Reichstag (Rayştag); Almanya Parlamentosunun toplandığı bina,
1892 yılında yeni bir parlamento yapımı için mimari bir yarışma düzenlenir ve Alman
mimar olan Paul Wallot yarışmayı kazanır, 1884 yılında başlanan inşaat 1894
yılında tamamlanır ve 27 Şubat 1933 tarihindeki yangına kadar hizmet verir.
Canım Yurdumda da örnekleri olduğu üzere, “bu kış komünizm gelecek” diye aslında
bir tür kara propaganda ürünü olan “yaratılan korku” çerçevesinde Komünistlerin
genel greve gidecekleri ve ekonomiye büyük sekte vuracakları gerekçesiyle, aslında
öngörüsüyle Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg; seçimlerde, konjonktüründe uygun
düşmesi nedeniyle seçilen 1. parti durumunda ve başında Faşist- Führer Adolf
Hitler’in bulunduğu parti ile Katolik Merkez Partinin bir koalisyon kurarak
istikrarlı bir durum oluşturacağı bir hükümet kurmasını isteyerek Hitler’i başbakan
(şansölye) olarak atamış ve muhtemelen de ne kadar kanlı bir tarih yazılacağını
hissederek yeni bir döneme kapı açmıştır. İlerde tarihe kanlı diktatör olarak
geçecek, tüm dünyayı kana bulayacak ve 5 yıl sürecek ve yaklaşık 50 milyon
insanın ölümüne, yüzmilyonlarca insanın yaralanması ve sakat kalmasına neden
olacaktır bu faşist-Führer Adolf Hitler.
Almanyada 1933 yılında Faşist – Führer Adolf Hitler
iktidardadır artık, son seçimlerde de komünist parti 6 milyon oy almasına
rağmen bu sonucu engelleyememiştir, engellemek ne kelime artık komünist partisi
Nazizm-Faşizmin baş hedefi haline gelmiştir tam da bu yüzden, artık Hitler’in
ifadesine göre de “Bir tanrı işareti
beklenmektedir, bir işaret olsa komünizm ezilecektir”. Artık Faşizm bir
işaret bekleyecektir ya da bir işaret yaratacaktır, tüm yoğunluk bu noktadadır.
Faşizmin önderleri hummalı bir çalışma neticesinde, yaratılacak işaretin ne
olduğunu bulmuşlardır, “Reichtag” yakılacak
ve üstüne de yaratılan besleme ve yalaka basın sayesinde de vaveyla
kopartılacaktır, artık kara propagandaya dur durak yoktur, Komünistlere yönelik
saldırıya büyük fırsat yaratılacaktır.
Hitler’in sağ kolu Hermann Göring’in evinden Reichtag’a
açılan bir altgeçit vardır ve SA adı verilen faşist kıtaların lideri olan Karl
Ernst kendisine bağlı hücum taburlarından çok güvendiği birkaç faşisti bol
miktarda yanıcı ve kimyasal maddelerle bu geçitten geçirir ve onlarda aldıkları
talimat gereği Reichtag’ı kundaklar ve yakarlar. Faşistler için Tanrı işareti
gelmiştir, komünizm ezilecektir fırsat doğmuştur, yalaka ve yandaş basın ve
yayın organları da devreye girer sahne alırlar ve hasıl olan maksada uygun
olarak kara propagandaya zemin olurlar ve halkta büyük bir korku, sindirme,
gözdağı verecek ve panik yaratacak yayınlar başlamıştır. Kamuoyu nezdinde “suçlu budur” algılaması oluşturmak ve
faşistlere “bakın hedef aldığımız
komünistlerin hepsi kötüdür ve suçludur” deme ve propaganda yapma hakkı
doğurmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar, tutmak ne mümkündür bu
satılmışları artık…
Reichtag yangını sonrası Adolf Hitler, Cumhurbaşkanı
Hindenburg’a, anayasadaki kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerin rafa
kaldırılması yönünde bir kararname imzalatarak, seçim çalışmaları sırasında
Nazi Partisi ve milliyetçiler dışındaki tüm partilerin seçim çalışmalarının
durdurulmasına ve komünist partisinin parlamentodaki tüm milletvekilleri ve
parti ileri gelenleri tutuklanmasına zemin hazırlanmıştır.
Yangının hemen ardından, halkı aydınlatma ve propaganda
bakanı olan Joseph Göebbells, kendisine gelen bizim çocuklar başardı haberi
üstüne, Adolf Hitler ile birlikte yangın yerine giderler ve cayır cayır yanan
Reichtag’a bakarak, ağzından salyalar çıkarcasına kızgın olan Hitler Gestapo
şefi Rudolf Diels'e bağırarak “işte
komünist kalkışma başladı, zaman geçirmeksizin, her komünist bulunduğu yerde
gebertilecek” diye talimat verir. Artık
kendilerini iktidara getirenler tarafından verilen görevlerin yerine
getirebilmesi adına Faşistlerin yapamayacakları, göze alamayacakları herhangi
bir şeyin kalmadığı aşikârdır, tamda alınan seçim kararı arifesinde artık
gözlerinin ne kadar kara olduğunu herkese ispat etme fırsatıdır bu provokasyon
yangını… Yangın faşistler tarafından kundaklama sonucu gerçekleştiği çok
açıktır ama soruşturmayı yürüten polis malum nedenlerle kısa sürede, psikolojik
sorunları olan Marinus Van Der Lubbe adında eski bir komünisti tutuklar, yoğun
baskı ve işkencelere dayanamaması neticesinde Lubbe, kurtuluşun suçu kabul
etmekte olduğuna karar verir ve kundaklamayı yaptığını itiraf eder, derhal
mahkemeye çıkarılır ve yargılanır suç sabit görülür, idam cezası alır, yangından
mal kaçırırcasına derhal idam edilir.
Yargılanan sanıklar arasında birisi daha vardır, Bulgaristan
Devrimi’nin önderi Georgi Dimitrof’tur onun adı, eğitimini yarıda bırakarak
başladığı matbaa işçiliği sırasında grevlerle tanışır, bu süreçte sosyalist
kimliği gelişir ve pekişir, 1. Paylaşım Savaşı’nda, savaşması gereken askerleri
savaşa karşı örgütlediği gerekçesiyle tutuklanır, bilahare Bulgaristan Komünist
Partisi yönetimine seçilen Dimitrof, sonra gelişen olaylar neticesinde ülkeyi
terk ederek, Yugoslavya, Viyana ve Berlin’de yaşayan Dimitrof, mezkûr Leipzig
Duruşmaları ile de faşizmi yargılayan komünist olarak dünya tarihine geçer,
1949 yılında vefat eden “faşizme karşı birleşik cephe” adlı kitabı ile devrimci
mücadeleye büyük katkı vermesinden ötürü de kendisini saygıyla analım, yeri
gelmişken.
Sonuçları itibariyle; mahkeme sürecinde Reichtag
kundaklamasının şüpheye yer vermeyecek şekilde Faşistler tarafından, siyasi
amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda gerçekleştiği ortaya çıkar, Dimitrov
cezaevindeyken, sosyalistler, demokratlar Hitler faşizminin bu provokasyonunu
teşhir ederek, yalanı ortaya çıkarırlar, konu ile ilgili ciddi yayınlar
yapılmıştır. 3 ay süren duruşmaların ardından, uyduruk mahkeme heyeti bile kendi
yalanlarına dayanamayarak, Dimitrof ve arkadaşlarını aklarlar.
Leipzig duruşmasının derinlemesine incelenmesi halinde,
mezkur provokasyonun konu ile ilgili ve bilgili her birimiz için bir “de javu” olduğu kanısına kapılacak
şekilde tanıdık geleceği aşikardır, provokasyon konusunda bir hayli başarılı çalışmaların yapıldığı
Canım Yurdumda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder