Cumartesi, Mart 29, 2014

STAY BEHIND


Stay-behind, ki bu terimin İngilizce kelime anlamı “geride duranlar-gölgede kalanlar” olarak tercüme edilebilir, Amerikan emperyalizminin vurucu ve askeri görünüşlü siyasi gücü NATO bünyesinde ve hemen yakınlarındaki ülkelerde devrimci örgütlenmelere ve emperyalizm karşıtı halk iktidarı taleplerine karşı kurulan ve bu saikler çerçevesinde her türlü operasyon kabiliyetine haiz donatılan halka karşı olması nedeniyle de yasadışı ilan edilmesi gereken silahlı-külahlı kuvvetlerin genel ve gayri hukuki adıdır. Emperyalistlerin Soğuk Savaş diye adlandırdıkları 2. paylaşım savaşından sonra, sosyalist blok temsiliyetini üstlenen Sovyetler Birliğinin işgal ihtimali öne sürülerek; aslında bağımsızlıkçı ve Devrimci halk hareketlerine karşı oluşturulan, NATO çalışması imiş gibi gösterilerek sanki üye ülkelerin iradelerinin yansımasıymış görüntüsü ile ama aslında, ABD Emperyalizminin esaret ve zulmünün devamının temin garantisi ABD’nin dış kirli operasyonlarını yöneten CIA ve İngiltere’nin dışarıdaki kirli faaliyetlerini yürüten SIS ve Mİ 6 tarafından sıkı şekilde kontrol ve idare edilen, faaliyet yürütülen ülkelerde, siyasi ve ekonomik hayatı şekillendirmek için insanoğlunun aklına gelme ihtimali çok düşük ama sadece şeytanın aklına gelen her türlü karanlık ve gayri ahlaki işler çevirmişlerdir. Peki; nedir “stay-behind” konsepti ve onu yaratan koşullar emperyalistler açısından, NATO kapsamındaki bir ülkenin, kendi tanımlamalarına göre kötülüklerin kaynağı “Sovyetler Birliği” ya da müttefikleri tarafından işgale uğraması halinde kendi topraklarını işgale karşı direnerek savunmak ve daha ileri giderek işgalcileri püskürtmek gibi sunulan ve ülke insanının itiraz etmesini engelleme noktasında gizli örgütlenmeler toplamıdır. Bu toplam, tek tek ülkeler bazında planlandığı gibi blok ülkeler bazında da planlanarak, daha geniş kapsama erişmiş ve günün moda deyimi ile “paralel ordular-paralel silahlı kuvvetler” oluşturulmuştur. Bu “paralel orduların” olası bir Sovyetler Birliği işgali durumunda aktif olacağı savına rağmen mezkûr ülkedeki Devrimci, Sosyalist ya da bağımsızlıkçı hareketlerin demokratik seçimlerle bile olsa iktidarlarına katlamayan bir yapıda olduğunu yaşanan pratik göstermiş olup, gizli orduların işgallere karşı kullanması için saklanmış gizli silah depoları kullanılarak da iç siyasette aktif tutum alınmış ve ülkenin yarı-işgal ya da gizli işgal altında olduğu öne sürülerek itham edilenlere karşı ciddi katliamlar yapılmıştır. Mezkur “paralel orduların” Yunanistan ve Türkiye’deki örneklerinde olduğu üzere askeri darbeler düzenleyip faşizmin açık icrası cihetine yönelerek hazırlıklarının ve cesaretlerinin boyutlarını topluma gösterme fırsatlarını hep değerlendirmişlerdir.

Bulanık suda balık olarak her türlü ahlaksız ve akla hayale gelmeyecek manipülasyon, korku ve terör bazlı fırıldaklar çeviren bu takım, Avrupa ülkelerinde çökertildi iddialarına rağmen gerçek anlamda hiç dokunulamamış durumda kalmaya devam etmiş ve sadece kişisel çekişmelerin yarattığı kayıkçı kavgası misali birkaç kişinin açığa çıkması ile sınırlı kalmış, anlaşıldığı kadarıyla… Hala dokunulamamış olması iddiasının doğru olma ihtimalinin artan bir ivme ile devam ediyor olmasının en çarpıcı ve ciddi örneğini, ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları teşkil etmekte olup konsept uyarınca önce bir türlü açıklanamayan ve açığa çıkarılamayan terör saldırısı ve ona karşı girişilen savaş ile yaratılan korku ve sindirme sarmalıdır ve açıkça görüleceği üzere içine Afganistan’ı alarak Ön Asya’ya, Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya sıçramış durumdadır.

Auxiliary Units (İngiltere), Gladio (İtalya ve diğer bir çok ülke),  Seferberlik Tetkik kurulu sonradan da Özel Harp Dairesi (Türkiye),  GAL (İspanya), I&O (Hollanda), Lochos Oreinon Katadromon, LOK ya da Koyun postu (Yunanistan), OWSGV (Avusturya), Plan Bleu, La Rose des Vents, Arc-en-ciel (Fransa), ROC (Norveç), SDRA8, STC/Mob (Belçika), Bund Deutscher Jugend - Technischer Dienst, TD BJD (Almanya), Nihtilä-Haahti plan (Finlandiya), Projekt-26, P-26 (İsviçre) ve Werwolf (Nazi Almanyası) gibi isimler altında mezkur ülkelerde organize olmuşlar ve yaptıkları her operasyondan sonra buhar olduklarını anlıyoruz, Daniel Ganser’in “NATO'nun gizli orduları - Batı Vvrupa'da gladio operasyonları ve terör” adlı kitabından. Daniel Ganser isinli İsviçreli araştırmacı akademisyen; mezkûr yapılanmaların ülke ülke şemasını çıkararak, bizzat resmi evraklarına, ilgili kurumlarla yazışmalarına, mahkeme kayıtlarına ve de çeşitli tanıklıklara dayanılarak yazdığı konunun çok önemli yayınlarından biri sayılabilecek kitabını yazıyor ve konu biraz daha şekilleniyor toplum gözünde ve hafızasında…

Stay-behind; canım yurdumda ise, organize edenlerin bizatihi tanımlamalarına göre, “maskelenmiş ismi”, STK (seferberlik tetkik kurulu” ve bilahare de “Özel Harp Dairesi” olmuş ve yer yer, tam kendilerini tanımlamasa bile, Kontrgerilla, Gladio, Ergenekon gibi isimlerle de maruftur. Kısa tarihi açısından, NATO'nun Özel Harp talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye'de, hemen Kore savaşı sonrası belki de canım yurdumun rüşt ispatını müteakip oluşturuldukları kesin olup, 6-7 Eylül olayları, Kanlı Pazar, 12 Mart Faşist askeri darbesi, 12 Eylül faşist askeri darbesi, Kızıldere katliamı, Kanlı 1 Mayıs 1977, 16 Mart İTÜ Katliamı, Bahçelievler Katliamı, Kahramanmaraş katliamı, Savcı Doğan Öz cinayeti, Bedrettin Cömert cinayeti, Abdi İpekçi suikastı, Kemal Türkler suikastı gibi ilk elde sayılabilecek ses getiren eylemler gerçekleştirilmiş ve eylem sonrası da eylemciler de buhar olmuş olmalarının vebali ile ta günümüze kadar mevcudiyetlerini sürdürdükleri izlenimi uyandırmaya devam etmişlerdir. 12 Eylül faşist askeri darbesinin lideri konumundaki Kenan Evren’in bilinen en önemli “Stay-behind” komutanlarından biri olduğu iddiası hiçbir zaman reddedilmemiş olup sanki gizli gizli de bu ünvanın keyfi çıkarılmıştır her zaman… Diğer taraftan Stay-behind örgütlenmesinin lideri konumundaki neredeyse herkesin yasal görevlerde bulunması vukuatı adiyeden bir durum oluşturmuştur adeta…

Bu karanlık yapılanmaların görevi sona ermiştir iddialarının aksine, güncellenen ve yenilenen NATO konseptine uygun olarak; küreselleşme, piyasa ekonomisi ve özelleştirmenin yaygınlaşma seviyesine paralel yeni savaş yöntemlerine terfi edilmiş ve olaylara ya da gelişmelere dayalı bilgiyi, haberi “asimetrik psikolojik savaş” kuralları mucibince kirleterek, saptırarak, önemsizleştirerek devam edilmekte olup emperyalizmin ezilen dünyadaki hâkimiyetine toplumların katlanmalarının veya rıza göstermelerinin temini cihetine gidilmiş hatta oluşturulan “yeni soğuk savaş” konsepti kapsamıyla da temin ve garanti altına alınmıştır.

 

Hiç yorum yok: