Çarşamba, Temmuz 31, 2024

LENİNGRAD KUŞATMASI

Leningrad'a daha önce de gelmiş idim lakin hep kısa sürelerde hedef noktalara uğra, dön tarzı, bu kez daha geniş kapsamlı ve bilerek ve dahi daha fazla anlayarak, dolaşıyorum... Moskova'dan önemli tren hatlarından biri sayılan "Moskova-Petersburg" hattındaki ekspres tren "Sapsan" ile geliyorsunuz, dışarıya adım attığınız yer "Ploşad Vostaniya" (ayaklanma meydanı) karşıda binanın üstünde kocaman "Kahraman Şehir Leningrad" yazısı karşılıyor bizi... Meydan ortasındaki görece geniş alan, yaklaşık 20 mt. yüksekliğinde dikdörtgen kesitli bir dikilitaş ile "yaşananlar asla unutulmayacaktır" faslından onurlandırılmış. Gerçi şehrin hemen her yerinde "unutursak kahrolalım" kabilinden anıt, levha ve eser bulunmaktadır. Şehir adı Petersburg olarak değiştirilmiş lakin Leningrad olarak anılmaya devam ediyor ve anladığım devam da edecek...

Almanların erketesi Finlandiya'nın da bulunduğunu asla ve kat'a unutulmaması gereken bir detaydır, Sovyet devrimi ve Lenin'in önderliğinde izlenen dostluk çaba ve politikaları unutulmuş, geleneksel düşmanlık depreşmiş, aradaki güzel ve olumlu ilişkileri unuttulmuş ve savaşa bodozlama girilmiştir. Finlandiya ordusunun bir koluda daha da kuzeyden eskiden kendilerine ait olduğu iddiası ile taaa Onega Gölüne kadar olan geniş bir alanı işgal etmiş olup, bunu "Petrozavodsk" üstüne bir yazımda detaylı değinmek üzere geçiyorum.

Hani tarihe, "Bad el harap ül-Basra" diye bir laf ile geçecek Moğolların Basra kuşatması ve istilasını ve dahi taş taş üstünde konmamış olmasını mumla aratacak günler yaşanır, Leningrad'ta... Yaklaşık 3 yıl süren bu vicdansız kuşatma sonunda geride 1.000.000 (yazı ile bir milyon) sivilin cenazeleri kalıyor, kimi saldırılardan, kimi kıtlık ve açlıktan, kimi salgın hastalıktan ölüyor lakin tablo vahim... İnsanların hayatta kalmak uğruna, ayakkabılarının köselelerini, atlarını, kedilerini, köpeklerini, fareleri yedikleri bilnir, hatta ölülerini bile...  

Almanlar öylesine kızgındırlar ki Ruslara o kadar kızgındırlar ki şehrin su kaynaklarını bile zehirleyecek kadar gözleri dönmüş, akılları dumura uğramış durumdadır. Gerçi savaşı kaybettikleri haberi Hitler'e verildiği zaman "teslim olalım, sivil halk ölüyor" diyen generale "onlar bizi seçerek kaderlerini tayin etmişlerdir" diyecek kadar zalim anlayışın başkaları için bu kararı vermesi şaşırtıcı sayılmaz. Efendim onlar Nazi imiş, faşist imiş de, vs vs... Bugünkü Almanya'nın pozisyonu ne... O gün de Almanların destekcisi ABD idi bugün de ABD...

Şehri geziyorum, Nevski Caddesi ve yan sokakları üstünden, yukarıda bahsettiğim levhalardan birinde çok duygulandım... Levhada anladığım kadarı ile aynen şöyle yazıyordu, "1941-1945 arasında şehir savunması için çalışmaların yürütüldüğü ve yedek güçlerin koordinasyonunun yapıldığı bina"... Birden aklıma meşhur "Leningrad kuşatması" belgesel filmi geldi, hani orada ünlü besteci Şostakoviç'in yine ünlü bestesi "Leningrad Senfonisi" olarak bilinen eseri Leningrad Radyosundan yayınlanır ya, hani direnişin ve cesaretin müziği olarak kentin daha da bir güçle direnişe devam etmesinin aracısıdır ya... İşte hemen kulaklığımı taktım, mezkur binanın yanından ayrılmadan kısacık da olsa dinledim mezkur cesaretin ve direnişin senfonisini... Gözlerimi kapadım şöyle bir daldım gittim... Günlerce sivil hedefleri bile havadan bombalayan bu güruhun zulmü karşısında direnişin azmini hayal ettim... Müthiş işler... Mezkur belgeselleri seyretmemiş olanlara, yaşananları gerçeğe en yakın olarak hatırlamaları adına seyretmelerini hassaten öneririm... 

Bilindiği üzere; Leningrad kuşatması için Almanların hızlı hareketi karşısında Sovyet yöneticiler, şehrin askeri olmayan kişi ve değerlerini tahliye etmeye başlarlar, mesela meşhur "Hermitage Müzesi" Ural Dağlarına taşınırken, bilim insanları ve sanatçıların da tahliyesine karar verilir. Bu tahliye kararına uymayan, kızıl orduya katılmak için büyük sanatçı Dmitri Şostakoviç da girişimde bulunuyor lakin sağlık sorunları nedeni ile bu talep red ediliyor. Yoğun bombardıman altında bulunan şehirde sürekli çıkan yangınları gözlemek için itfaiyeci olarak görev üstlenirse de bilahare başta siper kazma işleri olmak üzere milis teşkilatında yer alır. Bu zor günlerde "Leningrad Senfonisini" besteler ve kuşatmanın 1. yılında sonuç vereceğini hesap eden Hitler ve Kurmaylarının Leningrad'ın önemli Otelinde vereceği kutlama gününde de yayınlamaya karar verir. İşte o gün derme çatma bir orkestra organize edilerek eser seslendirilir ve en önemlisi de Leningrad Radyosundan ve şehir hoparlörlerinden yayınlanır. Direnişin Senfonisi olarak anılan mezkur senfonide insanlığın barbarlıkla mücadeleisini anlatacak ve kuşatma altındaki halka cesaret ve umut verecektir. Eser şöyle bir sunuş ile çalınmaya başlayacaktır; "Yoldaşlar! Şehrimizin kültürel tarihinde yer alacak büyük bir olay gerçekleşmek üzeredir. Birkaç dakika içinde, harikulade vatandaşımız Dmitri Şostakoviç’in ‘Yedinci Senfoni’sini duyacaksınız. Kendisi bu müthiş besteyi düşman Leningrad’a delicesine saldırdığı esnada yapmıştır… Faşist domuzların bütün Avrupa'yı bombaladığı ve Avrupa’nın da Leningrad'ın sonunun geldiğini düşündüğü esnada. Ama bu performans ruhumuzun, cesaretimizin ve savaşa hazır olduğumuzun şahididir. Dinleyiniz, yoldaşlar"

Evet, bu anlamlı eser eşliğinde direniş sembolü bu şehri duygu yüklü  halimle gezerken, demiryolu ile "Moskova İstasyonuna" gelen insanları ilk karşılayan "Kahraman Şehir Leningrad" ifadesi daha farklı bir anlam kazanıyor... Ve insan nasıl oluyor da unutuyor yaşananları ve yaşayanların hatıratını anlamak imkansız vallahi... Geçenlerde bir köye gezmeye gitmiş idim, köyün girişinde çok anlamlı bir bir tabela karşılıyor ziyaretçileri... Büyük Vatanseverlik Savaşında köylerinden hayatlarını kaybedenlerin yüce hatırasına ithafen levhada tek tek fotoğrafları bulunmakta olup, "vatanları için savaştılar, kimse unutulmadı, hiçbirşey unutulmadı" yazarak da minnet, saygı takdimi daimi kılınmış. Her daim bu yaşananları hatırlamak ve hatırlatmak adına Rusya'da herşeye rağmen ciddi manada takdir-i şayan bir davranış var...

Hiç yorum yok: