Pazar, Şubat 17, 2013

VALLAHİ KARA MİZAH

CNN Türk’te yayınlanan Cüneyt Özdemir’in hazırlayıp sunduğu 5N1K adlı programa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldı ve gündeme ilişkin sorulara cevaplar verdi. Özellikle CHP içinde yaşandığı iddia edilen ve son derece doğal olması gereken fikir ayrılıklarına, az da olsa parti içi demokrasinin çalışıyor olmasından rahatsız olanları mutlu etme adına olduğu fazlaca sırıtan bir şekilde ve belli ki CHP’ye yeni format atılma isteği uyarınca değinildi, yer yer çocuk şımarıklığına varan bir şekilde sorular üzerinden devam edildi… CHP’nin Genel Başkanı; bizlerin belki de değerlendiremediği, anlayamadığı bir biçimde iyi bir genel başkandır ama Canım Yurdumdaki genel kabullere göre, bir galibiyet ve mağlubiyet ikilemi arasında sıkışmış ve polemiklere boğulmuş siyasi yapılanma açısından pek karşılık bul(a)mayan sürükleyicilik vasıflarını öne çıkaramaması ve bunu yüksek belagat meziyetleri ile süsleyememesinden ötürü sınıfta kalmış gibi bir görüntü verdi ve taraftarları arasında da yer yer de olsa üzüntülere yol açtı gibi…

Cüneyt Özdemir “partiniz içersinde sözünüz geçiyor mu? Bundan sonra aykırı sesler yükselmeye devam edecek mi?” şeklinde soruyor Kılıçdaroğlu; “Hayır kesinlikle bundan sonra aykırı bir ses yükselmeyecek. Parti içerisinde sorunları kesinlikle çözdük. Bundan sonra bir sıkıntı olmayacak” diye cevaplıyor. Yahu desenize burası sosyal demokrat iddiasında olan bir partidir, siz onun Genel Başkanına böyle bir soruyu sorarken hiç mi sıkılmıyorsunuz, burada herkes düşünce özgürlüğüne sınırsız sahiptir, bari bu fikre katlanın, bırakın bu tek adama tapınma yaklaşımını, artık 21. yüzyıldayız, nerdeeeeeeeeee, modaya devam, hele birde gerçek anlamda niyette yoksa…

Diğer taraftan birde soruya bakın; gülerek sanki bir taraflarına bir şey olmuş gibi tavsamış gülüşüyle soruyor; “partiye hakimmisiniz yani” o da cevap veriyor “evet, tabii ki” ama belli ki soruyu soran daha tatmin olmamış soruya devam ediyor, “peki bu hareketler devam ederse ne yapacaksınız”, ve hükmediyor mübarek “aksine hareket edenler sonucuna katlanır” bravo, vallahi billahi bravo, aslında vallahi karamizah ya da komedi… Yahu şunu da bize demokrasi diye servis ediyorlar ya bravo… Ayrıca biz bu servisi teşekkürlerle karşılayıp yediğimiz için bize de bravo…

Eeeee; Canım Yurdumun yetiştirdiği ya da yetiştirebildiği insanın demokratik refleksleri gelişmiyor ise eğer, demokrasinin en önemli ayağının insanların birbirleriyle anlaşabilmesi adına doğru beşeri iletişim kabulü geçerli değilse eğer, iletişimden de anlayabileceği en fazla, büyüğünün dediğinin doğruluğunun kabulü, üst’ün ast’a aktardığının mutlak doğru, sorgulanmadan, herhangi bir akli denetim ve analize tabi tutulmaksızın emir telakkisi biçimiyle algılanması olacaktır ki, bu da sonuç itibariyle nesilden nesile menkıbeler üstünden tarih ve bilim öğretimini biçimiyle çıkacaktır ortaya,  bu duruma da Allah selamet versin demek düşer bize… Oysa insanların anlaşabilmesinin temeli iletişim; beşeri ilişkilerin en temel tanım fonksiyonu olup, 2 beşer’in aynı frekanstan birbirleri ile anlaşabilme adına doğru iletişebilme oranı da 1/81 dir (1 bölü 81) yani kolayca anlaşılacağı üzere yaklaşık %1,25 gibi çok düşük bir olasılığa tekabül etmektedir, hele siz bir de bunu birkaç kişinin, sonra da bir parti düzeyinde birkaç bin kişinin iletişebilme becerisinin aritmetik illiyetini kurmaya kalkarsanız, permütasyon hesaplarından ötürü, ortaya çıkacak rakamları sayfalar dolusu yazar durursunuz beyhude. Sonuç olarak insanların aynı frekanstan iletişerek birbirlerini anlamasını ve dinlemesini beklemekten ya da aynı şeyleri düşünmesini beklemekten ziyade, insanların demokratik beklentilerini karşılayacak, her türden görüşlerini açıklıyor olmasına savaş ilanı tepkileri vermeyecek, insanların birbirlerini anlamasından güçlünün dediğinin kabulünü anlamayacak, insanların sadece birer insan olduğu ve herkesin yukarıda aritmetik illiyeti verildiği üzere zaten aynı şeyleri düşünmesinin mümkün olmadığını bilecek, yani herkesi olduğu gibi ve farklılıkları ile normal görecek bir düzeye acilen ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde buradan demokrasi asla ve kat’a çıkmaz…

Bu verilen kaba yaklaşım mucibince, bir siyasal partide bunun hayat bulmasının siyasal ifadesine de insanoğlu “parti içi demokrasi” demektedir, uygar ve çağdaş ülkelerde… “Parti içi demokrasinin” olmadığı bir partinin iyi yönetilmesi mümkün değildir ve dolayısıyla da iyi yönetilmeyen bir partinin yönettiği ülkenin iyi durumda olması beklenemez, ancak çok şanslı durumda olan ülkelerde şans ihtimali kapıyı çalabilir tabii ki, sürekli sorun üreten bir sistemden de sorun çözmesi beklenemez. Yine yukarıda konuya teğet geçildiği üzere, demokratik refleksleri yeterince gelişmemiş insan topluluklarında, ne yazık ki uygarca iletişim yerine barbarca iletişim hâkim olur ki bunun adı, güçlünün güçsüzü yenmesi ya da “büyük balık küçük balığı yer” olur, bu da sizin demokrasi liginde hangi sırada olduğunuz gösterir.

Partilerde bunu konuşabilirsin, bunu konuşamazsın diye bir tefrik olursa bunun neresinde demokrasi olacak Allah aşkına, grup kararı almak ve bu kararın bağlayıcı olması demokrasi ile nasıl bağdaşır, siyasal partilerde partinin genel görüşüne ters düşüncede olan, konuşma yapan, demeç veren, oy kullanan, karar verenin sonu partiden ihraçtır ve bunun derinliği de parti genel görüşünü kim belirler sorusundadır, cevap ta Genel Başkandır, o zaman demek ki neymiş, Genel Başkan ne derse o olur, gerisi lafı güzaf… Harika konuşmalar içerisine bezenmiş mükemmel vaatlerle partinin başına gelinir, önceleri çaktırmadan bilahare çaktırarak Ali kıran baş kesen böyle olunuyor demek ki, parti genel başkanı olarak…

Diğer taraftan bazıları da; grup kararı alınmasını parti içi demokrasinin varlığına delalet ettiğinden bahisle, grup kararı alınırken demokrasi işletilir, parti grubundan çıkan karara uygun davranışını genel kurulda da gösterir diye izah eder durumu ve bunun parti içi demokrasiye aykırı olmadığını savlar. Eee, tabii ki bizim demokrasi anlayışı bu olanlara söyleyecek bir lafımız olamaz, ancak grup kararı oluşturulmasının da Genel Başkan’ın fikirlerine uygun üretildiği de bugüne kadar ki uygulamalardan görüldüğüne göre, Allah selamet versin bu vatandaşlarımıza… Ne fark eder, ha Parti Grubunda, ha Meclis Genel Kurulunda, kafanızdan geçenleri söyleyemiyorsanız, açıklayamıyorsanız, sizinle aynı yönde görüşü olanları muvafık ya da muhalif olsun destekleyemiyorsanız, hür iradenin başkalarının görüşüne nerede tevhit edildiğinin ne önemi var Allah aşkına… Hele bir de ahir ömrümde gözlemlediğim üzere, tüm sağ partilerde ve gerçi 1980 sonrası da kendisine sol diyen partiler de bu kervana dâhil oldu, hiç gördünüz mü Genel Başkanlığa aday olsun ve kaybedince de partide kalabilmeyi becersin insanlar, mutlaka bir yol bulunup partiden ihraç edilmişlerdir, ne oluyor, “parti disiplinine aykırı davranıyor” gibi sihirli bir cümlenin arkasından, hop kapı dışarı… Etme bulma dünyası darbı meseli mucibince, sonraki etaplarda mevcut muktedirler aynı akıbete uğruyor ve başlıyor feryat figan, yahu siz neyi başkalarına reva gördüyseniz başkaları da bu etapta size onu reva görüyor denilse de, kim dinler, artık onlar sıkı birer “Parti İçi Demokrasi” havarisi olmuşlardır… Durumdan da kolayca anlaşılacağı üzere, yasalara ve yönetmeliklere konulma zorunluluğundan ötürü vardır “parti içi demokrasi” yoksa necip milletimizin ne böyle bir meşrebi, ne de böyle bir geleneği, hatta ne de böyle bir beklentisi vardır, necip milletimizin derdi işin teorisidir pratik tarafına pek bakmaz…

Parti politikaları katılımcı ve aşağıdan yukarıya doğru belirlenmezse yani ta delegelerden başlamazsa, asla ve kat’a demokratik bir tutum olmayacağı gibi, bir gönüllü birliktelik olması gereken parti oluşumu zorunlu birlikteliğe oradan da çıkar birlikteliğine dönüşür ve sonu herkesin kolayca etrafından da görebileceği üzere, oligarşik binlerce yapı ile karşı karşıya kalınır.

Ama Canım Yurdumda; politika, politik muktedirler tarafından yukarıdan aşağıya telkin ve emir arasındaki çeşitli tonlardaki yaklaşımlarla yürütülür, aşağıdakilerin becerisi ve katılımları sadece ve sadece biat ile ölçülür ve değerlendirilir hale gelmişse, gelin artık güncel politika iflas etmemiştir deyin durun sabahtan akşama kadar, hamamda türkü çığırma misali… Konfüçyüs ne diyor; “sana saygımdan seni sabaha kadar dinlerim ama şimdiden bilesin ki görüşünün hiçbir detayına katılmam mümkün değildir”

Hiç yorum yok: