Türkmenistan’ı bilenler iyi bilirler; orada ekonomik hayat,
inşaat, buğday, pamuk ve gaz ihracı ile sınırlıdır. Özellikle inşaat faaliyetleri çok önemli bir
yer tutar, çalışanların çok büyük çoğunluğu inşaat işinde çalışır ve kimi
araçlarını kiralar şoförlüğünü yapar, kimi inşaatta işçi olarak çalışır çünkü
orada iş yapan firmaların çalıştıracağı personelin %70 i yerli olmak
zorundadır, kimi malzeme başta da kum ve çakıl satmaya çalışır, kimi malzeme
ithal edip pazarlamaya çalışır, kimisi de iş ayarlamaya çalışan firmalara
aracılık eder, vs. vs…
Devlet Başkanının babasının çiftliği gibi yönettiği ülkedir
Türkmenistan, Devlet Başkanı bu ülkede her ve tek şeydir, konuşulacak,
görülecek, örnek alınacak ve övülecek ve övünülecek tek şeydir, onun söylevleri
kanun, yaptıkları yönetmelik, hissettikleri ise mutlaka yapılması gereken olup
varsa yoksa Devlet Başkanı, hakkında olumsuz söylenebilecek her kelime sınırsız
hapis ya da daha fazlası için yeterli gerekçedir, Devlet Başkanının tek başına
yönettiği hem de sadece o anki ruh haline göre ve aklından geçenlere sadakatle…
Devlet Başkanının tek başına yönettiği ve kontrol ettiği, asla kimsenin görüşü,
önerisi ve uyarısı olamayacağı bir düzen ve disiplin içinde, sadece ve sadece
ruh hali ve düşüncelerinin kendisine yol gösterdiği, çağdaşlığın göstergesi
akıl ve hukuk nizamının çok fazla önem arz etmediği görüntüsü ve debdebesi ile
hayat devam etmektedir bu taraflarda… Tam bir heyula yaratıp önünde diz çökme
ritüeli, tam doğulu kafa…
Bakanlar kurulu toplantıları, TV lerde halka açık yapılır ve
akıllara ziyan bir durumun sefaletidir adeta, koca koca bakan postundaki
muhteremler süklüm püklüm olurlar, ıkınıp dururlar, doğu halkları bel dansları
topluluğunun bir elemanı gibi kıvrak hareketler ile durumu geçiştirmeye
çalışırlar… Bu ülkede bakan olmanın asla kendi iradenize bağlı olmadığı gibi,
eeee ne varda bunda her yerde aynıdır diyenlere cevap olması kabilinden de,
bakan olmamak ta kendi iradelerine bağlı değildir bu muhteremlerin… Hele, “bu
sene buradan şu kadar buğday, şu kadar pamuk hasadı yapılacaktı, neden
yapılmadı”, hani “neden yapılamadı” gibi doğa koşullarının da faktör
olabileceği şartı yok hükmünde de muhterem için, “neden yapılmadı” gibi bir
buyurganlık içinde… Arkasından çok muhtemel ki, hemen koca deve dişi gibi
bakana “boşattım seni” der ve bakanlıktan ve de salondan da kovar, tabii ki
dışarıda onu tutuklanmak gibi bir kaçınılmazlık karşılar… Peki sen böyle
yaparsan, senin “eyalet başkanların” ne yapar, o sene rekolte iyi değilse, borç
harç hem de kendi kesesinden, komşu ülkelerden gizli ithalat, al sana durumu
kurtarma adına çalışma, eğer yeterli bütçe bulunup ta gerekli miktarda gizli
ithalat ta yapılmışsa, hadi sana üretim birincilikleri, hadi sana ödüller, hem
de Devlet Başkanı elinden… Gakunzi ve de gukunzi diyor bu durumlara İtalyanlar…
Kimse de demiyor be kardeşim, bu nasıl özgür iradedir, bu nasıl özgür bireydir,
herkes bravo diyor, Devlet Başkanına… Gözünü seveyim meşhur o dönemki Almanya…
Karayolları Bakanı, bir sabah işine geliyor, hemen kapıda kendisine artık bakan
olmadığı tebliğ ediliyor, artık bir yol işçisi olarak hayatına devam edeceği ve
hemen çalışma yerine gidip kürekle çalışması istenince de tıpış tıpış gidiyor…
Hemen her çağdaş insanın ilk aklına gelmesi gereken, “bırakır giderim” olur ama
sonra başına nelerin gelebileceğini biliyorsan itirazsız gidersin, paşa paşa
kürekle çalışmaya devam, yok ülkeden kaçarım diyorsan da “yedi sülalenin”
başına neler gelebileceğini var sen hayal et…
Başkent Aşkabat, tüm eski binaların ekonomik ömrünü
tamamlayıp tamamlamadığına bakılmaksızın, adeta eskiyi unutmak adına, tamamen
yıkılarak, baştanbaşa yeni konutlar, saraylar, kütüphaneler, parklar, anıtlar,
yollar ve eğlence yerleri yapılarak, çöl ortasında bir cennet yaratılmaya
çalışılıyor ve yapılanların hepsinin nasıl olması gerektiği ve nerede
yapılacağının tayin ve tespiti de Devlet Başkanına ait olmak kaydıyla,
insanların yaşamaya mahkûm edildiği cehenneme rağmen… “Ak Aşkabat” yaratıyorum
sevdasına, tüm binaların dış cepheleri, beyaz mermer ile kaplanır, bu inşaat
sözleşmelerinin olmazsa olmazıdır, İtalya’dan Carrera, Yunanistan’dan Tasos,
Türkiye’den Kemalpaşa, sonraları da Vietnam’dan Vietnam beyazı (bunun bir dönem
tek ithalatçısı Çalık grubu idi) ise ithalatın kaynağıdır. Ama başkent
Aşkabat’tan ayrıldığınız takdirde, ne yazık ki hiçbir şey yapılmak
istenmiyormuş görüntüsü veren, aslında çok ta kötü olmayan, eski Türkmenistan
görüntüsüyle karşılaşırsınız ve gerçek Türkmenistan ile yüzleşirsiniz ki, bana
göre daha gerçekçi, daha hoş ve daha doğal hatta daha da keyifli yüzüdür
buraları, ama muradım Aşkabat dışında bir şey yapılmak istenmemesini anlatmak,
hadi sevenleri darılmasın diye Aşkabat kadar yoğun ve konsantre olmayan
diyelim…
Aşkabat’ta çalıştığımız ve bir hayli fazlaca inşaat yapımı
yüklendiğimiz dönem, bir sabah bir şantiyeye gelen, başta inşaat bakanı ve
inşaatı yapılan ilgili idarenin bağlı olduğu bakan, binaların dış cephesine ki,
neredeyse montajı tamamlanmış, hatta ithalat sırasında bizzat kendilerinin expertiz
raporu düzenledikleri mermerin, derhal sökülerek yerine yenisinin
getirtilmesini talimat ediyorlar, bizim şantiye yöneticileri de konuyu
üstlerine aktarıyor, bir kenarından dâhil olduğumuz konunun çözümü sürecinde,
neden beğenilmediği ve kimin beğenmediği gibi sorularımızın karşılığı her
cevap; “Yaşuli” olunca ki; bu deyim üstleri ve yaşlıları ve de herhangi bir
bakanın söylemesi halinde de Devlet Başkanını kastedince, akan sular durmuştu…
Bir devlet Başkanının herhangi bir binanın dış kaplaması ile bile ilgilendiğini
görünce insanın aklı dimağı duruyor nerdeyse… Hani Allahtan, şimdilerde artık
imar konularına haddinden fazla karışmış bizimkileri görünce de yüreğimize
soğuk sular serpiliyor vallahi… Hatırladığım kadarı ile de o mermerler
değişmemiş idi, ama Devlet Başkanının bizim patronlara küstüğünü de
hatırlamıyorum… Kendi ülkemden önce, ben bu ülkede öğrendim, bir Devlet Başkanının
inşaat faaliyetleri ile bu kadar yakından ilgilendiğini, hem de mesleği ve
çalışma alanı bu olmamasına karşın, şimdi anlıyorum ki, benzemek adına ne
çileler çekiliyor… Benzemek ise maksat ve murat herhalde inşaat faaliyetlerine
karışmaktan geçiyor ama küsmeden, darılmadan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder