Pazar, Temmuz 22, 2012

SÜLEYMANNAME KÜLLİYATI Bölüm 7 "Dün dündür bugün bugün"

İçimizdeki Amerikalıların en önemli temsilcisi olan pek muhterem ve muhteşem zat; necip Türk milletinin hafızasının kısalığını en iyi ve tam anlamıyla çözmüş politikacılarımızdan olup, yer yer bu durum tespitini yapmış olmanın gururu ile karşımıza geçerek dalga moduna vardırmıştı yaklaşımını, kendisine ve her koşulda siyasal ve ekonomik nemalandırdığı takipçilerine bir şey olmadığı sürece memleket yanmış umurunda olmayan, vurdumduymazlığın ordinaryüsü olmayı becermiştir. Gelişmeler karşısında gerdan kırarak yaptığı ve sığ felsefe hocaları tarafından önemsenen durumunu, binanaleyn diyerek necip milletimizi uyutup, “kuşa bak” derken de yandaşlarının kasalarını gırtlağına kadar doldurmasını, hayret ve ibretle izlemişimdir hep. 
Canım yurdumun insanının balık hafızası durumunu tam anlam ve detayları ile tespit edip çözmüş ve yakınları tarafından içinden çıktığı Necip Milletimize ne kadar benzediğinin izafesi ve nişanesi ve tam anlamıyla ironik olarak “çoban” lakabıyla anılmış, Canım Yurdumun çıkılabilecek en yüksek yönetimsel mevki ve makamı olarak Cumhurbaşkanlığına kadar ulaşmış, muhterem ve muhteşem bu zat belki de bizleri hedef alarak “ne kadar da kısa hafızalısınız, daha dün olanları bile hatırlayamazsınız siz kardeşim” kabilinden olmak üzere, seçim meydanlarında her türlü sözü verip seçilince de, sözü yerine getirmeyeceğinin en geniş anlamıyla yüzümüze vurulmasının ifadesi olarak siyaset felsefesine girmiş “dün dündür, bugün bugündür” sözünü sarf etmiştir, şimdiler de de bizler telifsiz ve sınırsız kullanmaktayız. 
Her türlü sorumsuzluğu meşrulaştırmayı hedefleyerek söylenen, dün söylenen hiçbir şeyden sorumluluk hissedilmemesi gerektiğinin kafalara çakılarak, zırt pırt fikir ve karar değiştirmenin önemsenmesi gereken bir şey olduğunun tespitini paradigma haline getiren, insanı, insanları ve insanlığı inançsızlık, güvensizlik ortamına iten bu söz olsa olsa bu muhterem ve muhteşem zat tarafından söylenebilirdi. Aslında, günümüzde de “kurtlar vadisi” dizisinden fırlamış gibi duran bu söz, gerisine çok fazla kafa yormadan sadece ve düz olarak algılanırsa, bizimle dalga geçilmiş gibi dursa da, yine muhterem ve muhteşem zatın siyaset felsefesine kazandırdığı ve siyasetçilerin sıkıştıkça ve de özellikle “dar ül harp” yorumu ile nitelendirdikleri alanlarda başvurabileceği bir söz olarak düşünülebilir. Ancak, bu sözün direk takipçileri ve red ediyor gibi görünen endirek takipçilerine kalan miras; seçimlerde projelerimiz ve yapacaklarımız diyerek, binlerce laf edeceksiniz söz vereceksiniz, hatta iktidara gelince 100 gün içinde ekonomiyi düze çıkaracağım bu sözümün altını çizin deyip, iktidar sonrası daha kötü bir tablo yarattınız iddiasına verdiğiniz cevapta altını çizdiğiniz söz hatırlatılınca, şimdi de üstünü çizin diyeceksiniz, hiçbir sözün takipçisi olmayacaksınız, canım yurdumun insanının psikolojisini bozup, olan kötü olaylar karşısında da aynı insanları “meczup” diye nitelendirilmeme olsaydı eğer ne haliniz varsa görün diyecektik ama kazın ayağı öyle değil işte. Bu söz zamanla, verdiysem ben verdime size ne oluyora, bir parlamento dönemimde 5 parti değiştirmeye, dövizde kur garantisi verip sonra ekonomik kriz oldu ne yapalım deyip devlet ciddiyetini yok etmeye varıyorsa, Canım Yurdum insanının psikolojisi kaçınılmaz olarak bozuluyor, kişiliksiz ve daha kolay yönetilir hale gelmesi de maalesef gerçekleşiyor.
Aslında, canım yurdumda taaa eskiden beri böyle iken şimdilerde tüm dünya da da bunun böyle olduğunu üzülerek gördüğümüz, bu sözün tekabül ettiği ilkesizlik, kıvırtmacılık, her ne kadar yukarıda belirtilen günlük pespaye izahlara binaen edilmiş olursa olsun ama derinlemesine bakıldığında ise tam tersine batıya öykünme modeli ve bu modelle de kapitalistleşme çabalarının, sermayeye neyi, ne kadar, ne zaman, nasıl uygun görüyorsanız öyle yapın demenin bir çeşidi olmanın ötesine geçememiştir, daha tehlikelisi ise yarından bakınca bugünde dün olacak ve hayat böyle devam edecek, eşitler ve daha eşitler arasında uçurum her anlamda açılmaya devam edecektir.
Bakmayın sözün pek sahiplenmiyor gibi olduğuna, başbakan dahi bu sözün sıkı takipçisidir, yeni transfer Numan Kurtulmuş’ta benzer imalar ve tavırlar içerisindedir, çünkü muktedirler için çok önemli bir çıkış ve kaçış yaratmaktadır, bugün yenilen her türlü herze için dün söylenilenler önünüze çıkarılırsa hemen kolaylıkla sarılıp, soruyu kündeye getirebileceğiniz bir şansı tanıyor.
İşte kendisinden uzun yıllar nemalanan ve nemalanmanın devamını bekleyen çevrelerce kendisini sürekli kılabilmenin yolu bu olduğu için adı “Bir bilen” e çıkan muhteşem ve muhterem zatın tüm bildiği; ABD de aldığı diksiyon, düzgün konuşma ve hızlı okuma kursları adı altında ve iktidarı kendisine teslim edenler tarafından kulağına sufle edilen günün önemli konularıymış gibi olanları, canım yurdumun insanına  “kuşa bak” taktiği ile yutturmadır. Yoksa ABD de gördüğü öğretimin ve eğitimin başarıları çok sınırlıdır ve ancak mikroskopla fark edilebilmektedir, tabii ki anlayana, yoksa kendisini yüzlerce sıfat ile taltif edenlere söylenecek fazlaca bir şey yoktur. İspat mı isteniyor, dün verilen görev gereği "İmam-hatipler, imam yetiştirsin diye açılmayacak, Dinini bilen doktorlar, avukatlar, mühendisler yetiştirmek için açılacak" derken, bugün yine kendisine verilen görevin gereği olarak “Türbanlılar Suudi Arabistan’a gitsin” diyebilmektedir pişkinlikle, işte size dün ile bugünün görev gereği edilen kelamları.

Hiç yorum yok: