Su
sıkıntısını fazlaca yaşayan ama elden fazlaca bir şey gelemeyeceği gibi tarım
faaliyetinin de sürdürülmesinin kaçınılmaz olması halinde tarımı yapılan bitkiler
yörelere göre eşitlilik göstermekle birlikte, su nasibi fazla olmayan Çeşme ve
Çiftlik köy ve tarım denince, 1980’li yıllara kadar “tütün” başrol alırdı. Tütüncülük; ailenin tüm bireylerini ayırt
etmeksizin ama gücüne ve yeteneğine göre, sürecine dahil eden ve tüm yıl süren bir
tarım çeşididir. Tarımsal ikame ve istihdamın yanında endüstriyel ve ticari
boyutu da hiç küçümsenemeyecek bir faaliyet olmanın yanında %100 yerli ve milli
süreci temsil etmektedir. Sonraları ne mi oldu; bunu zamanın ABD Başkanının “our boys” diye tanımladığı abilere
sormak lazım gelir esasen. Sağlık açısından olumsuz olmasının yegâne faktör
olması köpürtülerek ve esasen de piyasayı ABD tütün tekellerinin insafına terk
edilmesin yolunu açan müstevlilerin yerli bedhahları sahne almışlardır gayri.
Efendim bu arada tütün işletmeciliğinin içine Amerikan blend tarzı sunum için kimya
sanayii sokularak, başta tiryakiliği artıracak tedbirlerin çoğaltılarak, sağlık
sektörünün daha da karlı hale getirilmesinin yolu açılmış ne gam, ne keder. Bu arada
gençlik yıllarını bir kadim tiryaki olarak geçirip sonradan nedamet oluşarak
sigarayı terk eden biri olarak, şimdiden bakınca iyi ki erken dönemde
bırakmışım da şimdi büyüklerimizden fırça yemekten kurtulmuşum diye açıktan
seviniyorum.
Neyse;
biz yine tüm yılı kapsayan aile tarımı faaliyeti kapsamında tütüncülük işine
geriye dönelim. Kış aylarının en meşakkatli faaliyeti tütün fidelerinin
yetiştirilmesi ile geçer, fidan ocakları hazırlanacak, gübrelenecek, yağmur ya
da dolu gibi ocaklara zarar verecek diye o günün koşullarında tedbir almak, doğru
ve uygun örtü kullanmak, vs vs, eee tabii o günlerde internet gibi bir kolaylık
olmadığından nerede ise noktasal meteorolojik analizlere ulaşmak söz konusu
değil, havaya bakarak isabetli tahminler yapmanız gerekmektedir. Fidanlıklarda
yabancı otlarla mücadele yine hatırladığım kadarı ile el ile yabancı otların
tek tek sökülmesi şeklinde olur ve de tahmin edileceği üzere felaket zordur, fidancılıkta
ilaçlama da çok önemlidir hatırladığım kadarı ile mavi küf diye bir hastalık
vardı bununla iyi mücadele edilmemesi halinde başarısızlık kaçınılmazdır,
ayrıca yine hatırladığım kadarı ile zararlı haşere olarak sümüklü böcek var idi
bunda da en etkili ilaç ise, herkes yapar mı idi bilmiyorum ama babam içine su
doldurulmuş kırçaklara toparlak yumrusu (siklamen çiçeği kökü) doğrar ve
bekletirdi, sonra da fidan sulama suyunda kullanırdı bunu, mezkur haşere ve
böceklere karşı iyi bir koruyucu idi. Tohumun ıslatılması, ehven süre
bekletilerek tohumun çatlatılması, tohum hazırlanan ocaklara dikilmesi ve
yüzeyin ehven nemde tutulması da başarıda bir başka gerek ve etkendir. Fidanlık
hazırlanır iken drenaj bile düşünülmelidir aksi takdirde ihtiyaçtan fazla su
fidanların iyi yetişmemesine hatta yer yer çürümesine bile neden olmaktadır.
Önceden hazırlanmış ahır gübreleri toprak ile yeterince iyi ve doğru
karıştırılmalıdır. Bir önceki yıldan doğru ve ehven koşullarda toplanmış ve
hazırlanmış tohumlar kullanılmalıdır. Tohum ve fide oranının 3’te 1 gibi olması
gerçeği de işin sıkıntısının büyüklüğünün ispatıdır adeta. Tütüncülükte yüksek
başarı ve getiri iyi fidan yetiştiriciliği ile doğru orantılıdır, eğer siz yeteri
kadar sağlıklı, bol köklü, iyi ve uygun zamanda gelişmiş ve de aynı zamanda
yeterince fidan yetiştirememiş iseniz, gerisi hayal kırıklığıdır.
Tütün
fidanlarının dikimine ayrılmış tarlaların da hazırlanması ayrı ve zor bir başka
süreçtir, yağmur ve tarla tavı gibi takipler doğru ve zamanında yapılacak,
tarla birkaç kez sürülecek, tezekli bir yüzey olmaması için tırmıklanacak, bu
kabil işlemlerin her birinin layığı ile yapılabilmesi için her ailede, aile
büyüklüğü ya da tarımsal faaliyetinin büyüklüğü ile mütenasip sayıda at ve eşek
bulunacaktır. Pulluk, tırmık ve bunların yeterince kama ve vida somun gibi
yedekleri olacaktır, olmalıdır. Artık hazırlanan tarlalara, fide dikim sırası
gelmiş ve aylardan da mayıs olmuştur. Su taşımacılığı için kırçaklar, fide
dikimi için karık açılacak çapalar, fidan dikilecek baskılar yeterince ve uygun
bulunacaktır. Karık açmak faaliyetin en önemli bölümüdür, fidanın dikileceği
tavın yakalanacağı derinlik te bir zorunluluk idi göçürülen fidanın ehven tavda
toprağa dikilmesi işin olmazsa olmazdır. Sonradan çevre kuyulardan, olmadı
derelerdeki su birikintilerinden taşınan su, dikilen fidana toprakla ilk
temasında kendisine can vermek kabilinden “can
suyu” olarak verilecektir. Kuyulardan kovalarla çekilen su, atların üstüne
bağlanmış kırçaklara doldurulup dikim yerine taşınması genellikle çocuklara
düşen bir iş olup, boyu yetişmeyenlerin uygun taşlar bulup telafi etmesi de
enteresan bir detaydır. Tarlada taşınan suyun biriktirildiği kırçaklardan süzgülerle
dikilen fidana can suyu verilmesi de dikkat ve çaba isteyen bir iş idi,
özellikle azıcık derin olan karıklar arasında dikili fidanlara zarar vermeden dolaşmanın
zorluğu düşünülünce. Karıkların açılması ise işin zorluk derecesine istinaden ailenin
en güçlü kişisine düşen bir görev olup ki genellikle bu rol babadadır,
karıkların uygun tavı bulan ama ille de düzgünlüğü açısından övünülen bir durum
olup herkes “ip gibi düzgün” karık
açma konusunda görüş sahibi olurdu. Dönem itibari ile en bilinen ilaç ise “folidol” idi hatırladığım, ne için
mücadele edilecekse ver folidolu gitsin ruh hali hakimdi… Bir diğer detay ise yetişmeye
yüz tutmuş tütün fidanlarının gerek dibini doldurmak ve gerekse de zararlı
otlarla mücadele kapsamında yapılan çapalama işleri idi ki bu da zor bir
faaliyet olup bazen 2 kez yapılırdı. Gerek fidan yetiştirilmesi gerekse de
fidanların tarlaya göçürülmesi konusunda zaman itibari ile biz çocukların okul
dönemine denk gelmesi nedeni ile fazlaca görev aldığımız söylenemez. Ancak
tütün kırma ve dizme dönemi artık tatile denk gelir ve işinde nispeten zorluk
derecesi düşük olması nedeni çocukların yoğun katıldıkları bir süreçtir. Sabahları
çok erken tarlaya gidilir, sırası ile; dip orta ve tepe sıralaması ile tütün
yaprakları tek tek toplanır, keletirlerin içine yerleştirilir, yine eşek ve
atlar marifeti ile dizilmek üzere evlere taşınırdı. Hızlı ve kaliteli bir kırım
yapılabilmesi için ya sabah çok erken saatler ya da geceleri lüks ışıkları
altında kırımlar yapılırdı. Kırılan tütün yapraklarının dizimi ise gölgede tüm
ailenin bir arada yürüttüğü bir faaliyet olup işin belki de en eğlenceli
bölümüdür. Yaklaşık 1 mt uzunluğundaki tütün iğnelerine tütün yaprakları
dizilir, arka tarafındaki deliğe ip geçirilmesi ile de ipin üstüne aktarılır ve
oralardan da kargılara iplerinden asılır, oradan da kırmandala denilen askı
düzeneğinin üstüne kurutulmak üzere sıralanır idi. Bu süreçte yağmur yağması
halinde kurumaya yüz tutmuş tütünü ıslanmaktan korumak asıldır bu nedenle her evde
uygun kapama ve koruma malzemesi bulunurdu. Kurumanın bu faslında bir ara
kargıların üstünden kurumuş tütünler üst üste evde bir odaya dizilir ve
bekletilirdi. Artık kuruyan tütünün neredeyse her evde bulunan baskı makineleri
ile baskılanıp balyalanması ve evin en önemli köşesinde, gelecek tütün
eksperlerini beklemek üzere depolanması aşamasına gelinmiştir. Ama çok şükür
bitti derken gelecek yılın hazırlıklarına geçilecektir. Benim tüm bu süreçte
aklımda kalan en güzel taraf ise, tütün fidanlarının tarlalara dikilmesinden
sonra hazırlanan ve tüm ailenin bir arada yediği etli ve yoğurtlu “kırçma” denilen yemek idi. Bu yemek
ile ilgili ayrı bir yazı yazmak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder