz de…
Söylenen öyle bir ifade ediliyor ki, zannedersiniz; “efendi
Amerikalı”nın yerine göz dikmiş “köle zenci” var orta yerde, kaldı ki onlar
bile bunu anlamsız bularak, çok sonradan da olsa, bu kabil çatışmaları geride
bırakmış hatta artık kendilerine benzetmiş olsalar bile bir zenciyi Devlet Başkanı
seçmişler… Yahu bu muhteremlere göre sanki biz taş devrinde yaşıyorduk ta
bunlar sayesinde memleket gün yüzü gördü, fesuphanallah… Hasbinallah…
Diğer taraftan artık; “Alaçatı” Çeşme’nin bir mahallesi ise
eğer, herhangi bir Alaçatı’lı da Çeşme’lidir, nasıl ki Dalyan Çeşme’nin bir
mahallesi ise ve tam da bu yüzden herhangi bir Dalyanlı Çeşme’li ise, herhangi
bir Çeşme’li de Alaçatı’lıdır. “Muhittin Dalgıç Alaçatı’lıdır, bir Alaçatı’lıya
oy verme, Çeşme’li Mustafa Cenger’e oy ver” diyen bu kardeşime sormak gerek
acaba; Çeşme’li AKP adayı Mustafa Cenger’e Alaçatı’lılardan oy isterken ne
diyorsunuz?
Mesela, Bülent Tercan’a oy verecekler, onun Çeşmeli olup
olmadığına bakmayacak ve de bakmamalı, eğer temsil ettiği siyasi fikir ve
parti, eğer yapacakları ve taahhüt ettiği proje önerileri insanları tatmin
ediyorsa herkes oy verecektir, vermelidir de… Şimdi mezkûr şahıslar vatandaşın
önüne çıkıp, ben mensubu bulunduğum partinin fikrini yerel iktidara
taşıyacağım, şu şu projelerin gerçekleştirilmesi için partimin belediye başkan
adayı ile birlikte elimden gelen her şeyi yapacağım diyorsa, vatandaş da temsil
edilen siyasi fikrin, parti anlayışının ve önerilen projelerin kendisini tatmin
ettiğini ya da edeceğini düşünüyorsa oyunu verecektir, bu kadar, daha azı ya da
daha fazlası yoktur… Tıpkı; Esnaf odası
seçimlerinde Alaçatı’lı olan Osman Köfüncü’ye Çeşme’li esnafın oy vermesi
doğallığında olmalıdır bu, oy vermedi mi, verdi hem de 2 rakibinin oy
toplamının 2 katından fazlasını verdi, verecekte bundan daha normal ne
olabilir?
Kimse unutmasın ki; bu memleketin her santimetre karesine
hepimiz müteselsilen ortakız… Tam da bu yüzden hepimiz heryerliyiz, hepimiz
buralıyız, hepimiz oralıyız…
Ayrıca “yerel seçim” diye yapılan bu seçimde partiler ve genel
politikalar oylanmayacaksa, genel politik tercihler oylanmayacaksa neden
adaylar bir partiden aday olurlar, soruları karşısında anlaşılmaz bir duruma
düşülür aksi takdirde… Adaylar bir siyasi parti adının altında seçime girerler çünkü
kendi bakış ve davranışları bakımından eklemlendikleri fikrin uygunluk arz
ettiklerine inandıkları ve takip ettikleri siyasi benzerlerinin fikirlerine
şahsi fikirlerini blok ve tehvit ederler ve uygun partileri seçerler
kendilerine… Demek ki burada nereli olduğunudan ziyade siyasi ve ahlaki meşrebi
ve disiplini nedir, iş kabiliyeti nedir, yaptıklarının nasıl sonuçlar verdiği
bilinen insanlara ve dolayısıyla da artık son dönemde yaşananların bir
“güvenoyu” niteliği taşıdığından şüphe duyulmayan bu seçim de başta temsil
ettiği siyaset ve parti ile yerel yapılabilecekler oylanacaktır.
Nihayetinde, bu seçimler ne anlamına mı geliyor; bunun
cevabını tamamıyla katıldığım biçimiyle Başbakan Tayip Erdoğan’ın ağzından
söyleyeyim; “bu seçimler güvenoyu
olacaktır”… Aynen katılıyorum bu seçimlerde genel politikayı onaylıyorsanız
ya da onaylamıyorsanız buna göre pozisyon alacaksınız… Bir yanda Hür aklın, hür
fikrin, Hür vicdanın, diğer yanda sevginin, merhametin, lehinde ya da aleyhinde
bir referandumdur bu… Berkin’in öldürülmesi bile, onun ekmek almaya giden çocuk
mu, yoksa elinde sapan, polise çelik bilye atan terörist mi oylaması biçiminde
algılanacaktır, bakın göreceksiniz… AVM yapacağım diye tutturmanın, Gezidekiler
teröristtir, Camiye ayakkabı ile girdiler, başörtülü kızımıza saldırdılar
demenin bu seçimde oylanmayıp vareste tutulması beklenebilir mi? Aleyhte ya da
başka bir anlamda istenildiği gibi davrandığı konusunda şüphelenilen savcıların
yerlerinin değiştirilmesi, neredeyse basından anladığımız kadarıyla yaklaşık
8.000 polisin yerinin değiştirilmesi, fezlekelerin bir türlü meclise gelememiş
olması, devletin paralelinin varlığının, varlığı halinde halen kimsenin bu
nedenle yargılanmamış olması, para kasalarının, para sayma makinelerinin,
ayakkabı kutularının vs gibi konulardaki vatandaşın tavrının bu seçimde değil
de hangi seçimde ölçüleceği sorusu havada kalır aksi takdirde… Peki, nasıl
diyeceğiz vatandaşa, yaşanan problemlerin yaratıcısından çözüm beklenir mi
diye, yerel de dolayısıyla genelde…
Aklın, önyargının önüne geçeceği ve hâkim olacağı günleri
görmek arzumuz hiç bitmedi bitmeyecekte, umarım bir gün olacak rüyalar gerçek…
Belki de; mezkur zevat tarafından çok sevilen ve sık sık
atıfta bulunulan Mecelle kuralı; “Def'i Mefasid Celb-i Menafiden Evladır”ın
hayatiyet bulması en güzel tarafı olacaktır bu seçimlerin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder