Pazar, Mayıs 25, 2014

KOMÜNİSTİR RÜŞVET YEMEZ


Uzun yıllar önce; Canım yurdumda, kardeş ve soydaş toprakları söylemi ve malum ülkenin ileri karakolu olmak hasebi ile de müteahhit taifesinin Orta Asya çıkartmalarının moda olarak yaşandığı bir dönemde; çalıştığım şirketin Kırgızistan tarafından duyurulan uluslararası bir ihalesine katılmak talebi ve talimatı üzerine, benim de aralarında bulunduğum bir ekip tarafından ihale hazırlıklarına başlanılmıştır. Malum ihale fırıldakları çerçevesinde yaptığım çalışmalar ve araştırmalar sonucunda; hedef ülkedeki dönem itibari ile çok üst düzeyde görev yapan bir muhteremin kız kardeşinin bir üniversitemize yüksek lisans öğrenimi için geldiğini ve ataları çok uzun yıllar önce “komünist Kırgızistan’dan” kaçmış bir ailenin çocuklarından biri ile evlenmiş olduğunu öğrendim ve mezkûr muhtereme hemen birlikte gitme teklifi yaptım. Kamu görevlisi Kardeşimiz, bir taraftan ata topraklarını, bir taraftan da eşinin akrabalarını göreceğinin yarattığı heyecan ve sevinçle teklifimi tereddütsüz kabul etti ve gidiş hazırlıkları yapıldı, götürülecek özel hediyeler temin edildi ve yola düşüldü…

Aktarmalardan dolayı hatırı sayılır bir uçak yolculuğu yapılıyor ve dönem itibariyle de uçaklarda ön taraflarda sigara yasağı olmasına rağmen arka taraflarda serbest olarak içilebiliyordu, sigara içme faslı için arkada bulunduğumuz bir sırada, bize katılan Kırgızistan yetkilisinin, kendisi de azılı bir antikomünist olan damadına, “sen kayınbiraderine sor bu işi ayarlaması karşılığında bizden ne bekler” benzeri bir soru sordum, aldığım cevap hiç beklemediğim, ummadığım ve beni oldukça şaşırtan ama otomatikman verilen bir cevap oldu; “bunlar komünisttir kardeşim rüşvet yemezler”… Sonraları herkesin malumudur, artık rüşvet bir efsanedir bu coğrafyada, kâh rüşvet almayan komünistler görevden alındılar ya da onlarda modaya uyarak, geliştiler dönüştüler ve serpildiler…

Vardığımız zaman, kapıda yaratılan kolaylıklar nedeniyle kolayca gümrük ve pasaport işleri halledildi, otele yerleşildi…

Ertesi gün; ihale duyurusu yapan idarenin kapısı çalındı, en üst düzey 2 yöneticisinden 2. si bir Rus idi, büyük bir iltifatla bizi karşıladı… Mezkûr tanıdık muhteremin devreye girdiği ve bu görüşmeyi ayarladığını bilmemize rağmen ne biz özel bir şey sorduk ne de mezkûr yetkili bize özel davrandı, ilk anlar peşrev çalışmaları ile geçti… Kendisi için hazırlanan ve ilk elde verilmesi planlanan hediyeler verildi, genel konuşmalar yapıldı, teknoloji ve hayat üstüne… Bilahare benzer tesisler gezildi, bilgi alındı vs. vs. Konuşmalarda mezkûr Rus kendisini Kırgızistan’ın kadim vatandaşı ilan ediyor ve asla bu topraklardan ayrılamayacağından bahsediyor, idarede geçen uzun yıllarının kilometre taşlarını tek tek ama sitayişle anlatıyor, gözleri, kâh dolu dolu, kâh yaptıklarının gururunu yansıtan bir şekilde çakmak çakmak oluyordu. Merkezi olarak Sovyetler Birliği başkenti Moskova’dan, dağıtılan yatırım ödenek ve tahsisatların Kırgızistan ve kendi idaresi için hızlı ve planlanandan az da olsa fazla olabilmesi için gösterdiği çalışma ve çabalardan, gururla bahsediyordu. Hatta konuşmanın bir yerinde, bir defasında Moskova’ya ciddi bir rüşvet verdiğini de söyleyince, konuşmanın rutin temposundan dürtülmüşçesine birden ayılıp, rüşvetin ne olduğu, kime ve nasıl verildiği gibi sorular içinde, rüşvetin tıpkı bizim ülkelerimizdeki gibi olacağı beklenirken, muhteremin Kırgız yazar Cengiz AYTMATOV’un kitaplarından oluşan yüzlerce kitabın dağıtılmasına rüşvet dediğini öğrenince de şaşırmış idik hep beraber… Ama rejim değişikliği öncesi mezkûr idarenin 1. adamı olmasına karşın rejim değişir değişmez, güvenilmez ilan edilen Rusların hemen üst makamlarına, en 1. adam babından bir Kırgız tayin edilmesinden gönül ve gurur kırgınlığını gizleyemeyecek şekilde bahsetmekten de geri durmuyordu, ancak görevini de, tıpkı eskiden olduğu üzere, tüm değişikliklere rağmen yalın ve etkin bir biçimde yapmaya devam edeceğini de beyan ediyordu…

Ellerindeki, görüntü ve ifadenin bedenen de çalışıyor görüntüsü vermesi üzerine bizim ekip tarafından “gördünüz mü adam bedenen de çalışıyor galiba” biçiminde bir ortak karar çıkarken, sosyalist rejimin kendilerine tahsis ettiği bahçelerde kendi ihtiyaçları için sebze yetiştirmelerine izin vermesi nedeniyle olsa olsa görüntünün bu kabil bir çalışmadan kaynaklandığını belirtiyordu, bizim ekibe dâhil olan damat… Şüphesiz ki bu soru kendisine sorulamadı ve gerçek cevap ne idi öğrenilemedi… Ancak bu düzey de bir bürokratın, şoförünün olmaması, sekreterinin olmaması, hatta odasına misafir ettiği insanlara çay ve kahve ikramını bizzat kendisinin yapmış olması sistemin ve insanların yalın çalışma ortamlarının ne olduğunu bizlere göstermiş ve sorulamayan sorunun muhtemel cevabının ne olacağı konusunda ipuçları vermiş idi… Şimdilerde ise aynı makamları dolduran-süsleyen bu muhteremlerin, ihtişamlı odalarından, arabalarından, şoförlerinden ve sekreter ve çaycılarından kendilerine ulaşımın bile fiziken ciddi bir zaman kaybı oluşturduğunu söylemekle iktifa edeyim şimdilik… Artık onlarda kapitalizmin kendilerine sunduğu bu gösterişli ve ihtişamı yüksek olanaklardan gani gani faydalanıyorlar, bilenler bilir, ne demek istediğimi…

Bişkek’te bulunduğumuz bu sürede yukarılarda ve çok yetkili olan zatın anne ve babasının evine bir ziyaret gerçekleştirildi bu arada, Damadın isteğine binaen… O yüksek makamın yetkilerine karşılık gelmeyecek sıradanlıkta ve yalınlıkta idi ev, son derece sade ve alçakgönüllü ama ısıtma sisteminden tutun da diğer bir dolu ayrıntısına kadar son derece fonksiyonel ve kendi şartlarına uygun ama en önemlisi doğa ile uyumlu bir bahçeli ev idi…

Bu arada ihale mi ne oldu; mezkûr idarenin 1. yöneticisi olan Kırgız muhteremin, bir görüşmemizde, dünyayı yöneten bir avuç azınlık olan Yahudilerden şikâyetleri ve onlara karşı nasıl durulması hatta savaşılması görüşlerinden anladığımız kadarı ile en büyük rakibimiz olan İsrail firması şanslı olamazdı, çünkü suyun başındaki muhterem kadim bir Yahudi düşmanı idi… Sonuç, ihale bir İsrail firmasına verildi… Kara propaganda… Yanıltma… Yönlendirme… Görev başında idi burada da…

Bakın bakalım etrafınıza bizde de bu kabil işler ve fırıldaklar çevriliyor mu diye, ama dikkatli bakın bakalım neler göreceksiniz…

Hiç yorum yok: