Aslolan;
“egemenliktir ve de egemenlik sürekliliktir” manasındaki esasen monarşilere ait
olması gereken, ne yazık ki her daim geçerliliğini, ama o şekilde ama bu
şekilde koruyan “kral öldü, yaşasın yeni
kral” Fransa mahreçli söz, krallığın hiçbir kopukluk yaşanmadan devamına
delalet etmesi bakımından ayak takımlarının pozisyonunu ifade eder, peki yeni
kral ile eski kral arasındaki halef ve selef ilişkisi buna her zaman uyar mı,
zinhar… Mezkûr söz bizim ve tüm dünyanın hayatına aynen “kral öldü, yaşasın kral” haliyle geçmiştir, ehl-i vatan için. Bakılmasın
“efendim bu söz zannedildiği gibi yeni muktedire yalakalık ile bağlılığı değil,
esasen devletin devamlılığını ifade eder” denilmesine, çıkış niyet ve nedeni ne
olursa olsun pratikteki karşılığı tam da odur.
Türkmenistan
bilindiği üzere, 1917 Ekim Devrimi ile kurulan Sovyetler Birliği'nin Orta
Asya'daki 5 cumhuriyetinden biri olup önce 1921 tarihinde Türkistan Özerk
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı Türkmenistan Oblastı olarak kurulur
bilahare 1924 tarihinde de Türkmenistan Sosyalist Cumhuriyeti olarak birlik
içerisinde yer almaya devam eder. Konumuz tarih olmadığı için bu konuya daha
fazla girmeyi bir başka yazıya erteleyerek, devam edelim. Sosyalist Cumhuriyet
ya herkes öğretim ve eğitim konusunda eşit haklara sahiptir gayri. Bu baptan yazı
konumuzu oluşturacak, Türkmenistan Komünist Partisi son iki Merkez Komite 1. Sekreteri;
Mukhamednazar Gapurov ile Saparmurat Niyazov ve bugünkü sistemin son iki devlet başkanı Saparmurat
Niyazov ile Kurbankulu Berdimuhammedov ilişkileri üstüne yaşananları aktarmak. Ekim
devrimi öncesinde Türkmenistan'da bin kişiden ancak yedisi okuma yazma
bilirken, 1946'da bu rakam bin kişide dokuz yüze çıkmış olmasına rağmen ehil ve
akli davranışın galebe çalması mümkün olabilmiş midir? Yazıyı okuyup siz karar
verin gari…
Mukhamednazar Gapurov; bir
köylü ailenin çocuğu olarak Chardzhou (bugünkü Türkmenabad) bölgesinde dünyaya
gelmiş, öğretmen okulunu bitirir, öğretmenlik yapar, emperyalizmin Sovyetleri
işgal etme girişimine karşı tarihe “Büyük
Vatanseverlik Savaşı” olarak geçen savaşa birlik komutanı olarak katılır,
savaştaki yararlılıkları yanında ciddi yaralanmalar sonucu ordudan terhis
edilir, terhisi takiben çeşitli okullarda öğretmenlik ve müdürlük yapar, politik
hayatı da bu arada başlar, parti üyeliği ve çalışmaları neticesinde, öncelikle
yerel düzeyde bilahare de ulusal düzeyde parti yetkilisi olur, nihayetinde de 1969
- 1985 tarihleri arasında Türkmenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi 1.
Sekreteri olarak görev yapar. Artık emeklilik gelip çatmıştır, bir köylü çocuğu
olarak doğup Türkmenistan’ın 1 numaralı kişisi olan Gapurov’un önüne. Aşkabat
yakınlarındaki Berzengi köyünde küçük bir köy evinde emeklilik hayatını
sürdürmektedir. Partideki yerine ise Aşkabat yakınlarındaki Kıpçak köyünde bir
işçi ailesinin çocuğu olarak doğan Saparmurat Niyazov gelmiştir.
Saparmurat
Niyazov; babasını “Büyük Vatanseverlik
Savaşı”ında kaybetmiş, artık öksüzdür, felaketler kendisi için bitmez ve
1948 de Aşkabat’ta yaşanan büyük deprem felaketinde başta tüm aile büyükleri
olmak üzere tüm akrabalarını kaybeder. Artık kimsesizdir ve bir yetimhaneye yerleştirilir,
an itibariyle ülkesinde kimsesizlerin kimsesi durumundaki sosyalizm sayesinde
Leningrad Üniversitesinde enerji mühendisliği öğretimi alır ve sonuçta da
Gapurov’un emekliliği üzerine Türkmenistan Komünist Partisi Merkez Komitesi 1.
Sekreteri seçilir ve de Türkmenistan’ın 1 numarası olur. Gün gelir büyük hile
ve desiseler ile yapıldığı iddiası bir türlü nihayetlenmeyen bir oylama
neticesinde SSCB dağılır. Akşam haberlerine çıkan beyaz saçlı Niyazov, kendisinin istememesine ve ülkesinde birlikten
yana ciddi bir destek olmasına rağmen, dağılma
kararının alındığını göz yaşları içinde açıklar. Sabah uyandığında artık kaderi
başka türlü çizilen Türkmenistan’ın yine 1 numaralı kişisidir, tek farkla artık
saçlar beyaz değil, kömür karasına boyanmışçasına simsiyahtır. Uzun anlatmaya
gerek yok, ilk icraat Komünist Partisinin gayri yasal ilanı ve eskinin şeklen
birebir devamı ancak içerik olarak 180 derece karşıtı bir düzen oluşturulur. Kaleme
aldığı “Ruhnama” adlı kitap ile yeni
ülkeye yön vermeye çalıştı, diğer taraftan vatandaşlarına “Müslümanlıklarını” hatırlatarak yepyeni bir düzene geçildi, neler
mi yapıldı, neler neler… Haftanın günlerinin adları değiştirildi, yılın
aylarının adları değiştirildi, ülkeden çaktırmadan Rusların kovalanmasının yolu
açıldı, her kamu kurumuna bir irşad ve diriliş kitabı tayin edilmiş Ruhnama’nın
okunma odaları organize edildi, vs vs. Daha çok yazılabilir ama konumuz bu
değil. Mutlak iktidarı döneminde selefi Gapurov’un kaçak olduğu iddiasıyla Berzengi’deki
küçük köy evini yıkar, ama gerekçesi hangi husumete ya da dostluğa dayalıdır
bilinmez, çünkü Gapurov’un 1985 ten beri uzun yıllar oturduğu evin kaçak olduğu
tespit edilmiştir işte. Gapurov bahçesine bir derme çatma kulübe inşa eder ve
nihayetinde o eskinin güçlü kuvvetli 1 numarası bu şartlarda halefi tarafından mahkûm
edilir ve 1999 yılında vefat eder.
Peki;
sonra ne mi olur? Kimsenin sonsuz yaşayamayacağı gibi ölüm Türkmenbaşı’nın
(Niyazov) da kapısını çalar, hakkın rahmetine kavuşur. Yerine ispatlanamazsa da
ciddi ciddi oğlu olduğu söylentileri yapılan Kurbankulu Berdimuhammedov geçer. Yeni
başkan selefinden aşağı mı kalacak, zinhar. Hani Firavun’a sorarlar sen niye
firavun oldun diye ya, o da der ki eee kimse itiraz etmedi… Durum bu durumdur
gayri, güzelim Türkmenistanda. Niyazov’un Rusya’da yaşayan eşi ve yine Rusya’da
yaşayıp Türkmenistan’ın tüm tütün mamulü ve sigara ithal ve satış işlerini üstlenmiş
oğlu, eş ve babaya son görevlerini yapmak üzere Türkmenistan’a gelirler, ama
cenaze töreni sonrası sürpriz bir kararla (aslında değil) tutuklanırlar, iddia
baba döneminde yurt dışına kaçırılan ve ağırlıklı Almanya bankalarında bulunan
ve Türkmenistan’a ait olduğu iddia edilen paranın geri getirilmesinin yetki
devridir. Sonra ne mi olur? Mezkûr zevat serbest kalır, anlamı nedir? Belki yetki
devredildi para geriye geldi, belki de tahsilattan vazgeçildi, bilinmez. Peki
tüm bu anlatılanlar doğru mudur? Ben bilemem ama Türkmenistan’da çalıştığım
dönemde neredeyse her Türkmenden dinlediğim biçimi ile anlattım, yaygın anlatım
bu ise ispatlanır düzeyde doğru olsa ne olur, olmasa ne olur… Etme bulma
dünyası mı desem, eden bulur mu desem, kimsenin yanına kar mı kalır desem,
desem de desem…
Sonuç
itibari ile Türkmenistan vatandaşlarına göre de durum “gelen ağam, giden ağam” dan öte değil… Eeeee esasen krallığa karşı
değil de kral ve değişimi ile ilgili iseniz size bu yakışır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder