Stay-behind, ki bu terimin İngilizce kelime anlamı “geride duranlar-gölgede
kalanlar” olarak tercüme edilebilir, Amerikan emperyalizminin vurucu ve askeri
görünüşlü siyasi gücü NATO bünyesinde ve hemen yakınlarındaki ülkelerde devrimci
örgütlenmelere ve emperyalizm karşıtı halk iktidarı taleplerine karşı kurulan
ve bu saikler çerçevesinde her türlü operasyon kabiliyetine haiz donatılan
halka karşı olması nedeniyle de yasadışı ilan edilmesi gereken silahlı-külahlı
kuvvetlerin genel ve gayri hukuki adıdır. Emperyalistlerin Soğuk Savaş diye
adlandırdıkları 2. paylaşım savaşından sonra, sosyalist blok temsiliyetini
üstlenen Sovyetler Birliğinin işgal ihtimali öne sürülerek; aslında
bağımsızlıkçı ve Devrimci halk hareketlerine karşı oluşturulan, NATO çalışması
imiş gibi gösterilerek sanki üye ülkelerin iradelerinin yansımasıymış görüntüsü
ile ama aslında, ABD Emperyalizminin esaret ve zulmünün devamının temin
garantisi ABD’nin dış kirli operasyonlarını yöneten CIA ve İngiltere’nin
dışarıdaki kirli faaliyetlerini yürüten SIS ve Mİ 6 tarafından sıkı şekilde
kontrol ve idare edilen, faaliyet yürütülen ülkelerde, siyasi ve ekonomik
hayatı şekillendirmek için insanoğlunun aklına gelme ihtimali çok düşük ama
sadece şeytanın aklına gelen her türlü karanlık ve gayri ahlaki işler
çevirmişlerdir. Peki; nedir “stay-behind” konsepti ve onu yaratan koşullar
emperyalistler açısından, NATO kapsamındaki bir ülkenin, kendi tanımlamalarına
göre kötülüklerin kaynağı “Sovyetler Birliği” ya da müttefikleri tarafından
işgale uğraması halinde kendi topraklarını işgale karşı direnerek savunmak ve
daha ileri giderek işgalcileri püskürtmek gibi sunulan ve ülke insanının itiraz
etmesini engelleme noktasında gizli örgütlenmeler toplamıdır. Bu toplam, tek
tek ülkeler bazında planlandığı gibi blok ülkeler bazında da planlanarak, daha
geniş kapsama erişmiş ve günün moda deyimi ile “paralel ordular-paralel silahlı kuvvetler” oluşturulmuştur. Bu
“paralel orduların” olası bir Sovyetler Birliği işgali durumunda aktif olacağı
savına rağmen mezkûr ülkedeki Devrimci, Sosyalist ya da bağımsızlıkçı hareketlerin
demokratik seçimlerle bile olsa iktidarlarına katlamayan bir yapıda olduğunu
yaşanan pratik göstermiş olup, gizli orduların işgallere karşı kullanması için
saklanmış gizli silah depoları kullanılarak da iç siyasette aktif tutum alınmış
ve ülkenin yarı-işgal ya da gizli işgal altında olduğu öne sürülerek itham
edilenlere karşı ciddi katliamlar yapılmıştır. Mezkur “paralel orduların” Yunanistan
ve Türkiye’deki örneklerinde olduğu üzere askeri darbeler düzenleyip faşizmin
açık icrası cihetine yönelerek hazırlıklarının ve cesaretlerinin boyutlarını
topluma gösterme fırsatlarını hep değerlendirmişlerdir.
Bulanık suda balık olarak her türlü ahlaksız ve akla hayale
gelmeyecek manipülasyon, korku ve terör bazlı fırıldaklar çeviren bu takım,
Avrupa ülkelerinde çökertildi iddialarına rağmen gerçek anlamda hiç
dokunulamamış durumda kalmaya devam etmiş ve sadece kişisel çekişmelerin
yarattığı kayıkçı kavgası misali birkaç kişinin açığa çıkması ile sınırlı
kalmış, anlaşıldığı kadarıyla… Hala dokunulamamış olması iddiasının doğru olma
ihtimalinin artan bir ivme ile devam ediyor olmasının en çarpıcı ve ciddi
örneğini, ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları teşkil etmekte olup
konsept uyarınca önce bir türlü açıklanamayan ve açığa çıkarılamayan terör
saldırısı ve ona karşı girişilen savaş ile yaratılan korku ve sindirme
sarmalıdır ve açıkça görüleceği üzere içine Afganistan’ı alarak Ön Asya’ya,
Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya sıçramış durumdadır.
Auxiliary Units (İngiltere), Gladio (İtalya ve diğer bir çok
ülke), Seferberlik Tetkik kurulu
sonradan da Özel Harp Dairesi (Türkiye),
GAL (İspanya), I&O (Hollanda), Lochos Oreinon Katadromon, LOK ya da
Koyun postu (Yunanistan), OWSGV (Avusturya), Plan Bleu, La Rose des Vents, Arc-en-ciel
(Fransa), ROC (Norveç), SDRA8, STC/Mob (Belçika), Bund Deutscher Jugend -
Technischer Dienst, TD BJD (Almanya), Nihtilä-Haahti plan (Finlandiya),
Projekt-26, P-26 (İsviçre) ve Werwolf (Nazi Almanyası) gibi isimler altında mezkur
ülkelerde organize olmuşlar ve yaptıkları her operasyondan sonra buhar
olduklarını anlıyoruz, Daniel Ganser’in “NATO'nun gizli orduları - Batı
Vvrupa'da gladio operasyonları ve terör” adlı kitabından. Daniel Ganser isinli
İsviçreli araştırmacı akademisyen; mezkûr yapılanmaların ülke ülke şemasını
çıkararak, bizzat resmi evraklarına, ilgili kurumlarla yazışmalarına, mahkeme
kayıtlarına ve de çeşitli tanıklıklara dayanılarak yazdığı konunun çok önemli
yayınlarından biri sayılabilecek kitabını yazıyor ve konu biraz daha
şekilleniyor toplum gözünde ve hafızasında…
Stay-behind; canım yurdumda ise, organize edenlerin bizatihi
tanımlamalarına göre, “maskelenmiş
ismi”, STK (seferberlik tetkik kurulu” ve bilahare de “Özel Harp Dairesi” olmuş ve
yer yer, tam kendilerini tanımlamasa bile, Kontrgerilla, Gladio, Ergenekon
gibi isimlerle de maruftur. Kısa tarihi açısından, NATO'nun Özel Harp
talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri Türkiye'de, hemen
Kore savaşı sonrası belki de canım yurdumun rüşt ispatını müteakip
oluşturuldukları kesin olup, 6-7 Eylül olayları, Kanlı Pazar, 12 Mart Faşist
askeri darbesi, 12 Eylül faşist askeri darbesi, Kızıldere katliamı, Kanlı 1
Mayıs 1977, 16 Mart İTÜ Katliamı, Bahçelievler Katliamı, Kahramanmaraş
katliamı, Savcı Doğan Öz cinayeti, Bedrettin Cömert cinayeti, Abdi İpekçi
suikastı, Kemal Türkler suikastı gibi ilk elde sayılabilecek ses getiren
eylemler gerçekleştirilmiş ve eylem sonrası da eylemciler de buhar olmuş
olmalarının vebali ile ta günümüze kadar mevcudiyetlerini sürdürdükleri
izlenimi uyandırmaya devam etmişlerdir. 12 Eylül faşist askeri darbesinin
lideri konumundaki Kenan Evren’in bilinen en önemli “Stay-behind”
komutanlarından biri olduğu iddiası hiçbir zaman reddedilmemiş olup sanki gizli
gizli de bu ünvanın keyfi çıkarılmıştır her zaman… Diğer taraftan Stay-behind
örgütlenmesinin lideri konumundaki neredeyse herkesin yasal görevlerde
bulunması vukuatı adiyeden bir durum oluşturmuştur adeta…
Bu karanlık yapılanmaların görevi sona ermiştir iddialarının
aksine, güncellenen ve yenilenen NATO konseptine uygun olarak; küreselleşme,
piyasa ekonomisi ve özelleştirmenin yaygınlaşma seviyesine paralel yeni savaş
yöntemlerine terfi edilmiş ve olaylara ya da gelişmelere dayalı bilgiyi, haberi
“asimetrik psikolojik savaş” kuralları mucibince kirleterek, saptırarak,
önemsizleştirerek devam edilmekte olup emperyalizmin ezilen dünyadaki
hâkimiyetine toplumların katlanmalarının veya rıza göstermelerinin temini
cihetine gidilmiş hatta oluşturulan “yeni soğuk savaş” konsepti kapsamıyla da
temin ve garanti altına alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder