Çocukluğumuzun
en önemli mutfak eşyalarından biri sayılan, ama ona sahip olmanın nasıl önemli
olduğunu o günleri yaşamayanlarında asla kavrayamayacağı, çünkü dönem itibari
ile sahip olamayanlarının da sayısının hiç az olmadığı bilinmektedir ki, masif ahşap
malzemeden üretilmiş, pervazları arasına, sinek ve böceklerin girmesini
engellemek için tel ile kapatılmış, hava sirkülasyonuna müsait olması nedeni
ile de kısa sürede bozulma ihtimali olan yiyeceklerin korunması ve saklanması
için kullanılan bir dolap türü olup, teknolojiye teslim olan mutfak
gereçlerindendir. Kolayca bilineceği üzere, şimdiki taklitlerine hiç
benzemeden, masif ağaçtan imal edilen, genellikle önde bir sağa açılan bir sola
açılan 2 kapağı olan, içinde ise yukarıdan aşağıya 3 ya da 4 rafı bulunan, telli
bölümün alt tarafında ise tel ile kaplanarak korunmasına gerek olmayan fasulye,
nohut, soğan, sarımsak ve patates gibi malzemelerin konulabileceği 2 ya da daha
fazla çekmecesi bulunan, etrafı adının da geldiği "tel" ile kaplı bulunurdu. Pişirilmiş yemeklerin, dolabın
etrafının tel ile kaplanmış olması nedeni
ile oluşan hava sirkülasyonundan ötürü kısa süreli de olsa muhafaza
edilen, kapakları soğuması için açık bırakılan tencereler içindeki yemeklerin
rahiyalarının etrafa misler gibi saçılmasına binaen her daim bir iştah açıcı
durumunun oluşmasına neden olurdu... Gerçi bizim evde, "aslan babam"ın başta et gibi, çabuk bozulan yiyeceklerin
ve görece uzun süreli muhafaza edilmesi gereken yemeklerinin korunması için çok
daha pragmatik bir yöntemi vardı, mezkur yiyecekler sepetin içine güzelce
yerleştirilir, o zaman tam da evimizin kapısı önündeki bahçemizin evin kapısına
yakın bölümünde yer alan su kuyusu içine uzun bir ip ile sarkıtılır, sepet suyun
hemen üstüne gelecek bölümüne gelince de, ipin bağlanarak sabitlenmesi ile
gerçekleştirilirdi. O nedenle bizim tel dolabımız başta ekmek olmak üzere bazı başka
yiyeceklerin saklanmasına yönelik ve hayli küçük bir şeydi. Bazı aileler ise,
daha teknolojik yaklaşım gösterir, hemen hemen canım yurdumun, her ilçesinde
bulunan buz fabrikalarında üretilen kalıp buzların satıldığı mekanlardan ihtiyaca
binaen yeterince büyüklükte buz kalıpları alınır, bazı ilçelerde ise mahallelerde
buzcular bulunurdu, satın alınan buz çuval parçasına sarılır ve güzelce ip ile
bağlanır ve ipin ucundan tutularak eve götürülür idi... Buz satın alınması işi,
bundan mahrum kalmış aileler için ama özellikle de çocuklar için büyük bir yara
olarak kalırdı, öyle hatırlarım, hani buz satın alanların "ohhh buz gibi
su içiyoruz" diye anlatışları bile, buz satın alamayanların boğazlarında
bir serinlik yaratırdı. Bir de toprak testiler vardı ki; suyu dönem itibari ile
görece soğuk tutan kaplar idi, ama biz testiyi sadece tarlada kullanırdık,
bizde bu ihtiyaç her daim soğuk su bulunan ve nerdeyse tüm mahalleye hizmet
veren su kuyusundan giderilirdi.
Tel
Dolapların süslediği mutfaklar; varsa yerden yaklaşık 80-90 cm. yukarıda mozaik
kaplama olan tezgahları da alt bölümleri, lastik üzerine geçirilen perdeler ile
kapatılır ve genellikle içerisinde tencere ve küçük kazanlar bulunurdu, hemen tezgahın
üstünde ise muhtelif raflardan oluşan kap-kacak, tabakların yerleştirileceği "sahanlık"
denilen bir bölüm bulunurdu, gerçi bu düzen her eve göre farklılıklar arz
ederdi... O dönem sahip olunan, bakır kap-kacak ve tencereler ve bunların
kalaylanması ve kalaycılar konusunda önümüzdeki dönem bir yazı da yazmayı
düşünmekteyim, hani o şimdilerde büyük şehirlerde tekrar memnuniyetle gördüğüm "tencere" yemekleri yapılır ilanları
var ya, aha da o yemeklerin pişirildiği tencereler... Tel dolap üstüne yazılan
bu yazıdan zannedilmesin ki, teknolojiye burun kıvrılıyor, "ahh bir tel
dolabım bile yok" denilmek isteniyor, zinhar, ancak o ki, teknoloji
yoksunluğuna tekabül eden dönemin, evlerde her gün taze yemeklerin pişirildiği,
tüketilecek kadar pişirilen ve pişirildiği kadar tüketilen ve canım yurdum
insanın bel kalınlığının bugünküne göre yaklaşık %30 daha az olduğu dönemdir,
başım üstüne, şüphesiz şimdilerde nostalji adına evlerinde bu tel dolaplardan
bulunduran zevat, ne yazık ki yeterince tembel olup, hazır yiyeceklerin
esiridirler, aha da mevzuu budur...
Bakıyorum
da; şimdilerde, her maksada haiz ve amade, 2, 3 ve 4 kapılı buzdolapları imal
edilmekte, hafif dondurucular , derin dondurucular, soğutucular vs. vs. Hazır
gıda ve dondurulmuş gıda sektörünün akıl almaz ve devasa büyüklüğü, hazır
gıdanın ya da dondurulmuş gıdanın, zaman fukarası günümüz insanı açısından kısa
sürede löplenme ritüeline dönüştürülmesine aracı, kızılötesi ışınlarla anında ısıtma
ya da pişirme yapan fırınlar, ve sonuç, kaybolan ya da kaybolduğu savlanan ağız
tadı, beslenmeye koşut artan sindirim rahatsızlıkları ve eczanın ve tıbbın
imdada koşusu, ama bu arada, gerek elektrikli ev aletleri, gerek dondurulmuş ve
hazır gıda sektörünün ve de gerekse de ilaç sanayinin ulaştığı hormonlu yapı ve
yarattığı devasa artı değer ve sömürüsü, inanılmaz...
Şimdilerde;
geçmişe özlem duyanların ama sadece özlem duyanların, nostalji adına ve
dekoratif amaçlarla, moda adına, güzelleme adına, bir çuval para vererek satın
aldıkları ama bir türlü hiç bir fonksiyon yükleyemeden mutfak ya da kilerlerindeki müstesna köşeye
yerleştirdikleri, allı morlu boyanmış bir dolap türü olup her şeye rağmen
bulunduranlara mutluluk veren onları yer yer de keyiflendiren ve gururlandıran
bir pozisyondadır, "TEL
DOLAP". Sözde demokrasi savunucusu ve özde penguen belgesel dizisi
mucidi zevatın protestosuna devam...