Çarşamba, Mayıs 03, 2017

İZMİR KİTAP FUARI

"İzmir Kitap Fuarı 2017" sonuçlandı, fuar öncesi yapılan açıklamada 400.000 civarında ziyaretçi tahmin edilmiş ve bilahare de final ziyaretçi sayısı da 444.000 olmuştur, oysa aynı günlere denk gelen süreçte "İstanbul autoshow fuarı" hem de fiyatları el yakan cinsinden lüks otolar için 600.000'den fazla ziyaretçinin bulunduğu açıklanmıştı. Canım Yurdumun insanı için, lüks araçlar kitaptan daha önde, yapacak bir şey yok ama sonra biz bu hallere niye geldik yakınmaları nedendir diye düşünmekten kendimi alamıyorum... Ve ilaveten burası İzmir Kitap Fuarı, varın siz Yozgat'ı ve Gümüşhane'yi düşünün gayri, bu kentlerden olanlar beni affetsinler gayri...

Binlerce saatlik, belgelik  araştırma yapıp, farklı farklı kentlerde kütüphaneler gezmiş, belge ve bilgi peşinde koca bir hayat geçirmiş yazdığı belgeli ve bilgi dolu yazılar yüzünden başı sürekli şekilde ağrımış, üzülmüş, mahkeme kapılarında zaman harcamış,  ömrü kitap yazmakla geçmiş, koca yazar kitaplarının dizilmiş olduğu masanın arkasına geçmiş, arkasına da kitaplarını basan yayınevinin reklamını almış ve bekliyor.... Bekliyor ki kitap severler, okuma aşkını bitirmemiş insanlar gele de kitabını ala ve o da imzalaya... Vay ki vay... Abim be domateste satmıyorsun ki, kitap bu kitap, bilim, bilgi, araştırma, düşünme, gözleme, izleme, tecrübe, emek, bilgi teri var o eserde... Hay Allah.. Bu konu gerçekten nasıl değerlendirilmeli, bilmiyorum ama bana düşündürdükleri bunlar, aksi görüşte olanlar varsa ve beni bu konuda ikna ederlerse asla üzülmem tam tersine memnun olurum...Aziz Nesin'e benzer bir konuda eleştirel bir soru soran kişiye "ne yapayım vakfın paraya ihtiyacı var" demiş... Nokta...

80'li yılların ortaları Barış Manço Çeşme'ye gelmiş ve gerekli reklam çalışması yapan arkadaşım, yinede ödediği paranın geriye dönüşümü konusunda endişeli, birlikte gittik ziyaret ettik ünlü şarkıcıyı, Çeşme ana cadde ve sahilde bir dolaşıp gerçekten burada olduğunu göster ve gelmedi, konseri iptal etti gibi söylentilerin önüne geç dediğimizde, adam; "ben sanatçıyım öyle sokakta dolaşıp reklam yapamam" demişti, bende adamın dediğini saygıdeğer bulmuştum... Şimdi aklıma geldi bu hikaye, fuarlar, kitap tanıtımları ve yazar imza günleri bu hale gelince... Oysa kitabın reklama ihtiyacı olmalı mı, zinhar, bilgi ve okuma ihtiyacı duyan kişi kitaba ulaşma çabası göstermelidir ve kitabın kolay ulaşacağı yer de, kitap satılan dükkanlar olmalı benim düşünceme göre... Artık kapitalist dünya, fikir üretimi azalmasına rağmen satış çok düşünce bu kabil bir reklam yöntemi tutturmuş gidiyor, Allah selamet versin...

Peki bazı yazarlarda yoğunluk yok mu idi, şüphesiz vardı, mesela Canan Karatay, hani lahmacun yemeyin diyerek çaktırmadan lahmacun yediği fotoğrafları basına sızan hanımefendi, onun önünde bir yığılma gördüm, ciddi bir sıra ve yer yer sıra ihlalleri var ve özel güvenlikçi oldukça kilolu hatun bağırıyor, azarlıyor ve ne yazık ki kimse "ne bağırıyorsun be kadın" demiyor, o da sıradan atarıma kadar konuyu geriyor da geriyor... Canım Yurdumun insanı, biraz da Emre Kongar Hocada bir kalabalık oluşturmuştu... Gerisi, kitaplar dizilerek sergileniyor masalarda, arkada imzaya hazır yazarlar ve en arkada kitapevi reklamları...

Yine de 2 yazar, arkadaşım Hande Baba ve arkadaşımın arkadaşı Hamide Yiğit kitapları için gitmiş idim özelde ama genele de baktık, yine yüklendik bir çanta kitap geldik... Bilge Umar'ın "Börklüce" kitabını yine bulamadım. Bir çanta kitabı gören bir tanıdık, yine masrafa girmişsin dedi, bende, masrafımız kitap olsun dedim, bunlar masraf değil, harcamamız para hederi değil, fikrin kederi hiç değil... Keşke tek harcamamız bu anlamda kitaplar olsa... Ama gazeteyi kahvede kahvehanenin gazetesinden okuyan bir neslin afadı olunca sonuç ve değerlendirme böyle oluyor maalesef...

Bazen duyuyorum, zaman yok, kitap pahalı, para yok benzeri yakınmaları, doğru, doğru ama aynı iddia sahibi muhteremler TV önünde saatler geçirmekten sıkılmazlar, kitaptan daha pahalı ABD menşeli cigara içmekten imtina etmezler, be adam ayda bir günlük sigara paranı kitaba versen, iş çözülecek ama nerde.... Yıllar önce evimi bir yerden bir yere, paketleme ve paketleri açma dahil evden eve taşıma şirketi vasıtası ile taşıyorum, paketleri açma işinde çalışan çocuklar, açıyorlar kitap, açıyorlar kitap, açıyorlar cam eşya, biri bana melül melül bakmaya başladı ve bir şey soracak ya da diyecek ama ikircikli, neyse cesaret ya Resulallah diyerek sordu; "abi, ev kendinin mi, kira mı?"... Hay Allah, ne desem acaba, "kira" dedim... "Eee be abim, bu kadar kitap alacağına, bu kadar cıncık alacağına, bir ev alsaydın ya"... Gülsem mi ağlasan mı? Ben de ona; "Sen Yozgatlı mısın?" dedim... Nereden bildin dedi, ben de çok kolay oldu demiş ve karşılıklı gülüşmüş idik... Hayat işte...

Hiç yorum yok: