Cumartesi, Ocak 14, 2012

ÇEŞME’DE KRUVAZİYER TURİZMİ OLUR MU?

Çeşme, rüzgârı, termali ve plajları ile dünya cenneti bir yer ancak turizmde de bir türlü vaat edilen, arzulanan ve beklenen patlamayı yapamıyor, olmuyor, olmuyor. Bir şeyin ilgili tüm tarafların tamamının istemesi halinde olmaması için, açıklayıcı bir neden olmalı değil mi teorik olarak, ancak buna rağmen olmuyorsa mutlaka ters giden bir şeyler olmalı, ya gerçekten istenmiyor, ya istenmesi hayat ile uyumlu olmamasından ötürü gerçekçi değil, ya hem istenmiyor ve istenmesi de gerçekçi değil ya da sahip olunan şartlar yeterli değil, vs. vs.

Son dönemde Çeşme turizmine ciddi katkı yapacağı iddiasıyla ortaya atılan ve turizmin, otelcisinden bakkalına kadar ilgili tüm taraflarının ağzına sürülen bal misali, hani çok eskiden eczanelerde ilaç olmadığı dönemde, o ilaç yok ama size şu gözlüğü ya da şu terliği verelim şamatası misali, bugüne kadar dediklerimizin hiç birini gerçekleştiremedik ama şimdi “kruvaziyer turizmini” gerçekleştireceğiz iddiası yapılmaktadır.

Turizmci değilim, sektörü hemen hemen hiç bilmem, turizm ile ilgili ciddi bir bilgi birikimim olmadığı gibi, turizmin bacasız sanayi olduğu palavrasına da yaşamım boyunca hiç inanmadım, tüm bunlara karşın bulunduğum ortam gereği sürekli aynı teraneleri dinlemekten usanmış bir adamın hariçten gazel okuması misali bakın bu yazıya lütfen. Ancak, anlatılanın akla uygunluğuna bakmadan, mantık süzgecinden geçirmeden, anlatılanların hayat ile uygun düşüp düşmediğine bakmadan, kendisine anlatılan her hikâyeye de kolaylıkla inanan tiplerden değilim. 

2012 yılını Çeşme için kruvaziyer yılı ilan eden Ulusoy Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy, ''2012'de kruvaziyeri getireceğiz. Buraya kruvaziyerlerin geldiğini düşünün, Çeşme'nin çehresi değişecek. Bir kruvaziyerden 4 bin kişi çıkıyor, Çeşme'nin sosyal ve ekonomik yapısı değişir.'' demiş ve Çeşmelilerin özellikle de turizmle yatıp turizmle kalkan kesimin; Çeşme turizmi adına, ruhlarının tekrar şaha kalkmasını sağlamıştır. Bu kesim adına kendisine; yarattığı umut rüzgârlarının yarattığı dingin beklenti için sonsuz teşekkürler…

Peki; Allah aşkına nedir bu kruvaziyer turizmi, iyi işleyebilmesi için hangi şartların yerine getirilmiş olması gerekir, bu turizmin uğrak limanı haline gelmek için neler yapmak gerekir, ne tür olanaklara sahip olmalısınız, tarih, kültür ya da güneş yeterlimidir, diye düşünmeye başlayınca aşağıda yazacaklarım oluşuverdi kafamda…

Kruvaziyer turizminde amaç yolcuların sadece hedeflenen destinasyona taşınması olmayıp, planlanan süre içinde, belirlenen rota ve program kapsamında bir taraftan seyahat süresince, her türlü kültürel ve sosyal etkinliği gerçekleştirirken, taşınan turist açısından önemi olabilecek limanların ziyareti, bu limanlarda çeşitli aktiviteler gerçekleştirilmesi şeklinde tarif edilmekte ve klasik ve bilinen turizmin dışında ağırlıklı olarak ta kültür turizmi sayılabilecek yeni bir konsept olup, bu lüks gemilerde restoran, bar, yüzme havuzu, güzellik merkezi, spor, tiyatro ve sinema salonu, çocuk parkı, golf sahası ve hatta buz pateni pisti gibi birçok özellik bulunmaktadır. Bu tariften de anlaşılacağı üzere; bu olanaklarla donatılmış adeta yüzer 7 yıldızlı tatil köyleri haline getirilmiş olan bu kruvaziyerlerin müşteri profilinin de ne olabileceği önem arz eder ki, onlara yönelik cazibe merkezi haline gelip, onları cezp edebilesiniz. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere profil konusuyla ilgili odaların istatistiklerine ve konunun uzmanlarının aktardıklarına baktığınızda genellikle 45 yaş üstü ve oldukça ekonomik refaha sahip bir profil ile karşı karşıyasınızdır. Peki ya bu profilin bu turizmden beklediği ne ola ki diye sorarsanız, kısa bir araştırmayla da,  beklenti sırasının; tarihi ve kültürel değere haiz ören yerleri, müzeler, eski şehirler, tarihi yapılar başta olmak üzere, dini binalar, kompleksler, ibadethaneler olarak inanç turizmi, arkeolijik alanlar, su altı dalış merkezleri, yerel termal ve SPA merkezleri, alışveriş alanları vs. vs. gibidir ve kolaylıkla anlaşılacağı üzere ya bunlara sahip olacaksınız ya da bunlara yakın olacaksınız. Ama yine kolaylıkla anlaşılacağı üzere bunlara sahip ya da yakın olmak “gerek şart” olmakla birlikle “yeter şart” değildir, diğer bu olanaklara sahip çevre il ya da ilçelerinde rekabet alanına girmeden ya da girerseniz rekabet gücünüzün yüksek olmasını temin ederek, siyasi mevzilenmenizin gücünü iyi bilerek, alt yapınızın gücünü her yerle rekabet eder hale getirmek gibi yurtiçi şartları ve bilinen bir yer haline gelmeniz için ciddi paralar harcayarak tanıtım yapmanız başta olmak üzere, iyi ve anlamlı siyasi ilişkiler oluşturmanız, kruvaziyer işletmecilerini bir şekilde ikna etmeniz gerekmektedir.

Diyelim ki Çeşmede, Kruvaziyer turizmi gelişecek, buna Kuşadası, İzmir esnafı başta olmak üzere diğer turizm aktörleri ne diyecektir, olumsuz etkilenirse ki mutlaka etkilenecektir, ne tür çalışmalar yapacaklardır, Kruvaziyer işletmecisi yine diyelim ki Agora meydanı, tarihi kent, Meryemana, St. John Kilisesi, İsabey Cami, Artemis Tapınağı ya da Şirince köyü gibi değerlere sahip İzmir ve Kuşadası dururken Çeşme’yi her şeye rağmen tercih etti, müşterisine nasıl izah edecektir bu sakil durumu ya da hem Çeşme hem de İzmir ve Kuşadası’nı kendisine destinasyon seçerse birbirine karadan bu kadar yakın bu 3 alanda da durmayı nasıl izah edecektir konunun uzmanlarına, vs. vs. Konunun akıl terazisinden geçirilmesi durumunda hiçte söylemek kadar kolay durmadığı aşikardır, peki tüm bu şartlar altında bile başarmak mümkün müdür diye soracak olursanız bana, evet mümkündür ama çalışmak ve çalışırken aklı ve bilimi ve hatta siyaseti kullanmanın kaçınılmazlığıdır ilk şart. Mısır da Asuan Baraj gövdesine ki hiçbir teknik özelliği ve günümüzde de azameti kalmamış durumdadır, turist taşınıp her turistten yaklaşık 1 dolar alındığını bilen birisi olarak azimle büyük abdest edenin betonu delebileceğini de iyi bilirim.

Çeşmenin böyle bir planı varsa; ki var denilmesine rağmen var olduğunun samimiyet seviyesini gerçekten bilmiyorum, evvelemirde 12 İon kentinden en önemlilerinden biri olan Erythrai; ki bir dönem de başkent olduğu yazılmaktadır, kazı ve araştırma çalışmaları tamamlanarak canlandırılmalıdır, Termal konusunda, Topan ılıcalar başta olmak üzere güzellik çamuru ve termal aqua parkı düşünülmeli ve Çeşme’nin bu konuda bir marka haline dönüşmesi çalışmaları yapılmalıdır, Termal konusunda Yeni Çeşme Gazetesinde uzunca bir süredir sürekli taktire şayan yazılar yazan Dr. Ilgaz Nacakoğlu görüşleri dikkate alınmalıdır, ayrıca unutmayalım ki; restorasyonu devam eden Avios Haralombos Kilisesi dışında, ne kilise ne de sinagog bırakmış bir ırkın afatıyız, nerde Çeşme Belediyesinin başta başkan Faik Tütüncüoğlu olmak üzere Fen İşleri Müdürü Fatih Taylan’ın planladığı ve gerçekleştirmeye çalıştığı “Çeşmenin çeşmeleri” projesi, yok mülkiyettir yok şudur budur diye bekletiliyor, nerde eski Çeşme evleri ile dolu olan sokaklar hepsi nerdeyse yıkıldı yerine ucubeler inşa edildi, hani tarihi Çeşme hamamı, yerinde eski hamamı canlandırıyoruz diye gerçekleşen sıradan bir ucube, Rus-Osmanlı savaşı batıkları çerçevesinde araştırma çalışmaları nerde, hani profesyonel çalışmanın yanında amatörlere de dalış için kontrollü açılamaz mı bu alanlar, hani nerde Çeşme Köyünün ihya edilmesi, Çiftlik köy’deki kiliseler, sinagog ve maşatlık’ın ihya edilmesi, bir inşaat çalışması sırasında her zamankine benzer şekilde tesadüfen rastlanan eski tunç çağına ait olduğu savlanan Çeşme Bağlararası Yerleşkesi konusunda sonuç alıcı çalışmalar nerde, çevirdik etrafını bıraktık mevla kayıra, nerde “yalnızlığın paylaşıldığı ve aşkın timsali” Nezir’in kulesi, daha yazabileceğim çok şey var kuşkusuz ama yer sınırlı…

Gerçi konunun uzmanı bir büyüğümüzden bir konuşmamız esnasında artık Dünya’nın İon uygarlığı konusunda merak ettiği ya da daha ileri araştırma yapma isteği kalmadığını çünkü İon uygarlığına yönelik bilinmesi gereken her şeyin bilindiğini, araştırılarak yeni şeylerin bulunma ihtimalinin kalmadığını ve bu gerekçe ile de artık yeni kazı çalışmaları için ne kamu ne de özel çevrelerin finansman desteği sunmadıklarını öğrendim, anlaşılan Çeşme Erythrai bu konuda da geç kalmış. Ancak bu görüşe fazlaca katılabilmem mümkün değil ama dedik ya konunun uzmanı değilim.

İstanbul, Antalya, İzmir ve Kuşadası kruvaziyer turizmine rakip olabilmenin şartları bence sarihtir ve başarmak için sadece çalışmak gerektirmektedir, yukarda sıralanan sahip olunan bu büyük potansiyeli değerlendirmek için, yurt içi ve yurt dışı şartların, Çeşme’nin fiziki şartlarının, yerel ve ulusal siyasi iklimin müsait hale gelmesi, siyasi linç ve hasım tanımlamasının değişmesi, yeterince bütçe harcanması ile olgun kafanın buluşması halinde olmayacak bir şey yoktur.

Bu şartların hazır olması ve bu işten para kazanılacağının anlaşılması halinde Ulusoy Holding derhal kruvaziyer işletmecisi olur merak etmeyin, patronlar para nereden kazanılırın kokusunu en iyi alan kişilerdir, ehven şartlar yoksa da, Çeşmeyi çok seven biriyim söylemi lafta kalır ve Kruvaziyer işletmecisi olsa bile zarara katlanmazlar.

1 yorum:

Lem-Tanga dedi ki...

Abi bu kruvaziyer olayında ben kuşadasındayken(14 ay filan yaşadım)bir gemi ibne inmiti kuşadasına düşünsene en az 1000-2000 tip yaa unutma bunun birse sosyolojik ve sex boyutu da var.Aman Türk'ü bomasın!!!:))))))))
Selamlar
Aytunga