Salı, Aralık 25, 2007

Emre Kongar bir yazısı üzerine tezler

Sn. Hocam;
Adı ve ders verdiği üniversite tarafınızda saklı olan bir şerefli ve şeyhinin sesi profesörün “İstanbul’un sokaklarında dolaşan her iki başı açık genç ve yetişkin kadından birinin resmen hayat kadını olduğunu” bu profesör ünvanlı şeyhinin memuru ve sesi zatın ünvanına yakışır ve yaraşır biçimde, hile ve desise ile aritmetiği kullanarak hesapladığını Cumhuriyet gazetesindeki köşenizde bir okur mektubuna dayanarak aktarıyorsunuz ve de çok güzel yapıyorsunuz karşı cephenin bizim tarafa nasıl baktığını belirtmek için.
Yaptığı hesabı da “polis kayıtlarına göre İstanbul’da yaklaşık olarak 750 bin adet resmi-kayıtlı hayat kadını çalışıyor. İstanbul’un nüfusu yaklaşık 12 milyon, bunun yarısı kadın; 6 milyon kadın yaşıyor ve bu kadınalrın genç ve yetişkin olanları, yani 18 yaşın üstünde 40 yaşın altında olanları ele alalım. Bunların sayısı da yarı yarıya olsun, 3 milyon. Bu genç ve yetişkin kadınların da yarısının başörtüsü taktığını kabul edersek, sokakta yaklaşık 1,5 milyon genç-yetişkin ve başı açık kadın var demektir. Sonuç olarak; polis kayıtlarına göre İstanbul’da 750 bin adet hayat kadını olduğuna göre sokakta gördüğün her iki genç-yetişkin ve başı açık kadından biri resmi kayıtlı hayat kadınıdır” diye detaylandırıyor bu
şerefli ve şeyhinin memuru ve sesi profesör.
Tabii bu şerefli, anlı-şanlı ve şeyhinin memuru ve sesi profesöre unutmaması gereken, daha önce kendi meşrebinden üstadlarının “tanımadıkları erkeklerle aynı denize giren kadınların zina yapmış olacağı” fetvasını da hatırlatarak hesabı yenilemesini, zaten diğer yarısı da bu kabil fuhuş içindedir ve dolayısı ile başı açık tüm kadınlar hayat kadınıdır iddiasını öne sürmesini tavsiye edelim ki; tarikat şeyhlerinin kendisine sufle ettikleri şeyi % 50 azaltarak onların gözünde irtifa yitirmesinler.

Bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir hınçtır bu anlaşılır bir şeydir.

Ancak burada bu iddianın mağdurları olarak bizlere düşen ve başta Sn. Hocam zat-ı Alilerinize düşen görev bunları açık açık teşhir etmek olmalıdır, ne demek adı ve üniversitesini saklı tutmak alenen hakarette bulunan bu şeyhinin memuru ve sesi şerefli profesörü ibretle afişe etmek gerekir ki nasıl bir saldırı ve nasıl bir saldırgan karşısında olduğunu insanlar görerek “zarf ile mazruf” u anlasınlar.
Bu şerefli ve şeyhinin memuru ve sesi profesör önce bu rakamlar doğru ise; hangi dönemde bu kadar hayat kadını oluşmuş ve neden ve hangi ekonomik-politik dayatmalar sonucu oluşmuş diye çalışmalar yapması gerekirken şeyhlerinin suflelerine dayanarak en kolay yolu seçip; başı açık cumhuriyet kadınlarını salt, fikri hür vicdanı hür olmalarından ötürü tahkir ve tezyif ederek ama aslında 80 yılın hırs ve hıncını kusarak rövanş peşinde olanlar, hayat kadınlığı mertebesine getirmesi bir utanç abidesidir aslında. Daha da ayıbı ve korkuncu ve tehlikelisi hatta, böylesine bir dayatma ve alçaklaşma karşısında yer yerinden oynaması gerekir iken toplumda yaşanan akıl tutulması-krampı sonucu üstüne ölü toprağı serilmişçesine büyük ve derin bir sessizliğin olmasıdır. Kaldı ki bu kabil de olsa eğer adam gibi bilim adamı ise bu gibiler; hayat kadınlığının fıtraten mi yoksa sonradan mı oluştuğunu da bilirler ama niyet te başka olunca, söz bitiyor.
Diğer taraftan da; “sümer tapınaklarında rahibeler genel kadın görevi görüyorlardı, bunlar tanrı adına seks yaptıklarından kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan ayrılmaları ve tanınmamaları için başları örtülmüştür” iddiasını referans alan adı ve görevli olduğu yer önemli olmayan bir başka profesör de, dese ki, bu başları örtülü olanların tamamı hayat kadınıdır ve tanınmasınlar diye örtünmektedirler, o zaman ne diyecektir bu şerefli ve şeyhinin sesi profesör, acaba vay be tam da ortasında imişiz yaşamın diye sevinç nidaları atarak zevk ü sefaya mı düşecektir, yoksa derhal şeyhleri tarafından harekete geçirilmiş bindirilmiş kıtaların komutanlığına mı soyunacaktır.
Ayrıca; yukarıda gerek başı açık gerekse de başı kapalılar için beyan edilen iddiaları da; bir Türkiye düşmanı Tunguzyalı profesör ele alıp “gördüğünüz üzere Türkiye’deki tüm kadınlar hayat kadınıdır” der ve iddia ederse allah muhafaza sonumuz nice olur elaleme karşı.
Şaka, latife ve tüyler ürperten bu akıl dışılık bir kenara; Kamu alanı olan üniversiteler bu kadar pespaye ve aklı baliğ olmamışlarca yada bu kabil kötü niyetlilerce bu biçimde kullanılırsa bu işin sonu nerede bitecektir, kimsenin kontrol edemeyeceği bir noktaya gidiyor olmasıda ayrıca en büyük korkumdur. Ne başı açıklara ne de başı kapalılara böyle genellemelerle yaklaşılarak insanlar tahkir ve tezyif edilemezler. Bunu söyleyen yada yapan bu kabil insanlar içinde söylenebilecek bir tek söz var geride “ALLAH ONLARA AKIL VE İZAN İHSAN EYLESİN

Hiç yorum yok: