Cumartesi, Haziran 01, 2013

İLERİ DEMOKRASİNİN TEMELLERİ (Dejavu)

«Aziz İzmirli hemşehrilerim,
Karşımızdakiler görünen ve görülmeyen hasımlarımız tek bir cephe halinde hareket ettiler ve bir tek karargâhtan sevk ve idare edilmişcesine olan hareketlerindeki intizam ve insicam dikkatten kaçmayacak kadar aşikâr oldu.
Maalesef bir takım gazeteler de bu harekette mevkilerini aldılar ve rollerini her ne pahasına olursa olsun ifaya çalıştılar.
Gördük ki, muhtelif muhalefet partileri siyasi hayata doğuşlarındaki sebep ve hikmeti bir tarafa bırakarak ve bütün bir maziyi hattâ dünü ve bugünü tamamiyle unutarak, kendilerini her hal ve kârda desteklemeye azmetmiş bir kısım matbuat ile birlikte elele ve kucak kucağa gelerek karşımıza çıktılar. Muhalif gazetelerin muhalefetleri tabiidir. Fakat tarafsız olduklarını iddia edenlerin dahi bir kısmının hakikatlerden ne kadar uzaklaşmış olduklarını görmüş bulunuyoruz.
Bunlarda memleket manzarası olarak çizilmek istenen tabloyla memleketin hakikî manzarası gözünüzün Önünde olarak meydandadır. Bu ikisi arasında ak ile kara kadar fark vardır.
Sizin hayat şartlarınız ve duygu ve düşüncelerinizle bir avuç muhalefetçi politikacının ve her ne pahasına olursa olsun hükümranlığını hissettirmek hevesine ve her gün artan satış temini fikrine kapılmış bir takım gazetecilerin his ve düşünceleri arasında ne kadar derin bir fark mevcuttur.
Vaktiyle saray halktan ve milletten, politikası ile entrikaları ile hakikati görmemek temerrüdü ile hattâ sanatiyle, edebiyatiyle ve musikisiyle nasıl ayrılmış ve enderunu yaratmış idi ise, bugünün muhalefetçileri aynı suretle kendilerini millî tefekkür ve millî tahassüs âleminin dışında, bırakmışlar ve İllâ kendi düşündüklerini kendi ihtiraslarını ve kendi heveslerini hâkim kılmak için, mezbuhane bir mücadeleye girmiş görünüyorlar.
Ekalliyet olarak büyük bir ekseriyete ve 60.000 sandığın reylerinden hasıl olmuş bir millî iradeye nasıl hükmetmek istediklerinin birçok delil ve eserlerini gördük. Siz bunun için üzgünsünüz ve bundan dolayı münfail ve heyecanısınız. Vatanperverlik hisleriniz galeyandadır. «Biz varız» demek istiyorsunuz. Var olduğunuzu, memleketin sevk ve İdaresinde behemehal hissettirmek kararındasınız. Nitekim buradaki topluluk memleket ölçüsünde duyulan bu heyecanın bir sembolüdür.
40-50 kişinin 500 e yakın Büyük Millet Meclisinde nasıl tahakküm etmeğe yeltendiğini ve birkaç gazetecinin hakikatleri değil sade gizlemek daha da ileri giderek hakikatlerin aksini ve zıddını imal ve telkin için sarfettikleri gayretleri gören Türk milletinin böylesine bir mücadeleden teşe'üm etmesi, binnetice üzüntü ve infial duyması pek tabiîdir.
Nitekim bu toplantımız için de, hakikatleri, ketmetmek yahut değiştirmek temayülüne ve usulüne uyarak diyeceklerdir ki, Menderes bir iki bin adam karşısında konuştu. Yahut «Menderes matbuata ağır bir şekilde çattı ve hürmetsizlik gösterdi.»
Veyahut bunları da söylemiyerek bizim bu karşılaşmamızı sadece görmemezlikten ve bilmemezlikten geleceklerdir. Yani küskünlüklerini göstererek bize bu şekilde sitem edeceklerdir. Ama biz biliriz ki hasmın sitemini anlamamak hasma sitemdir. Mukabelemiz bundan ibaret kalacaktır.
Şu var ki ve bunu açıkça söylüyorum, bu tarz mücadele demokratik bir zihniyetin ve demokrasiye inanan vicdanların eseri olamaz.
Dört beş muhterem gazete sahibi 25 milyon vatandaşın hattâ büyük siyasî partilerin mahrum bulundukları maddî imkândan istifade edip vaktinde modern ve büyük matbaalar kurmuş olmanın rüçhanına güvenerek Büyük Millet Meclisinin rağmına halkımızın arzusu hilâfına hükümetler ve hattâ iktidarlar ve rejimler değiştirmek hevesi ile hareket etmektedirler.
Biz bu hali matbuatımızın geçirmekte olduğu bünyevî bir rahatsızlık devresi olarak kabul ediyoruz. Belki bu haller, demokrasimizin çok süratle inkişaf etmiş olmasının ve bir takım müesseselerimizin meselâ matbuatımızın bu süratli seyre göre inkişaf ve tekemmül edememiş bulunmasının tesirini göstermektedir.
Filhakika Ötedenberi bir matbuatın mevcut olması karşısında siyasî partilerimizin henüz matbuat sahasında kudretleriyle mütenasip olarak cihazlanmamış ve teşkilâtlanmamış olmaları, «tarafsızız» diyen bir takım gazetelere, böyle bir devreye mahsus olmak üzere, müstesna bir imkân ve iktidar vermektedir.
Onlar en ağır, en insafsız hücumları hürriyet fikri ve tenkid hürriyeti nam ve hesabına yapmakta beis görmedikleri için ben de müsaadenizle, bizim de sahip olmamız derkâr bulunan tenkid hürriyetimize ve hele meşru müdafaa hakkımıza dayanarak bunları konuşuyoruz.
Memleketimizde demokratik hareketin ananelerini kurduğumuz ve demokrasimizi şekillendirip istikametini tayin etmekte bulunduğumuz şu tesis devresinde ileride ve hattâ yakın bir istikbalde tehlikeler teşkil edecek kadar mühim olan bugünün bir takım hata ve heveslerine işaret etmeyi ve bunların kökleşmesine karşı mücadele etmeyi, hürriyet rejimine karşı gösterilmesi lâzım sevgi ile hürmetin icabı saymaktayım.
Matbuatın umumî efkârın tercümanı olmak vasfını kazanabilmesi için milli tahassüs, millî tefekkür, milletçe duyulan üzüntü, ıstırap veya iştiyak ve tahassürlerin maskesi olması lâzımdır. Memleket realitelerini, hakikatleri, hiç değilse maddî hakikatleri olduğu gibi aksettirmek matbuatın vazifesidir.»
«Bir kere haberleri, hâdiseleri ve hakikati değiştirmeden olduğu gibi halka bildirmek. Bunu yaptıktan sonra hür gazeteciliğin diğer vasfına geliyorum ki, o da, tezyif ve tahrik etmeden, haysiyet ve hürriyetlere kendi haysiyet ve hürriyeti gibi riayet göstermek şartiyle tenkid sahasında istediği gibi kalem yürütmek hakkına sahip olabilmelidir. Bu, asla münakaşa götürmez bir esastır. Görüyorsunuz ki, matbuata uluorta çatmakta değilim. Sadece onun için de kaideler mevcut olduğuna işaret eylemekteyim.
Zira, maddî hakikatleri de yani, bir çok insanların gözü önünde cereyan ve tekevvün eden hâdiseleri ya gizlemek, veyahut olduğundan başka göstermek, hülâsa bunları tağşiş etmek için çalışmak, bir köşe bakkalının halka mağşuş gıda maddeleri satmasına benzer.
Düpedüz yalan yazmak, maddi hakikatleri dahi maksadı mahsusla tam aksine göstermeğe çalışmak, memleket menfaatleri ile de, matbuata gösterilmesi lâzım hürmetle de telife imkân yoktur. Büyük Millet Meclisinin gözleri önünde cereyan eden hâdiseler ve sahneler bile baştanbaşa tahrif olundu.
Maddî hakikatleri ve Büyük Millet Meclisinin gözleri önünde cereyan eden hâdiseleri dahi umumî efkâra aksettiremeyen matbuatın, efkârı umumiyenin tercümanı ve maskesi olduğu iddiası, kabili müdafaa değildir. Haktan ayrılmak, memleket realitelerinden uzaklaşmak, bir nevi enderun hüviyetine bürünmek işte budur.»*
 
Yukarıdaki yazı; bugünkü devlet büyüklerimizden birinin ağdalı ve hamasi nutkunun eski Türkçe ağırlıklı çevirisi değildir, bu yazı çok eski devlet büyüklerimizden Adnan Menderes’in 1956 yılında İzmir’de bir açık hava mitinginde yaptığı bir konuşmanın bir bölümüdür. Hani bugünlerde “ileri demokrasinin” memleketimize avdet etmesine sebeb-i vasıta olduğunu iddia edenlerin, “muris” gördükleri ve demokrasi şehidi diye adlandırdıkları kişinin, ileri demokrasiye aslında diktatörlüğe; demokratikleşme çabalarına set çekerek hatta yer yer saldırarak, nasıl yelken açtığının bir ibretlik öyküdür. Bugünler aslında o günlerin “dejavu” su olmaktan başka bir şey olmayıp tam tersine ibretlik bir hikâye olmasının yanında, mart aylarının ünlüsü nasıl olunabileceğinin de harika bir örneğidir. Yahu size o günde bugünde muhalefet edenin başına ne geldiğini, ne geleceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok, hepsi ortada, matbuattan şikâyetçisiniz ama o günde bu günde %90 nını kontrol ediyorsunuz, ne kast ettiğimizi merak edenler bugün kendisine çok önemli şair dediklerini muhteremin geçmişinde örtülü ödenekten nasıl beslendiğine ve bugünkü ardıllarına nasıl örnek teşkil ettiğine bakabilir ve nasıl övgü ve güzellemeler yapılabileceğinin külliyatına sahip olabilirler. Ne yazık ki; o gün de bu gün de muhalif basının önemli bir bölümü bile kurma muhaliflik yapmaktadırlar, dün alkışlayanların bugün sahte ve kurma muhaliflik yapmalarını onların öngörüsüzlüğüne mi yoksa kolay kandırılabilecek olduklarına mı bağlarsınız bilemem ama her 2 halde çok kötü bir durum oluşturmaktadır.
 
 
* Basın yayın ve enformasyon Genel Müdürlüğü sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok: