Pazar, Aralık 21, 2014

ÇEŞME’NİN ÇEŞMELERİ


Canım yurdumun; tarihi yayınlardan ve tarihçilerin anlatımlarından anladığımız kadarıyla, yüzyıllardan beri kentlerini ve köylerini, camiler ve köprüler dışında, süsleyen en önemli mimari figürü, üstüne onlarca türküler yakılan, başlarında, testilere su doldurulurken özellikle kadınların muhabbet etmesine olanak tanıyan, tarihi, kültürel ve aynı zamanda da sosyal yapılarıdır Çeşmeler…

Çeşme'nin; tipik Ege mimarisi özelliklerine sahip pek çok yapısının yanı sıra, adını aldığı Osmanlı dönemi “Çeşmeleri”de, bu mimari zenginliğine ayrı bir değer kazandırır. Kentimize, adını veren bu Çeşmeler, gerek yaptıranların, gerek yapanların, gerekse de başka yörelerden devşirilmiş mimari öğelerin, gerekse de seçilen malzemeleriyle, Anadolu’nun tüm kültürel özelliklerini taşıyan eserler olup, 1800’lü yılların başından itibaren, varlıklı ailelerin temsilcileri tarafından yaptırılan ve mezkûr aile temsilcilerinin isimlerini taşıyan ve Osmanlı mimarisi ve estetik sanatının yansımalarının birer temsilcisi niteliğindedirler. Akdeniz ve özellikle de Ege Denizi merkezli deniz ticaretini ellerinde tutan, ticaretin lideri konumundaki Cenevizlilerin, Çeşme’nin 9 mil batısında bulunan Sakız Adasını ticari bir üs haline getirmelerini müteakip, gerek ada gerekse de tam karşısındaki Çeşme, ticari önemlerine binaen ciddi anlamda ve büyük çaplı yerleşimlere mekân olmuştur, mezkûr tarih itibariyle. Batıya, ticari anlamda önem arz eden bir kapı olarak açılan Çeşme, dönem itibariyle ekonomik, askeri ve stratejik öneme haiz konuma yükselmiş ve bağlı olarak ta ticari hayat fazlaca hareketlenmiştir. Çeşme, ticari emtia deposu ve bunların ihracı için korunaklı ve güvenlikli liman olması yanında, ticari filolar için aynı zamanda başta su olmak üzere ikmal merkezi de olmuştur. Yerleşiminin ve bunun öneminin, konumuzu oluşturan çeşmelere yansımasını, çeşmelerinin sayısal fazlalığından anlamak mümkün olup, neredeyse her sokak başında bir adet yapılmış olmasının tek başına hiçte bir yarış ve de gösteriş olmadığının ifadesi olup, bir o kadarda ihtiyacın yüksekliğini göstermektedir. Tarihte yolları Çeşme’ye düşmüş tüm yerli ya da yabancı gezginlerin, “Çeşme’nin Çeşmelerine” gerek mimari özelliklerinin, gerek malzeme özelliklerinin öne çıkarılarak Çeşme’nin Çeşmelerinden söz etmiş olmaları, adeta tarihe bu anlamda not düşmüş olmaları tesadüfî olmasa gerektir.

İlçe merkezi planında yerleri belirlenen bu çeşmelerden en önemlilerinden birkaçı, Kaymakam Sadık Bey Çeşmesi, Ahmetoğlu Hacı Memiş ağa Çeşmesi, Hamaloğlu Hafize Rabia Hatun Heşmesi, Kabadayı Çeşmesi, Maraş Çeşmesi, Mehmet Kethüda Çeşmesi, Şerif Ağazade Seyidi Hasan Ağa Ailesi Hacı Saliha Çeşmesi, Memiş İbn-i Ahmet Çeşmesi, Mimar Mehmet Çeşmesi, Murabıtzade Hüseyin Kaptan Çeşmesi olarak sayılabilir… Daha önce de bahsettiğim üzere tarihi kayıtlarda yaklaşık 150 adet olmasına rağmen günümüze yaklaşık 15 âdeti gelebilmiştir. Genellikle kare ve dörtgen kesitli mimarilere sahip olup tek, çift ve üç cephede çeşme ve yalaklar bulunur şekilde inşa edilmişler, kesme taş ağırlıklı malzeme ile ancak mermer işçiliğin de güzel örneklerinin sergilendiği, suyun depolanması için geniş sarnıç bulunan yapılardır.

Çeşme’nin diğer özelliklerinin yanı sıra, başta Çeşmeleri olmak üzere, görülecek tarihi ve kültürel değerlerinin önemine binaen, gerek yurtiçi gerek yurt dışından gelenlerin büyük bir kısmı kesinlikle “Çeşme sevdalısı” olur çıkar… Görülecek ve dokunulacak bunca tarihi ve kültürel eserin varlığı, Çeşme’nin bunları iyi değerlendirdiği anlamına geliyor mu peki? Zinhar… Çeşme tatilinin, eğlence, dinlence, güneş, kum vs gibi özelliklerinin öne çıkarılmasının yanında, mezkûr merkezli tatilin yanında binlerce yıllık geçmişe sahip pek çok tarihi mekân ve kültürel değeri de gezme ve görme şansına sahip olabilirsiniz. İon uygarlığının 10 kentinden en önemlisi sayılabilecek Erytrai başta olmak üzere, Çeşmeköy harabe ve kalıntıları, tarihi M.Ö. 2000 lere dayanan Bağlararası yerleşkesi, kilseler ve camiler bu mekânların başında gelmektedir.

Su şebekesinin devreye alındığı tarihe kadar, kentlinin su ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olan bu çeşmelerin, pabucunun dama atılması öyle zannedildiği gibi uzun yıllar öncesine dayanmamaktadır. Ne yazık ki, çok çeşitli ve hatta gereksiz bir dolu yere harcanan bütçelerin varlığına rağmen, son 30 yılda hemen hemen her yerel yönetimin mutlaka restore edeceğiz demesine rağmen, gerçekleşmeyen, hadi hakkını yemeyelim birkaç tanesi dışında gerçekleşmeyen, kaldı ki bu birkaç tanesinin restorasyonu da defi bela kabilinden yapılmanın ötesine geçmediği açıkken, hala bekliyor olmasının nasıl bir izahı vardır bilinemez. Defi bela kabilinden diyoruz, çünkü restorasyonu gerçekleştirilen birkaçı, profesyonel, uzman ve ehil gözler ve eller gerektiren çalışmalar olmasına rağmen, ne yazık ki, son derece amatör, konunun herhangi bir şekilde bilgisine haiz olmayan, hatta sıradan taş duvar ustalarına has özellikleri bulunan insanlar eliyle yapılmış olmasındandır. Aslında bu özensizlik, her fırsatta bize, tarihimize ve kültürümüze nasıl cevval ve cabbar biçimde sahip çıktıklarının propagandasını yapan büyüklerimiz tarafından büyük bir çelişki oluşturacak şeklide yapılmaktadır… O kadar ki; birkaç yerde tanık olmamıza rağmen, konumuz çeşmeler olunca bununla iktifa edelim ve eserin üstüne asılan yazıdan bahsedelim; “dikkat yıkılacak derecede tehlikesi yapı yaklaşmayınız”

Mermer ve taş işçiliğinde teknolojinin insanoğluna bahşettiği, yüksek kabiliyetli ve meziyetli imalatların gerçekleştirilmesine olanak sağlayan CNC tezgâhlarında; restorasyon işlerinde muhteşem sonuçlar alınmasına imkan yaratmış olup kentimize adına veren, çeşmelerin orijinal görüntülerine ve rölövelerine dayanarak restore edilerek Çeşme turizmine kazandırılma çalışmaları behemehal yapılmalıdır. Bir önceki dönemde umutlandığımız envanter ve rölöve çalışmalarının yapılmasının ardından, nedeni bilinmeyen şekilde durdurulan, restorasyon çalışmalarının, en azından bu yeni dönemde gerçekleşmesini beliyoruz.

Hiç yorum yok: