Yolumuzu Gürcistan’a düşürdük, maksat eksiğimiz kalmasın diye… Batum’dan girip, Poti, Kutaisi, Gori, Tiflis, Borjomi ve Ahıska ziyaretleri sonrası Türkiye’ye dönüş… Genel manada yeşili korunmuş ya da yeşil kalmış bir ülke görünümünde. Hele Batum’da şehrin içinde bulunan ziyadesi ile uzun plaj yanında geniş ağaçlık bir bant uzanıyor ki, şimdi burun kıvırılan dönemin tercihi olmuş bu peyzajlar, nereden mi biliyoruz, tıpkı Bulgaristan’daki Varna, tıpkı Ukrayna’daki Odesa sahil düzenlemesi gibi… Yine Batum’da eski dönemden kalmış lakin restorasyon ve bakımları tamamlanmış klasik binalar ile ABD’ye öykünen yeni tarz ve cam giydirme cepheli çok yüksek binaların yan yana bulunması insana eski ile yeni kıyaslaması için ciddi bir fikir ve bilgi vermekte…
Özellikle Batum tarafında kime Rusça uzun uzun cümlelerle soru yöneltti isek aldığımız cevaplar uzun uzun İngilizce oluyor. Demek ki gayet güzel Rusça anlıyorlar ya da biliyorlar… Peki, bunu nereden anlıyoruz, Rusça söylediğimizi soruyu anlamış biçimde İngilizce cevaplıyorlar da oradan şüphesiz… Aslında tavır, “tarafı beyan etme” modunda, hani diyor ya karınca tarafımız belli olsun diye, maksat bu…
Ukrayna ve Gürcistan bayraklarını dostluk ifadesi babında sık sık görüyor olmanın yanında inanılmaz miktarda Rus turistinin bulunuyor olması da enteresan bir tenakuz tezahürü gibi. Batum’da sahildeki uzun plaj mesai saatleri bitince inanılmaz bir Rus turist ya da yerleşmeci akınına uğruyor… Şüphesiz bu durum siyasal otoritelerin savaşlarının insanlar tarafından fazlaca önemsenmediği ve desteklenmediği görüşü oluşmasına neden oluyor bende… Bana ne senin aptal savaşından silkinişini görüyor insan bu tavırlardan… Her ne kadar sık sık yan yana yapıştırılmış bayraklar ile subliminal mesajlar yaratılmışsa da günlük hayatın hayhuyu ve akışı içinde taraflara çok büyük bir engel oluşturmuyor demek ki… Yukarıda dediğim üzere tam tersini tebarüz ettirmeye çalışan yaygın bir grup olmasına rağmen Rusların ve Gürcülerin genel manada sessiz ve derin bir anlaşmaları var yine de, öyle anlıyorum…
Tiflis’in önemli mevkii “Rike Parkta” ise “Ronald Reagan” heykelinin varlığı beni nedense hiç şaşırtmadı emin olun… Hele hangi dönemde yapıldığı ve açıldığı konusunda bilgi edinince bu gerçekleşmeyi sağlayanlara çok yakışmış olduğunu düşündüm. Ne zaman ve kimin dönemi, tabii ki 2011 yılı ve başkan Mikheil Saakashvili dönemi… Açılış töreninde ne diyor Başkan; “heykel Gürcistan ile kuzey komşumuz arasındaki ideolojik farkı simgelemekte olup Ronald Reagan tarafından çökertilen SSCB’nin tarihin çöplüğüne gidişini temsil etmektedir.” Sanki ideolojik tercihleri farklı imiş gibi kuzey komşusu ile. Bu tercihe saygı göstermek gerekir tabii ki lakin Saakashvili’nin serencamını da bilen birisi olarak bizatihi kendisi adına fazlaca üzülemediğimi söylemek zorundayım. Kendisi “Gül devrimi” olarak tarihe geçen sözde barışçıl gösterilerle esasen de ABD destekli “Soros Vakıflarının” sınırsız ve sorumlu ve de planlı destekleri ile taraf tespit ve tayini yapmıştır. Sonrası malum, ABD’nin sınırsız desteğine rağmen adı yolsuzluklara ziyadesiyle karıştığı için ülkesini terk etmek zorunda kalmış sığındığı 2. ABD üssü görüntüsü veren Ukrayna’da “turuncu devrime” tecrübeleri ile katkı vermiş Ukrayna’da aktif siyasi hayatını malum merkezlerden aldığı sınırsız destek ile parti kurarak sürdürmüş “yolsuzluklarla mücadele” sözü vermiş olmasına rağmen Odesa Valiliği esnasında gırtlağına kadar yolsuzlukların içinde bulunmakla suçlanarak tasfiye edilmiş sonra da kaçak olarak döndüğü ülkesinde mahpushanenin yolunu tutmuştur. Mikheil Saakashvili’nin Rusya ile girdiği gereksiz ve amansız mücadele sonucunda Gürcistan hem Abhazya’yı hem de Güney Osetya’yı kaybetmiş durumdadır şimdilerde… Vatandaşlar bu kabil insanların nesinde ne görürler de seçerler anlamak da mümkün görünmüyor… Saakashvili’nin ardılı Zelensky’de benzer bir yol tutturmuş görünmekte… Biz de anlayamamaya devam etmekteyiz, mezkûr tercihleri… Neyse asıl konumuza ricat, Ronald Reagan heykeli yanında karşılaştığım Türkiye vatandaşlığı almış bir muhterem yoğun aksanlı Türkçesiyle Reagan ile fotoğrafını çekmemi istedi sonra da istemem halinde kendisi benim Reagan ile fotoğrafımı çekebileceğini söyledi ben de tarafım belli olsun diye bu adamla neden fotoğraf çektireceğim ki dedim. Burada daha da anlaşılmaz bir şey “Белый мост /beliy most) – White Bridge - Beyaz Köprü”, “Мост Мира (most mira) The Bridge of Peace– Barış Köprüsü” adlarıyla anılan bu köprünün, Tiflis’in eski ve yeni iki yanını birleştirme iddiasının yanında, savaşın ve işgalin temsilcisi Ronald Reagan heykelinin hemen yanı başında yer almasıdır, bana göre…
1970’li yıllarda sağ-muhafazakâr kesim karşı mahalle sakinlerini “Amerikan kaşığı ile Rus necaseti kaşıklıyorlar” diye tahkir ederlerdi, galiba mezkûr muhteremler bugün hala böyle düşünüyorlarsa bu deyimi şimdi bu hale getirirlerdi “Rus kaşığı ile Amerikan necaseti kaşıklıyorlar”… Bunu da nereden çıkardın demeyin, ben çıkarmadım vallahi, onlar çıkardı… Buraya da öyle laf olsun diye aldım…
Sonuç
itibari ile; Gürcistan eşsiz doğa güzellikleri özellikle de dünya çapında ünlü
mağaraları, etnik çeşitliliği siyasi renkliliği nedeni ile de Kafkasya’nın
görülmesi gereken yerlerinden birisi olarak göründü bana ve hiçbir gezginin
hayal kırıklığı yaşamayacağını da anladım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder