Pazartesi, Eylül 29, 2014

ROMANTİK ÖKÜZLER


Malum hikâye; zamanın behrinde, sucuklarıyla ünlü bir kentte zamanının en modern kombine et tesisi inşaatları tamamlanmış, sıra artık görkemli bir açılışa gelmişti. Planlanan açılışın görkemine uygun bir devlet büyüğü açılış için davet edilir, işte rutin konuşmalar ve kurdele kesimleri derken sıra tesisin gezdirilmesine gelir, Genel Müdür açılışa kendilerini kırmadan katılanlara, tesisin modern yapısını ballandıra ballandıra anlatır ve sonunda da “anlaşılacağı üzere girişten canlı öküz banta sokulur, hiç el değemeden tüm aşamalar gerçekleşir ve sonunda da el değmeden hazırlanan sucuklar çıkar” diyerek konuyu ve sunumu sonlandırmak ister. Ancak törene katılan devlet büyüğü duruma ne kadar çeşitli yönlerden bakabildiğini gösterebilmek açısından, “peki, sucuğu buradan soksak diğer taraftan canlı öküz çıkar mı?” diye sormaz mı? Heyetin içinden kim olduğu bilinmeyen ama bulunduğu makamı hiç hak etmediğini düşündüğü devlet büyüğüne, herkesinde duyabileceği şekilde “onu sizin babanız yapmıştır” der… Hikâyedir sonuçta, şimdi kalkıp bundan alınmaz, herhangi bir mülki erkân, umarım…

Dönem itibariyle, mezkûr hikâyenin başrollerindeki öküzlere öküzlüklerini anlatabilmek adına bu kabil hikâyeler anlatılırdı… Eeee vatandaş cahil olduğu için böylesi tebarüz ettirmeler ile durum karikatürize edilirdi… Şimdi öyle mi ya, cehaletini sırtından atan çarıklı erkân, bir baktı mı gözünden anlıyor öküzleri, gerçi artık öküzlerde bir hayli naif ve romantik oldular ya, denizdeki balığın çakması gibi çakıyorlar… Bunlar kim mi, nasıl mı anlaşılır… Bir bakalım resmedebilecek miyiz, bol miktarda örneği olan bu romantik öküzleri…

Bunlar, 12 Eylül üniversitelerinde beyinleri safsata ile dolmuş hatta safsatanın da pembesidir ve pembe renk hâkim renktir beyinlerinde, tüm beyin faaliyetleri halüsinasyonlardan ibarettir, bunlar her birisi küçük Kenan Evren gibi yetiştirilmiş, karnı bulgur pilavı ile doldurulmuş ayakkabısı ve şapkası arasına sıkıştırılmış, ama 3 kitap okuyup her halta merhem oldukları sanısına kapılmış, popolarında gördükleri peynir parçasından mülhem mandıra sahibi oldukları kanısına varmış, bunlar bilimi bile pop yapan ya da anlayan hatta magazinleştiren bir kuşağın afadıdırlar, sevsinler sizi kurbağacıklar, sevsinler sizi neotosuncuklar…

Çok okumuş, az anlamış görüntüsündeki bu zevzekleri gerçek anlamda hiçbir soruna sahip çıkarken göremezsiniz, aldıkları öğretim gereği sadece kendi haklarına dokunuşlar olursa, ağlayarak ve sızlanarak yalandan ve yalancı somun pehlivanı gibi ortaya çıkarlar, akılları, memleketseverlik adına sadece kurumsal yapıların analizi ve hedef edilmesi yerine mezkûr yapıların temsiliyetindeki bazı şahıslara magazin yanı ağır basar bir biçimde saldırmayı küfretmeyi maharet belleyen zavallılardır bu kabil embesiller… Bunlar, “bildiği yanıldığına yetmeyen” aklıevveller olup kendilerini çok akıllı, çok zeki, çok bilgili, çok görgülü olarak değerlendikleri için ahkâm kesmekte, kimse bunların alımına çalımına bakmasın bunların bilgi derinliği 2 parmak kalınlığını asla ve kata geçmez, bunlar salt bu nedenle etrafındaki herkesi bilgisiz, cahil ve görgüsüz zannederek, “ben üniversite bitirdim”, “kamu yönetimi tahsili eyledim” diye övünüp dururlar… Bakılmasın bu okuduğu iki kitaptan alıntı yapıp konuşmasına, kitaplardan aforizmalar afırtmasına, bakılmasın bu derin feylesofya yapıyor görüntüsüne… İşte bu kafa, olması gereken ile olan şey arasındaki farkı ancak başkalarının gözü ile görür, başkalarının kulağı ile duyar, başkalarının aklı ile analiz eder, sonra da kalkar bu benim özgün düşüncem der ya, işte bunlara kargaları bırakın sümüklü böcekler bile gülüyor… Bunlara göre herkes sahtekâr, herkes dolandırıcı, herkes namussuz, herkes bilgisiz… Bilgisizliğin efelenmesi kabilinden donanımlı akıldanelere kimse aldanmasın, gerçi kimsenin de aldandığı yok ya, bu tosuncuklar ehem mühim ilişkisini bilmez, zaman-mekân-teknik terakki değerlendirmesini bilmez… Diğer taraftan her halt kafalarında ve ruhlarında karışıktır bunların, o kadar karışıktır ki, ürolog yerine jinekolağa gidecek kadar kafaları karışıktır… Bunlar, kafalarının ardındaki ırkçı, dinci eğilimleri, çaktırmadan tuttukları çanaklar ile örtmeye çalışır, tatlı ve sığ su aydınları gibi böğürürler, böğürtünün sonucu boş varil gürültüsünü aşamayacak değerde, kem küm mealinden ışık saçarlar etraflarına… Aidiyetlerinin ve heyecanlarının, varolan akıllarının ve mantıklarının, aptalca önüne geçtiği bu muhteremler zannederler ki, hedef alarak saldırdıkları kişileri, buram buram kompleks kokan saldırıları ile aşabileceklerdir ya da daha önem atfedilen kişi olabileceklerdir, eee ne denilmiştir,  “tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır”…

Fuzuli ne diyor;
Mey biter saki kalır
Her renk solar haki kalır
Diploma insanın cehlini alsa da
Mayasında varsa eşşeklik baki kalır

Ziya Paşa ise konuyu daha net koyar;
Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer - duz palan vursan eşek yine eşektir

Peki, kim bunlar, yahu bunlardan bir tane örnek verin bari diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum, bunlardan ne yazık ki bol miktarda var, bunlar karşınıza bazen bankacı, bazen emlakçı, bazen gazeteci, bazen yazar olarak çıkarlar… Daha fazla bilgi vermek ya da isim beyanında bulunmak tazminata konu olacağından daha fazla ileri gidemiyor, bununla iktifa ediyorum.

Hiç yorum yok: