Bir vadedir, Çeşme’nin ihtiyaç projeleri arasında sayılan,
Kent Müzesinin gerçekleşmesine kendimizi yakın hissetmemize neden olan sıcak
gelişme ve konuşmalar yapıldığı herkesin malumudur. Bilindiği üzere, kentlinin
kent hakkını gözetmeyen, oluşacak kent ve kentli belleğini hiçe sayan, tepeden
bakan, nobran bir anlayışın yansıdığı bir alan değildir kesinlikle kent müzesi…
Çünkü kent müzesi aslında ve esasen diğer müzelerden farklı olarak kentliyi ve
kentli ruhunu birleştiren, farklı unsurları birbirine bağlayan bir volan kayışı
işlevi görür, bize geçmişi anlatırken, bugünü belgeleyerek arşivler ve gelecek
için nasıl bir kent olmalı hayalini kurmamıza olanak sağlar ve Kent insanına ve
olma niyetinde olana kentin geleceğine dair senaryolar kurma şansı tanır.
Kent müzesi her şeyden önce ve esasen ve de öncelikle
kentliye ait olmalı ve bağımsız bir yapısı, bilim insanlarından, bilge ve
çelebi insanlardan oluşan bir yaşatma, danışma ve yönetim yapısına sahip
olmalıdır. Aksi takdirde başka hesapları olan kimselere ve kurumlara, varolan
ilişkisi ve alış verişi nedeniyle göbeğinden bağlı hale gelir ve maazallah
bugünkü nobran anlayışın yarattığı rüzgârla da mezkûr kişi ve kurumların cüzü
haline gelebilir. Bu kabil gerekçe ve çekincesi olmayan kent müzelerinin de
kent müzesi olabilme imkân ve ihtimali yoktur. Bugün artık modern dünyanın
geldiği nokta itibariyle kent müzelerin, genel olarak insanı ve özel olarak ta
kentliyi ilgilendiren her konunun ve unsurun yer alabildiği bir çalışma alanı
olduğu aşikâr olup, adeta kentli için birer toplumsal yaşam ve bellek alanı
olarak ta, “bu alanımıza girer şu girmez” tefriki yapmaksızın ilgili her temayı
içselleştirir ve forumuna dâhil eder ve etmelidir de… Geçmişin bugüne, bugünün
geleceğe taşınarak geleceğin şekillendirmesine kentlinin tanıklığında,
katılımcı, paylaşımcı ve demokratik, özgür bir yaklaşımdır kent müzesi, en
önemli sunusu bizatihi kentin kendisi ve kendini kente ait hisseden insanlar
olmalıdır mutlaka. Müzeler, sahip oldukları tarih, doğa, kültür içeriklerinin;
genel manada çoluk-çocuk, yaşlı, genç için, en önemli buluşma, öğrenme,
paylaşma, hatırlama ve bilgi mekânları olup, geçmişimizi geleceğimize
taşıdığımız ve bu uğurda geleceğimize bıraktığımız yaşam renk ve ahenklerinin
yansıtıldığı yegâne miras mekânlardır.
Kent müzeleri kentliyle birlikte kurulur, onları kucaklar,
katılımcı olmayan bir mantığa teslim edilemeyecek kadar yaşamımızda etkin ve
önemli mekânlardır, değilse de mutlaka olmalıdır. Kentliyi dinleyen daha da
önemlisi kentin önemli bir parçası kabul eden, kentliyi şekillendirmeye
yönelmeyen, tam tersine kentliyi kabul eden bir yaklaşım göstermelidir kent
müzesi… Tabulara sığdırmaya çalışmayan, kentlinin değişkenliğini kabul eden bir
öngörü ile hareket etmelidir yani… Bilgiyi işlemenin kaçınılmazlığını bilen, antropoloji
ve sosyoloji bilimini göz ardı etmeyen, kentin bellek ve ruhunu yansıtan
değerlerin korumacılığını asla ve kata göz ardı etmeyen bir yaklaşım olmalıdır
bu yaklaşım… Hülasa halk, ama tamamı “şucu ve bucu” terfiki yapılmaksızın bu
projede bulunması, projenin içinde olması, olmazsa olmazdır…
Peki; bu değerlendirme peşrevi neticesinde, “Kent Müzesi” nerede yani hangi mekânda
bulunmalıdır sorusunun cevabına geldi sıra… Kent müzeleri genellikle bulundukları
kentlerde simge olmuş, kentlinin hafızasında yer etmiş, hikâyesi çok bilinen ve
kentliyi yok saymayan, üzmeyen ve bezmeyen, dışlamayan ve bölmeyen mekânlarda
kurulması gerekirden hareketle, Çeşme’nin bu kabil binasının tayini yapılmalıdır.
Bu uğurda; Belediye yönetimine aday olan başta, Hakan
Kerman, Mehmet Görgün, Reşat Akbaykal, Ekrem Oran gibi arkadaşlarımızla
yaptığımız sohbetlerin bu boyutunda hem fikir olduğumu büyük bir sevinçle
gördüm ve sizlerle de paylaşıyorum. Diğer adaylarında mezkûr konuda fikri ve
projesi olabilir ama bir kısmı ile hiç ve bir kısmıyla da bu konuyu konuşma
fırsatımız olmamıştır, eğer konu ile ilgili bir proje ya da fikirleri var ise
buradan duyurmanın görevimiz olduğunu da biliyor olmaları gerekir. Fikri ve
projesi olanlar arasında Ekrem Oran bir adım daha ileri hamle yaparak nereyi ve
nasıl bir kent müzesi olarak hazırlayacağını söyleyerek konuyu ne kadar
sahiplendiği hissettirmiştir.
Kent müzesi oluşumuna tartışmasız siyasi destek yapılmalı
ancak, yönetimine “biz destek veriyoruz,
biz her şeyine karışırız” demeden olmalı, siyasi ve ekonomik gücü elinde
bulunduranın canının çektiği biçimde yönetebileceği değil tam tersine kentsel
ve toplumsal bellek oluşturmak adına bilinen geçmişten bugüne her şeyi ama her
şeyi içine alan kollektif bir sonuç oluşturmalıdır. Çünkü bugüne kadar yaşanılan pratik, ister
yerel ister genel olsun, tüm yönetimlerin bir türlü vazgeçemediği vesayetçi ve
dayatmacı tavrın hiç eksik olmadığını göstermiştir, işte tam da bu nedenle, bari
ve en azından oluşacak kent müzesinde karar alma süreçlerinin şeffaf tutulması
ve katılımcı bir yönetim anlayışının temin edilmesi en büyük beklentidir ve
hedef olmalıdır. Kent müzesinin ilgi alanına giren ve konusunu oluşturan her
detayın, rakiplerle mücadele aracı olmadığı bilinciyle yapılmalıdır tüm planlar,
tüm detay ve düzenlemelerin ideolojik yakınlık ve uzaklıklarla illiyeti
kurulmaksızın özenli bir çalışma yürütülmelidir.
Peki, yönetime aday olanların bahse konu detaylarda kafa
yorması yeterlimidir acaba, yanıt şüphesiz ki hayırdır ve kent müzesi kurulması
ile yetinilmeden, behemehal “Kent Konseyi” adam gibi ve ahlaklı
çalıştırılmalıdır. Kent müzesinin oluşturulmasının bir boyutuyla lokomotifi
olacak bu konseyin çalıştırılma süreci, yönetime seçilmiş insanların
kendilerini, seçilme gerekçelerini kendilerinin her haltı iyi bildiklerinden
değil de, kendilerine ayak takımları tarafından süreli ve görev bölümü
mucibince tevdi edilen bir ödev gözü ile bakmaları biçimi ile mütenasip
olmalıdır. Aksi takdirde ve bugüne kadar ki pratik benzeri olacaksa tüm bu
olacaklar, olmaması evla sayılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder