Çarşamba, Ağustos 21, 2019

GÜCÜ PARA ZANNEDENLER BİLGİSİZLER


Kadri Gürsel’in “Ben de sizin için üzgünüm” kitabını okuyorum, gazeteci olma ve kalma sürecini bir hayli detaylı anlatıyor, enteresan anılar var, aslında hafızası olanlar için çok ta yabancı olunamayacak şeyler ama, hani hep siyasi partilere ve onları yöneten ekiplere fazlaca kızılır ya, senaryoyu yazan, filmi yöneten hep arka planda olur ya, işte esas kızılacaklar listesini oluşturmaya ya da genişletmeye yarayacak anılar da var. Bilindiği üzere; bir tarihlerde bu ülkenin kalburüstü zengini ve iş adamı Eczacıbaşı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı; “Sermaye güvende olsun da rejimin adı önemli değil” demişti ve ne yazık ki de öyle olmuştu ve ancak ve de sadece devrimci bir grup tarafından protesto edilmiş idi, lakin genel manada genel “hop sen kim oluyorsun da böyle laflar ediyorsun” dememiş idi… Şimdi Kadri Gürsel bir başka iş adamı Erdoğan Demirören’in “Türkiye ancak otoriter rejimle kalkınır” dediğini aktarıyor. Benim için sürpriz mi bu kelamlar, zinhar değil zaten en iyi bildiğimiz işlerden sayılır bu kabil değerlendirmeler… Sermaye ne istiyor, neden istiyor, sermaye istediği ortamın oluşması için ne tür siyasi faaliyet ve girişimlerde bulunur, sermaye kâr için gözünü budaktan esirger mi, vs vs. Bunlar gayet sarih, gören gözlere, duyan kulaklara ve orta karar çalışan beyinlere…

Kadri Gürsel; Erdoğan Demirören ile ilgili anılarında ilaveten “Görüşmemizin bir anında, öylesine, durup dururken, gözlerimin içine bakarak, “Ben hayatımda hiç kitap okumadım” dedi. Bu sırada yüzündeki bulanık tebessüm değişmedi. Neden hiç kitap okumamış, okumamışsa niçin okumamış, anlatmadı ve bu okumamışlık halinin hayatına bir faydası olmuş mu, onu da söylemedi.” diye aktarıyor… Adamlar çözmüşler işi, okuma, düşünme, biat et zengin ol… Güç sahibi olmak bilgi sahibi olmak değil ki, güç sahibi olmak para sahibi olmak demek, paran varsa gücün var, bu muhteremlere göre… Sonra tutarsın birkaç danışman, çözersin işi… Allah bu muhteremleri dinden imandan ayırmaya, ne diyeyim…

Güç ve para dediklerinde hep aklıma basit ve ilk öğretilen fizik formülü gelir, bu muhteremlerin davranışından mülhem… Bilindiği üzere, daha ilkokul ya da ortaokul sıralarında, öğrencilere; “Güç = İş / Zaman” diye bir fizik formülü öğretirler… Hani, gücü ya da işi zaman ile ilişkilendirip tarif etme, somuta indirgeme ve daha anlaşılır kılma adına… Burada, günlük hayatımızda çok kullanılan tarifler üzerinden mezkûr formülde küçük yer değiştirmeler yaparak, daha da kolay anlaşılır ve derdimizi ve meramımızı ifade ederiz ya… Kolayca bilineceği üzere günümüz insanının ne yazık ki ittifakla kabul ettiği, birkaç hipotez vardır, bilgi=güç, zaman=nakit gibi… Şimdi bunu, mezkûr formülde yerlerine koyarak, yani güç eşiti bilgi, zaman eşiti nakit şekli ile, “Bilgi = İş / Nakit” haline dönüştürelim. Yine öğretilen gerekli değişikleri yaparak (çekerek), “Nakit = İş / Bilgi” formülüne ulaşılır… Artık buradan ne anlaşılması gerektiğini uzun uzun anlatmaya gerek yoktur sanırım, bilgi ne kadar az ise, nakit o kadar çok olacaktır, yani bilginin fazla olması hiçbir işe yaramıyor, yani bilgisizlik daha önemlidir, açıkçası bu yaklaşıma göre bilgiye de gerek yoktur… Görüldüğü üzere ne kadar az bilgi o kadar fazla güç yani nakit… Yaşasın “bilgisizliğin gücü”…

Moda ya uygun; “Cahilim ama para (güç) bende…” sözü edilir ya, tam da durum bu. Bir tarihlerde bu ülkede Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış, Turgut Özal’a soruyorlar; “kitap okur musunuz?” sorusuna “ben sadece redkit okurum” diye cevap veriyor ya, konunun manasına tam uygundur. Bilindiği üzere 1978 seçimlerinde İzmir’den milletvekili adayı olur, hem de 1. sıradan ama millet kendisini milletvekili yeterliliğine haiz görmez ve seçmez lakin kısa bir süre sonra 12 Eylül askeri darbesi ile önü açılır, peki ön neden açılır, çünkü akıl kapalıdır, akıl angajedir ve biat etmiştir, sırası ile başbakan ve cumhurbaşkanı yapılır. Aynı dönemde parlar Demirören’in durumu, Kadri Gürsel anılarında anlatır, mezkûr zatın yanaşmalığını…Dönem itibari ile utanılmasa; “bilgi batılılar tarafından zaten üretiliyor, neden biz de üretelim, hazırını ithal ederiz daha ucuz olur” açıktan ilan edilecek ama Allah var yine de utanılıyor, uygulanıyor ama itiraf edilmiyor. Gerçi lafı bu keskinlikte söyleyince de kimse kabul etmiyor hatta kızıyor ya da üstüne alınmıyor ama bütçe yapma kudretinde olan muktedirlerin kavli beladan beri bilim üretimine ayırdıkları bütçelere de bakınca, sırları dökülüveriyor hemencecik. Nedense bilim ve bilgi hep, hotzot ile iktidar sürdürmeye niyeti ve eğilimi olanlara uzak durmuştur ya da bu kabil muktedirler bilim ve bilgiyi kendilerinden hep uzaklaştırmışlardır. Onlar için varsa yoksa hurafe, menkıbe, safsata vs. vs. Tam bir bekçi Murtaza, portresi ve şablonu…

Aaaa diğer taraftan; bilgi le donatılıp etik yoksunu hamurdan yoğrulmuşsa da, bir işe yaramıyor, ahlak ve etik ile edinilen bilgi, sahibine yarar getiriyor. Bu manada en önemli anı da şu oluyor. Görüldüğü üzere adam olmak kolay değil, olmamak ise çok kolay. Almanya’da bir lise müdürü, her öğretim dönemi başında, öğretmenlere şu mektubu gönderirmiş. “Bir toplama kampından kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. Bilgi ile donatılmış ve iyi yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, çok bilgili doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekleri, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Öğretimin çok iyi olmasından kuşku duyuyorum bu yüzden. Sizlerden istediğim ve beklediğim şudur. Öğrencilerinizin çok bilgili olmaları yanında, eğitimli ve vicdan sahibi iyi birer insan olarak yetiştirilmeleridir, bu yönde hiçbir çabayı esirgemeyin. Çabalarınız bu anlamda eksik olursa, öğrencilerinizin bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar haline dönüşmesi kaçınılmazdır. Matematik, tarih, kimya, din ve ahlak bilgisi, öğrencilerinizin daha iyi insan olmasına yardımcı olursa, önemlidir yoksa hiçbir önemi yoktur.”

 Bilginin ya da bilgili insan artışından beklenen, eğitilmiş kafa yaratmak, eğitimli kafanın, bilgi ile analitik düşünme kabiliyet ve marifetini arttırabilmektir. Yoksa yukarıdaki formül öngörüsü gerçekleşir, bilgi azaldıkça güç artar maazallah…

Kapitalizm; katmerli kazıklı ve kalitesiz, özensiz ve ahlaksız servise devam ediyor. Kapitalistler de sadece kârlarına bakıyor, millet te onlara avel avel bakıyor, bakışıyorlar… Konu dağıldı biraz ama toparlamaya yer kalmadı. Anlayan anladı diyelim anlayanlar da anlamayanlara anlatır, ihtiyaç oluşursa…

Hiç yorum yok: