Pazar, Temmuz 11, 2021

ÇEŞME TARIMI ve MİKROKLİMA

Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran; “Çeşme anasonu sahneye geri döndü, taklitlerinden sakınınız” diyerek Çeşme’de yeniden anason dikimi konusunda üretim yapmak isteyenlere destek olma iradesini ortaya koydu. Evet, irade beyanı ve fiili destek, gerek şart lakin yeter şart mı, şüphesiz değil. Her şeye rağmen üreticiye cesaret ve destek manasında önemsediğim bir atılım. Evet gerek şart diyorum çünkü böyle bir irade beyanı ile başlar her şey lakin yeter şart mı diye soruyorum, ne yazık ki, hayır. Çünkü genel manada tarım politikaları ortada, asıl önemlisi ise, Çeşme’nin çok uzun yıllardan beri ekonomik faaliyet alanında eksen değişikliği… Şimdi bakıyorum bu haber üstüne yazılanlara ve yapılan yorumlara, “tarım yapılacak yer mi, kaldı” ile başlayan “Başkan göstermelik işler yapıyor” denilmesine kadar… Gösterilen her yaklaşım kendi içinde doğru lakin eksik, dolayısı ile eksik olduğu için de yanlış anlaşılabilecek kadar da geniş perspektifli ve ciddi veri kullanılmadan yapılmış değerlendirmeler gibi görülebilir. Evvel emirde Başkan göstermelik yapıyor ama az bir şey mi, burun kıvrılacak bir şey mi, zinhar… Ama yer kaldı mı eleştirisi gayri ciddi mi, o da bir başka fasıl… Başkan’ın siyasi faaliyette bulunduğu siyasi parti ve muhalif partilerin uzun yıllardır iddia, plan önerisi ve beklentileri ne yönde, bir bakılırsa görülecektir, tenakuz… Çeşme’nin süreli ya da süresiz turistten azade, yerleşik ve kalıcı nüfusunun 350.000 olarak planlandığını görmezden gelmek mümkün mü, ne yazık ki hayır. Alaçatı ve etrafını, bazı iddialara göre Germiyan ve Reisdere’yi bile içine alan, devasa konut projeleri için cesaretle lehte fikir beyan eden, adım atan genel ve yerel siyaset erbabının alkışlanacağı ama aynı zamanda tarım girişimlerinin alkışlanacağı bir başka dünya cenneti bulunması kabil değildir, kanaatindeyim. İçinde “havaalanı” bile olan onlarca golf sahası bulunan devasa projelere alkış çalanların, bilmesi gerekir ki, Çeşme Barajının yegâne su toplama havzası bile yok ediliyor olacaktır. Bu konu ile ilgili “Yeni Çeşme Projesi” taraftarlarına ve muhaliflerine bile bakmak konuya girişin “a” sını oluşturacaktır. Neyse, konumuz şehirleşme ve maliyetleri değil, asıl mevzuya dönelim. Çeşme’nin “mikrokilmatik” özellikleri nasıl bir tarımın mümkün olduğu konusunda yeterince fikir vermektedir. “Çeşme Mikroklimasının”; dünya üzerinde sadece ve sadece ABD Kaliforniya’da küçük bir alanda bulunuyor olması bile ne denli kıymetli ve önemli bir mirasımızın olduğunu göstermektedir. Gerçi burada toplumun neredeyse ittifakla tamamı ve siyaset erbabının cesaretle bunları görmüyor ve göstermiyor olmasının üstünü örtecek değiliz bilakis bu ilişki ve çelişki tespitini yapıp geçeceğiz yoksa derdimiz eleştirelim de eleştirelim değil… Ahalinin kararı ve tercihi önemlidir sonuçlarına ve maliyetine katlandıkları sürece bana bir şey düşmez…

Evet; Çeşme’nin mikroklima özellikleri ayrıcalık yaratıyor dedim ya, bunu anlamak için zaten kendi alanının küçük olması bir yana kendi içinde bile küçük küçük bölgelere ayrılıp farklı temel özelliklere sahip olması tespiti bile kıymet ve değer verme açısından çok önemlidir. Diğer taraftan yetişen ürünlerini, tarımın yapılmasına yönelik tercihler ve kolaylaştırıcı işlemler nedeni ile şimdilerde tüm güzelliklerini ve özelliklerini taşıyamasa bile bir Çeşme Kavunu, Soğanı, Mandalini, Limonu, Anasonu, Sakızı, Enginarı, Salebi, Şaraplık Üzümü hatta Tütünü taşıdığı farklı tat, aroma, renk, koku, şekil açısından farklı kılan nedir diye bakmak yeterlidir. Şüphesiz Canım Yurdumun her yöresinde kendi has özellikleri ve güzellikleri ile öne çıkan harika tarımsal ürünleri vardır. Burada muradımız sen neymiysin be Çeşme ürünleri zinhar değil… Lakin yerel ürünlerin korunması, tarımının sürdürülebilir olması, Kamu marifeti ile ne pahasına olursa olsun desteklenmesi hem yerel, hem de ulusal, hatta evrensel önemdedir bana göre…

Bilindiği ya da kolayca bilinebileceği üzere; “mikroklima” tanımlaması aynı ürünün farklı şartlar altında farklı özelliklere sahip olmasının incelenmesi ile mana bulan tanımlama manzumesidir. Genellikle zeminden 2 mt yükseklikte, tanımlanmış aynı zamanda ölçek açısından minör değişiklikler gösteren bir büyüklükteki arazi parçasının, güneş, nem, eğim, rüzgâr ve hava akımları ile bunların toprak üzerindeki su kaybından tutun toprak aşındırmasına kadar ve ısı değişimleri ve zamanları gibi konularda gözlemlenerek, incelenerek tarif ve tanımlamasının yapılması işlemidir, mikroklima ya da mikroiklim. Burada görüldüğü üzere, hava hareketleri ile toprak kombinasyonu ve onların detayları içinde neredeyse akla gelen her türlü detay farklılığı bir başka tanım farklılığına tekabül etmektedir. Örneğin rüzgârın yönü, şiddeti, bağıl nemi ve toprak ile temas açısı ve önemlisi güneşin tüm bunlarla birlikte etkisi altında toprak evsafı ve kompozisyonu, zemin nem ve su durumu ve de hiç göz önünde tutulmayan yaban hayvan ile börtü böcek katkısı, vs vs… Tüm bu detaylar açısından Çeşme’nin farklı farklı küçük ovaları kendisini yansıtan farklı ürünlere ev sahipliği yapar… Örneğin, Ildırı Enginar ile öne çıkarken, Çeşme Çevre yolu içinde kalan alan Mandalin ve Limon ile, Çiftlik Anason ve Kavun ile ünlenmektedir. Konu ile ilgili biriktirdiğimiz ve biriktirenlerden aktaracağımız çok detay bilgi var şüphesiz, lakin yer sınırlı…

Tekrar konuyu başladığımız yere getirirsek; Belediye Başkanı, temsili ve örneksel düzlemde çok değerli bir iş yapıyor, tartışmasız. Lakin bu çaba ve girişimin sınırlı etkisi olacağı aşikardır. Bu manada “Hattın müdafaası değil sathın müdafaası ki o satıh tüm Canım Yurdumdur” mütalaası ile yüzde yüz yerli ve milli tarım tercihleri yapılmalıdır. Peki yapılabilir görünüyor mu, hiç umudum yok maalesef… Sadece “makro politikalar ve politik tercihler açısından” değil tek tek vatandaş beklentisi ve tercihi açısından da durum beni umutlandırır vaziyette değil… Neyse zülfü yâre çok dokunmadan bitirelim… Ekrem Başkanın önce karakılçık buğday, enginar, sonra sakız ve şimdi de enginar konusundaki girişim ve atılımlarını kimilerine göre “göstermelik de” olsa çok değerli buluyorum ve destekliyorum. İlaveten bir Belediye Başkanı da bu kadar yapabilir, kimse ondan Tarım Bakanı tercih ve uygulamaları beklememeli… Diğer taraftan “30 yıl aradan sonra” gibi bir sunum ardına konuşlanılması da ısrarla, ara vermeden ve terk etmeden, ta başından beri anason dikenleri görmezden gelmek manasındadır. Yani kimse bu işler benden önce yapılmadı gibi akla ziyan yaklaşımlarda göstermemeli, maazallah kaybedenler kulüp listesi uzar da uzar… İlaveten Başkanın tercihlerine yönelik eleştirilerimiz yok mu, olmaz mı, hakkımız saklı ve baki…

 

 

Hiç yorum yok: