Cumartesi, Ağustos 03, 2019

TUFAN KAPTAN


Baba, kimselerin bulunmadığı kasabanın meydanın küçük çocuğa kızıyor, bağırıyor hatta birkaç ta tokat vuruyor, çocuk iki göz iki çeşme, hüngür hüngür ağlıyor. Derken, karşıdan Banka ile Hükmet Binası arasından bir grup kadın kendilerine doğru geliyor, gerçi ne ağlayan çocuk ne de ona bağıran adam onların umurunda ama Adam hemen kendine çeki düzen veriyor ve “ne ağlıyorsun be çocuğum, neden, bak 25’i aldın, karnın tok, ne ağlıyorsun” diyerek, kızgınlıktan eser kalmayan bir ses tonu ile çocuğu sözde teskin ediyor. Burada kadınların bir anda belirmesi babayı nasıl ve neden yumuşatıyor belli değil, belki rezil olduğunu düşünüyor, belki ne kadar müşfik bir baba olduğunu göstermeye çalışıyor, belki çocuğa kızdığına pişman olup bir anda nedamet getiriyor, bilinmez. Bu yaşananlarda baba rolü, Çekirge namı ile maruf babamın arkadaşı, arkadaşımın babası, Mehmet Çınar, oğul rolü ise arkadaşım ömrünün büyük bir bölümünü “Kaptan” olarak tamamlayan arkadaşım Tufan. Babaya neden “Çekirge” lakabı verilmiş, bilmiyorum, ama kasabamızın geleneği gibi duran baba lakabı ile anılmaya devam etme, Tufan Kaptan’da pek oturmadı, Tufan futbolculuğu döneminde kendi lakabı olan “kedi” lakabını yarattı ya da aldı ve o lakap ile de yaşadı. Benden birkaç yaş büyük olmakla birlikte, çok erken yaşlardan başlayan dostluğumuz, uzun yıllarca fasılasız devam etti.

Tufan 70’li yıllarda Çeşme Ilıcada babasının çalıştırdığı Ilıca Termal Otelde yaz aylarında babasına yardım etmek amacı ile çalışırdı, mezkûr dönemde arkadaşlığımız daha da ilerledi, bende hemen yanındaki Dayımın çalıştırdığı Ankara Otelde yaz aylarında harçlığımı çıkarmak için çalışmakta idim. Dönem itibari ile, Ilıca Çeşme’nin en tanınmış ve en fazla turist ağırlayan bölgesidir ve ciddi miktarda da İzmirli yazlıkçılar vardır. Çok muhtemel geleneksel şifalı su terapisinden faydalanma kapsamında “termal su” merkezli bir yoğunluk gibi dururdu sanki. Geleneksel diyorum çünkü Çeşme Tarih okumalarında fazlalıkla görüldüğü üzere, geçen 2 yüzyıl boyunca özellikle de hafta sonları Adalardan şifalı sulardan faydalanma amacı ile gemi turları düzenlendiğini, bu nedenle çok eski dönemlerde Otel işletmeciliğinin başladığı bilinmektedir. Hele ki sonradan yıkılan ama hafızalarda hala dimdik duran “Topan Ilıcalar” efsanesi hiç tükenmeyecek olup yıkım kararı alanların ve yıkanların yakasını hiç bırakmayacak bir leke olarak durmaya devam edecektir. Yazlık sinemaları, sinema sonrası mutlaka uğranılan “kumru” büfeleri, büyük Turban Oteli nedeni ile yabancı turisti hiç eksik olmayan, şantiye evleri münasebeti ile de gerek İstanbul gerek Ankara ve gerekse de İzmir’in sosyetesinin arz-ı endam ettiği bir bölgedir, Ilıca. İşte böyle bir atmosferde arkadaşlık ettik Tufan Kaptan ile. Dönemin en meşhur otellerinden biri de şimdiki Ilıca Plajının Şifne yolu köşesindeki Balin Otel ve diskosu idi. Bir defasında çalıştığımız Otelden tanıştığımız kız arkadaşlar ile bu diskoya gidişimiz, gençliğimizin ilk süslü ve şatafatlı macerasının hatıralarını oluşturmaktadır. Sonra benim öğrencilik nedeni le Adana yolculuğumun bir miktar mesafe oluşturdu ise de bilahare Kıbrıs hattında çalışan Çeşme kökenli denizcilik işletmesine ait Ertürk adlı geminin kaptanlığı ile tekrar yollar kesişmiş idi, ama bu sefer güneyde. Güneyli faaliyetler sonra güneyli evliliklere kadar gitti.

İş olarak kendisine “Kaptan” olmayı seçmiş olması adeta dönemin efsane kadrosuna sahip “Çeşme Gençlik” futbol takımının kaptanlığını yapıyor olması ile başlamış bir tutku idi sanki. Tufan, efsane oyuncu kadrosu, efsane antrenör İsmail Denizli önderliği ve yönetiminde Çeşme Gençlik futbol takımının bölgesel amatör liglerde fırtına gibi estiği yılların oyuncusudur, kimine göre kesici kimine göre stoper kimine göre bek gibi isimlerle anılan iyi bir savunma oyuncusu idi döneminin. Dönemin tüm efsane oyuncuları ile arkadaşlığım ve Tufan Kaptanın takımdaşlığı son güne kadar devam etti. Takımın tüm oyuncuları ile olan arkadaşlığım ve dostluğum nedeniyle futbol oynamayı mahalle arasındaki saha dışına asla taşıyamamış birisi olmama rağmen Çeşme Gençlik antrenmanında bir çift kale maçta bana İsmail Denizli’nin torpili, oyuncularında hoşgörüsü neticesinde azıcık oynamama müsaade etmişler ve kısa sürede de saha kenarına gönderilmiş idim (aslında kovulma), gerekçe futbolu bilmemek, sakatlamaya yönelik faul yapıyor olmam, ama o kadro ile yaklaşık bir 10 dakika bile oynamanın şerefine nail olmuştum, bu da yeterdi. Bunun üzerine bende iyi bir seyirci ve taraftar olma konusunda irade beyan etmiştim. Büyük ölçüde Çeşmede bulunduğum sürede idmanları bile izlemeye giderdim, benim için büyük bir keyif idi. Bu vesile ile İsmail Denizli, Tokmak Ahmet, Somalı h-Hasan, Kedi Tufan, Ardızoğlu Latif başta olmak üzere tüm yitirdiğimiz arkadaşlarımızı hasret ile anarken halen görüştüğümüz Agili Ergun, Konsolos Nail, Kaleci Arif Çilek, efsane forvetler Mehmet Erküçük ve Şerif Gün olmak üzere tüm dostlarıma buradan selamlarımı iletiyorum.

Hey gidi koca Kaptan Tufan, neler var neler hafızamda, seni ve seninle ilgili olanları anlatmak ve yazmak üzere, 70’li yıllarda zor bela temin ettiğimiz Drahmileri verip bize Sakız Adasından kot pantolon (bluejeans) getirmelerini mi, Sakız adasından damla sakızı getirmelerini mi, Kıbrıs’a çalıştığın dönemde Silifke’de tesadüfen karşılaşmamızı hemen inanılmaz içtenliğin ile haydi arabanı da yükle seni Kıbrıs’a götüreyim demeni mi, Adana’dan evli olman nedeni ile Adana’ya gelince ziyaretlerini mi, son dönemde Sakız Adasında kalışlarını mı, neler neler…

Bir süredir ortalıklarda görünmeyince kardeşi arkadaşım “Çekirge İbo’ya” sorunca, öğrenmiştik acı gerçeği, cağın belası rahatsızlığa düçar olduğunu ve hızlı ilerleyişini, bu nedenle artık evden dışarıya çıkamadığını… Ve ne yazık ki bu bilgiyi aldığımızdan çok kısa bir süre sonra seni kaybettik ve o gün son uğurlayışta tüm sevenlerinin ve dostlarının hatta azıcık dahi olsa tüm tanıyanların ve de Çeşme Belediyespor’un tüm faal ve eski yönetici ve  sporcuları ile uğurladık seni, kimimiz kahrolarak, kimimiz ağlayarak, ama kalbimize gömerek…

 

Hiç yorum yok: