Moskova’nın yaklaşık 200 km . güneyinde yer alan, müzeleri ve birçok tarihi
eseri bulunan, Tula Şehrine yolumuz
düştü… 500.000 nüfuslu bir kentte, aslında olması gereken kadar, küçüklü
büyüklü onlarca müze bulunmakta olup her birisi kentin tarihi, kültürel ve
ekonomik değerlerini yansıtmaktadır. Başta büyük yazar Lev Tolstoy’un müzeye dönüştürülmüş çiftliği Yasnaya Polyana olmak üzere; Şehir kalesi “Kremlin”, silah, semaver, pryanik
denen bir çeşit pekmezli kek ya da zencefilli kek, akordiyon, savaş temalı
açıkhava tarihi müzeleri bulunmaktadır.
Lev Tolstoy’un müzeye dönüştürülmüş çiftliği; Rus
edebiyatının dev eserlerinden, “Savaş ve
Barış” ile “Anna Karanina”yı
yazdığı yer olarak tarihe geçmiş bulunmakta olup, hali hazırda yazarın
mezarının da bulunduğu bu çiftlik, döneminde Rus aydınları için bir çekim
merkezi olmuş, ünlü ressamlar, yazarlar, müzisyenler, besteciler, feylesoflar
için zaman içinde uğrak merkezine dönüşmüştür. Ünlü yazarın doğduğu ve 60
yılını kitaplar yazarak, dergiler çıkararak, tarım yaparak geçirdiği şehir
merkezinden yaklaşık 15 km .
uzakta olan bu topraklar, şimdilerde de yerli ve yabancı turist akınına
uğramaktadır. Diğer taraftan, semaverleri ile de ünlü kentin, semaver fabrikası
kurucu ortaklarından birisidir aynı zamanda Lev Tolstoy…
Kuruluş yılı Moskova ile hemen hemen aynı olan Tula, Rusya
tarihinin her döneminde büyük bir rol üstlenmişliği ile bilinir, Moskova’ya
ulaşım yolu üzerinde son direniş noktası olarak ta, hep tarihteki yerini almış
olarak bilinmektedir. Bu direnişin, yani, Moskova’nın düşmesine engel olunuşun
tarihteki en şanlıları, Tatar işgal orduları ile Adolf Hitler yönetimindeki
işgalci Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliğini işgal planları çerçevesinde, tank
savaşı üzerine geliştirdiği yıldırım savaşı taktikleri ile meşhur General Heinz
Guderian’ın panzer birliklerine, karşı verilen savaşlardır. Sonuç itibari ile
Nazi Almanya’sına karşı Sovyet direnişinin sembolü olan bu savaş ile 2.paylaşım
savaşının belki de kaderi değişmiş oldu. Tula aynı zamanda, benzerleri
içerisinde sayılan en eski Kremlin’e sahiptir, bilindiği üzere İtalyan mimarlar
tarafından gerçekleştirilen Moskova’daki Kremlinden hemen sonra inşa edilmiş,
bugün hala tüm görkemi ile ziyaretçilerine kapılarını açmış vaziyettedir. Kremlin
içinde bulunan ve 1764 tarihinde inşa edildiği bilgisi verilen, 5 kubbeli katedral
ise tüm şirinliği ve güzelliği ile ziyaretçilerine kapılarını açmış
vaziyettedir.
Moskova ile 1867 yılından beri demiryolu ile birbirine bağlı
olan, ağır sanayi ve el sanatları konusunda bir hayli gelişmiş olmakla
birlikte, şehirde 5 adet üniversite ve enstitü bulunmakta olup adeta bu haliyle
de tam bir öğrenci kenti görünümündedir.
Tula, diğer taraftan, silah üretimi konusunda da bir hayli
eski bir tarihe sahip görünmekte ve yazılı kayıtlara göre 1724 yılından
itibaren dönemin imparatoru tarafından, Rus ordusu için tüfek yapımına
başlanılmış ve zaman içinde silah üretimin merkezi konumuna yükselmiş ve bugün
hala fabrikada üretime devam edilmektedir. Tula Kremlin’i içerisinde, yaklaşık
10.000 eserden oluşan bir silah koleksiyonu müzesi bulunmaktadır. Sergilenen
silah koleksiyonu, Osmanlı İmparatorluğundan başlayan, Hintlileri, Japonları,
Arapları, İranlıları ve Kafkasyalıları da içine alan, çok geniş ok, kılıç,
kalkan, balta ve gürz gibi akla gelen ve geçen yüzyıllara ait her türlü silahı
barındıran 1. kat ve 20. yüzyılın modern teknolojisi ile üretilen her türlü
silah, mühimmat, füze vs. gibi silahların 2. katta sergilendiği, son derece
modern ve iyi dizayn edilmiş bir müze görüntüsü vermektedir. Hele dünya çapında
en çok kopya edilen silah olan, Kalaşnikof bölümü ise en fazla zamanın
ayrıldığı bölüm olarak görünmektedir, öyle ki mezkûr bölüme gelince ne yazık ki
sizden önceki gruba verilen bilgi sunma hizmetinin bitmesi için bir hayli
beklemek durumunda kalınmaktadır.
Semaver müzesine de ev sahipliği yapan Tula; bu anlamda Rus
halkının günlük yaşamının önemli bir parçası olan çay içme ritüelinin
boyutlarını yansıtması açısından da, göz kamaştırmaktadır. Mezkûr müzeye adım
attığınız anda, anlıyorsunuz ki, semaver, bu insanlar için sadece bir su
kaynatma ve çay demleme aracı olmaktan daha fazla mana taşımaktadır. Üretiminin
yaklaşık 300 yıl önce başladığı ve ilk semaver fabrikası kurucu ortakları
arasında yer alan Lev Tolstoy’un olduğu da düşünülürse, önemi haliyle artıyor
müzenin. Sosyal iletişimin, hoş sohbetlerin bir aracı da olan, çay içmenin,
hazırlandığı semaver Rusya’da her zaman önemsenmiştir. Müzede bulunan çok
değişik semaverlerin her birisi neredeyse birer sanat eseri gibi sergilenmekte
ve gerek gövdeler, gerek muslukları ve gerekse de kolları ve ayakları dikkate
şayandır.
Tula adı ile birlikte anılan ve Pryanik denen pekmezli ya da zencefilli kek, oldukça meşhur olup
ballı, üzümlü ve yemişli çeşitleri de bulunmakta olup önemine binaen de adına
bir müze düzenlenmiştir. Yazılı kayıtlarda ilk defa 1685 yılında yer aldığı
anlaşılan bu ünlü kekler, her türlü kutlama masasında mutlaka yer almaktaymış
ve zengin fakir ayrımı yapılmaksızın herkesin masalarını süslermiş… Adına,
yakınlarda bir de önemli bir bronz anıtın yapıldığını öğrendik.
Diğer taraftan, yine Tula adıyla özdeşleşmiş bulunan
armonika üretiminin de merkezi olup armonika temalı bir de müzesi bulunmaktadır.
Üretimine 19. yüzyılda başlandığı anlaşılan bu enstrümanlar, önemli bir ihraç
kalemi oluşturmaktadır, anlayabildiğimiz kadarıyla…
Tula, daha anlatılacak bir sürü eser, kültürel-tarihi mekân
ve olaya sahip ancak, yazımızın da bir sınırı var, devamı ileride olur umarım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder