Cumartesi, Temmuz 19, 2025

ULAN UDE VE BURYAT CUMHURİYETİ

Bu sene yolumuzu, uzun yıllardır planını yaptığımız üzere Sibirya’ya düşürdük, önce İrkutsk sonra da Ulan Ude…. Hani, duyar duymaz kimilerinin çok soğuklarını, kimilerinin siyasi sürgünlerini, kimilerinin Atalarının topraklarını, kimilerinin uçsuz bucaksız steplerini, kimilerinin uçsuz bucaksız bataklıklarını hayal ettiği coğrafya, Sibirya… Bu sene meşhur Baykal Gölü’nün doğu ve batı kesiminde yer alan “Buryat Özerk Cumhuriyetini” ile “İrkutsk Oblastını” imkanlar dahilinde yaklaşık 2 haftalık bir süre için deyim yerinde ise gezdim, tozdum… 

 

Öncelikle tam burası olmasa da eski Sovyetler Birliği ülkelerinde yaklaşık 35 yıldır farklı farklı nedenlerle ama kısa, ama uzun zaman dilimlerinde bulundum ve alaka gösterdiğim konuların başında her daim sokaktaki ortalama insanın davranışlarını gözlemlemek olmuştur. Diğer taraftan devletin görece ve ortalama olarak vatandaşına yaklaşım ve davranışının tezahürü olan günlük servis ve hizmetlerin, hastanelerden mezarlıklara kadar nasıl bir düzenleme içinde olduğunu imkanlar dahilinde her daim gözlemlemeye çalıştım. Hani Canım Yurdumun Amerikanperverlerinin her daim seslendirdikleri “soydaşlarımıza büyük baskılar yapılıyor” feveranlarının doğru olmadığını hep gördüm… Esasen de, bir baskı söz konusu ise, her ülkede olduğu üzere lakin görece artılı, eksili ve yönetenlerle yönetilenler arasında varit olup görünen o ki bu durum dünya var oldukça da devam edecektir… Burada enteresan olan kendi yaptıkları zulmü normal görüp başkasına eleştiri yöneltmek arzusudur ki bu arzunun menşeinin okyanusun diğer tarafı olduğu aşikar olup kapitalist dünyanın sosyalist dünyaya düşmanlığının bir tezahürüdür. Şu anda da, biz beğensek de beğenmesek de, burası tam bir federasyon görünümünde, her bağımsız ya da diğer ifadeyle federasyona bağımlı cumhuriyet ahalisi kendi dilini özgürce kullanıyor, dilini tabelalara özgürce yansıtıyor… Görünen o ki, bu kadar çok milliyeti ve dili, hem de folklorik ve antropolojik halitasıyla bugüne getirebilmek ve fazlaca problem çıkmadan yönetebilme konusunda ziyadesiyle başarılılar… Belki ABD’yi de örnek gösterenler çıkabilir aramızdan lakin yüzyılların “siyahi” ve “latino” probleminin hala kanayan yara olduğunu unutmayalım, şüphesiz orada da bazı kısmi başarılı çözümlere rastlamak mümkündür. Gerçi iki aynı şeyi kıyaslamıyoruz, birincisi oranın yerlileri iken ikinci örnektekiler sonradan dahil olmuşlardır. Neyse konumuz bu değil, deyip ilerleyelim…

 

Bugüne kadar hiç “Ulan” kelimesi üstüne düşünmemiştim, hani “Ulan Ude” ya da “Ulan Batur” gibi kent isimlerini gördüğümde ya da duyduğumda sadece görür ya da duyardım. Bu kez manası üstüne bilgilendim. Ulan Ude kenti diğer birçok kent gibi oldukça hacimli bir nehir kenarında kurulmuş mezkûr “Ude” Nehri de adını kente vermiş… “Ulan” ise Moğolca ya da Buryatça “kırmızı” demekmiş dolayısı ile de kolayca “kızıl” manasında kullanılır olmuş, hem de rejimin rengi nitelemesi ve muamelesi ile büyük bir sitayişle… Devrim öncesi adı “Verhneudinsk” imiş, artık ne umarlarsa bu isim değişikliğinden, hemen değiştirilmiş… Yahu yeni bir kent mi inşa ettiniz, yeni bir yol mu yaptınız, yeni bir meydan mı yaptınız, verin istediğiniz ismi, değil mi? Ne istersiniz, halkın belleğine, türkülerine, masallarına, hikayelerine yerleşmiş isimlerden… Değiştirilince bu isimler halkın hatıralarını, hafızalarını alt üst ediyorsunuz… Lakin kimin umurunda adam muktedir ya, “yaptım, oldu, bitti”… Oysa kendisinden gelene de isim değiştirme yetkisidir bu kullandığı yetki lakin ne gam, ne keder… Neyse, biz yine dönelim, bu fikir ihdası arasından, dediğim gibi “Ulan” kızıl ya, rejimin akış ve meşrebine uygun olarak “Kızıl Ude” ya da “Kızıl Nehir” olarak sahne alır gayri… Ve meşhurdur da, hemen yakındaki Tuva Cumhuriyetinde de başkentin adı “Kızıl”dır, yine rejim tercihine binaen…  Sirayet marifeti ile komşu ülke Moğolistan’ın başkenti de nasiplenir dönemin bu marifetinden adı “Urga’dan”, “Ulan Batur’a” (kızıl bahadır) terfi ettirilir. 

 

Buryat Cumhuriyetinin başkenti Ulan Ude enteresan bir kent toplamda ben ziyadesiyle beğendim, bir defa şehrin eski kesimi inanılmaz şekilde en fazla iki katlı ahşap ve eski binalar ile dolu, bu dolaşırken emin olun insan üzerinde çok etkili oluyor. İnanılmaz pencere ve kapı detayları içinde dolaşıyorum, her birini fotoğraflamaya çalışıyorum, imkanlar dahilinde… Müthiş detaylar, yapan ustaların sabrına mı, özenine mi, niyetine mi, becerisine mi, hayran olunmalı, yoksa sahibinin zenginliğine mi, beklentisine mi, bilemiyorum, bu güzellikler için, en basitinden en sofistikesine kadar her birisinin ayrı bir hikayesi vardır, eminim… Bir ara bir taksi sürücüsünden eski binaların yıkılacağı gibi bir şey duydum ve dikkat kesildim, neyse ki kurtarılamayacak kadar kötü durumdakileri kapsayacakmış karar, biraz rahatladım oysa ki onları da ihya etmek mümkün lakin nedir gerekçe bilmiyorum. Belki de rant burada da devrede…

 

Şehrin tam merkezinde bulunan “Lenin Başı Heykeli” şu ana kadar gördüğüm kendi kategorisinde en büyüğü bence, varsa da ben görmemişim… Her önemli liderin adına anıtlar, heykeller bulunur her yerde, görünen o ki, yapılan heykellerin büyüklüğü ile liderin büyüklüğü arasında her zaman olmasa bile bir doğru orantı var sanki… 

 

Bir başka alanda, özellikle 1937-38 dönemini kapsayan “idari zulüm ve siyasi sebeplerle kovuşturmaları” konu alan bir düzenleme yapılmış, takdimi de şöyle düzenlenmiş, Google çeviri imkanlarıyla anlayabildiğim; “kollektivizasyonun başlangıcı, din karşıtı kampanyaya yeni bir ivme kazandırdı. Herhangi bir milliyetten, sosyal veya yaş grubundan temsilciler böylesine saçma bir suçlamayla tutuklandı. Sabotajla mücadele bahanesiyle, endüstriyel işletmelerin, eğitim kurumlarının ve hükümet organlarının en iyi personeli yok edildi. Kolluk kuvvetlerinin kendileri bile tutuklanmaktan kurtulamadı.” Takdim edilen çeşitli gazete haberleri, duyurular, fotoğraflar ve heykeller ile desteklenmiş, insanlık adına zor zamanlar… Muktedirler maalesef her yerde benzer muamelelere başvuruyorlar… Bu düzenlemenin tam karşısında ise buna nazire yaparcasına bir levha var, orak çekiçli bir bayrak yanında kocaman harflerle “CCCP”, artık nasıl yorumlamak gerekirse… Daha önce başka yerlerde de gördüklerim enteresandır, mesela İrkutsk’ta bir banka binasının üstünde, “ГОС БАНК C.C.C.P.” yazarken, inanılmaz sayıda ve evsafta sosyalist yazar, çizer, oyuncu heykelleri, park düzenlemeleri ve müthiş Lenin heykelleri ve dahası Kızıl Ordu tanıtımları ile adeta buralar SSCB’nin hala yaşadığına delalet gibi duruyor…

 

Buryat Cumhuriyetinde hâkim dini tercihin Budizm ve Şamanizm olduğunu anlıyoruz. Hani yukarıda bahsettiğim “dini baskılar” var ya, sanki var olanlar biraz aksini söylüyor gibi…   Ulan Ude’den yaklaşık 25 km uzaklıkta “İvolginsky Datsan” adında önemli bir Budist dini merkezini ziyaret ediyoruz… 1945 yılında açılıyor burası, enteresan bir kompleks geziyoruz, çok çeşitli büyüklüklerde tapınaklar var, öğrencilerin eğitim aldıkları ve yatılı oldukları bir merkezde aynı zamanda…  

 

Daha yazılacak çok şey var lakin şimdilik bu kadar… İleride yeri geldikçe anlatılacak şeyler olur…

Hiç yorum yok: