Kendi konuşurken herkesin kendisini sözünün hiç kesilmeden dinlemesini
isteyen, başkası konuşurken konuşmayı kesme, sabote etme hakkını kendinde
gören, sürekli işkembeyi kübradan atmasını iyi bilen, rolünü iyi ezber eden,
izleyenleri gıcık eden bir TV ve gazeteci modeli vardır bilirsiniz, Nazlı
Ilıcak, işte bu şahsın bir de erkek modeli vardır, kendisi gerçekten mümtaz bir
erdir. Bu mümtaz bir er olan çocuk; içinde öncülleri gibi 3 siyasi eğilimi
birden barındırır, duruma göre, dönemsel çıkarları neyi gerektirmişse mutlaka o
eğilim öne çıkar, bazen milliyetçi, bazen mukaddesatçı ve bazen her ikisi
birden ya da bazen nema ve mama durumuna bağlı olarak, liberal olur, aslında ve
temelinde bu 3 değer birbirinden farklı imiş gibi gösterilse de hem hayatın
içinde hem de bu mümtaz bir er’in içinde uyum içinde bulunurlar.
Bu mümtaz er’imizin bence bir eksiği var, o da hani şu
Müslüman ülkelere yönetici yetiştirme amacıyla 19. yüzyılda İngiltere’de
kurulmuş meşhur Exeter Üniversitesinde okumamış olması, en azından biz öyle
biliyoruz belki de yerli exeter’ciler tarafından tedris ve teçhiz edilmiştir ya
da başka bir isimle burayı bitirmiştir, kim bilir, kariyerini incelediğimizde
bu üniversite görülmemektedir ya, bende tam bir hayal kırıklığı yarattı oysa ne
kadar da uygun düşüyor çocuğa. Bu üniversitenin nasıl bir yer olduğunu öğrenmek
için, bazı mezunlarını ve canım yurdumun bazı önemli zevatlarını anlattığım
eski yazılarıma bakmalısınız. Tipik son 30 yıl profesörlerinden biri olduğu aşikâr
olup, tıpkı benzerleri gibi yazdığı tüm kitapların ve tezlerin tamamının intihal
olduğu iddia edilmekte olup kendisinin de intihalciler tarikatı mensubu olduğu
her yerde söylenmektedir.
Mehmet Bey milletvekili yapıldığı için milletvekili yapılmayan
bu şahsiyet, zor katlanılır olmasından ötürü ve meclisin yağa gark olmaması
için ve aynı tipten 2 tane olmasın gerekçesiyle milletvekili bile
yapılmamıştır, ama hala yağcılıktan da vazgeçmemiştir ve biliyorum ki
vazgeçmeyecektir.
Yahu bir de bu adama bilim adamı demiyorlar mı, kanıma o çok
dokunuyor vallahi, herif bilimden çok film ile uğraşıyor, vallahi tam bir film
adam. Birde bu şımarık ve haylaz intihalci çocuğa aydın demiyorlar mı, artık
bunu Aydın Belediye başkanı ya da Valisi hakaret sayar mı bilmiyorum ama bizim
Aydın çok kızar tahmin ediyorum, yahu bu aydınlık bu kabil şakirtlere kaldıysa
bu memlekette mum bile satılmaz be… Bu mümtaz bir er olan çocuğumuz her zaman “Türk
Geri” diye anılacaktır, bakın siz göreceksiniz, dediydi dersiniz sonra…
Mümtaz bir er olan bu zat; 70 lerde ülkücü ağabeydir, hatta
o kadar ülkücüdür ki ülkücülerin ayrıcalıklı bir durumda tutulmalarını ve özellikle
korunmalarını savunmuş kişidir, Doğru Yol Parti iktidarında Türk-İslam
sentezinin ünlü savunucusu olarak; iktidarın başına “devlet için kurşun atan da
yiyen de şereflidir” sözünü söyletecek kadar etkili bir danışman olmuş,
kulağına yapılan sufle ve cebe yapılan takviyeden olsa gerek Doğru Yolu da terk
etmiştir. Şimdi en güvenli limanı seçmiş, fırtınasız iktidar gemisine binmiş,
eeee tabii ki kimin gemisine binersen onun dümenini çevirirsin misali pozisyon
alıp, istikbalini ilelebet yüksek güvence ve muhafaza altına almıştır.
Yalpalamalar kralının ve densizliğin daniskasının profesörü
olan bu zat densizliği “Deniz Gezmiş” in darbecilerin sembolü demeye kadar
vardırmış ya, tabii çocuk bilir kimin darbecilerin sembolü olduğunu kendi öyle
ya işte ne diyelim, Deniz hiç rüzgârgülü olmadı ama senin hayatının ve bedenin
tamamı rüzgârgülüdür, sen kim oluyorsun da bu lafı söylüyorsun utanmaz adam
diyen de olmuyor buna, buldu köpeksiz köyü geziyor değneksiz.
O kadar güçlü efedir ki kendisi emin olun tıpkı kıptinin
merdosudur, defalarca 1. karısına dayak atmaktan şikâyet edilmiştir, konu itibari
ile de sicili de bozuktur ve 2. karısının da “maddi durumumuz düzelsin”
öngörüsü ile milletvekili olmasına rıza gösterdiğini beyan etmiştir, işte
böylesine amaca varmak için her yol mubahtır formülünün canlı temsilcilerinden
en önde gelenlerinden biridir.
Çok önemli bir kurumun başına getirildiğinde de kuruma adına
veren önderin ve fikriyatının bu ülkenin geri kalmasında en büyük etken
olduğunu söylemekten çekinmemiş, çekinmediği bir kenara bu fikriyatın takipçisi
olması gerekir iddiasının da kendisine hakaret sayıldığını beyan etmiştir, vay
vay lafa bakarmısınız Allahaşkına. Sen zaten tersini söyleseydin de biz
anlardık ne demek istediğini, niye zahmet edip tercümesini yapıyorsun aa
dangalak derler adama. Sonra da büyük tepkiler oluşunca da “maksat hasıl
olmuştur” diyerek görevinden istifa etmiştir ya, zannedersiniz ki utandı
sıkıldı ve istifa etti ne gezer, atayan makamın elini rahatlatmak adına istifa
ettiğini açıklayarak tarafgirleri gözünde daha da ulu bir hale gelmiştir.
İstifa edince onurlu davranış gösterdiğini söyleyen, yazan
kişilere şunu sormak lazım, peki bu görevi kabul ederken onursuz davranış mı
gösterdi de böyle diyorsunuz, böyle mi anlayalım sizin dediğinizi, yoksa
bilmiyormuydu hangi makama atandığını, atandığı yerde kasaplık mı yapılıyordu,
bırakınız bu şebeklikleri Alalahaşkına… İnsanların Atatürk’ü sevmeleri ve
Kemalist olmaları şüphesiz ki gerekmemektedir, şüphesiz sevmeyenler de
olabilir, gerçekleştirdiklerine saygı da duymuyor olabilirler, bu onların
kişisel düşünceleridir, beğenmesek te, katılmasak ta onlara katlanmalıyız,
aykırı fikirler olarak normal karşılanmalı ve bu fikirlerin beyanı içinde
normal iklim yaratılmalıdır ancak saygısızlık yapılması da ayıplanmalıdır. Ama
Atatürkçülük te “kuzu postuna girmiş kurt” timsali 12 Eylül faşist darbe
önderleri gibilerine bırakılırsa olacağı da budur işte…
Bakın aklıma ne geldi, bu mümtaz çocuğun bu kurumun başına
atanması vakası sırasında; hani meşhur hikâyedir ya, kümese müdür aranıyormuş
ve tilki de müracaat etmiş, görüşmede Tilkiyi çok beğenmişler ve işe almak
istemişler, “ne maaş istersin?” diye sormuşlar da tilki: “ben gülmekten
söyleyemeyeceğim, artık siz ne verirseniz, verin...” demiş ya, işte tamda böyle bir şey aklıma
geldi ve başladım gülmeye…
Bir yazısında “devlet
benim” deme cüretini gösteren bu hormonlu megaloman intihalci profesöre bir
rivayete göre atalarımız “kendini
fasulye gibi nimetten” saymaktadır sözünü bu zata bakarak sarf ettiği
şamata kulislerinde kulaktan kulağa fısıldanmaktadır.
Vallahi ne o ne bu, ama illaki Neyzen Tevfik, sanki adam bu
dangalakların geleceğini görmüş on yıllar öncesinden sesleniyordu, bunlara
hitaben, tarihe not düşmek adına…
İşgaldeki hali sakın unutma,
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.Sen anandan yine çıkardın amma,
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz...
NOKTA başka söze gerek var mı? ya da KAPAK
1 yorum:
Sn Çilek
Türk milletinin en büyük illeti bu tür beyefendileri çokça topraklarında yetiştiriyor olmasıdır.Bunlar pıtrak gibi çoğalır sisteme dolanır ve ne idiğü belirsiz bir şekilde kokularını bırakıp giderler.Ben bu tür şahsiyetleri bağırsak gazına benzetirim.Kokulu olanı biliyorsunuz.Kokulu bağırsak gazı pislikle beraber veya önce gelir.Pislik varsa o da vardır.Bu gaz bir süreliğine genzi yakar ve sonra çekip gider.Beyfendi de şu anda beynimizi biraz yakmıştır ve gaz gibi çekip gidecektir diye ummaktayım.Selamlar
Yorum Gönder