Uzun yıllar önce; Canım yurdumda, kardeş ve soydaş toprakları
söylemi ve malum ülkenin ileri karakolu olmak hasebi ile de müteahhit
taifesinin Orta Asya çıkartmalarının moda olarak yaşandığı bir dönemde;
çalıştığım şirketin Kırgızistan tarafından duyurulan uluslararası bir ihalesine
katılmak talebi ve talimatı üzerine, benim de aralarında bulunduğum bir ekip
tarafından ihale hazırlıklarına başlanılmıştır. Malum ihale fırıldakları
çerçevesinde yaptığım çalışmalar ve araştırmalar sonucunda; hedef ülkedeki dönem
itibari ile çok üst düzeyde görev yapan bir muhteremin kız kardeşinin bir üniversitemize
yüksek lisans öğrenimi için geldiğini ve ataları çok uzun yıllar önce “komünist Kırgızistan’dan” kaçmış bir
ailenin çocuklarından biri ile evlenmiş olduğunu öğrendim ve mezkûr muhtereme hemen
birlikte gitme teklifi yaptım. Kamu görevlisi Kardeşimiz, bir taraftan ata
topraklarını, bir taraftan da eşinin akrabalarını göreceğinin yarattığı heyecan
ve sevinçle teklifimi tereddütsüz kabul etti ve gidiş hazırlıkları yapıldı,
götürülecek özel hediyeler temin edildi ve yola düşüldü…
Aktarmalardan dolayı hatırı sayılır bir uçak yolculuğu
yapılıyor ve dönem itibariyle de uçaklarda ön taraflarda sigara yasağı olmasına
rağmen arka taraflarda serbest olarak içilebiliyordu, sigara içme faslı için
arkada bulunduğumuz bir sırada, bize katılan Kırgızistan yetkilisinin, kendisi
de azılı bir antikomünist olan damadına, “sen kayınbiraderine sor bu işi
ayarlaması karşılığında bizden ne bekler” benzeri bir soru sordum, aldığım
cevap hiç beklemediğim, ummadığım ve beni oldukça şaşırtan ama otomatikman
verilen bir cevap oldu; “bunlar
komünisttir kardeşim rüşvet yemezler”… Sonraları herkesin malumudur, artık
rüşvet bir efsanedir bu coğrafyada, kâh rüşvet almayan komünistler görevden
alındılar ya da onlarda modaya uyarak, geliştiler dönüştüler ve serpildiler…
Vardığımız zaman, kapıda yaratılan kolaylıklar nedeniyle
kolayca gümrük ve pasaport işleri halledildi, otele yerleşildi…
Ertesi gün; ihale duyurusu yapan idarenin kapısı çalındı, en
üst düzey 2 yöneticisinden 2. si bir Rus idi, büyük bir iltifatla bizi
karşıladı… Mezkûr tanıdık muhteremin devreye girdiği ve bu görüşmeyi
ayarladığını bilmemize rağmen ne biz özel bir şey sorduk ne de mezkûr yetkili
bize özel davrandı, ilk anlar peşrev çalışmaları ile geçti… Kendisi için
hazırlanan ve ilk elde verilmesi planlanan hediyeler verildi, genel konuşmalar
yapıldı, teknoloji ve hayat üstüne… Bilahare benzer tesisler gezildi, bilgi
alındı vs. vs. Konuşmalarda mezkûr Rus kendisini Kırgızistan’ın kadim vatandaşı
ilan ediyor ve asla bu topraklardan ayrılamayacağından bahsediyor, idarede
geçen uzun yıllarının kilometre taşlarını tek tek ama sitayişle anlatıyor, gözleri,
kâh dolu dolu, kâh yaptıklarının gururunu yansıtan bir şekilde çakmak çakmak
oluyordu. Merkezi olarak Sovyetler Birliği başkenti Moskova’dan, dağıtılan
yatırım ödenek ve tahsisatların Kırgızistan ve kendi idaresi için hızlı ve
planlanandan az da olsa fazla olabilmesi için gösterdiği çalışma ve çabalardan,
gururla bahsediyordu. Hatta konuşmanın bir yerinde, bir defasında Moskova’ya
ciddi bir rüşvet verdiğini de söyleyince, konuşmanın rutin temposundan
dürtülmüşçesine birden ayılıp, rüşvetin ne olduğu, kime ve nasıl verildiği gibi
sorular içinde, rüşvetin tıpkı bizim ülkelerimizdeki gibi olacağı beklenirken,
muhteremin Kırgız yazar Cengiz
AYTMATOV’un kitaplarından oluşan yüzlerce kitabın dağıtılmasına rüşvet
dediğini öğrenince de şaşırmış idik hep beraber… Ama rejim değişikliği öncesi
mezkûr idarenin 1. adamı olmasına karşın rejim değişir değişmez, güvenilmez
ilan edilen Rusların hemen üst makamlarına, en 1. adam babından bir Kırgız
tayin edilmesinden gönül ve gurur kırgınlığını gizleyemeyecek şekilde
bahsetmekten de geri durmuyordu, ancak görevini de, tıpkı eskiden olduğu üzere,
tüm değişikliklere rağmen yalın ve etkin bir biçimde yapmaya devam edeceğini de
beyan ediyordu…
Ellerindeki, görüntü ve ifadenin bedenen de çalışıyor
görüntüsü vermesi üzerine bizim ekip tarafından “gördünüz mü adam bedenen de çalışıyor galiba” biçiminde bir ortak
karar çıkarken, sosyalist rejimin kendilerine tahsis ettiği bahçelerde kendi
ihtiyaçları için sebze yetiştirmelerine izin vermesi nedeniyle olsa olsa
görüntünün bu kabil bir çalışmadan kaynaklandığını belirtiyordu, bizim ekibe dâhil
olan damat… Şüphesiz ki bu soru kendisine sorulamadı ve gerçek cevap ne idi
öğrenilemedi… Ancak bu düzey de bir bürokratın, şoförünün olmaması,
sekreterinin olmaması, hatta odasına misafir ettiği insanlara çay ve kahve
ikramını bizzat kendisinin yapmış olması sistemin ve insanların yalın çalışma
ortamlarının ne olduğunu bizlere göstermiş ve sorulamayan sorunun muhtemel
cevabının ne olacağı konusunda ipuçları vermiş idi… Şimdilerde ise aynı
makamları dolduran-süsleyen bu muhteremlerin, ihtişamlı odalarından,
arabalarından, şoförlerinden ve sekreter ve çaycılarından kendilerine ulaşımın bile
fiziken ciddi bir zaman kaybı oluşturduğunu söylemekle iktifa edeyim şimdilik…
Artık onlarda kapitalizmin kendilerine sunduğu bu gösterişli ve ihtişamı yüksek
olanaklardan gani gani faydalanıyorlar, bilenler bilir, ne demek istediğimi…
Bişkek’te bulunduğumuz bu sürede yukarılarda ve çok yetkili
olan zatın anne ve babasının evine bir ziyaret gerçekleştirildi bu arada,
Damadın isteğine binaen… O yüksek makamın yetkilerine karşılık gelmeyecek
sıradanlıkta ve yalınlıkta idi ev, son derece sade ve alçakgönüllü ama ısıtma
sisteminden tutun da diğer bir dolu ayrıntısına kadar son derece fonksiyonel ve
kendi şartlarına uygun ama en önemlisi doğa ile uyumlu bir bahçeli ev idi…
Bu arada ihale mi ne oldu; mezkûr idarenin 1. yöneticisi
olan Kırgız muhteremin, bir görüşmemizde, dünyayı yöneten bir avuç azınlık olan
Yahudilerden şikâyetleri ve onlara karşı nasıl durulması hatta savaşılması
görüşlerinden anladığımız kadarı ile en büyük rakibimiz olan İsrail firması
şanslı olamazdı, çünkü suyun başındaki muhterem kadim bir Yahudi düşmanı idi…
Sonuç, ihale bir İsrail firmasına verildi… Kara propaganda… Yanıltma…
Yönlendirme… Görev başında idi burada da…
Bakın bakalım etrafınıza bizde de bu kabil işler ve
fırıldaklar çevriliyor mu diye, ama dikkatli bakın bakalım neler göreceksiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder