Pazar, Ocak 18, 2015

TULA ŞEHRİ

Moskova’nın yaklaşık 200 km. güneyinde yer alan, müzeleri ve birçok tarihi eseri bulunan, Tula Şehrine yolumuz düştü… 500.000 nüfuslu bir kentte, aslında olması gereken kadar, küçüklü büyüklü onlarca müze bulunmakta olup her birisi kentin tarihi, kültürel ve ekonomik değerlerini yansıtmaktadır. Başta büyük yazar Lev Tolstoy’un müzeye dönüştürülmüş çiftliği Yasnaya Polyana olmak üzere; Şehir kalesi “Kremlin”, silah, semaver, pryanik denen bir çeşit pekmezli kek ya da zencefilli kek, akordiyon, savaş temalı açıkhava tarihi müzeleri bulunmaktadır.

Lev Tolstoy’un müzeye dönüştürülmüş çiftliği; Rus edebiyatının dev eserlerinden, “Savaş ve Barış” ile “Anna Karanina”yı yazdığı yer olarak tarihe geçmiş bulunmakta olup, hali hazırda yazarın mezarının da bulunduğu bu çiftlik, döneminde Rus aydınları için bir çekim merkezi olmuş, ünlü ressamlar, yazarlar, müzisyenler, besteciler, feylesoflar için zaman içinde uğrak merkezine dönüşmüştür. Ünlü yazarın doğduğu ve 60 yılını kitaplar yazarak, dergiler çıkararak, tarım yaparak geçirdiği şehir merkezinden yaklaşık 15 km. uzakta olan bu topraklar, şimdilerde de yerli ve yabancı turist akınına uğramaktadır. Diğer taraftan, semaverleri ile de ünlü kentin, semaver fabrikası kurucu ortaklarından birisidir aynı zamanda Lev Tolstoy…

Kuruluş yılı Moskova ile hemen hemen aynı olan Tula, Rusya tarihinin her döneminde büyük bir rol üstlenmişliği ile bilinir, Moskova’ya ulaşım yolu üzerinde son direniş noktası olarak ta, hep tarihteki yerini almış olarak bilinmektedir. Bu direnişin, yani, Moskova’nın düşmesine engel olunuşun tarihteki en şanlıları, Tatar işgal orduları ile Adolf Hitler yönetimindeki işgalci Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliğini işgal planları çerçevesinde, tank savaşı üzerine geliştirdiği yıldırım savaşı taktikleri ile meşhur General Heinz Guderian’ın panzer birliklerine, karşı verilen savaşlardır. Sonuç itibari ile Nazi Almanya’sına karşı Sovyet direnişinin sembolü olan bu savaş ile 2.paylaşım savaşının belki de kaderi değişmiş oldu. Tula aynı zamanda, benzerleri içerisinde sayılan en eski Kremlin’e sahiptir, bilindiği üzere İtalyan mimarlar tarafından gerçekleştirilen Moskova’daki Kremlinden hemen sonra inşa edilmiş, bugün hala tüm görkemi ile ziyaretçilerine kapılarını açmış vaziyettedir. Kremlin içinde bulunan ve 1764 tarihinde inşa edildiği bilgisi verilen, 5 kubbeli katedral ise tüm şirinliği ve güzelliği ile ziyaretçilerine kapılarını açmış vaziyettedir.

Moskova ile 1867 yılından beri demiryolu ile birbirine bağlı olan, ağır sanayi ve el sanatları konusunda bir hayli gelişmiş olmakla birlikte, şehirde 5 adet üniversite ve enstitü bulunmakta olup adeta bu haliyle de tam bir öğrenci kenti görünümündedir.

Tula, diğer taraftan, silah üretimi konusunda da bir hayli eski bir tarihe sahip görünmekte ve yazılı kayıtlara göre 1724 yılından itibaren dönemin imparatoru tarafından, Rus ordusu için tüfek yapımına başlanılmış ve zaman içinde silah üretimin merkezi konumuna yükselmiş ve bugün hala fabrikada üretime devam edilmektedir. Tula Kremlin’i içerisinde, yaklaşık 10.000 eserden oluşan bir silah koleksiyonu müzesi bulunmaktadır. Sergilenen silah koleksiyonu, Osmanlı İmparatorluğundan başlayan, Hintlileri, Japonları, Arapları, İranlıları ve Kafkasyalıları da içine alan, çok geniş ok, kılıç, kalkan, balta ve gürz gibi akla gelen ve geçen yüzyıllara ait her türlü silahı barındıran 1. kat ve 20. yüzyılın modern teknolojisi ile üretilen her türlü silah, mühimmat, füze vs. gibi silahların 2. katta sergilendiği, son derece modern ve iyi dizayn edilmiş bir müze görüntüsü vermektedir. Hele dünya çapında en çok kopya edilen silah olan, Kalaşnikof bölümü ise en fazla zamanın ayrıldığı bölüm olarak görünmektedir, öyle ki mezkûr bölüme gelince ne yazık ki sizden önceki gruba verilen bilgi sunma hizmetinin bitmesi için bir hayli beklemek durumunda kalınmaktadır.

Semaver müzesine de ev sahipliği yapan Tula; bu anlamda Rus halkının günlük yaşamının önemli bir parçası olan çay içme ritüelinin boyutlarını yansıtması açısından da, göz kamaştırmaktadır. Mezkûr müzeye adım attığınız anda, anlıyorsunuz ki, semaver, bu insanlar için sadece bir su kaynatma ve çay demleme aracı olmaktan daha fazla mana taşımaktadır. Üretiminin yaklaşık 300 yıl önce başladığı ve ilk semaver fabrikası kurucu ortakları arasında yer alan Lev Tolstoy’un olduğu da düşünülürse, önemi haliyle artıyor müzenin. Sosyal iletişimin, hoş sohbetlerin bir aracı da olan, çay içmenin, hazırlandığı semaver Rusya’da her zaman önemsenmiştir. Müzede bulunan çok değişik semaverlerin her birisi neredeyse birer sanat eseri gibi sergilenmekte ve gerek gövdeler, gerek muslukları ve gerekse de kolları ve ayakları dikkate şayandır.

Tula adı ile birlikte anılan ve Pryanik denen pekmezli ya da zencefilli kek, oldukça meşhur olup ballı, üzümlü ve yemişli çeşitleri de bulunmakta olup önemine binaen de adına bir müze düzenlenmiştir. Yazılı kayıtlarda ilk defa 1685 yılında yer aldığı anlaşılan bu ünlü kekler, her türlü kutlama masasında mutlaka yer almaktaymış ve zengin fakir ayrımı yapılmaksızın herkesin masalarını süslermiş… Adına, yakınlarda bir de önemli bir bronz anıtın yapıldığını öğrendik.

Diğer taraftan, yine Tula adıyla özdeşleşmiş bulunan armonika üretiminin de merkezi olup armonika temalı bir de müzesi bulunmaktadır. Üretimine 19. yüzyılda başlandığı anlaşılan bu enstrümanlar, önemli bir ihraç kalemi oluşturmaktadır, anlayabildiğimiz kadarıyla…

Tula, daha anlatılacak bir sürü eser, kültürel-tarihi mekân ve olaya sahip ancak, yazımızın da bir sınırı var, devamı ileride olur umarım…

Hiç yorum yok: