Pazar, Mayıs 11, 2014

ÇEŞME KERVANSARAYI


Çeşme’de artan ticari faaliyete dayalı kervan trafiğine bağlı olarak, daha önceki yazılarımda bahsettiğim üzere, cazibenin yarattığı çekim ve sonunda ortaya çıkan şekavet hareketinin, kervan trafiğinden uzak tutulabilmesi adına 2. Beyazıt tarafından yapılan “Çeşme Kalesinin” yarattığı güvenli ortamda gelişen ve oldukça artan ticari trafiğin konaklamalı ve karşılıklı hale gelmesi üzerine 1528-29 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman devrinde, tipik Osmanlı kervansaraylarından biri olan Çeşme Kervansarayının inşa edildiği belirtilmektedir kayıtlarda. “U” biçiminde bir planı ve ortasında oldukça geniş bir avlusu, çevresinde de dükkân, depo ve odaları yer alan yapıda her iki tarafından merdivenlerle, biçim olarak, alt katın aynısı olan üst kata çıkılan bu kervansarayda, bir taraftan yabancıların konaklaması ve hayvanlarının barınması hedeflenmiş diğer taraftan da ticarete konu olan malların depolanacağı, satılacağı ya da değiştirileceği bir alan oluşturulmuştur.

“Yeni Çeşme Gazetesi” sahibi Aydın Korkmaz’ın yeniden ve kısmen yayına hazırladığı ve Demokrat Parti İzmir milletvekili Çeşme’li Mehmet Aldemir ve arkadaşları tarafından kurulan “Çeşmeyi Sevenler Derneği” tarafından yayınlanan “Çeşme ve Ilıcaları” adlı kitapta; “EMERE BİİNŞA-İ HAZ-EL-BİNA İL-MASUN SULTAN-Ü BERRİV-EL BAHRİ SULTAN SÜLEYMAN İBN-İ SULTAN SELİM Fİ TARİHİ SENETE HAMSE VE SELASİN VE TİSAMİYE. AMİLE ALİ İBN-İ BABUÇÇU” yazdığı ve bugünkü Türkçe ile “(Tanrı Tarafından) korunulan bu binanın yapılmasını kara ve denizin sultanı Sultan Selim oğlu Sultan Süleyman 935 yılı tarihinde emretti. Bunu, Babuççuoğlu Ali yaptı” yazan bir kitabeye sahip olduğu belirtilmiş olan Çeşme Kervansarayı, şimdilerde; yap işlet modeli özelleştirmeler kapsamında 2. restorasyonunu tamamlanarak otel olarak hizmet vermektedir. Asıl ve önemli restorasyon çalışmaları ise 80’li yılların 2. yarısında tamamlanmıştır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan bu yapı Avrupa Konseyi “Doğal ve Kültürel varlıkları koruma envanteri” kapsamında olup İzmir 1 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 23.07.2001 tarihinde tescillenmiştir. 

İlk Restorasyon çalışmaları, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinden temin edilen kaynakla, VGM’lüğü iştiraki olan “Vakıf İnşaat” tarafından gerçekleştirilmiş ve o dönem çalışmalarını meslektaşımız ve büyüğümüz İnşaat Mühendisi Ahmet ağabeyimiz de Şantiye Şefi olarak yürütmekte idi. Kendisi bir ziyaretim sırasında, çalışmaların en ilginç yanının yıkım sonrası toprak altında kalan temellerin ortaya çıkarılması sırasında bulunan ve boyları yaklaşık 1 ile 2 mt arasında, çapları ise yaklaşık 10 cm ile 15 cm arasında değişen ardıç ağacından yapılmış ve zemin stabilizasyonu amacıyla kullanılmış yüzlerce temel kazığının bulunmasından söz etmiş hatta bir kısmını göstermişti. Zemin su seviyesinin yüksekliği ve zeminin stabil olmamasından, gövdesi bol çıralı olan ve su içerisinde çok uzun yıllar bozulmadan durabilen bu temel kazıkları nasıl bir etüd ve çalışma ile karşı karşıya olduğumuzu göstermekte idi.

Kervansarayda konaklayanların ibadet gereksinimini çözmek için; tam karşısında küçük cami ve su ihtiyacını karşılamak içinde muhteşem bir cephesi olan bir çeşme ve hemen dibinde 2 adet selvi ağacı bulunurdu. Deniz dolduracağım sevdasına kapılmış büyüklerimizin gözlerine dolgudan başka bir şey görünmez olunca cami dışındaki, çeşme, selvi ağaçları ve etrafı yüksek taş duvarla çevrili bahçenin yerinde yeller esmeye başlamıştır.

Bu kadar tanıtım ve gözlem aktardıktan sonra, mesleğimin de daha fazla kelama uygun olmadığı düşüncesi ile mezkur Han’ın; çocukluk, gençlik ve yetişkinlik yıllarımıza denk düşen dönemdeki kullanma biçimlerinden bahsederek nostalji yapmak istiyorum.

60 lı ve 70 li yıllar boyunca Kervansaray dış cephesinde; dönem itibariyle de ticaretin merkezi olma hasebiyle dükkânlar yer alırdı ve bunlar gazoz imalathanesi, bakkal, kahvehane, demirci, testereci, fırın ve tenekeci vb faaliyetleri sürdürürlerdi… Kim hatırlıyor şimdi, sanki sürekli muhtarımız gibiymiş olan Kadim Muhtar Ali Tunar’ı… Kahveci Yahya’nın kahve kokusunun tüm alanı kaplamasını. Hele yaz aylarında başta Ovacıklı üreticiler olmak üzere, üreticilerin getirdiği yüzlerce köfün kavun ve karpuzun ve diğer tüm sebze ve meyvelerin doldurduğu alanın güzelliğini… Taa başından beri üretici halin yöneticisi, İbrahim Gören’in (manav İbrahim) sesinin tüm alanı kapladığı günleri kim hatırlamaz… Yaz, Balin Otel…Yaz Mantolu… Gözlerimizin dolarak, hafızalarımızın huzur bularak hatırladığı bu günleri yaşamamızı engelleyen, bu yıkım ve deniz dolduran zihniyeti de nasıl anacağımıza karar veremiyoruz, cahillik mi, öngörüsüzlükmü, tarihbilmezlikmi, yoksa necip milletimizin hasleti rantçılık mı, artık herkes kendi kararını verecek… Peki, mezkûr büyüklerimizden hayatta olanları, en azından sıralanan bu yapılanların yanlış olduğu idrakine erenlerin, başka konularda aynı zihniyeti halen sürdürüyor olmasının izahı nasıl yapılacaktır… Aklın ve vicdanın dama dediği noktadayız, artık yeni hamle yapılamaz durumdadır ne yazık ki… 

Han’ın; Otobüs garajı, Yazlık sinema, Üretici Toptancı Hali’ne gelen üreticilerin hayvanlarının bağlama yeri olarak kullanıldığı uzun yıllar… Bizim kuşak ve öncekilerinin, otobüs yazıhanesi olarak kullanılan yerden bilet alarak yine Han’ın oldukça büyük avlusunda bekleyen otobüslere bindikleri bir alan olduğunu kimler nemli gözlerle anıyordur, kimler ana giriş kapısına kocaman bezden bir örtü çekilerek kapatılan ve yazlık sinema olduğu dönemi hatırlıyor ve seslerini duyduğu, dönemin önemli aktrist ve aktörlerinin duydukları seslerine vücut vermek adına perdeye sessizce yaklaşıp perdenin kenarından karşıdaki beyaz duvara baktıklarını hatırlıyorlardır… Kimler ünlü “Kahraman” testereleri ve bıçaklarının neden artık üretilemediğine hayıflanıyordur… Kimler şimdilerde, taaa Niğde’den gelen ünlü “Niğde Gazozu”nu içerken “Somalı Gazozlarını” hatırlıyordur… Kimler Bekir Usta’nın mis gibi kokan “nohut hamuru” ekmeklerini ve gevreklerini hatırlıyordur…

Hatıra… Hatıra… Erbaplarının, hatıralar ve hatırlananlar üzerinden yarattığı turizm figürleri, umarım ki günümüze ışık tutar dilekleri sunmaya devam…

 

Hiç yorum yok: