“Çok
fazla param var ve ben paramı alkole, kuşlara ve hızlı arabalara harcıyorum,
geriye kalanı da saçıp savuruyorum” diyor, geçen yüzyıla damga vuran
futbolculardan birisi olarak George Best. Sadece bu manada değerlendirme
yapılıp, George Best deyip geçilebilecek birisi değildir çünkü futbol
yetenek ve zekasını izah için tribünlerde her zaman açılan bir pankart ile
taraftarlar ittifakla “Maradona Good, Pele Better, George Best” şeklinde
görüş bildirmişlerdir. Şüphesiz bu görüşe katılmayanlar da vardır ve olacaktır.
“Futbol zekâsı” ve futbol oynama becerisi ve de özellikle dripling ve çalım
atmadaki yüksek başarısı konusunda gelmiş geçmiş tüm otoritelerden sürekli tam
puan almış olup bu meziyetleri ile de taraftarların gözünde ve gönlünde taht
kurmuştur. Lakin bu kadar yüksek meziyet ve beceri sahibi olan bir insanın bir
o kadar da futbol disiplininden uzak olması nasıl izah edilir bilemiyorum açıkçası.
Gerçi Best’in futbolculuğunu canlı seyretme şansına hiç sahip olamadım çünkü çocukluk
dönemime denk gelmiş ve futbolsever bir çocuk olsam bile devir itibari ile Tv
yayını henüz başlamamış sadece kısa filmler halinde sinemalarda o da çok önemli
maçlardan ve önem atfedilen kişilere yönelik fragman tadında gösterimlerden
bilirim kendisini. Lakin dönemin en önemli belki
de yegâne futbol dergisi “Türkspor”dan (adı başka olabilir ama ben böyle
hatırlıyorum) satın al(a)mamak ve sadece gazeteci de göz geçirmek kaydı ile uzaktaki
futbola bile ilgim bir hayli yüksekti, hala da öyledir. Şimdilerde ise her
futbolcunun sayısız tanıtım ya da hatırla(t)ma filmleri mevcuttur, başta “youtube”
olmak üzere sosyal medyanın bir dolu mecrasında. Best anlat anlat bitmez
kabilinden biri olup bir tarafı ile futbolculuğu bir tarafı ile de özel
yaşantısı ve dahi oradaki disiplinsizliği üzerine. Kendi ağzından özel hayatı
ile ilgili, “1969'da içkiyi ve kadınları bıraktım. Hayatımda geçirdiğim en
berbat 20 dakikaydı” demiş olması hayata bakışı üstüne bir tespittir. “Eğer
çirkin olsaydım kimse Pele ve Maradona’yı hatırlamazdı” diyerek futbolla ilişkisini
delillendirmesinin yanında unutulmaz Fransız Futbolcu Eric Cantona’nın “cennetteki
ilk antrenmanında sağ açığa geçip, sol bekteki tanrının başını döndürmüştür. Bana
takımında yer ayırmasını çok isterim” demesi ile durumu taçlandırması asla ve
kat’a unutulamaz. Sıradışı yeteneği ve devrinde gündemden hiçbir türlü düşmeyen
yani sıradışı özel hayatıyla George Best, 1968 de Avrupa’da yılın futbolcusu
ödülünü alır ama ne yazık ki bu disiplin sürmez. Oysa; futbolun ordinaryüsü
sayılan Sir Alex Ferguson “Best, tartışmasız futbolumuzun ürettiği gelmiş,
geçmiş ve gelecek en yetenekli futbolcuydu” diyerek unutulmazlar tahtına
oturtur kendisini, diğer taraftan da ünlü İskoçyalı futbolcu Gordon Mcqueen “Futbol
oynamıyordu, şiir yazıyordu ve bizlerde dinlerken kendimizden geçiyorduk”
sözleriyle Best’e hayranlığını ifade edecekti. Ama ne yazık ki Best’in tek aşkı
futbol değildi...
Futbol
aynı yıllarda ülkemizde de çok sevilir, futbolcular yakından takip edilir ve
hatta sohbetlerde de yeterince şöhret olamamış futbolcular şöhret olmuşlara
benzerlikleri ile eşleştirilip şöhretlerin isimleri eşleştirilenlere lakap
olarak verilirdi, gerçi şimdilerde de sürer bu gelenek… Kimisi top oynama
becerisi kimisi de özel hayatları ile eşleştirildi ama mutlaka bir benzerlik
bulunurdu. Diğer taraftan Çeşme mezkûr yıllarda çok önemli futbolcular
yetiştirmiştir ne yazık ki bunların çok azı ulusal düzeyde şöhreti yakalayabilmişlerdir.
Örneğin, Altay’lı Mustafa Denizli, Adanaspor ve Malatyaspor’lu Malik Gençalp, Bolusporlu Süleyman Kocakara, Tirespor’lu
Şerif Gün, Altınordu’lu Mehmet Ergin bunların en tanınırları olmuştur. Bir de futbol
becerileri ve zekâları ile şöhret olma şansını yakalayıp da özel hayat
tercihleri ya da futbol talihsizlikleri ve sakatlıklar nedeniyle daha yolun
başında iken futboldan kopanlar olmuştur. Çeşmespor’un o yıllarından buna
uygun onlarca futbolcu sayılabilir, Çoşkun Kalkan, Hasan Soma, Mehmet Erküçük
ve Ergun Mütevellioğlu bunların en önde gelen temsilcileridir. Hele bir Mehmet
Erküçük efsanesi ile tanıştı ki Çeşme, futbol talihsizliği olmasa belki de
şu anda adı Metin Oktay gibi altın harflerle yazılacaktı bir yerlerde. Deyim
yerinde ise “leblebi gibi gol atardı” Mehmet Erküçük…
Evet
fazla uzatmadan başlıkta takdim ettiğim Mehmet Çağlayık’a, nam-ı diğer Kurupa
Mehmet ve de Çeşme’de futbolculuğu ve hayatının bir parçası ile
eşleştirilen “Çeşme’nin George Best’i”ne gelelim. Gerçekten hatırlayanlar
olacaktır, Mehmet Çağlayık Çeşmemizin George Best’i olarak bilindi, söylendi ve
tarihe öyle yazıldı, en azından biz bilenler nezdinde. Futbolculuğu ne yazık ki
çok kısa sürdü lakin onun kısa futbolculuğunun yegâne nedeni aşırı duygusal olması
idi ve ne yazık ki futbolda bu boyutta bir duygusallığa yer yoktur, olamadı da.
Futbol oynama becerisi, futbol zekâsı, bir ceylan edası ile koşması, koşarken
saçlarını bir aslan yelesi gibi sallaması, orta sahada başlayan oyunculuğunu
daha geriye çekilerek devam ettirmiş ve de futbolun gerektirdiği kadar sert ve
şairimsi yumuşaklığı ve duygusallığı yeni mevkiinde yakaladığı başarıya karşın yeterince
uzun sürmemiştir. Maalesef ömrü de futbolculuğu kadar uzun olamamıştır,
yakınlarda kaybettik kendisini ve bu vesile ile “Çeşme’nin George Best’i
Mehmet’i” yıldızlara uğurlamış iken, sevenlerine, dostlarına, arkadaşlarına
ve yakınlarına bir kez daha baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Onu her zamanki
sakinliği ile ama kendisini anlamayan attığı pası değerlendiremeyen
arkadaşlarına ellerini beline kayarak söylenerek eleştirme sahnesi ile hep hatırlayacağız.
Attığı pası anlamayan, anlayamayan, topa koşmayan, pası değerlendirmeyen hemen
herkese kızar ve söylenirdi, harika paslar atar ve bu harika pasların harika
değerlendirilmesini beklerdi takım arkadaşlarından gerçi nihayetinde bir oyun
ve amatörce yapılırdı o kadar amatördü ki herkes kendi formasını evde yıkar
gelirdi. Duygusallığı inanılmazdır, Mehmet’in. Favoridir galip gelir ağlar,
mağlup olur ağlar, sürekli bir duygu patlaması, bir Seferihisar maçında 3-0
mağlup iken maçın bitimine az kala oyuna giren Mehmet Erküçük’ün attığı 3 gol
sonrası, Mehmet’in Mehmet’e sarılıp dakikalarca ağlaması hala hatıralardadır.
Duygusallığını aşabilse idi muhtemelen o da futbol tarihindeki yerini layığı
ile alacaktı. Saçlarını ki o dönem uzun saç moda olup kendisi de uzun saçlı idi
bir sallayışı vardı tıpkı George Best, Best kadar uzun oynayamadı ama benzer
kaderleri paylaştı dersek çok aykırı ve yanlış kelam etmiş olmayız. Çeşme’nin
George Best’i Mehmet Çağlayık’ı bu vesile ile bir kez daha yad edip, nurlar
içinde olmasını dilerken, “Hayatımda her şeye çalım attım ancak alkol hariç”
diyerek ne yazık ki bu nedenle de hayata veda eden George Best’i de özlemle yad
ediyorum.
Çok
konuda kendisi ile aynı düşünmesem de, sosyal faaliyetlerine katılmış olmasam
da, ömrünün son günlerinde sabah yürüyüşleri anında gazete satınalmadan sonraki
ayaküstü de olsa 5 er dakikalık muhabbetlerimiz, birbirimize saygımızın,
sevgimizin ve anlayışımızın adeta bir ifadesi idi. Ruhun şad olsun, Mehmet…
2 yorum:
Efsane Mehmet Çağlayık'a bir saygı da benden.
Efsane Mehmet Çağlayık'a bir saygı da benden.
Yorum Gönder