Cuma, Temmuz 17, 2020

ÇEŞME’NİN GEORGE BEST’İ; KURUPA MEHMET

“Çok fazla param var ve ben paramı alkole, kuşlara ve hızlı arabalara harcıyorum, geriye kalanı da saçıp savuruyorum” diyor, geçen yüzyıla damga vuran futbolculardan birisi olarak George Best. Sadece bu manada değerlendirme yapılıp, George Best deyip geçilebilecek birisi değildir çünkü futbol yetenek ve zekasını izah için tribünlerde her zaman açılan bir pankart ile taraftarlar ittifakla “Maradona Good, Pele Better, George Best” şeklinde görüş bildirmişlerdir. Şüphesiz bu görüşe katılmayanlar da vardır ve olacaktır. “Futbol zekâsı” ve futbol oynama becerisi ve de özellikle dripling ve çalım atmadaki yüksek başarısı konusunda gelmiş geçmiş tüm otoritelerden sürekli tam puan almış olup bu meziyetleri ile de taraftarların gözünde ve gönlünde taht kurmuştur. Lakin bu kadar yüksek meziyet ve beceri sahibi olan bir insanın bir o kadar da futbol disiplininden uzak olması nasıl izah edilir bilemiyorum açıkçası. Gerçi Best’in futbolculuğunu canlı seyretme şansına hiç sahip olamadım çünkü çocukluk dönemime denk gelmiş ve futbolsever bir çocuk olsam bile devir itibari ile Tv yayını henüz başlamamış sadece kısa filmler halinde sinemalarda o da çok önemli maçlardan ve önem atfedilen kişilere yönelik fragman tadında gösterimlerden bilirim kendisini. Lakin dönemin en önemli     belki de yegâne futbol dergisi “Türkspor”dan (adı başka olabilir ama ben böyle hatırlıyorum) satın al(a)mamak ve sadece gazeteci de göz geçirmek kaydı ile uzaktaki futbola bile ilgim bir hayli yüksekti, hala da öyledir. Şimdilerde ise her futbolcunun sayısız tanıtım ya da hatırla(t)ma filmleri mevcuttur, başta “youtube” olmak üzere sosyal medyanın bir dolu mecrasında. Best anlat anlat bitmez kabilinden biri olup bir tarafı ile futbolculuğu bir tarafı ile de özel yaşantısı ve dahi oradaki disiplinsizliği üzerine. Kendi ağzından özel hayatı ile ilgili, “1969'da içkiyi ve kadınları bıraktım. Hayatımda geçirdiğim en berbat 20 dakikaydı” demiş olması hayata bakışı üstüne bir tespittir. “Eğer çirkin olsaydım kimse Pele ve Maradona’yı hatırlamazdı” diyerek futbolla ilişkisini delillendirmesinin yanında unutulmaz Fransız Futbolcu Eric Cantona’nın “cennetteki ilk antrenmanında sağ açığa geçip, sol bekteki tanrının başını döndürmüştür. Bana takımında yer ayırmasını çok isterim” demesi ile durumu taçlandırması asla ve kat’a unutulamaz. Sıradışı yeteneği ve devrinde gündemden hiçbir türlü düşmeyen yani sıradışı özel hayatıyla George Best, 1968 de Avrupa’da yılın futbolcusu ödülünü alır ama ne yazık ki bu disiplin sürmez. Oysa; futbolun ordinaryüsü sayılan Sir Alex Ferguson “Best, tartışmasız futbolumuzun ürettiği gelmiş, geçmiş ve gelecek en yetenekli futbolcuydu” diyerek unutulmazlar tahtına oturtur kendisini, diğer taraftan da ünlü İskoçyalı futbolcu Gordon Mcqueen “Futbol oynamıyordu, şiir yazıyordu ve bizlerde dinlerken kendimizden geçiyorduk” sözleriyle Best’e hayranlığını ifade edecekti. Ama ne yazık ki Best’in tek aşkı futbol değildi...

 

Futbol aynı yıllarda ülkemizde de çok sevilir, futbolcular yakından takip edilir ve hatta sohbetlerde de yeterince şöhret olamamış futbolcular şöhret olmuşlara benzerlikleri ile eşleştirilip şöhretlerin isimleri eşleştirilenlere lakap olarak verilirdi, gerçi şimdilerde de sürer bu gelenek… Kimisi top oynama becerisi kimisi de özel hayatları ile eşleştirildi ama mutlaka bir benzerlik bulunurdu. Diğer taraftan Çeşme mezkûr yıllarda çok önemli futbolcular yetiştirmiştir ne yazık ki bunların çok azı ulusal düzeyde şöhreti yakalayabilmişlerdir. Örneğin, Altay’lı Mustafa Denizli, Adanaspor ve Malatyaspor’lu Malik Gençalp, Bolusporlu Süleyman Kocakara, Tirespor’lu Şerif Gün, Altınordu’lu Mehmet Ergin bunların en tanınırları olmuştur. Bir de futbol becerileri ve zekâları ile şöhret olma şansını yakalayıp da özel hayat tercihleri ya da futbol talihsizlikleri ve sakatlıklar nedeniyle daha yolun başında iken futboldan kopanlar olmuştur. Çeşmespor’un o yıllarından buna uygun onlarca futbolcu sayılabilir, Çoşkun Kalkan, Hasan Soma, Mehmet Erküçük ve Ergun Mütevellioğlu bunların en önde gelen temsilcileridir. Hele bir Mehmet Erküçük efsanesi ile tanıştı ki Çeşme, futbol talihsizliği olmasa belki de şu anda adı Metin Oktay gibi altın harflerle yazılacaktı bir yerlerde. Deyim yerinde ise “leblebi gibi gol atardı” Mehmet Erküçük…

 

Evet fazla uzatmadan başlıkta takdim ettiğim Mehmet Çağlayık’a, nam-ı diğer Kurupa Mehmet ve de Çeşme’de futbolculuğu ve hayatının bir parçası ile eşleştirilen “Çeşme’nin George Best’i”ne gelelim. Gerçekten hatırlayanlar olacaktır, Mehmet Çağlayık Çeşmemizin George Best’i olarak bilindi, söylendi ve tarihe öyle yazıldı, en azından biz bilenler nezdinde. Futbolculuğu ne yazık ki çok kısa sürdü lakin onun kısa futbolculuğunun yegâne nedeni aşırı duygusal olması idi ve ne yazık ki futbolda bu boyutta bir duygusallığa yer yoktur, olamadı da. Futbol oynama becerisi, futbol zekâsı, bir ceylan edası ile koşması, koşarken saçlarını bir aslan yelesi gibi sallaması, orta sahada başlayan oyunculuğunu daha geriye çekilerek devam ettirmiş ve de futbolun gerektirdiği kadar sert ve şairimsi yumuşaklığı ve duygusallığı yeni mevkiinde yakaladığı başarıya karşın yeterince uzun sürmemiştir. Maalesef ömrü de futbolculuğu kadar uzun olamamıştır, yakınlarda kaybettik kendisini ve bu vesile ile “Çeşme’nin George Best’i Mehmet’i” yıldızlara uğurlamış iken, sevenlerine, dostlarına, arkadaşlarına ve yakınlarına bir kez daha baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Onu her zamanki sakinliği ile ama kendisini anlamayan attığı pası değerlendiremeyen arkadaşlarına ellerini beline kayarak söylenerek eleştirme sahnesi ile hep hatırlayacağız. Attığı pası anlamayan, anlayamayan, topa koşmayan, pası değerlendirmeyen hemen herkese kızar ve söylenirdi, harika paslar atar ve bu harika pasların harika değerlendirilmesini beklerdi takım arkadaşlarından gerçi nihayetinde bir oyun ve amatörce yapılırdı o kadar amatördü ki herkes kendi formasını evde yıkar gelirdi. Duygusallığı inanılmazdır, Mehmet’in. Favoridir galip gelir ağlar, mağlup olur ağlar, sürekli bir duygu patlaması, bir Seferihisar maçında 3-0 mağlup iken maçın bitimine az kala oyuna giren Mehmet Erküçük’ün attığı 3 gol sonrası, Mehmet’in Mehmet’e sarılıp dakikalarca ağlaması hala hatıralardadır. Duygusallığını aşabilse idi muhtemelen o da futbol tarihindeki yerini layığı ile alacaktı. Saçlarını ki o dönem uzun saç moda olup kendisi de uzun saçlı idi bir sallayışı vardı tıpkı George Best, Best kadar uzun oynayamadı ama benzer kaderleri paylaştı dersek çok aykırı ve yanlış kelam etmiş olmayız. Çeşme’nin George Best’i Mehmet Çağlayık’ı bu vesile ile bir kez daha yad edip, nurlar içinde olmasını dilerken, “Hayatımda her şeye çalım attım ancak alkol hariç” diyerek ne yazık ki bu nedenle de hayata veda eden George Best’i de özlemle yad ediyorum.

 

Çok konuda kendisi ile aynı düşünmesem de, sosyal faaliyetlerine katılmış olmasam da, ömrünün son günlerinde sabah yürüyüşleri anında gazete satınalmadan sonraki ayaküstü de olsa 5 er dakikalık muhabbetlerimiz, birbirimize saygımızın, sevgimizin ve anlayışımızın adeta bir ifadesi idi. Ruhun şad olsun, Mehmet…


2 yorum:

KARALAMA DEFTERİ dedi ki...

Efsane Mehmet Çağlayık'a bir saygı da benden.

KARALAMA DEFTERİ dedi ki...

Efsane Mehmet Çağlayık'a bir saygı da benden.