Çarşamba, Kasım 21, 2012

AK SAÇ, AK BIYIK, AK SİYASET


Muhteşem Süleyman dışında bu adam kadar çok konuşup bir o kadar da boş konuşabilme yetenegini yaradan kimseye bahşetmemiş olup bir başıboş konuşma uzmanıdır. “Güce tapan insan modeli” nasıl olunabileceğini yazılarında öylesine güçlü , muhteşem ve asla yıkılamaz bir ABD (Amerikan muhipleri bu sözü sevmezler) ya da hükümet tarifi yaparak öyle bir güzel anlatırki 100 yalaka bir araya gelse bunun eline su dökemez, hele hele de ABD nin Irak’a özgürlük ve demokrasi getiririyor analizi tam evlere şenlik olup canım Yurdumun tüm kargalarına yıllarca sürecek bir gülmece olmuştur.

Amerikan misyonerleri tarafından kurulan okullarda rahle-i tedrisat eylemiş olup, Ortaokul öğretimini Kayseri Talas Amerikan Okulu’nda, lise öğretimini Tarsus Amerikan Koleji’nde layıkıyla alan, Osmanlı Paşası torunu olan, şimdilerde katıksız ve hazımsız ABD yağcısı ve yalakası, 68 kuşağının ayrık otlarından biri, bir çok Aydınlıkçı benzeri gibi, öğretiminin yarattığı akli ve fikri altyapı sayesinde aslına çok açıktan rücu etmiş, 1980 sonrasi dönemin Başbakanı Turgut Özal'in gölge dışişleri bakanı olarak görev yaptığı bilinmekte olup, NATO ve Pentagon nezdinde önemli akreditasyona haiz olmasıyla övündüğü bilinen, fikir değiştirme ordinaryüsü bir muhterem olup hikayemizin başrolündedir. Hatta o kadar Amerikanmuhibidir ki, söylentiler doğru ise, benzeri bir fosil gazeteci ile Kuzey Irak’taki Süleymaniye havaalanını işletme şerefine bile nail olmuştur, gücü elinde buluunduran muktedirlerin masasında oturabilmek, uçaklarında gezilere katılabilmek, NATO nun gizli mahfillerinde ağırlanabilmek adına yazdığı yazıları halk için değil, destek ve nemalandığı mezkur mahfillerin kendisine sufle ettiklerini yazmakta ve bu haliyle de hepimizi kör ve sersem zanneden, beyin ve akıl ölümü gerçekleşmiş birisidir.

Bir kısım insanın saygı duyduğu ama temelde nemalandığı mahfillerin bile kendisinden korktuğu, sanki rüzgar gülünü icat edenlere inat olsun, nasıl dönülür, fikir nasıl değiştirilir, fikirlere takla nasıl attırılır, fikri çark nasıl başarılır konularında son derece istikrar gösteren zat, önemli bir kısım insan tarafından kötü anılan birisidir. Kısa Cumhuriyet tarihimizin bu çok degerli siyasi dansozü, kesafeti hayli yüksek komprador, her devrin adamı olmayı hep becermiş olup, bugünlerde medyada bol miktarda benzerine rastlanmaktadır ve artık kümeler halinde yaşamaya başlamışlardır.

Bazı; senden medet umanların seni sahneye sürerken, kulağına üfledikleri “unutma sen, Filistin, Lübnan, İran ve Sovyetler Birligi, hülasa tüm komşu coğrafyalar üzerine derin bilgilere sahip ve konunun uzmanısın” laflarına pek aldırma ben ahir ömründe senin, ister Cumhuriyet  gazetesi, ister Hürriyet, Sabah, Güneş, Vatan, Yeni Şafak, Bugün, Referans gibi gazetelerde olsun sığ, derinliği ancak seni anladığını söyleyenlerin akli derinliği kadar, ayakları asla yere basmayan, iddialı ama tutarsız binlerce analizinden birinin hayat tarafından doğrulandığını görmedim ama zat-ı alilerinizin nema ve mama düzeyinin arttığını hep gördim, Amerikanmuhip’i olmanın neticesidir tüm bu yaşananlar, dış politika bilginin derya deniz olduğu izlenimi vermeye çalışırsın ama tüm bilgisinin Wolfowitz'in Kissinger'in Fuller’in  kulağına sufle ettikleri ile sınırlı olduğu bir türlü gizlenememektedir. Sonuç olarak dışişleri bakan düzeyindeki bilgine sadece liberal ve dini siyasetin merkezine yerleştirenlerden başkası inanmamaktadır, ABD icadı liberal ve ılımlı islam fikriyatının vitamin hapları ve hormonları ile beslenmiş, çene suyu pilav bir adamsın. Türkiye'yi bir ABD eyaleti gibi gören, hep bu doğrultuda konuşan ama sürekli yanılan, yenilen güreşçi güreşe doymazmış misali asla pilavdan kaşığını da döndürmeyen, pes de etmeyen yazar, tam bir mandacı görüntüsü vermekte olup, Kurtuluş Savaşı dönemdeki mandacıların ruhuna fatiha dedirtmekte ve tamtamına bir ABD teknisyeni edasıyla, ekmek parasının kaynağının ne olduğunun ciddi tebarüzü cihetinde icraatlarına devam etmektedir, bağlılığının koruma ve güvencesi altında...

Para kokusunun en meşhur takipçilerinden olup, işine gelen konuların üstüne büyüteç istemediği konuların üstüne dürbünü tersten tutan, bir gazeteci olmanın ötesinde biri olduğunu sürekli hissettiren, benzeri H. C. (bu da bir Osmanlı paşa torunudur) ile yazdıklarının NATO (Brüksel) ve Pentagon (Washington) merkezlerindeki Türkiye masaları tarafından sürekli beğenilen ve takdir edilen hatta bu masaların Türkiye şubesi gibi çalıştıklarıda seslendirilmektedir. 90 ların başında Körfez savaşında Turgut Özal, 1 koyup 5 alacağız dediğinde ona yazılarıyla büyük bir vaveyla kopararak destek vererek savaş çığırtkanlığı yapmış ve 5 koyup 1 alamadığımız vaki olmuş olmasına rağmen muhteremin 3 ün birşeyini almışlığın gevrek pişkinliği ile yoluna devam etmiştir. "köşe" yazarıdır diyene insanın ne köşesi be bal gibi yuvarlak yazarıdır diyesi gelir insanın bu kara cahil desem değil ama anlaşıldığı ve iddia edildiği üzere 70 li yıllarda Lübnan’da MOSSAD ajanlarına rehberlik edip kampdaşlarını ele verdiği günden itibaren, nabza göre şerbet veren bu sonradan görme gazetecinin demokrasiden tek anladığının kendileri ne yaparlarsa yapsınlar, ister gammaz, ister ajanlık ve isterse de yalan yazma olsun bunların hepsi makul karşılanmalıdır, ama bilmelidir ki kendi gazetesini ihbar edip baskın ve arama yapılmasını istemiş olması onu tarihe bu ilk ile de yazdırmıştır.

Günümüzde canım yurdumda “Atatürk'ü putlaştırmayın” sloganının mucitlerinden olan bu zat, bu kelamı canı yürekten ederken, ısrarla ve inatla, her tarafımızı saran despotlardan, Ayetullahlardan, diktatörlerden ve şeyhlerden rahatsızlık beyan etmemiş, tam aksine memnuniyetini mezkûr akımların sivil toplum hareketi ve liderlerinin de kanaat önderi olduğunu beyan ederek cümle âleme göstermiştir. Neresinden bakarsanız bakın ne kadar süslerseniz süsleyin, neo-osmanlı akımının bilinçlerde kayma yaratmasını temine yönelik ve asla benzerlerinin söylemekten bıkmadıkları bu aptallık doktorası sayılacak tezin jeostaretejik analiz yutturması da, bizim adımıza ayrı bir aptallık ispatıdır. Mezkur zatın bu aptallık seviyesindeki analizleri onu, “Adriyatik'ten Çin seddine kadar Türk dünyası” derken Türkmenistandan parası ile gaz bile alamayanların, “bir daha Davos’a gelmem” çıkışıyla da İsrail ile yapılan ve uzun vadede mezkur politikaların kafalarda yerleşmesini temin edecek yaklaşımlara götürmekte iken, Irak’ta destekledikleri Amerikan emperyalizminin katlettiği milyonlarca Müslüman için sus-pus noktasına getirmektedir, ne gam ne keder… Olsun, maksat kafalar karışsın ve beylerin yelkenlerine rüzgar dolsun… Turgut Özal’ın danışmanlığını yaptığı ve hatta kendisine gizli dışişleri bakanı payesinin verildiği dönemde de “büyük oynamalıyız” yaklaşımı ile canım yurdumun Irak ile savaş eşiğine getirilmesindeki rolünü kim unutursa unutsun bizler, yani % 60 lar asla unutmayacağız.

Beyefendinin; son 30 yılın başbakanlarına derin, içten ve samimi muhabbetle bağlılığını büyük bir heyecanla izlemekte ve kendisini benzerleri ile bir yarış içinde görmekteyim, sanki bu yarışın çok ciddi bir ödüle müstenit olduğu kanısı kendisini izleyen her insanda oluşmakta olup, yeter be dostum övgünün de sövgü gibi bir sınırı olmalı, bunun da bir ahlakı ve etiği vardır diye düşünmektedir ademoğlu… Tüm bunların sonucunda bu muhterem “bana neden dönek diyorlar” diye kızarak etrafına dert yanmaktaymış, hiç anlamıyorum neden alınıyor, neden kızıyor, yanlış ise yanlış olduğunu göster, sadece yanlış diyerek bu yaftadan kurtulmak mümkün değildir ki....

1 yorum:

Adsız dedi ki...

👍