Cumartesi, Mart 09, 2019

TÜTÜN ve TÜTÜNCÜLÜK

 Su sıkıntısını fazlaca yaşayan ama elden fazlaca bir şey gelemeyeceği gibi tarım faaliyetinin de sürdürülmesinin kaçınılmaz olması halinde tarımı yapılan bitkiler yörelere göre eşitlilik göstermekle birlikte, su nasibi fazla olmayan Çeşme ve Çiftlik köy ve tarım denince, 1980’li yıllara kadar “tütün” başrol alırdı. Tütüncülük; ailenin tüm bireylerini ayırt etmeksizin ama gücüne ve yeteneğine göre, sürecine dahil eden ve tüm yıl süren bir tarım çeşididir. Tarımsal ikame ve istihdamın yanında endüstriyel ve ticari boyutu da hiç küçümsenemeyecek bir faaliyet olmanın yanında %100 yerli ve milli süreci temsil etmektedir. Sonraları ne mi oldu; bunu zamanın ABD Başkanının “our boys” diye tanımladığı abilere sormak lazım gelir esasen. Sağlık açısından olumsuz olmasının yegâne faktör olması köpürtülerek ve esasen de piyasayı ABD tütün tekellerinin insafına terk edilmesin yolunu açan müstevlilerin yerli bedhahları sahne almışlardır gayri. Efendim bu arada tütün işletmeciliğinin içine Amerikan blend tarzı sunum için kimya sanayii sokularak, başta tiryakiliği artıracak tedbirlerin çoğaltılarak, sağlık sektörünün daha da karlı hale getirilmesinin yolu açılmış ne gam, ne keder. Bu arada gençlik yıllarını bir kadim tiryaki olarak geçirip sonradan nedamet oluşarak sigarayı terk eden biri olarak, şimdiden bakınca iyi ki erken dönemde bırakmışım da şimdi büyüklerimizden fırça yemekten kurtulmuşum diye açıktan seviniyorum.

 
Neyse; biz yine tüm yılı kapsayan aile tarımı faaliyeti kapsamında tütüncülük işine geriye dönelim. Kış aylarının en meşakkatli faaliyeti tütün fidelerinin yetiştirilmesi ile geçer, fidan ocakları hazırlanacak, gübrelenecek, yağmur ya da dolu gibi ocaklara zarar verecek diye o günün koşullarında tedbir almak, doğru ve uygun örtü kullanmak, vs vs, eee tabii o günlerde internet gibi bir kolaylık olmadığından nerede ise noktasal meteorolojik analizlere ulaşmak söz konusu değil, havaya bakarak isabetli tahminler yapmanız gerekmektedir. Fidanlıklarda yabancı otlarla mücadele yine hatırladığım kadarı ile el ile yabancı otların tek tek sökülmesi şeklinde olur ve de tahmin edileceği üzere felaket zordur, fidancılıkta ilaçlama da çok önemlidir hatırladığım kadarı ile mavi küf diye bir hastalık vardı bununla iyi mücadele edilmemesi halinde başarısızlık kaçınılmazdır, ayrıca yine hatırladığım kadarı ile zararlı haşere olarak sümüklü böcek var idi bunda da en etkili ilaç ise, herkes yapar mı idi bilmiyorum ama babam içine su doldurulmuş kırçaklara toparlak yumrusu (siklamen çiçeği kökü) doğrar ve bekletirdi, sonra da fidan sulama suyunda kullanırdı bunu, mezkur haşere ve böceklere karşı iyi bir koruyucu idi. Tohumun ıslatılması, ehven süre bekletilerek tohumun çatlatılması, tohum hazırlanan ocaklara dikilmesi ve yüzeyin ehven nemde tutulması da başarıda bir başka gerek ve etkendir. Fidanlık hazırlanır iken drenaj bile düşünülmelidir aksi takdirde ihtiyaçtan fazla su fidanların iyi yetişmemesine hatta yer yer çürümesine bile neden olmaktadır. Önceden hazırlanmış ahır gübreleri toprak ile yeterince iyi ve doğru karıştırılmalıdır. Bir önceki yıldan doğru ve ehven koşullarda toplanmış ve hazırlanmış tohumlar kullanılmalıdır. Tohum ve fide oranının 3’te 1 gibi olması gerçeği de işin sıkıntısının büyüklüğünün ispatıdır adeta. Tütüncülükte yüksek başarı ve getiri iyi fidan yetiştiriciliği ile doğru orantılıdır, eğer siz yeteri kadar sağlıklı, bol köklü, iyi ve uygun zamanda gelişmiş ve de aynı zamanda yeterince fidan yetiştirememiş iseniz, gerisi hayal kırıklığıdır.

Tütün fidanlarının dikimine ayrılmış tarlaların da hazırlanması ayrı ve zor bir başka süreçtir, yağmur ve tarla tavı gibi takipler doğru ve zamanında yapılacak, tarla birkaç kez sürülecek, tezekli bir yüzey olmaması için tırmıklanacak, bu kabil işlemlerin her birinin layığı ile yapılabilmesi için her ailede, aile büyüklüğü ya da tarımsal faaliyetinin büyüklüğü ile mütenasip sayıda at ve eşek bulunacaktır. Pulluk, tırmık ve bunların yeterince kama ve vida somun gibi yedekleri olacaktır, olmalıdır. Artık hazırlanan tarlalara, fide dikim sırası gelmiş ve aylardan da mayıs olmuştur. Su taşımacılığı için kırçaklar, fide dikimi için karık açılacak çapalar, fidan dikilecek baskılar yeterince ve uygun bulunacaktır. Karık açmak faaliyetin en önemli bölümüdür, fidanın dikileceği tavın yakalanacağı derinlik te bir zorunluluk idi göçürülen fidanın ehven tavda toprağa dikilmesi işin olmazsa olmazdır. Sonradan çevre kuyulardan, olmadı derelerdeki su birikintilerinden taşınan su, dikilen fidana toprakla ilk temasında kendisine can vermek kabilinden “can suyu” olarak verilecektir. Kuyulardan kovalarla çekilen su, atların üstüne bağlanmış kırçaklara doldurulup dikim yerine taşınması genellikle çocuklara düşen bir iş olup, boyu yetişmeyenlerin uygun taşlar bulup telafi etmesi de enteresan bir detaydır. Tarlada taşınan suyun biriktirildiği kırçaklardan süzgülerle dikilen fidana can suyu verilmesi de dikkat ve çaba isteyen bir iş idi, özellikle azıcık derin olan karıklar arasında dikili fidanlara zarar vermeden dolaşmanın zorluğu düşünülünce. Karıkların açılması ise işin zorluk derecesine istinaden ailenin en güçlü kişisine düşen bir görev olup ki genellikle bu rol babadadır, karıkların uygun tavı bulan ama ille de düzgünlüğü açısından övünülen bir durum olup herkes “ip gibi düzgün” karık açma konusunda görüş sahibi olurdu. Dönem itibari ile en bilinen ilaç ise “folidol” idi hatırladığım, ne için mücadele edilecekse ver folidolu gitsin ruh hali hakimdi… Bir diğer detay ise yetişmeye yüz tutmuş tütün fidanlarının gerek dibini doldurmak ve gerekse de zararlı otlarla mücadele kapsamında yapılan çapalama işleri idi ki bu da zor bir faaliyet olup bazen 2 kez yapılırdı. Gerek fidan yetiştirilmesi gerekse de fidanların tarlaya göçürülmesi konusunda zaman itibari ile biz çocukların okul dönemine denk gelmesi nedeni ile fazlaca görev aldığımız söylenemez. Ancak tütün kırma ve dizme dönemi artık tatile denk gelir ve işinde nispeten zorluk derecesi düşük olması nedeni çocukların yoğun katıldıkları bir süreçtir. Sabahları çok erken tarlaya gidilir, sırası ile; dip orta ve tepe sıralaması ile tütün yaprakları tek tek toplanır, keletirlerin içine yerleştirilir, yine eşek ve atlar marifeti ile dizilmek üzere evlere taşınırdı. Hızlı ve kaliteli bir kırım yapılabilmesi için ya sabah çok erken saatler ya da geceleri lüks ışıkları altında kırımlar yapılırdı. Kırılan tütün yapraklarının dizimi ise gölgede tüm ailenin bir arada yürüttüğü bir faaliyet olup işin belki de en eğlenceli bölümüdür. Yaklaşık 1 mt uzunluğundaki tütün iğnelerine tütün yaprakları dizilir, arka tarafındaki deliğe ip geçirilmesi ile de ipin üstüne aktarılır ve oralardan da kargılara iplerinden asılır, oradan da kırmandala denilen askı düzeneğinin üstüne kurutulmak üzere sıralanır idi. Bu süreçte yağmur yağması halinde kurumaya yüz tutmuş tütünü ıslanmaktan korumak asıldır bu nedenle her evde uygun kapama ve koruma malzemesi bulunurdu. Kurumanın bu faslında bir ara kargıların üstünden kurumuş tütünler üst üste evde bir odaya dizilir ve bekletilirdi. Artık kuruyan tütünün neredeyse her evde bulunan baskı makineleri ile baskılanıp balyalanması ve evin en önemli köşesinde, gelecek tütün eksperlerini beklemek üzere depolanması aşamasına gelinmiştir. Ama çok şükür bitti derken gelecek yılın hazırlıklarına geçilecektir. Benim tüm bu süreçte aklımda kalan en güzel taraf ise, tütün fidanlarının tarlalara dikilmesinden sonra hazırlanan ve tüm ailenin bir arada yediği etli ve yoğurtlu “kırçma” denilen yemek idi. Bu yemek ile ilgili ayrı bir yazı yazmak istiyorum.

Hiç yorum yok: