Pazar, Kasım 02, 2008

KÜÇÜK YAŞTA KIZ ÇOCUKLARININ EVLEDİRİLMESİ

29.EKİM.2008 Tarihinde Hürriyet gazetesinde Anadolu Ajansı mahreçli içler acıtan bir haber yayınlandı;

“Aksaray'da merkeze bağlı İncesu beldesinde 13 yaşında imam nikâhıyla evlendirildiği iddia edilen bir kız çocuğu, 14 yaşında anne oldu. Aksaray Şammaz Vehbi Ekecik Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine bu sabah doğum yapmak amacıyla gelen A.Y, burada bir bebek dünyaya getirdi. Annenin 14 yaşında olması nedeniyle hastane yetkilileri, durumu polise bildirdi. Polis yetkilileri, olayla ilgili soruşturma başlattı. Bu arada, imam nikâhıyla birlikte yaşadığı kişinin kısa süre önce çalışmak üzere yurt dışına gittiği öğrenilen A.Y'nin, geçen yıl 13 yaşındayken evlendirildiği öğrenildi.”

Hürriyet İnternet gazetesinin bu haberi üzerine; Necip Türk milletinin temsilcileri çok değişik yorumlar yapmışlar hele bunlardan biride bu uygulamanın “İslam öncesi cahiliye dönemi uygulaması” olduğunu beyan ederek bu yazının kaleme alınmasının yolunu açmışlardır. Ancak bu konu ile ilgili, şöyle hızlı ve hatta yüzeysel düşünürsek göreceğiz ki; bu davranış modeli maalesef çok yaygın olup, sadece bir dini inanışın davranış modeli olmayıp Dünyanın değişik yerlerinde, değişik dini inanışlarında, toplumsal ve ekonomik olarak gelişmiş ya da gelişmemiş toplumlarda bu ve buna benzer davranışlar görülmektedir, şu farkla ki; bazı dini inanışlara göre kurulan icazet makamları vasıtası ile deyim doğru olur mu bilemem ama “nikâhlı tecavüz” sayılabilecek şekilde legalize edilmektedir, işte tehlikeli olanı da budur. Bu davranışı sadece bir inanışın yayıldığı alanlarla sınırlı tutarsak ya da kabul edersek, Gelişmiş Avrupa’nın çeşitli şehirlerinden uzak doğu’ya küçük çocuklarla yapılacak seks âlemlerine uçaklarda yerlerin bulunamaması izah edilemeyecektir, yoksa… Doğu toplumları dışında bu ve buna benzer davranışlar neredeyse tüm toplumca telin edilmektedir ve yasal yaptırımları çok ta yakıcı olmaktadır ancak; doğu toplumları öyle mi ya?

İslam dininin önemli nüfus alanlarını etkisi altında tutan ve bu konuda genellikle de İslami Liderliği yürüttüğü iddiasında bulunan Selefi ve Vahabi düşüncesine mensup toplumlarda da küçük kızlarla evlenmek gibi tavizsiz bir gelenek vardır, hatta konu ile ilgili olarak bir hadis-i şerif referansı ile (Sahihi Buhari, Kitabu Menakıb Ensar; Hadis no:1553) Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Ayşe'nin Hz. Muhammed ile evlendiğinde yaşının 9 olmasına dayanılarak bu tür evliliklerin dinen de caiz mütalaası hatta fetvası ile tüm İslam coğrafyasında benzer evliliklerin makul karşılanması beklenmektedir. Son yıllarda başta Suudi Arabistan olmak üzere zengin Körfez ülkelerin zenginleri özellikle Mısır, Afganistan, Pakistan başta olmak üzere gelir düzeyi düşük ülkelerde fakir ailelerin yaşı çok küçük kızlarını para karşılığı satın almaları ve dini nikâh kıymaları maalesef çok yaygın karşılaşılan bir hadisedir artık.

Peki, Türkiye’de durum nedir diye bakılınca, Ülkemizdeki meri Medeni Kanuna göre; erkekler 17, kızlar 15 yaşını bitirince, anne-baba izniyle evlenebilirlerken Erkek 15 yaşından büyük, 17 yaşından küçük, kız 14 yaşından büyük, 15 yaşından küçük ise ancak mahkeme kararı ile evlenebilir amir hükümleri çerçevesinde nerede ise bir sürü çocuğun bırakın evlilik sorumluluklarını yerine getirmelerini, evliliğin daha ne olduğu bilmeden ve daha da korkuncu kanunun evliliği sadece bir cinsellik algılaması içinde olmasının makul karşılanması anlaşılır gibi değildir.

Ancak yaşanan benzer olaylar üzerinden giderek toplumlarda oluşan polarizasyonun nasıl şekillendiğine bakarak, kimler bu kabil davranışları olumlu görüyor kimler olumlu görmüyor, bunu tespit etmekte başlarsak ta hangi tür düşüncelerin ve düşünce sahiplerinin bu olumsuzluklara açık ya da gizli destek verdiğini görürüz. Ve daha korkuncu anlı-şanlı politikacılar eli ile yapılan bu kabil yasal düzenlemeler; mezkûr politikacıların müritleri tarafından sanki bu uygulamalar normalmiş gibi algılanmakta ve maalesef nikâhlı ya da nikâhsız tecavüzlere varan bir sürü abuk sabuk davranışlara zemin hazırlanmaktadır. Tabii ki sizin toplumunuz, dini inanışlarınız, ananeleriniz ve görenekleriniz buna cevaz veriyorsa, sapıklık boyutu da hemen bu sınırdan başlamaktadır.

Maalesef yukarıda bahsedilen yasal durumlar içine yerleştirilerek makul göstermeye çalışılan ama son günlerde en fazla gündemi işgal eden konudaki gibi abuk sabuk hale gelebiliyor kolaylıkla;, gençliğinde “Allaha inanmıyor” diye Gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast düzenleyen Hüseyin Üzmez, 76 yaşına basmış olmasına rağmen “cinsel dürtülerinin esiri olmaktan kurtulamadığı” için, fakirliğinin yarattığı açmazdaki gariban bir annenin düştüğü bu durumundan faydalanarak, bizatihi kendi ifadesine göre de torunu yaşındaki küçük kıza sulanan yazar, velev ki şeytana uydu diyelim, ama yazarı bu davranışında “âdet görmüş kız, 14 yaşında olsa bile ona nikâh düşer” fetvasının arkasına sığınarak korumaya kimler aldı, Necip Türk Basının Dindar, ahlak abidesi Ümmetçi, Tarikatçı geçinenleri değil mi? Allah’ı ve Peygamber’i en çok saydığını ve sevdiğini söyleyenler bunlar değil mi, “din, ahlak, ahiret, iman, gelenek, maneviyat, mukadderat, dua, Allah, Kutsal Kitap, Peygamber, Cennet, Cehennem” sözlerini, ağızlarından-yazılarından eksik etmeyen bunlar değil mi? Peki bu eylemi yapanla bu eylemi doğru bulan, bu eylemi “tecavüz yok, taciz var” diye sanki konunun özü değişmişçesine yazılarında kamuoyu nezdinde mazur göstermeye çalışan zımmi de olsa moral değerler ve ahlaki açıdan suçlu sayılmaz mı? Peki, bu “münkir ve sübyancı” yazar Hüseyin Üzmez’in, hem de “ne yapayım güzel ve küçük kızlara karşı zaafım var” açıklamalarını bolca yaptığı dönemde; bazı kesimlerin yere göğe sığdıramadığı Turgut Özal’ın hükümetinde sağlık bakanlığı müşaviri yapılmış olması “bir taltiftir” algılaması olarak değerlendirilse ne denir acaba?
Hürriyet gazetesine elektronik ortamda iletilen “yurdum insanı” yorumlarına ve yaklaşımlarına bakarsak, anlaşılan o ki bu insanlar cehaletin tutsağı olmuşlar… Şimdi konuyu salt cehaletten kaynaklanmış bir sonuç olarak değerlendirir ve cehaleti de sadece ve sadece mektep okumamak ile tanımlarsak, tarihte milyonlarca örneği olan bu uygulamanın; en son cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yeni “First Lady” için yapılan tanıtım yayınlarında; “14 ünde nişanlandı 15 inde evlendi” şeklinde sanki çok önemli bir şey yapılmışçasına ve maalesef özendirici tarafı da hiç azımsanmayacak olan bu evliliği nasıl değerlendirmek gerekecektir.

SON SÖZ:
“şeytana uydum şeytan beni kandırdı, şeytana ve nefsime yenildim” deyip bu durumdan kurtulacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar, kesinlikle ileride çok muhtemel ki şeytan onlara “hadi oradan ….ir git!!! bu senin yaptıkların benim bile aklıma gelmezdi” diyecektir.

Ve nihayet sözleri Aysel Gürel’e, Müziği Onno Tunç’a ait ve Sezen Aksu’nun seslendirdiği türküyü de anımsamadan bu konu bitirilemezdi…

ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe unufak
Ve gelir de görücü
İnci gibi dişi
Görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider
Olur, hatun kişi

Varmadan sekizine
Ergin oldu ünzile
Hem çocuk hem de kadın
onikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın ünzile

Yağmuru kim döküyor
ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor

Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda
Dünyanın bittiğine

ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mihnetini
Yükleyip de beline

Varmadan sekizine
Ergin oldu ünzile
Hem kadın hem de çocuk
onikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın ünzile

KISSA:
''Kadının özgürlüğü, tüm insanlığın özgürlüğü gibi, yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla olacaktır'' Clara Zetkin.

Hiç yorum yok: